Gel bahâr erit, bu yolun karını,
Geçen seneleri anmayalım hiç
Dinle bülbüllerin şarkılarını,
Güllerin kıpkızıl şarabını iç,
Bu dünya bir büyük meyhânedir, gel!
Saçında baygın bir gül kokusu var…
Zülfü kimi ayağın koymaz öpem nigârum
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Devamını Oku
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Harika bir davet, serin, ferah
Geçen seneleri anmayalım hiç.... devrik bir cümle
Gel bahâr, gel bahâr, yakınlarda gül!... mükerrer sözler var
dünya ise meyhane öyle mi ?
bu şiiri yazarken sarhoş muydunuz demeden edemiyorum !
şiir emektir duygudur sırf yazmış olmak için yazılan şiirler böyle oluyor maalesef !!
eleştiren birileri olmazsa sizin eserler hep kalır diyerek saygılar sunuyorum.
Nak Şahini, benimle buluşmaya hazırsan seve seve...ehliyet, kimlik her bişeyimi getiririm..laf salatası yapma!....
yeri ve zamanı sen seç.Delianlı yahu!
Muzo maskesi takan vatandaş!
Senin bi-edep üslubunun cevabını edepli bir tarzda vereceğim ve hakkım olan kısası Onur hanımın hatırı için bu seferlik kullanmayacağım!
Bak maskeli vatandaş! Sana bir kez daha hatırlatıyorum! Ya gerçek kimliğinle ve edebinle yaz, ya da; Bu şahsın (Muzaffer Akın) gerçekten, adıyla, sanıyla, etiyle kanıyla, rümuzu ve mahlasıyla ve de fikirleriyle, zikirleriyle orijinal olduğuna dair çocukların, dinin, imanın, namusun, şerefin üzerine bir yemin et ve de ki; 'Benim hiç bir şeyim çakma ve takma değildir! Şayet sölerimde zerre kadar hilafım varsa Allah (cc) tez zamanda benim ve başları üzerine yemin ettiğim çocuklarımın, eşimin belalarını versin!'
Evet; bu yemini herkesin huzurunda tekrar et ve Mehmet Binboğa olmadığına bizi inandır! Ben de senden herkesin önünde kocaman bir özür dileyeyim! Şayet böyle yapmazsan senin yola gelip tövbe etmene veyahut helak olmana kadar seninle mücadele edeceğim ve senin layık olduğun her türlü belaya maruz kalman için bütün samimiyetimle beddua etmeye devam edeceğim!
Bela-i malumat!
Katılıyorum, sayın BİLGE, sayın KANRA ve sayın çoktandır yorum yapmayan Şükrü bey istisnai insanlardır.
Sayın Binboğa, bugüne gelinceye dek sen zannettiler...fakat bugün fikirler değişti..şimdi de Osman TUĞLU sanıyorlar :)).... Halbusem kendi kendimin samurayı'yam.
Fadime 'den E - Posta
Şubat ayının soğuk günlerinde, ikisi de Amerika'nın değişik bölgelerinde, ayrı ayrı iş gezilerinde olan Dursun'la karısı, Florida'da buluşup yaz sıcaklarının yaşandığı bu bölgede, bir kaç gün geçirmeye karar verirler.
Eşi, Dursun'dan önce gider Florida'ya ve ertesi gün için Dursun'a da yer ayırttıktan sonra, ona bir e-posta gönderir. Fakat mesaj, adreste bir harfi yanlış yazdığı için, Dursun yerine, bir gün önce karısı ölen Temel'e gider. Yaşı da epeyce ilerlemiş bulunan Temel, bilgisayar ekranında mesajı okuyunca, korkunç bir çığlık atar ve düşüp bayılır. Zaten çok üzgün olan Temel'in bu çığlığı üzerine ev halkı odaya dolar ve herkes yerde yatan Temel'e yardım için koşuşturmaya başlar.
Temel, bir süre sonra kendine gelir ve niçin çığlık attığını soranlara, bilgisayar ekranını gösterir:
'Sevgili Kocacığım,
Bugün, buraya ulaşır ulaşmaz, önce yarın senin gelişinle ilgili tüm işlemleri tamamladım, sonra da bana ayrılan yerime yerleştim. Burası gerçekten de dedikleri gibi çok sıcak... Seni dört gözle bekliyorum...' (Karın)
Bektaşinin biri cuma günü bir caminin önünden gecerken,hocanın verdiği vaazı,yoldan duyar. Bektaşi hocanın verdiği vaaza kulak verir ve Bektaşiye göre hocanın anlattıkları hep yalandır.
Bektaşi dayanmaz ve camiye girer. Bir köşeye oturur ve hocanın vaazını dinlemeye devam eder. Bektaşi içinden, ben bu yalana daha fazla dayanamam der ve ayağa kalkarak..aniden Heey camat, bu hocanın anlattıkları hep yalan, sakın inanmayın der. Bunun üzerine herkes döner Bektaşiye bakar ve hoca da buna sert tepki göstererek.., Heeey camaati müslimin, aramaızda bir zındık var , şuna hattini bildirin der.
Bunun üzerine camide bulunan cemaat, bektaşinin üzerine saldırır.
ve Bektaşi orada yediği dayakla kalır.
Gel zaman git zaman , yine bir cuma günü Bektaşi yine aynı caminin önünden gecer ve aynı hoca gene vaaz verir ve Bektaşi gene dayanamaz içeriye girer.
Bektaşiye göre hocanın anlattıkları tekrala hep yalandır.
Bu sefer Bektaşinin aklına parlak bir fikir gelir ve ayağa kalkar
Heeey camaat bu hoca varya bu hoca öyle bir ermiş hoca ki bunun saçının bir telinden alan cennete gider vallahii der.
Bunun üzerine cemaat hocanın üzerine hurra, yürür.
Ve hoca orada don gömlek, birazda hırpalanmış şekilde kalır..
Donsuz (imge olarak kullanıyorum) çulsuzlar kalkmış kendi bilmem niyine temizlemeyi bilmez size yardım etmeye kalkar..
Onur Hanım,
Hayalgücünüzün oldukça iyi olduğunu biliyordum ama komedyenlik yeteneğinizin de olduğunu bilmiyordum inanın...
Beni çok güldürdünüz,çok yaşayın emi ...)))))
Adam karısını o kadar çok seviyor ki, her akşam yatarken onun için şöyle dua edıyor; 'Allah'ım… Onun başı ağırmasın, benimki ağırsın… Onun bir yeri kırılmasın, benimki kırılsın… O üzülmesin, ben üzüleyim…' Son olarakta da şöyle diyordu; 'Allah'ım… Onu dul bırakma, beni dul bırak…'
Bu şiir ile ilgili 115 tane yorum bulunmakta