önce kuşatıldık
olağan denizinde sıradan olduk sonra
ne gölgen kalıyor ne sen
gölgeni kuşanıyorsun da
anlaşılan kolayı yer edindin
yer edindin bozgunu
zamanla çürüyor deniz
bataklığa dönüşüyor su
kuş kanatlarında özgürlük türküleri
gökyüzünü çiçekliyor sevdam
olağan dışı bir yol bulunabilir belki
zembereğini kendi kuran
çağrım darağacında seni de yuttu bataklık
belli ki unuttuk karşı koymaları
geç kalan her düşünce
daha erken büyütür çocukları
Kayıt Tarihi : 27.9.2008 09:37:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Önümüze dizeler koyan, kocaman bir yap-bozu zahmet vermeden ipuçlarıyla çözmemizi bekleyen engin bir Türkçe dili ustası...
Bir çocuğa yetişebilirse ne mutlu bir güzel düşünce...
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsen
Ya nice okumaktır”… Yunus Emre
“Yürü bire yalan dünya
Yalan dünya değil misin
Yedi kez boşalıp yine
Dolan dünya değil misin”… Yunus Emre
“Yürü bire Hınzır Paşa
Senin de çarkın kırılır
Güvendiğin padişahın
Ó da bir gün devrilir“… Pir Sultan Apdal
Neredeyse bin yıl öncesi yazılan şu dörtlükleri, sözcükleri ve içeriği bilmeyen anlamayan var mı ? Öz Türkçemizin halk diline yerleşmesinde alın size iki büyük ozandan sadece birer dörtlükler... Ancak bunlar yanısıra, öz konumuz yine de sözcüklerin Arapça, Farsça oluşu da değil. Tabii ki halk diline yerleşmiş anlaşılır Arapça, Farça sözcüklerde artık dilimizin ve edebiyatımızın vazgeçilemez unsurları olmuştur.. Ve onlar da bu boyutu ile artık bizimdir.. Yani kunun bu boyutu da burada ki meselemiz hiç mi hiç değildir... Nedir peki öz konu ? Kendi öz Türkçemizin gelişmesi, üretilmesi ve halkın özümseyeceği, kabulleneceği gidişata ki yoluna kimi geri zihniyetin blok oluşturması ve buna karşı çıkmasııdır... Beceremedikleri oranda zırvalamaları, hırçınlaşmaları ve insana (=yurdunun öz varlığına saldırmaları) ve saçmalıklarıdır ki bunun da vurgulaması bin yıl öncesi yukarad ki iki ozanın sadece iki – üç dörtlüğündedir
Gerici zihniyet, her ilerlemeye, keşfe ve üretime karşımıza sap ile samanı bir birine karıştırıp ortalığı bulandırıp, çaresiz gidişatta yolunu kayıp ederse, kendinin yok olacağı abuklaması ile sabuklamsı ile öz Türkçeye ve onun sahiplenmişlere saldırmasıdır...
Evet meselenin ‘dil’ boyutunda ki özü budur…
Saygıyla..
Osmanlı 700 sene yaşamış ama senin gibi tarihini, kültürünü ve ecdadının mirasını bilmeyenler, onların miraslarına sahip çıkacaklarına, Agop DİLAÇARLARIN bizi tarihimizden, dilimizden ve dinimizden koparmak gayesiyle Uydurduğu mastarsız, köksüz uydurukça türkçeye sahip çıkıyor! Yazık çok yazık! senin gibileri birde memleket yönetimine talip olup bizleri yönetmeye kalkıyorlar(!)
Allah(cc) senin gibilere şuur ve idrak nasip etsin, Aminn.
Herkese hayırlı geceler.
Kökeni ne olursa olsun, Türkçeleşen, halkımızın anladığı her kelime Türkçedir.
İdeolojik saplantıları olan insanlar gerçekleri göremez.
Sıkışınca cumhuriyeti ve Atatürk’ü kendilerine kalkan yaparlar.
Buyurun Atatürk’ün “Nutuk” adlı eserini okumaya …
Bir milleti yok etmek için dilini bozmanız yeter.
Bu bozgunculuğun arkasındaki en önemli isim A. Dilaçar…
İsmini neden yazmaz? Agop Dilaçar…. Bir Ermeni….
Arapça ve Farsça kökenli kelimelere karşı olanlar nedense Batı-Avrupa kökenli kelimelere ses çıkarmıyorlar.
Hayatlarının her alanında bu çifte standart var.
Her konuda evrenselliği savunan bu güruh, dile gelince ırkçı kesiliyor.
Türkçeleşen Türkçedir. Öz Türkçe diye ortaya koydukları kelimelerin kaçını halk anlıyor.
Divan edebiyatını eleştirenler yapay üst dil oluşturdular.
Uydurulan her kelime Türkçeye,Türk milletine,Türk kültürüne,Türk tarihine saplanan bir hançerdir.
“Taşradan geldi çemen mülküne bigane deyu
Devri gül sohbetine laleyi iletmediler” Necati ( 15. y.y.)
Anlamadığınız kaç kelime var.
Arı-duru Türkçe.
Saygılarımla…
TÜM YORUMLAR (20)