Gel
bir babanın yureğinde gel
oğula dua ederken,
içinden gelsin gelmek,
öyle gel...
sağındaki havarinin
İsa’ya sadakatiyle gel,
Kovulmuş bir evladın
Eve dönüşünde
yıllar sonra kapıyı çal gel
Haberli gel, habersiz gel,
gözlerim çakılıyken yollara
Seraptan çıkar gibi gel,
sahiden gel ya da
farketmez...
Fırtınalar çıksın,
Koca dalgalarla coş
Kuzeyden es gel
Gidişin kadar görkemli olsun, yakarak gel
Mazlumun ahı gibi
yıkarak gel
Bir kaçak gibi sessiz ol gecede
Gunduze karışmadan gel
Tanrı’ya mahçubiyetinde bir dervişin
Tevbeyi terk et gel
Kervana rastlar gibi gel çölde
Bir testi su ile..
Kimse yokken gel
Uykuda iken ins ve cin
Dumana bürün bir seher vakti
Çiğ damlasından düş de gel
sessizce..
Son anda kan gibi gel hastaya
Sevgiliye mektup gibi kokunla
bir baba dostunun
eski bir selamı ile gel
Bayramda çocuklarla
Eline balon al, şeker al gel
İftar ezanı gibi oruçluya
Sabrın son dirheminde gel
Mapus damına gel görüş günü
Ya da
Öldü bilinen bir askerin
Cepheden dönüşü gibi gel
Elinde tahta valiz ve sırtında yara
Ölümü yenmiş bir kahramanın
Amansız bakışlarıyla gel
Bir gurbetçinin alnında gel
vatana secdesinde
yüzünü toprağa döker gibi gel
Eylül gibi gel mahsulde
Ağlarına takıl bir balıkçının
Bereketin neşesinde gel
Yağmur gibi yaz ortasında
Yüzümüze yağmaya...
Kemanın en son telinden çık,
O nağmeyle gel,
son bir hamlesinde pehlivanın
yerden kalk gel
ayazı getir, donsun kanım
sığınaksız kalsam da gel
Yaktığın yere sığacak kadar
Daha bin yer var bu yurekte…
Gelmeye gücün varsa hala
Utanma ve gecikme
Acele gel…
Kayıt Tarihi : 4.11.2010 23:43:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!