Gecenin içinden düşünmeler Şiiri - Ahmet ...

Ahmet Salı
22

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Gecenin içinden düşünmeler

Öncelikle bir senaryo oluşturarak düşüncelerime zemin hazırlamak isterim. Peygamberimizin mesajı ulaştırdığı o günkü Mekke toplumunu düşleyelim. Bir tarafta Müşrik olarak adlandırılan yöre yerlileri. İnandıklarını bir sorgulayalım. Allah inancı vardı, peygamber inançları vardı(itikadlarını Hz. İbrahime atfediyorlardı ve Onun yolundan gittiklerini söylüyorlardı.) . Kabeyi kutsal sayıyorlar ve onu ibadet maksadıyla ziyarete gelenlere hizmet vermeyi kutsal bir görev görüyorlardı. Melek, cin, ahiret vs. tasavurları vardı. Bir tarafta Hristiyan lar vardı. Onlarında Allah, peygamber, kutsal, melek vs. inançları vardı. Bir tarafta da Museviler vardı. Aynı inanç olguları onlar içinde geçerliydi. Böyle bir toplumun içinden Muhammed isimli biri çıkıp Allah’tan başka ilah yoktur deyip, o toplumun Allah tasavvurunun sorgulanmasına işaret ediyordu. Karşı çıkışın ana nedeni zihinlerde yer etmiş bulunan temel bilgilerin yeniden sorgulanıp asli anlamına döndürlmesinin zihinlerde yarattığı depremi gögüsleyememekti. Zihinlerde oluşmuş muhafazakar yapı yıkılıcak, buradan yeni bir düzene geçilecek ve üzerinde kudsiyet izafe edilmiş tüm varlıklar sorgulanacak ve bütün bunlar mevcut zihinsel yapının değiştirilmesine zemin hazırlayacaktı. Bu sistemin böyle sürüp gitmesinden rahatsız olmayanlar, kazançları olanlar, kendilerine güç sağlayan zeminin ayaklarının altından kayıp gideceğini görenler şiddetle bu yeni mesaja düşmanlık etmişlerdir. Mesajı sahiplenenler ise söylediklerinin ardında durmuş ve karşı çıktıkları düzeni yıkıp kendi inançlarının gereğini yerine getirmişlerdir. Buradan çıkardığım anlam şu;
Mevcut düzenin sürüp gitmesi eleştiriye tabi tutulmaması, iyi-kötü ayrımı yapılmaması, doğru-yanlış kavramlarının açığa çıkarılamaması insan zihnini bulandıran, bozan, ifsad eden en önemli hastalıktır. Sistemi değil, değerlerinizi muhafaza edin ki, insan kalma mücadeleniz bir anlam kazansın. Bizlerin muhafazakar bir kimlik değil, sorgulayan bir kimliği değer edinmemiz gerekir. Bunu yapamazsak bizden öncekileri yakalayan tehlikeler bizide yakalayabilir. Peygamberlere kulak verip yanında olanların genelde toplumun dışladığı ve değer vermediği kişiler olmasını düşünmekte fayda var diyorum.
Buradan hareketle peygamber kavramına göz atmak istiyorum. Allah insanı en güzel şekilde yaratmış, onu kalb, akıl, irade gibi yetilerle donatmış, seçim yapabilme gücü vermiş, bilmiyordum mazaretini ileri sürmemesi içinde kitaplarla desteklemiş ve insanlık değerlerinin nasıl hayata geçirileceği konusunda ki tereddütleri peygamberleri göndererek gidermiştir. Peygamberler insanlara zulüm karşısında nasıl duracaklarını, zulmün tarafında yer almamak için yapması gerekenleri öğretip misyonlarını tamamlamışlardır. Artık bundan sonrası bize aittir. Biz zihinsel oluşumları hangi kriterleri kullanacağımızı bilerek oluşturursak yönelimimizi belirleyecek ve taraf olacağızdır. Trafımızı belirlemek bizim işimiz bu kadar sonrasını Allaha bırakalım demek olarak algılanırsa, kendimize muhafazakar bir kimlik giydirmek konusunda geçmiştekilerin sonucunu yaşayacağızdır. Böyle bir durum geçmişte yaşanan sorunların yeni şekliyle tezahür etmesi olarak adlandırılabilir. Bize düşen insanlık değerlerini hatırlatıp, onun mücadelesini yaşama geçirmek için vermektir.
Biz temel zeminimizi Yeni ilahlar oluşturmaya değil, var olan İlahın istediği değer yargılarını hayata geçirmek için gayretimizi sürdürürsek, bunları da şan, şöhret, rant, iktidar vb. duygularımızı tatmin etmek için kullanmazsak, sınanmamıza değer katmış oluruz. Peygamberlerin getirdiği tüm mesajlarda Allaha eş koşulmaması ve adaletin(iyiliğin) ikame edilmesini gözetmek temel zemindir. Onlar bu uğurda gerekeni yapmışlar ve bu uğurda yaşam tesis etmek isteyenlere, hal ve hareketlerini değil, fikirlerini oluşturacakları ilkeleri miras bırakmışlardır. Bu ilkeler bizi enterese ediyorsa tarafımız bellidir.
Yaşam şekillerinin değişiklik göstermesi, şehirli toplumların hayat biçimlerinin farklı, hayvancılık veya tarımla uğraşan toplumların yaşam biçimlerinin farklı oluşu uygulamaların farklı metodlarla hayata geçirilmesinin de mazaretini hazırlar. Geçmişte yaşayan insanların önceledikleri yaşam biçimleri bu gün bir değere ifade etmeyebilir. Toplumun bilgilenmesi azlık-çokluk açısından farklılıklar arzedebilir. Bu ve buna benzer sebebler, gayret gösterme metodlarının farklı uygulanışını meşru kılar. Meşru olmayan şey, temel ilkeler dediğimiz örf’ü kendimize yarar sağlamak maksadıyla değiştirmektir. Bu şiddetle karşı konulması gereken sapıştır.
Elbette sistemin adı ne olursa olsun, insanlar hayır konusunda duyarsızlaşırsalar, karşılığında gelen belaların da zeminini hazırlarlar. Yok edilen doğru bir ilkenin sonucu nu yaşamaya toplum kendini mecbur bırakıyordur. Yaptıklarını sorgulayıp yanlıştan vazgeçmesinden daha doğru bir davranış şekli yoktur. Yanlışlarında ısrar ediyorsa kendine yabançılaşmaya zemin hazırlar. Böyle ortamlarda (bu ortamlar asla ve kat’a yokolmaz) yönümüzün ve tarafımızın tayini bizim kimliğimizin de açıklanması olacaktır.
Sistem hep var ve gerçek olarak nitelediğimiz doğrular hiç yokolmadı. Sadece onlara el atıp, yaşamın vazgeçilmezleri yapmakla mükellefiz. Bunları yapmadığımız sürece yalnızca şikayet ve sızlanmadan başka eylemimiz olmayacaktır. Bizler gerekeni yapmazsak, birilerinin kurduğu ve kendisine iktidar sağlayan yapıya bol bol küfrederiz ve içimizi soğuturuz.
Her şey zıddı ile kaimdir sözünü unutmamak gerek. İyinin değerini bilmek, kötüyü tanımakla artar. İnsan olmanın değerini bilmek ise, yaratığı tanımakla. Seçim bizdedir. Ya seçeriz, ya da sızlanırız. Barış söylemleri gerçekçi olmayan söylemlerdir. Dünyada neye bakarsak bakalım, sürekli bir mücadele vardır. Kendimizle, hastalıklarımızla, sorunlarımızla, evlatlarımız ve kardeşlerimizle vs vs. sürekli bir şeyler sorundur ve izole edilmesi veya yok edilmesi için uğraş veririz. Diğer canlılara baktığımızda da sürekli aynı mücadeleyi görürüz. Denge bu mücadeleler üzerinde yükselir. İyi ve kötü varoldukça, bunlar arasındaki mücadele asla yokolmayacaktır. Dün yapılanlar bizim için din değil, bilgi almamız, ders çıkarmamız gereken vakalardır. Şu anda eylemlerimiz bizim sorumluluk alanımızdır. Neyi seçiyorsak, onu hak ediyoruzdur.

Ahmet Salı
Kayıt Tarihi : 23.6.2008 16:22:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ahmet Salı