Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Odanın içindeki sessizlik, birden dışarıdan gelen damlaların ritmik sesiyle delindi. Önce seyrek, çekingen vuruşlardı cama; sanki yağmur, gelip gelmeme konusunda kararsız kalmış gibi. Sonra pervasızca hızlandı.
Pencerenin mermerinde biriken su, artık biriken değil, hızla akıp giden bir nehircikti. Şehrin gürültüsü, o an için tuhaf bir şekilde yumuşamış, arka plana itilmişti. Yerini, ıslak asfaltın kokusunu taşıyan bu sürekli, fısıltılı müziğe bırakmıştı.
Kalkıp pencereye yaklaştım. Karşıdaki sokağın lambaları, yağmurun perdesinden süzülerek uzuyordu. Işıklar, sonsuzluğa doğru uzayan titrek altın çizgilerine dönmüştü. Her şey flu, her şey belirsizdi ama bu belirsizlikte garip bir huzur vardı. Bu, bir şeyleri beklemeyen, bir yere yetişmeyen, sadece kendi varlığıyla yetinen bir andı.




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta