Kötü insanlar yazıyor bunu biliyorum, ama Einstein'in nötr bir bombasından çıktı bu hepsi, bunu da biliyorum. Ya O, renkli çoraplarını ters giyerdi. Fazla masumdu neden o alice gibi Samuel Taylor? ...
Gece şıp, şıp yağmur yağıyor gibi, tek
tük, seyrek, ince, ama gür, su dolu.
İki kişinin kılıçları saşı, havada;
sanki çeltik tarlası denilesi,
v.s. şekerkamışı; yoksa, Çukurova'mı?
Uzak yakadan arasında fısıltı rüzgarın -
Samanyolu'nun dış kolunda olduğumuz...
Biri samuraylardan, derken yeniyor;
diğer, çok orman içi'nde kalmış
ama olanca mutlu tahta ev önündeki
diğer hasmı -sırıtıyor bir engerek,
ısırmayarak onu, solucandan büyükçe;
çamura düşen kafası kesilen, kolu,
bacağı, çamura bulandı, öyle kalır
yandan dart rafineri olmayan tersanesi:
o olanca ham, çamurdaki -hem yağmur
yağıyor üstüne- ah yandan çark
teranesi, ok atıyorlar hala, ona.
Hiçbiri 12'den vuramıyor, atanlardan.
Dönen duran, boş gezinenlerse sağın solun
-ama nere ebe- görmeyen, doğuştan gazi;
hiç bile doğmamışlar da, yer işgali.
Ama, eh hayat hakkı. Sonra bu yerdeki,
kılıçla yere serilen demin, uyumuyor da,
gidiyor ruhu artık, geliyor, soruyor.
Atmayanlar ve atanlar, hepsi dart!
oh şu atılan ucu iğnelilere bak -
ruh kemendi kemeri'ne tablaları asmış,
pantalon kemerine iplikler ile asılmış
taşıyor koşarak ki nişanlamışlar onu
- Japon, hedefe atılan okların
hedef tahtasını, balçığından çeltik,
yan cebinde taşıyor, seri bacakların.
Başı ise, o nerde artık? yok, görünmüyor.
Çamuru karıştırıp aramalı, bacaklar
yoksun bir kafadan. Ama boyun: kan
fışkırmıyor, kesilen hırka yerinden.
Çünkü yine de bu hırka, kışın;
rafineriye benziyor, ham da hala fakat.
Atmayanların hiç doğmamış olması aslında;
hem ham, onun; hem rafineriden gelmesi...
Gece, iç bölgelerde, Vegas'tan ya da
rapçi ışıklar* tablaları önündeki -
şaşkıncasına gelinmiş, dövmeli,oralara
- iri yarı afro amerikan kolyelerinden
uzakta bir alanca, ağaçların en içinde...
Bronx'dan da, Harlem'den de, Vegas'tan
ha keza, uzakta; Nagazaki'de, Anıtkabir'de,
Hiroşima'da.. ama -balıkçılar köyü'nün
Norveççe..- kah Londra metrosu Hitler'e...
Rüzgarlı bir öte ormanda, içlere doğru;
kağıt evler yok, kağıt evler gibi odun,
şapkaları yukarı kıvrıkça, komik evler,
ve çelimsiz, derme çatma; renkli bir koru..
Sanki bir fıskiye akıyor, gayzer coşuyor -
kuş uçmaz kervan geçmez sönmüş volkan ağzı
- tepesinde, magma-balgam çıkartan bebek;
o lav güruhu spin-gelerek, ama fıskiye
ince de: bir nezaket, bir büyük zarafet
*fiil hali
giriş kısmı doğaçlama
Akın AkçaKayıt Tarihi : 12.3.2006 07:27:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Akın Akça](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/03/12/gece-japonya-da-ic-bolgelerde-yandan-dart-bir-bulmaca.jpg)
tebrikler. sevgi ve saygilarimla Merhaba Akin Akca bey
TÜM YORUMLAR (2)