Ne çok söyledim bu cümleyi “ bu gece bitecek mi? “ ….
Her söylediğimde gece bitse de, gündüz yaşadığım gecelerin daha ağır olacağının karanlığıyla “ bu geceler, bu ahvallar ne zaman bitecek “ le karanlıklara bulandım..
Zaman aynı dilimlerden geçiyor.Mevsimler ilkbahar, yaz, sonbahar,kış…..aylar; ocak,şubat,mart…….günler; pazartesi,salı…….geceler ve gündüzler hep aynı….dünyanın dönencesi.Dadaloğlu demiş ki “ yedi iklim dört köşeyi dolandım meğer dünya her tarafta bir imiş “ …dünyanın oluşumundan bu yana geçen zaman ne olursa olsun bu söz çok şey anlatıyor……
Geçen zamanda değişen tek şey insanlar ve duygular.Normal zamanlarda yaşanan gecelerde gözlerimizi kapatıp açtığımızda sabah olur.Bazen ise zaman durur ve öyle ağır geçer ki “ bu gece bitecek mi? “ sözünü zikredip yaşamaya başlarız.
“ Geceler katran karası geceler “ şarkısı gecenin katran karanlığının ağırlığını anlatan,aklıma gelen dilime tesbih olarak dolanan tek şarkı olur,beklide tek cümlelik bir şarkı….
Gecelerde buluyorum yalnızlığımı.Yalnız olabilmek bile bazen lüks bir durum oluyor.Hayatın koşuşturmacasında kendimize zaman bulamayınca duygusal birikimlerimiz yalnızlık lüksümüzde bizimle gecelerde biriktirilmişliklerinin hesabını tutmaya başlar.Kalp ağırlığımız nefessiz bırakır bizi, boğulur gibi oluruz..El ayak çekilince kalbimizden en derinlerimizden çıkar yaşayan,hazırda bekleyen o bizi boğan eller olur geceler….
Gönül yorgunluğunun bir çaresi olmalı…
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.