Tanrının 'gel' buyruğu tatlılıkla erince
Ona doğru can kuşu nice uçmasın, nice?
Ne yaşamak tasası, ne dünyanın yasası,
Ne de bir kaygı kalır can yükünü derince.
Bu dirlik bir kılıçsa ölüm onun kınıdır;
İkisini birlikte verirler bir verince.
Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Devamını Oku
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Ne yaşamak tasası, ne dünyanın yasası,
Ne de bir kaygı kalır can yükünü derince.
buyuk buyuk at-tutanlara sebeb civcivler serçeler ile aç kalir
ustune kus tanimam dedigim kargalar da var ama sayica az kalir
ey allahim eserindir bunlar tamam da neydi peki biz benim gunahim
YARGILAR…
Tanrı’nın “gel!”buyruğu tatlılıkla erince, “can kuşu” nice uçmaz…
Türkiye’de daha hâlâ kimin ne olduğunun farkına varamayan niceleri varmış meğer.
Nihal Atsız, Cumhuriyet döneminin, yani çok yakın zamanımızın idealist fikir adamıdır. Şairdir, düşünürdür, romancıdır, aydındır ve özellikle de Türk tarihi araştırmacısıdır.
Dar kafalar, tek gözlüler hep aynı akılla(!) kör gözle baktıkları için onu anlayamazlar.
Bir milletin tarihini, dilini, geçmişini, köklerini aramak IRKçılık mı oluyormuş?
Sağ gözüne mil çekilmişlerin Sol gözleri AYDIN’lanmaya, aydınlığı görmeye takatları var mıymış? Ne muhteşem ufufk sahibi imiş bunlar meğer(!)
Dünün milliyetsizleri, sınıfçıları bugünün ULUSCILARI olup çıktılar. Dün Türklüğü, Türkçülüğü ırkçılık olarak görenler ve anlatanlar bugün Türkçülüğü dillerinden düşürmez oldular.
Buna da şükür.
Bayağı bir gelişme kat ettiler.
Köksüzlere, soyunu bilmeyen soysuzlara zaten sözüm olmaz. Ne dersek diyelim, Ziya Gökalp gibi, Arif Nihat Asya gibi, Necip Fazıl gibi böylesi MİHENK TAŞI olan kişileri anlamadılar, anlayamazlar.
Sol aydınmış.
Sağ aydın olamazmış…
Peh, pehh, pehhh…
Ne yargı ya!.
Ne dehşetengiz bir anlayış ya!
Aklınla bir yaşa!..
İnsanı insan gibi göremeyen aydın kafalar(!) ne zaman aydınlanacaklar?
*
“Tasavvuf” dersin; yok efendim, olmaz öyle bir anlayış derler.
“Tanrı” dersin; o da Allah’a şirk koşmak gibi algılanır, öğretilir, anlatılır.
Her dilde Allah için kullanılan farklı kelimeler olması çok doğal değil mi? Bunu bile kabullenmezler.
“Hüda” kelimesini kullanınca Farisiler “Allah” demiş olmuyorlar mı?
Yoksa “huda” hidayetten mi geliyor?
O zaman bayan ismi olarak kullanılan pek çok insan şirke düşmüş olmaz mı? Hidayet isimli bizde o kadar çok bayan var ki…
Diğer dillerdeki “Allah” karşılığı olan kelimeleri yazmama gerek yok.
“Bismillah”
“Lailaheillallah”
“Elhamdülillah”
“İlah” “ilahe” “Allah”
Bunların hangisi müzekker, hangisi müennes?
“İlah” kelimesi “Allah” kelimesinin aslı ise;
“İlah gibi kadın…”
“Sanki ilahe mübarek” gibi deyimleri ve ifadeleri kullanmak şirklerin en büyüğü mü oluyor?
Biz buna kısaca “ZİKİR – FİKİR” meselesi desek ve herkesin gönlünden geçeni, kafasındaki anlamı biz okumaya çalışmasak ve bu işi Allah’a bıraksak olmaz mı?
Ben “Tanrı”yı “Allah” karşılığı olarak kullanıyorum. Allah’ım benim kalbimi de, beynimi de, fikrimi de, zikrimi de biliyor.
“Rabb” kelimesi en çok Tevrat’ta kullanılmış. Şimdi Rabbim dersek dinden mi çıkmış oluyoruz?
“Kutsal Kitap” denilince akla öncelikle “İncil” gelir. Tevrat’ı kastedenler de çoktur.
Şimdi ben Kuran’ı kast edemez miyim?
“Kutsal kitaplar” İlahi kitapları anlatır da…
ŞU YARGILARDAN BİR KURTULABİLSEK…
***
Yeniden şiire gelelim.
