Gecenin en sessiz,en koyu sularındayım.Klavyemin tıkırtılarında beynimin en gizli kıvrımlarında gezinen bin bir dalda dolaşan fikirlerle savaştım.Yine geç kaldım...Nasıl ki bilet alıp günün yetişmez anlarında 'ha bunu da bitireyim,bu da tamam olsun' telaşında cebelleşmekten kalkan vapurun düdüğünü duyarda 'tuh...yine kaçırdım deriz ya...İşte öyle bir şey.Ömür treninde yine telaş,yine geç kalmanın hüznü çöker ya....Yine geç mi kaldım?
Gül bülbül misali... Geçip giden zamana yanarım... Bülbül çoktan göz kapaklarının ağırlığına dayanamamış uykuya dalmışken... Benim gözlerim çoktan uykuları kovmuş! Derinliklere dalmış ve geçen zaman diliminde ünlemleri görebilmekten yoksun... Yine yapacağını yapmış. Kopuş öyle bir kopuş ki...
Dostların dediğini doğrular gibi 'o duymaz ki...'serzenişlerini yine doğrulamış olmanın buruk bir tebessümü bile kendine derinden mahcup ah çekişlerim... Yine yazmanın o dayanılmaz tadıyla tuşlara dokunmaktan vazgeçememiş... Aman demeden...
Ne olurdu? Arada bir dönsen bu dünyanın sıradan duruşlarına takılsan... Ne olurdu sanki... Bak yine geç kaldın... Sen hep geç kaldın zaten... Ne zaman yetişebildin ki! Herkes çoktan dükkânı kapamış... İşleri bitirmenin rahatlığıyla karanlığın gizemli sülietine dalmış...
Hayır diyen beynimin yarısına... Diğer yarısı belkilere takılmış...
Ben var ya ben. Ben olamadım ki... Biz demekten... Hep biz. Bu zamanda insanoğluna ne kadar ters bir duruş... Birde insan olmanın hasletlerini taşımak için çabaladın hep. Ben diyen, hep ben diyen ne kadar çoğaldı? Ne kadar bencilleşti? Ne yazık! Çevrene bir bak.
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,