İzdüşümsel salınımlara uydurmuşum kendimi
Görgüsüz ve iştahlı
İçime sigara derinliğinde nefesler dolduruyorum
Etraf karanlık
Arsızım
Toprağa teğet yürüyorum
Hep yere yakın
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Emeğinize sağlık başarınız daim olsun
Akmaktan yorulmuş suyun çukura dolması gibi
ahhhh...
ne hoş..
Kutlarım...
harıkayadı yolun yarısına ramak kalmış, artık bide yaş 35 şiiri yazarsınız tamda yolun yarısını anlatan :) ) tkrr okuruz kutlarım .
incecik iğnenin deliğine iplik geçirmek gibi biraz,dudak ucu ıslağı ve bir kaç tekrar.söküldükçe yaş,yüreği teğellemek en güzel çırpınışına.böyle olmalı diyorum ,güzel bir rüyanın devamını görmek için tekrar uyumaya çalışmak.
Gülümseten ve insanın içini acıtan bir şiir, hissettiğimde yaşıyorum üzüntüyü ve özlemi... tebrik ediyorum...
Oysa ben!
Çocuk yaşıma fazla gelen ağırlığı ile otuzüç yaşımın
Kirliliğim fazla kirli
Belini büküyorum çocukluğumun
Akmaktan yorulmuş suyun çukura dolması gibi....bir çocukluğun nefesi gelmiş yaşın şimdi ki makamına...bir çocuklukta benden olsun diyorum...bu harika dizelerin hatrına..... Kaldır başını çocuk
Bak bana!
Utanma...!
Benim yüzüm
Gözlerinden daha fukara
Sözlerimin teminatıdır
Karşısında durduğum her ayna
Yüzümdeki çizgilerden
Korkma...!
Sadece hükmüm geçmedi
Yaşıma...!
Kaldır ellerini çocukça
Kendini durmadan alkışla...
Yer gök duysun halini
Aldırma...!
Nasılsa seneler sonra
Büyüdüğünü
İtiraf edemeyeceksin...Hayata!
Utanma...
Korkma...
Yaşıma...
Aldırma...
Küçüksün sen daha...
RAHATLA...!............izmirce selam olsun yüreğinizdeki içgüdüsel kelam değerine...
ooo:))) Recep İvedik patenti ile böhöhöhö. Yorumcumuz skyyy (gök=tanrı ve insan arasına sıkışmış gaz birikintisi, Recep İvedik patenti ile küskü) şairin sabahki şiir yayımında Edilgen'i (TDK:Yapılan işten etkilenen, pasif, etken karşıtı. Benim tabirimle:Tanrı) akşamki düzenlemesi ile İzdüşümsel (Bir cismin farklı düzlemlerdeki görüntüsü. Benim tabirimle:İnsanın ta kendisi) olarak değiştirmesini baza alarak şiirin evrenselliğini yitirdiğini ileri sürüyor. Yani yorumcumuz skyyy ın yüksek yüksek yüksek beynine (Omurgalı omurgasız tüm canlılarda vardır fakat soyut düşünme yeteneğine sadece birtakım homosapiens türleri sahiptir) uyan ya da uymayanla evrenselliği bireysel-ilkelliğe düşürerek yorumculuğu bu kadar katletmesi bence şairin bu güzel şiirini kaşımakla ferahlatmıştır. Şairin şiirine sahip çıkması deyişiyle de skyyy’ın içine düştüğü çelişkiye şaşırmam için bir neden kalmadı ancak açıklamak istiyorum yine de; şair şiirine sahip çıkamaz şiir şaire sahip çıkamadıkça ve tüm şiirlere okuyucu sahip çıkar bu da demek oluyor ki bu şiire şairin sahip çıkmasına gerek kalmamıştır artık ben sen ve o ile! Tekrar Recep İVEDİK patenti ile gonuşma leyn….
şiirdeki çocuğun övünülesi renksizligine inatmışçasına; şeffaflığıyla gülümsüyor otuzüç yaşıN:) hele sonu, adrese teslim(iyet)..
çok sevdim..tebrikler..
Bu şiir ile ilgili 9 tane yorum bulunmakta