Aynalarda arıyormuşsun duydum
Gözlerimde rastladığın güzeli
Dayanamadım hasretine sordum
Bulamamışsın hakettiğin değeri
Çıksak şu dağın tepesine
Yerin sadece anılarımda kalmasın
Bir de iz bırak şöyle afilli ve kafiyeli
Baktıkça ta derinlerden
Yüreğimin tam ortası sızlasın, dağlansın
Fotoğrafları silmişsin ama
Buralarda zaman geçiyor geçmesine
Müteakip çalıyor kavuşmanın coşkulu
Çanlarını duyan yüreğim sığmıyor
Kafesine, kafes yorgun paslı epey dandik
Korkarım sabır tükenmek üzere yeter
Gel artık be hey soysuz
Oturmuşum mermerden bir basamağa
Seni düşünmekteyim
Belirsizlikler içinde
Geçmişim geleceğim
Yol uzun kasvetli ve dikenli
Ben en çok gün batımlarını severim
Sen ise ufuk çizgisine asılı kalmış bir güneş gibisin
Doğdun, aydınlattın, ısıttın yani vazifeni yaptın
Fakat gitmeden son bir gösteri sunuyorsun
Ben en çok o kısa gösterileri severim
Sen o anların vücut bulmuş halisin
Işıkları söndürmeyin siyahı pek sevmem
Karanlık gecelerde iyi seçemem
Binbir farklı insan yüzünü
Çok uğraşsamda esasen
Duvarın arkasına erişemem
Gerçeklik sevdamdan ise vazgeçemem
Nefesinin kokusu sinmiş nefesime
Teninin berraklığında kaybolmak üzereyim
Gökyüzünde kalmamış tek bir yıldız bile
Saçlarından toplayıp çocuklara verelim
Tepelere yürüyorum kızıl günbatımı sevdasına
Bu gözler nedir böyle
Görmek için midir yoksa görülmek mi anlamadim
O kadar renk gördüm de
Böylesine hiç rastlamadım
Gezdim kıyı kıyı göl deniz
Uzanmış gıcırtılı ranzama
Düşlerken doğacak bahar güneşini
İrkilirim alarmın vızıltısı sesine
Hayrola nöbet sen mi geldin
Gözler kısık beden bitap
Bugün insanları seyredaldım
Üzgün, neşeli, asi, korkak ve somurtkanlar
Sevdiğime vereyim diye gül bahçesine dalar
Çulsuzlar bir o kadar pervasız bir o kadar
Hırsızlar, aklıma geldi papatyada sever
Sevmesini bilen kadınlar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!