Yıllar önce yaşadığım günlerimi hayal ettim,
Özlemin kanatlarıyla uçarak geçmişe gittim.
Sılamın topraklarında yattım, yuvarlandım,koştum,
Çocukluğun sevinciyle, neşelendim güldüm coştum.
Ayağımda pabuç yoktu, sırtımda eski gömleğim,
Yine mutlulukla dolu çarpıyordu o yüreğim.
Sağa sola selam verip,tanıdık yüzler aradım,
Gözlerim hasretle dolu, çevreyi şöyle taradım.
Annem, babam, kardeşlerim,dostlarım neredesiniz?
Artık hayat tat vermiyor, sizden uzakta ve sizsiz.
Arkadaşlar buluşalım,çınlatalım sokakları,
Bir araya toplanarak yapalım şu şakaları.
Ahmet,Mehmet,Yusuf,Turan,Mustafa,Kenan,Süreyya,
Hadi bekliyorum sizi,hemen gidelim sahaya.
Bezden topla oynayalım,terleyelim yorulalım,
Gece uzun hava güzel, hırsız polis oynayalım.
Luna parkı biz bilmezdik, atlı karıncamız yoktu,
Karakaçana binerdik, oyunlarımız da çoktu.
Saklambaç,kale kapmaca,çelik çomak,uzun eşek,
Yakan top,kemik tabanca,ip atlama,çember,sek sek.
Kasası teneke kutu,ince telden arabamız,
Böyle özel bir kamyonu bize yapardı babamız.
Yorgan ipliğinden kablo,uçlarda kibrit kutusu,
Yaptığımız telefonla konuşurduk da doğrusu.
Bak,posta treni geldi,ayran,su,pestil satalım,
Kazanalım paraları kumbaralara atalım.
Ailemiz kalabalık,bütçelerimiz küçük ve dar,
Kumbaralarımız dolsun,okulun yükü ferahlar.
Irmağımız çok temizdi,suyu pırıl pırıl berrak,
Susayınca avuç ile içerdik suyu kanarak.
Sık sık burada yıkanıp,yüzmeyi bur’da öğrendik,
Bu ırmağın kenarında at ve eşeklere bindik.
Gelin, balığa gidelim atalım hep oltaları,
Çatal çubuklar keselim,takmak için balıkları.
Alabalık,pullu balık,kaya balığı tutalım,
Oltaya yengeç gelirse çıkarıp suya atalım.
Analarımız da gelsin,halı,kilim,yün yıkasın,
Taşların üstüne koyup,özen ile tokaçlasın.
Çocuklar balık tutsunlar,kumdan havuza koysunlar,
Büyükler yanında iken,suda yüzmeye doysunlar.
Çalışmaktan yorulunca,yemek molası verilsin,
Getirilen yiyecekler yer sofrasına serilsin.
Oracıkta ateş yansın,pilav,çorba hazırlansın,
Neşe ile yemek yensin,soğuk ayran yudumlansın.
Anam bu gün hamur yoğur,yardım için beni çağır,
Sac altında ateş için,tezeği yak ağır ağır.
O güzel ellerin açsın,yufkaları ince ince,
Sacın üstünde döndürsün,alsın kabarıp pişince.
Bir biri ardından pişsin,yufka,katmer,sac yağlısı,
Çörek,bazlama,gözleme,bir de buğday kavurgası.
Yumurta,yeşil soğanla,yufka dürümü yapalım,
Eğer gönlümüz çekerse,acı biber de katalım.
Arkadaşlığın yanında,komşuluk da bir başkaydı,
Komşu komşunun desteği,akrabasından yakındı.
Hem neşede, hem hüzünde,komşu komşunun yanında,
Komşunun karnı aç ise,yer açardı sofrasında.
Nişan,düğün,nikah varsa,veya bir sıkıntı olsa,
Destek verirdi komşular,elde avuçta ne varsa.
Soğuk kış gecelerinde,tel tel helva çekilirdi,
Pişmaniye denen tatlı,bizce böyle bilinirdi.
Tiyatro hiç bilinmez,sinema,televizyon yoktu,
Hacıvat,Karagöz gibi,perde oyunları çoktu.
Ne kadar da çok severdik gece masal dinlemeyi,
Büyükler masallar ile hedeflerdi eğitmeyi.
Bayramlar da çok güzeldi,hem neşeli hem özeldi,
Çocukları sevindiren elde elbise dikilirdi.