“Can kafeste durmaz uçar” can kuşa benzetilerek; günü, saati gelince konduğu yerden uçup gidecektir. Can, bedene emaneten girmiştir. Beden geçici, can aslına dönücü ve daimidir.
Bu noktada şair, bütün samimiyeti ve kabullenişiyle ölüme, yani kaderin tecelli anına boyun eğmekte, teslimiyetini ortaya koymakta.
O buyruğu, tatlılık olarak algılamakta, öyle düşünerek, ölümün korkunçluğu değil, güzelliğini, iyi tarafını, Yaratan’a kavuşmanın iyimserliğini ve cezp ediciliğini de ifade etmekte.
Yani ölümü korkulacak, endişe duyulacak, ahlanıp vahlanacak, ağlanılacak bir olgu olarak görmüyor.
Allah’a ve kadere teslimiyet böyle bir duygu, böyle bir inanç, bir düşünce tarzı.
Dünya yasası, daha açık bir ifadeyle bazılarına göre “doğa kanunu”…
Aydın düşünce ile bakmış insanlara. Kadere inanmayanlara, Allah inancı olmayanlara, materyalistlere de seslenmiş; sana göre “doğa yasası”, inancı olanlara göre tevekkül, kaderi kabullenme… İster öyle, ister böyle… Ne fark eder. Zamanı gelince gidilecek. Can bendenden kanatlanıp uçacak.
Hiç kimse kaygı duymasın. Ölüm herkes için…
Ölüm bütün canlılar için.
Ebedilik Yaratan’a mahsus. Yaratılmışlara fanilik uygun görülmüş.
*
Sağlık, dirlik kılıç; kın, kılıcın kılıfı, bedeni…
Ecel gelince, yiğitlere Kevser sunulmuş gibi olur. Kaçmak yerine rahatlıkla bu Kevser’den içmeli.
İsyana, asi olmaya gerek yok.
*
Görüyoruz ki ölüm, Yahya Kemal’in de dediği gibi tek kişilik bir gidiş… Sessizce alınan bir yol. Sessizce ayrılış… El kolun sallanmadığı vuslat yolu.
*
Alkışlayın beyler, sizler alkışlayın…
Duaya dili varmayanların dilleri lal kesilir, elleri konuşur. Dilinizi başka zamanlara saklayın. İnsanlara laf atın, söz söyleyin. Gidişinizde de el sallayın.
Ne tuhaf değil mi?
Hoca okuyor, millet el sallıyor. Dönüşü olmayan yola gidene “güle güle” der gibi. Gülecek hali kalmış gibi…
Aydınların, muhteşem aydınlığı…
Karanlığınız aydınlık olsun…
*
Son olarak bir de hatırlatma da bulunayım.
Unutmayın!..
Kızgınlığınızı, öfkenizi yatıştırmak istiyorsanız sayfama koşun.
Her yazdığıma 1 – BİR – puan rin ve “PENCEREYİ KAPATIN!”
İyi rahatlamalar!..
Sevgi ve saygı rüzgârları esenliğiniz olsun.
Hikmet Çiftçi
01 Nisan 2013
“GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”
DEĞERLİ NURANİ KARDEŞİM...
Yorumuna aşağıdaki ifadelerle başlamışsın. olabilir.
'…H. Nihal ADSIZ
…ne hikmettir ki soy ismi adsız. Soy ismiyle bu şiiri çok örtüşüyor.'
Ben Nihal 'ATSIZ' olarak biliyorum. Okuduğum eserlerinde hep 'Atsız' soy adını, yani 'AD' değil, 'AT' şeklindeki yazılışı
var.
Nihal Atsız'ın 'at'ı yok. Bir atı olsaydı, sopadan veya kurşun kalemden Orta Asyayı ve Avrupayı yeniden fetheder, karanlıklara aydınlık götürürdü...
Sevgi ve saygıyla değerli dostlar...
Adsız ustayı bu güzel dizeler vesilesi ile rahmetle andık tebrikler kurul
Üstteki yazımda tam da bu köhne zihniyetlerden bahsedecektim. Polemikleri pek sevmediğmden olacak kısa kesmiştim.
Muhterem Kurşunkalem: Eleştiriler sözkonusu metine göre yapılmalıdır.Şairi Irkçılıkla yaftalıyorsun. Elinde belgen varmı? Günün şiirinde ırkçı bir söylem varmı? Var ise hangi kıtasında açıkla lütfen.Palavra sıkmayı bırak. İftira atma. 'aydın yazar olmaz diyorsunIrkçı gericiden. Hangi Irk hangi gericilik göster bay ileri.
