her taş yürümek istiyor, baksana
anımsamak istiyor kül, ateşin başlangıcını
yeşermek istiyor kan, gecenin kollarında
gülmek istiyor ölüler, baksana.
eşilmiş toprak, bulunmuş tohum, küf
kim anlatabilir ki hüznün mesafesini
dağ öyle durmuşsa, bir bildiği olmalı
bir bildiği olmalı, deniz çıldırmışsa
şu yalnızlık, şu aşk, şu ölüm
..
sessizce iniyor mermer merdivenler
dolunay var minarenin arkasında
tıka basa bulut dolu ağaçlar
ne anlama geldiğini kimse bilmiyor bunun
yol üstünde unutulmuş yolculukların,
ayak seslerini biriktiren çocukların,
gecenin ne anlama geldiğini kimse bilmiyor.
zamana ekliyor kendini
herkes, ağlıyor
..
gecikmiş karla döküldüğünde ağaçların sırı
çekildiğinde fırtınanın elimizden aldığı deniz
gecenin saldırısına uğramış bir kıyı kaldığında
kendini hangi ışıkla sınayacak ölüler kelebeği,
nasıl bakacak anıların aşındırdığı aynaya
anılar ki şimdi penceresinde uyuyan kedilerdir
ağaçlı bir yolda tek başına yürüyen bir kadının
..