Tüm büyükler dolaşılır,el öpülüp başa konur,
İlişkiler perçinleşir,eş,dost,komşu mutlu olur.
Ramazanda bir başkaydı mahallemizin havası,
Ezan sesinin ardından gelirdi top patlaması.
Okulumuz çok küçüktü,ders yapacak yer aradık,
Bir derslikte birkaç sınıf,hep beraber ders yapardık.
Öğretmen tek,oda minik,her sınıfın dersi farklı,
Anlatmak zor,anlamak zor,çare yok ki ne yapmalı?
Öğretmene saygı hürmet ne kadar da çok farklıydı,
Kızıp dövse de bizleri inanırdık o haklıydı.
Öğretmen bir yere vursa orada güller biterdi,
Büyükler hep böyle söyler,bize böyle öğretirdi.
Her yıl yerli mallarını özel haftayla kutlardık,
Şarkılar şiirler söyler,öve öve anlatırdık.
Ülkemiz kalkınsın diye,hep yerli malı almalı,
“Yerli malı yurdun malı,Her Türk onu kullanmalı.”
Tatil için sahil değil köylerimizi bilirdik,
Yol yok,motorlu araç yok,at ve eşekle giderdik
Pınarlarda gürül gürül buz gibi sular akardı,
Gençler burada tanışıp,birbirine kur yapardı.
Bakkal,market,tuhafiye,köyde bunlar bilinmezdi,
Katır sırtında Çerçiyle mobil marketler gezerdi.
Yanan tezeğin kokusu,sanki köyün bir simgesi,
Duymak ne kadar da hoştu,koyun,keçi,inek sesi.
Süt,yoğurt,peynir,yumurta,lezzetine doyum olmaz,
Köylüye bir merhaba de,yemek yemeden bırakmaz.
Köylü dürüst,köylü merttir,helal eker helal biçer,
Sıkıntılarını bile,kendi bilir kendi çeker.
Bu yıl ekin bereketli,tüm harmanlar yığın yığın,
Sürüler geldi otlaktan,hadi kızlar sütü sağın.
Harman yerinde ekinler özenle yere serilsin,
Öküzler döveni çeksin,çocuklar sırayla binsin.
Elde tahta yabalarla samanlı buğday savrulsun,
Saman uçsun bir tarafa,buğdaylar yerinde dursun.
Koca kazanlar kurulsun,bulgurluklar kaynatılsın,
Tohumluk,unluk buğdayla,yarmalık buğday ayrılsın.
Unluk buğdaylar yüklensin,kağnılarla yola çıksın,
Tahta teker gıcırtısı kulaklarda pası açsın.
Değirmenin su sesine,taşların sesi karışsın,
Tahta,teneke oluktan,taşlara buğday akışsın.
Bizim elde bahar başka,yaz bir başka güzellikte,
Her mevsimin tadı başka,otu başka özellikte.
Çiçek desen çeşit çeşit,her kokuda ve her renkte,
Kuşlar göç edip gelince,ötüşürler her ahenkte.
Çiğdem,kekik,kuzu kulak,narpuz,kenger ve evelik,
Her taraf dolu madımak,şimdi toplayalım yemlik.
Tarlada ferik ütelim bak sararıyor başaklar,
Yarın alıca gidelim,mor mor oldu karamuklar.
Hayal Dünyamdan uyanıp,şöyle bir etrafa baktım,
Özlediğim geçmişimle,gözlerimden yaş yaş aktım.
Annem,babam,kardeşlerim,dostlarım yoktu yanımda,
Yüreğimde hasret yükü,acılar dolu canımda.
Geçmiş böyle,hayal bitti,perdeler kapandı indi,
Burada kısa gezinti,özlemlerle sona erdi.
Ne olur yalnız gitseydin,çok şeyi götüren yıllar,
Nereye götürdün söyle,nerede canlar,cananlar?
Kahpe felekle kol kola,sıkı fıkı ortaksınız,
Nice canları yakarken, hiç oralı olmazsınız.
Artık biraz yavaşlayın,durup biraz soluklanın,
Nasıl olsa gideceğiz,misafiriyiz dünyanın.
İnsanlar sevgiye koşsun,sevgi ekip dostluk biçsin,
Güzel bir nesil bırakıp,sonra Yaradan’a gitsin.
