Gel Bahâr! Şiiri - Yorumlar

Halide Nusret Zorlutuna
14

ŞİİR


33

TAKİPÇİ

Gel bahâr erit, bu yolun karını,
Geçen seneleri anmayalım hiç
Dinle bülbüllerin şarkılarını,
Güllerin kıpkızıl şarabını iç,
Bu dünya bir büyük meyhânedir, gel!

Saçında baygın bir gül kokusu var…

Tamamını Oku
  • Hasan Tan
    Hasan Tan 10.06.2011 - 08:49

    Gel bahar, gel ve sonra hemen git..çünkü biz en çok gidenleri severiz..

    Cevap Yaz
  • Arap Naci Kasapoğlu
    Arap Naci Kasapoğlu 10.06.2011 - 08:47

    tam olarak anlayamadım..

    beni uzaylılar mı kaçırdı demek istiyorsunuz ulviziya bey?

    :))))))))))))))))))

    Cevap Yaz
  • Ulvi Ziya
    Ulvi Ziya 10.06.2011 - 08:40

    Taş atar , karşılık vereni , taşlar...
    Böylece ,uzar gider yoz savaşlar...
    Cıvık kim , ey meyhane keçisi ;
    Bütün ZOM , kızıllar , karabaşlar ...

    Cevap Yaz
  • Arap Naci Kasapoğlu
    Arap Naci Kasapoğlu 10.06.2011 - 08:06

    yahu sen ne acaip cıvık bir adammışsın..
    top musun tüfekmisin?
    Atatürk düşmanı diye mimlenmişsin..

    halâ arabın peşinde neden gezersin?

    :)

    Cevap Yaz
  • Feyzi Kanra
    Feyzi Kanra 10.06.2011 - 06:34

    Bu şiir şiir, bu kadın da şairemi şaire.
    Daha fazla uzatırsak sonu yok fasit daire

    Cevap Yaz
  • Onur Bilge
    Onur Bilge 10.06.2011 - 04:24

    Ey sevgili! Gel, kaldır aramızdaki tüm engelleri! Geçen senelerin tüm olumsuzluklarını unutalım, hiç anmayalım! Dinle bülbüllerin şarkılarını, güllerin kıpkızıl şarabını iç! Bu dünya bir büyük meyhânedir, gel! Aşkı yaşayalım, doyasıya! Sarhoş olalım, unutalım kendimizi, geçmişimizi, dünyayı ve içindeki herkesi, her şeyi…

    Saçlarında baygın bir gül kokusu… Dudakların kızıl, karanfil gibi. Gözlerinde gülsün mine ışıklar, sesinle büyüle çarpan her kalbi. Bu hayat zâten bir efsânedir, gel! Gel, yaşayalım, yaşanmamış günleri, geceleri…

    Ben mi çıldırmışım, sen mi delirdin? Yalvaran sesimden bu kaçış neye? Git dediğim zaman koşar gelirdin; gel şimdi de, inan bu efsaneye! Aşk diye bir şey var ve her şeyden önemli!
    Şimdi günler büyük bir kadeh… haydi aşkla dolduralım, gel! Doya doya içelim, sarhoş olalım!

    Ey sevgili, gel! Gel, ey sevgili! Yakınlarda gülün, çok yakınında… Ey gülünün aşkıyla yanan bülbül! Denize, renginden armağan bırak, ufuklarda gezin, semâya süzül, sonra yavaş yavaş in, içime ak! Gönlüm hasretinden deli divâne! Gel! Gel artık, gel!..

    Halide Nusret ZORLUTUNA ... 1936 Yayla Türküsü

    Mutluluklar...

    Onur BİLGE


    Cevap Yaz
  • Onur Bilge
    Onur Bilge 10.06.2011 - 04:05

    Bu şiirin yazıldığı zamanda şaire, mutlaka aşkı tanımıştı. Bir kadının aşkı bilinçli bir şekilde yaşayabileceği bir çağ… Fakat o zamanın insanı, bunu uluorta söyleyemez, yazarak ilan edemezdi. Erkek ozanlar bile Allah aşkıyla kul aşkını harmanlayarak, aşklarını Allah âşkıyla setrederek yazma yoluna gitmişlerdir. Bazıları da köylerindeki sevgililerine olan aşklarını şiirleştirirken, sadece köylerinden bahsetmişlerdir. O kadar büyük bir köy aşkı olur mu? Olur! Hem de nasıl olur! Ağacına, taşına, kurduna kuşuna, tek çakıl taşına kadar… O kadar hasrettirler ki ona ve o kadar zordur ki bir kıza veya kadına olan aşkı açık açık yazmak, sıla hasretiyle kamufle etmek zorunda kalmışlardır. Belki artık evlidirler. Belki artık sevilenler de evlenmiş, çoktan çoluğa çocuğa karışmışlardır.

