Gecede Patlayan Şiir Şiiri - Nimetullah ...

Nimetullah Sucu
64

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Gecede Patlayan Şiir

Bir şiir patladı yeşil gözleriyle gecede,
Kısa saçlı, deli dolu kemancının içinde,
Aydınlattı heceler mavi mumda göz yaşını,
Perdeleri içine kapanmış bir odada kör ışığı.
Gönül pistinde bir aşığın kavalyesiz duruşu,
Eşli danslara eşsiz ayak uyduruşu,
Yansıdı gölgeler misali sarı tenli duvarlara.
O duvarlardan yasak sinemaların reklam afişleri,
Zamana yenik sevdaların zamansız gidişleri,
Ve bir kızın çeyize dökülmüş ince el işleri,
Döküldü birer birer ayrılığın albümüne.
Elde kalanla, elden çıkan birdi,
Derken, bütün dahileri kentin delirdi.
Martıların göçünde, kör gecenin üçünde,
Kısa saçlı, deli dolu kemancının içinde,
Bir şiir patladı, külleri Asya’nın pençesinde.
Yedi kıtanın kalbine bir kıta ekliyorduk,
O kıtadan doğacak bir şiir bekliyorduk,
Avuçları kan, yüzü gülden bir çocuk,
Üçümüz, pembe bir geleceği hatırlatıyorduk.
Çünkü; biz, tüm zamanların ötesinde,
Bilinmez bir yerlerde gün sayıyorduk.
Ne proleter ellerle okşanmış burjuva saçı,
Ne ayrık otları arasında ıssız bir soy ağacı,
Uzanabilirdi, düşlerimizin uzadığı beldeye.
O yerin ayazında bir şimşek parladı,
Can çekişirken mavi mumda ihtiyar fitil,
Çürük bir diş gibi sızlayan, gecenin şairidir.
Kibrit mi azmettiren, ateş mi katil?
Bu tükeniş faslı, ışığa direnmektir.
Kemancının içinde patlayan şiir,
Kendi içinde şiirdi, lakin;
Bilincinde şairin, şiir kendi içindi.
Yeşil gözleriyle gecede, kısa saçlı kemancı,
Gömdü ıslak elleriyle yüzündeki utancı,
Oysa; İsa’yı çarmıha çakan kendi değildi,
Ne mumda kuru göz yaşı ne derinde fitildi,
Yine de duvarlara ağlayan gecenin şairiydi.
Martıların göçünde, kör gecenin üçünde,
Yudum yudum sancılar bir deve hörgücünde,
Yeşil gözleriyle gecede, siyahlar içinde kemancı,
Gömdü ıslak elleriyle yüzündeki utancı.
Babil’in asmaları, Yunan’ın yosmaları,
Mısır’dan, Hint’ten kalan kabartma yazıları,
Abartarak nakletti yüreğindeki telaşı.
Kemanın lirinde Nil oldu, sesinde büyüdü suların büyüsü,
Ay çekilirken bayrak gibi göğe, kabarmadı sol göğsü,
Sular çekildi sonra çöllerin taarruzundan,
Halatlar koptu birden sonranın sonsuzundan,
Yelkenleri güneşe vermiş serap gören bir gemi,
Bulutların üzerinden aşırırken gövdemi,
Uyandım, baktım, gördüğüm bir rüyaymış,
Ne ağlayan kemancı ne mumda fitil kalmış.
Martıların göçünde, tam gecenin üçünde,
Penceremi ufka açıp, karanlıkta bir sigara yaktım,
Al Padrino’yu dinlerken, sarı tenli duvarlara ağladım.
Anladım, gömemez ıslak elleriyle yüzündeki utancı,
“Seni seviyorum” diyemez haykırarak kemancı.
Uykuda olanları gerçekte görmemeliyim,
Akılda sevmek kaldıysa, ben bir deliyim.
Martıların göçünde, kör gecenin üçünde,
Bir şiir patladı platonik hücrelerimde akıl dışı,
Ne hak ediyor anlaşılmayı ne de içten bir alkışı,
Çünkü; mavi mumda eriyen gecenin şairidir,
Şair şehre yağsa da, şiir kendi içindir.

Nimetullah Sucu
Kayıt Tarihi : 30.7.2006 14:20:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Nimetullah Sucu