GEÇMİŞE ÖZLEM
Yıllar önce yaşadığım günlerimi hayal ettim,
Özlemin kanatlarıyla uçarak geçmişe gittim.
Sılamın topraklarında yattım, yuvarlandım,koştum,
Çocukluğun sevinciyle, neşelendim güldüm coştum.
Ayağımda pabuç yoktu, sırtımda eski gömleğim,
Yine mutlulukla dolu çarpıyordu o yüreğim.
Sağa sola selam verip,tanıdık yüzler aradım,
Gözlerim hasretle dolu, çevreyi şöyle taradım.
Annem, babam, kardeşlerim,dostlarım neredesiniz?
Artık hayat tat vermiyor, sizden uzakta ve sizsiz.
Arkadaşlar buluşalım,çınlatalım sokakları,
Bir araya toplanarak yapalım şu şakaları.
Ahmet,Mehmet,Yusuf,Turan,Mustafa,Kenan,Süreyya,
Hadi bekliyorum sizi,hemen gidelim sahaya.
Bezden topla oynayalım,terleyelim yorulalım,
Gece uzun hava güzel, hırsız polis oynayalım.
Luna parkı biz bilmezdik, atlı karıncamız yoktu,
Karakaçana binerdik, oyunlarımız da çoktu.
Saklambaç,kale kapmaca,çelik çomak,uzun eşek,
Yakan top,kemik tabanca,ip atlama,çember,sek sek.
Kasası teneke kutu,ince telden arabamız,
Böyle özel bir kamyonu bize yapardı babamız.
Yorgan ipliğinden kablo,uçlarda kibrit kutusu,
Yaptığımız telefonla konuşurduk da doğrusu.
Bak,posta treni geldi,ayran,su,pestil satalım,
Kazanalım paraları kumbaralara atalım.
Ailemiz kalabalık,bütçelerimiz küçük ve dar,
Kumbaralarımız dolsun,okulun yükü ferahlar.
Irmağımız çok temizdi,suyu pırıl pırıl berrak,
Susayınca avuç ile içerdik suyu kanarak.
Sık sık burada yıkanıp,yüzmeyi bur’da öğrendik,
Bu ırmağın kenarında at ve eşeklere bindik.
Gelin, balığa gidelim atalım hep oltaları,
Çatal çubuklar keselim,takmak için balıkları.
Alabalık,pullu balık,kaya balığı tutalım,
Oltaya yengeç gelirse çıkarıp suya atalım.
Analarımız da gelsin,halı,kilim,yün yıkasın,
Taşların üstüne koyup,özen ile tokaçlasın.
Çocuklar balık tutsunlar,kumdan havuza koysunlar,
Büyükler yanında iken,suda yüzmeye doysunlar.
Çalışmaktan yorulunca,yemek molası verilsin,
Getirilen yiyecekler yer sofrasına serilsin.
Oracıkta ateş yansın,pilav,çorba hazırlansın,
Neşe ile yemek yensin,soğuk ayran yudumlansın.
Anam bu gün hamur yoğur,yardım için beni çağır,
Sac altında ateş için,tezeği yak ağır ağır.
O güzel ellerin açsın,yufkaları ince ince,
Sacın üstünde döndürsün,alsın kabarıp pişince.
Bir biri ardından pişsin,yufka,katmer,sac yağlısı,
Çörek,bazlama,gözleme,bir de buğday kavurgası.
Yumurta,yeşil soğanla,yufka dürümü yapalım,
Eğer gönlümüz çekerse,acı biber de katalım.
Arkadaşlığın yanında,komşuluk da bir başkaydı,
Komşu komşunun desteği,akrabasından yakındı.
Hem neşede, hem hüzünde,komşu komşunun yanında,
Komşunun karnı aç ise,yer açardı sofrasında.
Nişan,düğün,nikah varsa,veya bir sıkıntı olsa,
Destek verirdi komşular,elde avuçta ne varsa.
Soğuk kış gecelerinde,tel tel helva çekilirdi,
Pişmaniye denen tatlı,bizce böyle bilinirdi.
Tiyatro hiç bilinmez,sinema,televizyon yoktu,
Hacıvat,Karagöz gibi,perde oyunları çoktu.
Ne kadar da çok severdik gece masal dinlemeyi,
Büyükler masallar ile hedeflerdi eğitmeyi.
Bayramlar da çok güzeldi,hem neşeli hem özeldi,
Çocukları sevindiren elde elbise dikilirdi.