    İşte şairemiz de bir vakit “GİT!” diyerek uzak durmaya çalışmış, sonra iştiyakla çağırmaya başlamıştır, gelmeyeceğini, gelemeyeceğini bile bile… Açık açık yazamayacağına göre bir sütre bulmuş, bir de imge…

    Bu şiire, insan ve memleket konusunda, psikoloji kitaplarındaki hem genç ve yaşlı görünebilen bayan resmine bakar gibi bakmalıyız. Siz, bahsedilmekte olan baharı memleketin aydınlığa, refaha çıkacağı günler olarak alın, ben sevgili olarak algılamış olayım, bakalım neler çıkacak!

    ***

    Cevap Yaz
  • Onur Bilge
    Onur Bilge 10.06.2011 - 04:04

    Bu şiirin yazıldığı zamanda şaire, mutlaka aşkı tanımıştı. Bir kadının aşkı bilinçli bir şekilde yaşayabileceği bir çağ… Fakat o zamanın insanı, bunu uluorta söyleyemez, yazarak ilan edemezdi. Erkek ozanlar bile Allah aşkıyla kul aşkını harmanlayarak, aşklarını Allah âşkıyla setrederek yazma yoluna gitmişlerdir. Bazıları da köylerindeki sevgililerine olan aşklarını şiirleştirirken, sadece köylerinden bahsetmişlerdir. O kadar büyük bir köy aşkı olur mu? Olur! Hem de nasıl olur! Ağacına, taşına, kurduna kuşuna, tek çakıl taşına kadar… O kadar hasrettirler ki ona ve o kadar zordur ki bir kıza veya kadına olan aşkı açık açık yazmak, sıla hasretiyle kamufle etmek zorunda kalmışlardır. Belki artık evlidirler. Belki artık sevilenler de evlenmiş, çoktan çoluğa çocuğa karışmışlardır.

    İşte şairemiz de bir vakit “GİT!” diyerek uzak durmaya çalışmış, sonra iştiyakla çağırmaya başlamıştır, gelmeyeceğini, gelemeyeceğini bile bile… Açık açık yazamayacağına göre bir sütre bulmuş, bir de imge…

    Bu şiire, insan ve memleket konusunda, psikoloji kitaplarındaki hem genç ve yaşlı görünebilen bayan resmine bakar gibi bakmalıyız. Siz, bahsedilmekte olan baharı, memleketin aydınlığa, refaha çıkacağı günler olarak düşünerek alın; ben, sevgili olarak alılamış olayım, bakalım neler çıkacak!

    ***

    Cevap Yaz
  • Arap Naci Kasapoğlu
    Arap Naci Kasapoğlu 10.06.2011 - 03:34

    bu sefer de

    eveeeeeeeeeeeeettttt

    dedirtilmek için,bidirilmiş kıtalar olarak meydanlara sürülen kadınlar artık kendileri için

    bişey yapmalı

    bişey yapmalı

    bişey yapmalı

    bişey yapmalı..

    Cevap Yaz
  • Onur Bilge
    Onur Bilge 10.06.2011 - 03:12

    O insanlar diyorlarsa ki: 'AŞK olmaz, olmamalı, yalnız ALLAH AŞKI vardır, yalnız ALLAH'ı seveceksiniz!', kendilerine sormak lazım: 'Siz, ALLAH âşığı mısınız?' 'Evet!' diyeceklerdir. Tekrar sormak lazım: 'Hiç âşık oldunuz mu?' Mutlaka olmuşlardır ama izzetinefis meselesi yaparak: 'Hayır! Öyle şey bilmedik, bilmeyiz biz!' diyeceklerdir. O zaman, ya âşık olmadıkları yalandır, ya da ALLAH âşığı oldukları...

    Merdivenin onuncu ve sonuncu basamağına ayağınızı koyamazsınız. Merdiven, basamak basamaktır. Çocuk, daha kendisini bilmeden annesini bilir ve ona adeta aşık olur. Üç yaşında ya vardır ya yoktur, cinsiyet kavramını algılayarak bakmaya başlar etrafına... Ana baba, kardeş, akraba, arkadaş sevgisi derken mutlaka ama mutla aşık olacak, aşkı öğrenecektir.

    ALLAH, bilmediklerimizden imtihan etmez bizi. Öğretmediğini istemez.

    Her kim deli gibi ALLAH! diyor ve çevresi de onu meczup sanıyorsa, mutlaka yolu aşktan geçmiş, aşka gitmiştir, aşktadır.

    O kadar!..

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 115 tane yorum bulunmakta