Beden terlemelerine yapışan gecenin nemiydi belki de avuçlarımı sıkıntıyla yapış yapış yapan…
Rastgele düşüncelerin bastığı, üstü örtüsüz cümlelerin art arda döküldüğü renk ayrımını gözetmeksizin farkında olmadan dudak kıpırtılarım ile acı dökülmeleriydi bunlar, sahipsizlikle peşi sıra düğümlenen…
Her düşüncenin ters veya zıt anlamı ile önüme serilen zaman ardı, geçmişin isteksiz mırıldanmalarıydı şüphesiz bunlar…
Son sevdanın kaybolamayan sesleri bunlar...
Çoğu zaman istasyonlardaki yalnızlığa dahil ederiz kendimizi, anlarız ki terk edilmiş kapılardır aslında arkasında durmaya çalıştığımız...
Eyvallah demeyi öğreti bize hayat, boşa, doluya, acıya, eksik kalmış gülmelere... Eyvallah... Diyerek…
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Devamını Oku
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim