Kaldırımlar şahit olmuştu adımlarımıza.
Canımızdan bir parçaymış gibi basardık ufalanmış taşlarına..
Gökyüzü kızıla büründüğü vakitlerde yürürdük sokaklarda
Ve her gece yarısında...
Sokak köpeklerine selam verirdik aynı anda.
Sessiz sedasız...
Caminin avlularında tenha bir köşede tıslayan kedilere şefkat dolu bakışlar fırlatırdık.
Aynı masallardaki gibi parkta, tahterevallinin birer ucunda çocukluğumuz otururdu..
Şehir ve gök bizimdi.
Elbette bizimdi geceye hakim olan derin sessizlik.
Yolun sonu yoktu,
Belki defalarca aynı yolda eritirdik adımlarımızı
Farkına varamazdık sevinçlerimizin baygınlığından.
Tavaf alanı daralıyordu yelkovan akrebi kovalarken.
Bir önemi yoktu
Biri yetişme çabasında diğeri ise yakalanma sevdasında.
Buluşma anı vardı sadece, zamanın içinde zamansızlığı yaşarlarken.
Kısa bir buluşmanın ardında aynı ısrarlı kovalayış devam ederdi.
Sabaha karşı kudurgan beyinler çevrelerdi bizi
Sığınacak yer arardık telaşla..
Çorbacı Ömer Usta buğulu camların ardında tebessüm ederek bizi içeri alırdı.
Zaten ilk olarak imdadımıza yetişen o olurdu.
Sıcacık bir tas çorbayla midemizin isyanını bastırırdık.
Her gece damgamızı vururduk gölgelere...
Kayıt Tarihi : 22.7.2019 22:26:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!