yaşamak aştı tüm çağları,
kaçtı güzel olmaktan
ve bize savaş açtı.
sızladıkça
umutsuzca taşıdığımız yaralarımız,
içimizde tedirginlikler kıvrandı.
küçükken,
anlaşılmak hayaliyle tüketildi tüm harfler.
harflerin
sesimize düşmeyen kısımlarından,
bu evrende
hiçbir karşılığı olmayan ülkeler türettik.
sessizliğimizin başkenti,
kırılgan ülkeler.
parmaklıklar ardında,
gökyüzünün rengini unutmak gibi
külleniyor yaşamanın bıraktığı izler
soluklarda.
minibüs tam vaktinde kalkıyor,
tam vaktinde doğuyor bebek,
vakti gelince kuruyor yapraklar.
ihtiyar tam vaktinde koparıyor
teninin dünyaya değen kısmını
ve çocuk da tam vaktinde bırakıyor,
onu sıkıca tutan incecik eli.
güzel siması
vakti geldiğinde toprakla yıkanıyor.
ancak yer edinemiyor içimizde,
tüm bu vakitlerin vakitsizliği.
tam ruhumuzu evcilleştirecekken
kıskıvrak yakalıyor bizleri ve
bir uçurtma daha eksiliyor
gökyüzümüzden
bir renk daha...
güzel günleri
betimlemeye yetecek kadar
rengimizin kalmamasından korkuyoruz.
her birimiz
uçurtmalarımızdan artakalan oluyoruz,
bundan
kaçmaya çalıştıkça.
rüzgarlardan kaçarak biriktirdiğimiz,
korkularla şekil almış kalıplarda
yoğuruyoruz kendimizi.
ve tül gibi kanatlarımız parçalanıyor.
herkes
daha önce ortaya konan tanımlardan,
en çok yakışanı seçmeli kendine.
çünkü vakit yok,
rüzgarın uğultusunun
kalplerimize konmasına.
yağmurlar selamsız geçerken içimizden
kendi kavgalarımızdan vuruluyoruz.
en yakınlarımız tarafından.
tüm bunlar bize ait olamasın diye
çoğul konuşuyoruz.
herkese mal ediyoruz hissettiklerimizi,
buna inanamasak da.
asılsız geliyor,
içimizdekilerin başkalarında da
aynı kıyıya vurabilme ihtimali.
biri asla inanamadı buna,
diğeri güçlüydü ve inandı.
dünya sabırla damladı üzerine,
onun tüm gücünü aşındırdı.
tesir etmeye çalışırken
akan dünya kanımıza,
zamanlar,
aralandı önümden kaçarak.
ve vakit
kırık yerimin tam ortasında durdu.
tüm gölgeleri doldurdum boşluğuma,
boşluğu dolu gösterip
vakti hareket ettirebilmek adına.
diri diri mevsimler
tomurcuklanırken parçalarımın üzerinde,
rüzgarın en son savurduğu şey
ben oldum.
kök saldım serçeler kuyusunda,
sarkacın bana anlattıklarıyla.
bin ölüm geçti başımızdan,
bir gecikmiş yaşamak.
Kayıt Tarihi : 28.10.2024 05:24:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!