Konuşmayı bilirim
Güz hüzünlerinin korkaklığını taşımaz kalbim
Gerçekte bir soytarı kadar eğlenceliyim
İnceliğinin farkına vardığımda ellerinin
Uçarılığına gözlerinin
Susmayı öğrettim, kalbim
Dinler ve didişmez benimle
..
Çok yakından tanırım geceyi,
Birbirimizin düşüncelerini okuruz,
Eski zamanlardan kardeşiz biz,
Aynıdır bizim yurdumuz.
Fakat bir gün vakti gelecek
Ve o beni bütünüyle kucaklayacak!
..
Gece gündüz uyku girmez gözüme
İntizarım ela gözlü yar deyu
Gündüz hayalimde gece düşümde
Selamı çok bir efendim var deyu
Ben bilirim yar sevgisi candandır
Yarsız bana fena dünya zindandır
..
sessizce iniyor mermer merdivenler
dolunay var minarenin arkasında
tıka basa bulut dolu ağaçlar
ne anlama geldiğini kimse bilmiyor bunun
yol üstünde unutulmuş yolculukların,
ayak seslerini biriktiren çocukların,
gecenin ne anlama geldiğini kimse bilmiyor.
..
Bu gecenin güzelliğini kimse söyleyemez
Tek tek saydığım yıldızlardan başka
Yıldızlar aşkımızın dostları
Duydularsa onlar duydular yakından
Bir de biz duyduk söylenenleri
Bir de biz gördük birbirimizi
Birbirimize vuran ışıkta
..
gözlerin nasıl bulanık
gözlerin sisli bir orman
saklı korkulardan sanık
sanki kaçarken vurulan
kirpiklerin diken diken
tel örgüler kirpiklerin
..
Kimi derin derin bir uykuda
Kimi de sonsuz bir yolculukta...
Yağmur ölgün ölgün damlamakta
Gece bile sinmiş bir kenara sokakta
Ne düşünüyor dersin?..
Gece böyle kara kara...
..
Fagotla bağırır gece. Gece fagottur.
Bir zenci çalar onu, ak gözlü, dul bakışlı.
..
Erkekler evlere çekildi çoktan,
Katran gibi camlara yapıştı perde.
Göreyim sıkıntıyı sav başından,
Gel de dolaşma caddelerde.
Kale her zamankinden korkunç:
Gece vakti, karlar altında, kışın.
..
Ben onu beklerken gece,
Gömüldü içime
Şiir buğusuyla puslandı kalbim
Aydınlığı getirdi melekler pencereme
Ben onu beklerken gece,
Kuş sesleriyle süslenince
..
O akşam ne çok şey konuşmuştuk onunla... Filmlerden, Polonyalı yönetmen Kieslowski’den. Yakınlarda kaybetmiştik onu. Peki Kieslowski o özellikle Mavi filminde aradığı iyiliği bulmuş muydu? Neredeydi iyilik? Arınmak? Görünmeyen, saklı bir yerde miydi? En dipte miydi iyilik, düşkünlükte miydi? Yoksa iyilik, arınma diye bir şey yok muydu, biz dünya sürgünlerinin çektiğimiz aşk özlemi gibi bir şey miydi, iyiliğe, arınmaya duyduğumuz bu dinmez özlem...
Sahi, Metin Erksan’ın Sevmek Zamanı filmini de konuşmuştuk... İnsan bir fotoğrafa âşık olabilir miydi? Belki de bugüne dek yapılmış en umutsuz aşk filmiydi Sevmek Zamanı. Gerçekliğin acımasızlığından korkup suretlere sığınan kalplerimizin trajik bir özetiydi sanki...
Sonra Behçet Necatigil’i anmıştık, onun Kaçmalar şiirini: Sızlar ince içerlerde yara / Vurur yüzeylerde şeylere üzüntüsü, acısı / Elden kayar bir çatal / Ya da düşüncelerde erir boy’na sigara.../
Sonra ansızın başını örten şehirli kadınları konuşmuştuk, bir gece rüya görüp, sabah ansızın örtünen subay ve hakim eşlerini... Şehirlerin insanı yapayalnız bıraktığını, buralarda kimsenin kazanamayacağını, sürekli bir yenilgi duygusuyla yaşanacağını anlatmıştık birbirimize...
..
Geceyi duymaya duyuyoruz biz de
Çırılçıplak anında yelin
Kokuların döküldüğü, yelin dondurduğu yollarda
Burun deliklerimiz kaldırıyoruz / Ötelerde slınan ışıklara.
Karanlıkta bekleyen bir ev var hapimizi
Döndüğümüzde düşlerine uzanmış bir kadının
..
Tenimize sığınan yağmurun ürpertisi
Kaldırımlarla buluşan bir dilek türevi
Zührevi hastalıklardan muzdarip bir fahişe
Geceye ilendi, gece kırıldı ve kıvrıldı kucağıma
Artık ne im, ne çetele gerekir
Irayan kanımda tutuklu bir kızıl gül şiiri
Cılız bir lir sesi takılır kulağıma
..
gecikmiş karla döküldüğünde ağaçların sırı
çekildiğinde fırtınanın elimizden aldığı deniz
gecenin saldırısına uğramış bir kıyı kaldığında
kendini hangi ışıkla sınayacak ölüler kelebeği,
nasıl bakacak anıların aşındırdığı aynaya
anılar ki şimdi penceresinde uyuyan kedilerdir
ağaçlı bir yolda tek başına yürüyen bir kadının
..
Karanlığı soruyordun!
Çocukluğumu, yeniyetmeliğimi bilebilecek misin?
Bir kader-kısmet kutun oldu mu hiç senin?
Plastik saatler, zıpzıp toplar içeren bir kutunun
sevincini taşıyabilir miydin bu gecenin içine?
Durmadan genişleyen sessizliğinin neresindesin?
Suskunu ne ile süsleyeceksin?
..
Tişre deniz. Tırıs rüzgar.
Işıkların içinden geçen sabah
Theresa Berganza'nın sesinden
süzülen gamlı, uzun yola çıkmış
yalnız kuş. Gökyüzünde bulut,
bulutta biçim, biçimde gizlenen
telaş, telaşı besleyen vatos zaman,
..
Vurmus daglara daglara isigi
Belli olmus uzagi yitmisliginden
Düsünür bizi
Gece asagida
Üstlerden büyür samanyolu
Bir sevgiye benzer
..
Dün gece yine yalnızdım
Sokağa çıktım
Ve kendime bir çiçek aldım
Kendim almamış gibi yürüdüm sokaklarda
Ve yalnız değilmişim gibi düşündüm
Ama her gece gibi
Dün gece de yalnızdım
..
Mekke şehri bir şan açtı
Muhammed doğduğu gece
Melekler devre dolaştı
Muhammed doğduğu gece
Göklere düştü gulgule
Muntazır hep gonca güle
..
bu gece bir konuk gelecek sana
ıtır kokulu gün odana indiğinde
pencerende solgun yüzüyle belirecek
sana bu gece bir konuk gelecek
yorgun gülüşünü tanımasan da
sürgünde söylenmiş şarkılar gibi
..