Farkı varmı ölüm ile gurbetin?
Pençesinde ezilirim hasretin.
Tükendi dermanım, bitti gayretim
“Gel demiştin hasta-sayrı olmadan”
Gelebilsem, görebilsem ölmeden...
Nere gitsem? Orda adım yabancı
Canevime hançer vurmuş utancı.
Öldürür yaşatmaz beni bu sancı,
“Gel demiştin hasta-sayrı olmadan”
Gelebilsem, görebilsem ölmeden...
Hangi yola sapsam? Olmaz dönüşü,
Aşılmaz gurbetin çetin yokuşu,
Unuttum gülmeyi, zevki, cümbüşü,
“Gel demiştin hasta-sayrı olmadan”
Gelebilsem, görebilsem ölmeden...
En azgın yaranın çaresi umut,
Bir lokma peşinde aştım kırk hudut.
Rızgıma gözkoymuş binlerce haydut,
“Gel demiştin hasta-sayrı olmadan”
Gelebilsem, görebilsem ölmeden...
Esirmiyim yoksa azatsız köle?
Kim? Nasıl getirdi, beni bu hâle?
Anlatmakla bitmez bu korkunç çile.
“Gel demiştin hasta-sayrı olmadan”
Gelebilsem, görebilsem ölmeden...
Hans’lar, Mariya’lar tuzak kurdular,
Canevime kanlı hançer vurdular,
Akılsız, fikirsiz, ruhsuz koydular.
“Gel demiştin hasta-sayrı olmadan”
Gelebilsem, görebilsem ölmeden...
Ne öldürür ne yaşatır bu gurbet,
Kimliğimi almış vermez muhanet.
Müebbet çilesi Ömer’in hasret.
“Gel demiştin hasta-sayrı olmadan”
Gelebilsem, görebilsem ölmeden...
Kayıt Tarihi : 8.11.2006 17:38:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!