Politize olmuş böylesi hastalıklı beyinler mi ilerici sayılıyor bu memlekette. Hayret ediyorum. Fikirlerine katılmasanız da Bırakın adamı yattığı yerde rahat uyusun. Bu şiirde Allah inancı var,ahiret inancı var. O yüzden beğenmedin diyebilirdiniz dürüstçe.
Çok güçlü bir şiir. Buram buram Yunus kokuyor.Şahane bir hece vezni kurgusu. Kafiye da mükemmel
…kıymetli arkadaşlar Allah Rasulu Rahmet Peygamberi Hz. Muhammed çok az beddua etmiştir. Beddua ettiklerinden biriside Ebu Cehil’dir.
…Ebu Cahil için Allah Azze ve Celle’de TEBBET SURESİNDE Mealen;
“Tebbet yedâ ebî lehebin vetebb(e)”
“Ebû Leheb'in elleri kırılıp kahrolsun. Bütün imkanları yok olup, helak olsun, zaten kendisine yazık etti, kahrolup gitti, yok oldu ya!…”
“Fitne ve fesat ateşini, İslâm'a düşmanlığı körükleyen Cehennem kütüğü Ebu Leheb'in, Ebû Lehebler'in elleri, güçleri, imkânları ve çarpık düzenleri kurusun! Kendileri de kahrolsun, muradlarına eremeyip perişan olsunlar.”
…evet iki farklı mealden örnek verdik.
…Ebu Cehiller herdevirde vardır. Var olmak için tüm güçleriyle şeytanın değirmenine su taşımaya devam edeceklerdir.
…bu yorumu niçin yapma gereği duyduk dersiniz. Aramızda kıymetli bir yorumcumuz “Kalemi Kursun” rumuzu bize bunları hatırlattı. İyi ki varlar. Güneşin farkına ve fevkine varmamıza yardımcı oluyorlar.
sozunu et var yoluna bilen bilsin gerisi hiçtir
siir hiçtir sair hiçtir
siir sairin haykirisi
sair siire hayat
olup durup sunmayinca
kuru gurultu derme çatma
kronik IRKçilik yoz-gericiliktir
ki
pinar olmali pinar agzi sairin
su olmali dizeleri
bag bahçe olmayinca
yazi yaban bayir dedikleri
........SOLmaz
insan olmayinca evvelà
adi yazar sair de olsa olmaz
adam OLmAli adam
IRKçi gericiden aydin yazar
sair olmaz
neyse
ki isimiz diri olulerledir
olmus olu ile isimiz olmaz
*
aksi de var soz ozun
anlamadan okuyani
diyecek v's selàm
deli mi bu deli mi
soz gelimi
'altin tepsi'de'sunsan
pas kokar
ne nedir bilmeze
sunup siir okuttugunda
atessiz dunya yakar
kul-koz bilmez sakar
damla suya sahip degil
hàsà pinar olmus nehir olmus
.........çaglar a'nda
gelde gulme
karalamalari yorum
kalabaligi gurup
toplum bilene
kozleyip yurek yakamaz yaktiramazsin ya
....................yerkure dunyada
Kalemi Kursun
…H. Nihal ADSIZ
…ne hikmettir ki soy ismi adsız. Soy ismiyle bu şiiri çok örtüşüyor.
Bir yumunca gözünü, kaybedince özünü
Çalamazsın sazını öyle inceden ince
…melekül mevt gelince artık her şey son bulur. Adam kayırmalar, katakulleler, Ali Cengizler, laubailikler, çirkeflikler, İNKARsollar, sinsi yollar, kısaca her şey son bulur çuvallar. Öyle istediğin gibi AT oynatamazsın. SOL sol ileri marş diyemezsin. Mecalin yoktur.
Ne güneş kalır, ne ay; ne ırmaklar akar, ne çay;
Dünyaya gelmedin say yağız yere girince.
…evet kara yere girince çil çil altınlar, mevkiler, makamlar, burundan kıl aldırmamalar, küçük dağları ben yarattımlar artık bitmiştir. Ve NURANİ’nin ağzıyla şöyle sesleniyor;
Mezarlıktan geçtinmi hiç
Ölmezden önce kefen biç
Mükâfat Kevser suyun iç
Geri gelmez geçen günler…Osman NURANİ
…Allah Rahmet eylesin.
Bir yumunca gözünü, kaybedince özünü
Çalamazsın sazını öyle inceden ince
Ne güneş kalır, ne ay; ne ırmaklar akar, ne çay;
Dünyaya gelmedin say yağız yere girince.
çok farkli eserler okuyorum ve sizleri tanidikça ben de büyüyorum. Tebriklerle saygilarimi sunuyorum.
Bu şiir ile ilgili 19 tane yorum bulunmakta