Tüm büyükler dolaşılır,el öpülüp başa konur,
İlişkiler perçinleşir,eş,dost,komşu mutlu olur.
Ramazanda bir başkaydı mahallemizin havası,
Ezan sesinin ardından gelirdi top patlaması.
Okulumuz çok küçüktü,ders yapacak yer aradık,
Bir derslikte birkaç sınıf,hep beraber ders yapardık.
Öğretmen tek,oda minik,her sınıfın dersi farklı,
Anlatmak zor,anlamak zor,çare yok ki ne yapmalı?
Öğretmene saygı hürmet ne kadar da çok farklıydı,
Kızıp dövse de bizleri inanırdık o haklıydı.
Öğretmen bir yere vursa orada güller biterdi,
Büyükler hep böyle söyler,bize böyle öğretirdi.
Her yıl yerli mallarını özel haftayla kutlardık,
Şarkılar şiirler söyler,öve öve anlatırdık.
Ülkemiz kalkınsın diye,hep yerli malı almalı,
“Yerli malı yurdun malı,Her Türk onu kullanmalı.”
Tatil için sahil değil köylerimizi bilirdik,
Yol yok,motorlu araç yok,at ve eşekle giderdik
Pınarlarda gürül gürül buz gibi sular akardı,
Gençler burada tanışıp,birbirine kur yapardı.
Bakkal,market,tuhafiye,köyde bunlar bilinmezdi,
Katır sırtında Çerçiyle mobil marketler gezerdi.
Yanan tezeğin kokusu,sanki köyün bir simgesi,
Duymak ne kadar da hoştu,koyun,keçi,inek sesi.
Süt,yoğurt,peynir,yumurta,lezzetine doyum olmaz,
Köylüye bir merhaba de,yemek yemeden bırakmaz.
Köylü dürüst,köylü merttir,helal eker helal biçer,
Sıkıntılarını bile,kendi bilir kendi çeker.
Bu yıl ekin bereketli,tüm harmanlar yığın yığın,
Sürüler geldi otlaktan,hadi kızlar sütü sağın.
Harman yerinde ekinler özenle yere serilsin,
Öküzler döveni çeksin,çocuklar sırayla binsin.
Elde tahta yabalarla samanlı buğday savrulsun,
Saman uçsun bir tarafa,buğdaylar yerinde dursun.
Koca kazanlar kurulsun,bulgurluklar kaynatılsın,
Tohumluk,unluk buğdayla,yarmalık buğday ayrılsın.
Unluk buğdaylar yüklensin,kağnılarla yola çıksın,
Tahta teker gıcırtısı kulaklarda pası açsın.
Değirmenin su sesine,taşların sesi karışsın,
Tahta,teneke oluktan,taşlara buğday akışsın.
Bizim elde bahar başka,yaz bir başka güzellikte,
Her mevsimin tadı başka,otu başka özellikte.
Çiçek desen çeşit çeşit,her kokuda ve her renkte,
Kuşlar göç edip gelince,ötüşürler her ahenkte.
Çiğdem,kekik,kuzu kulak,narpuz,kenger ve evelik,
Her taraf dolu madımak,şimdi toplayalım yemlik.
Tarlada ferik ütelim bak sararıyor başaklar,
Yarın alıca gidelim,mor mor oldu karamuklar.
Hayal Dünyamdan uyanıp,şöyle bir etrafa baktım,
Özlediğim geçmişimle,gözlerimden yaş yaş aktım.
Annem,babam,kardeşlerim,dostlarım yoktu yanımda,
Yüreğimde hasret yükü,acılar dolu canımda.
Geçmiş böyle,hayal bitti,perdeler kapandı indi,
Burada kısa gezinti,özlemlerle sona erdi.
Ne olur yalnız gitseydin,çok şeyi götüren yıllar,
Nereye götürdün söyle,nerede canlar,cananlar?
Kahpe felekle kol kola,sıkı fıkı ortaksınız,
Nice canları yakarken, hiç oralı olmazsınız.
Artık biraz yavaşlayın,durup biraz soluklanın,
Nasıl olsa gideceğiz,misafiriyiz dünyanın.
İnsanlar sevgiye koşsun,sevgi ekip dostluk biçsin,
Güzel bir nesil bırakıp,sonra Yaradan’a gitsin.
Kayıt Tarihi : 15.4.2006 23:49:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!