Gazzenin Sokakları Şiiri - Yorumlar

Şadan Yenişafak
1209

ŞİİR


12

TAKİPÇİ

Gazzenin sokakları barut kokuyor
Anadolumun yüreği ağıt yakıyor
Bülbüller bu günlerde başka ötüyor
Sanmayınki hava soğuk ondan üşüyom
Diren gazzem diren kardeş yola düşüyom
Yüreğime düşen ateş ile pişiyom

Tamamını Oku
  • Pınar Atay
    Pınar Atay 06.01.2009 - 23:56

    Duyarlılığınız için teşekkürler.Yüreğimiz dualarımız onlarla birlikte.
    Saygılar

    Cevap Yaz
  • Hasan Yüksel
    Hasan Yüksel 06.01.2009 - 21:54

    Duyarlı yüreğinizi kutluyorum, Şadan bey. Allah Filistinli dostlarımızın yardımcısı olsun.

    Cevap Yaz
  • Osman Genç
    Osman Genç 06.01.2009 - 12:20

    ŞAdan bey...........Gazza yanar yanar da Anadolu kan ağlar....Bu anadıolu nun hamurundan olsa gerek...Ama bugün Müslüman dünyasında vahşi batıyla kolkola girenlerin haline ne demeli bir küçük tepkileri dahi veremez durumdalar...Benliğini kişiliğini ve değerlerini kaybedenler yarın ayni acılarla karşılaşaçaklar....Allah birliğimizi dirliğimizi bozmasın.....Bu gün eğer oraya gidemiyorsada Anadolu günü gelince bu zülümlerede inşallah son verecektir.............saygı ve muhabbetle

    Cevap Yaz
  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik 06.01.2009 - 11:58

    Ödüller Verin İşbirlikçilerinize Katillerinize,
    Entel Fahişelerinize

    Bir yıl değil
    Beş yıl değil
    Diyorlar ki:''Diz çök eğil! ! '''
    Bir yanlışlık var bu işte.
    Bu gidişte bir terslik var
    Bu gidiş gidiş değil

    Bir yanlışlık var bu işte.
    Hiç mutlu etmedi insanı,
    Mucitleriniz, icatlarınız;
    Hiç mutlu etmedi bizi,
    Putlarınız, ilahlarınız.
    Ne dersiniz?
    Sizce neden dersiniz?

    Bir yanlışlık var bu işte:
    Geçinirken, dokuz aptal bir kaşıkla;
    Herkes daha mutluydu hani.
    Baş koyarken dokuz nüfus bir yastığa
    Şimdi herkesin kaşığı ayrı
    Yatağı da yorganı da var.
    Ama ne oldu sanki?
    Ne verdik insanlığa!

    Bir terslik var bu işte,
    Bu gidişte bir yanlışlık var.
    Ailenin ve atomun
    Çekirdeği parçalanmamışken;
    Alırken canları sıtma ve karahumma,
    Yani penisilin bulunmamışken henüz;
    Güneş, ay ışığı,çıra ve
    İdare lambasıyken ışığımız,
    Her şey apaçık ortadayken,
    Dışa vuracak bir şey biriktirmemişken,
    Bu kadar dolu ve şiş değilken karnımız;
    Eldeki nasırla,
    Akıtılan terle doğru orantılıyken zenginliğimiz;
    Nehir akarken,kendi yolunda

    Ayıplanmazken ağlamamız, gülmemiz;
    Ağladığımızda dağı taşı yırtarken böğürmemiz;
    Bir vadi dolusuyken kahkahamız;
    İnsanı sokacak kalıplar dökülmemişken henüz;
    Okula giden çocuklara,
    Aman yavrum, diye başlamazken
    Uğurlamamız, güle gülemiz;

    Sevdamızı türkülere,
    Sevgilimizi güllere,
    Çiçeklere serperken;
    Ferhat’ı dağlara,
    Mecnun’u çöllere düşürüp;
    Keremi yakıp kül eden aşk:
    Bu kadar kolay,
    Bu kadar aciz
    Bu kadar ortada,
    Yani bu kadar ucuz
    Ve bir gecelik değilken henüz;
    Daha bir tatlıydı sevda,
    Daha kıymetliydi sanki.
    Daha bir saygılıydı sevgili.

    Gülen yüzümüz,
    Gülüşümüzken armağanımız;
    Veren elimiz,
    Seven yüreğimizken sermayemiz
    Daha bir mutluyduk hepimiz.

    Bu işte bir terslik
    Bir yanlışlık var bu gidişte.
    Dikensiz gül bahçemiz var ama
    Güllerimiz kokusuz.
    Aşımız, ekmeğimiz
    Ve aşkımız tatsız tuzsuz

    Otoyollar asfaltlar yapılmamışken;
    Cilt cilt kitaplar yazılmamışken daha;
    Yani plastik icat edilmeden;
    Süt şişeye, su poşete girmeden önce yani;
    Gökyüzü mavi,
    Masmaviyken denizimiz;
    Kıyıya vuracak kadar çok değilken pisliğimiz;

    Yani diyesim o ki:
    Mayınlanmamış,
    Tel örgülerle bölünmemişken;
    Ülkemizin ve yüreğimizin sınırları.
    Marks,
    Daskapital’i yazmaya mecbur kalmadan;
    Keynes zehirini akıtmadan önce;

    Yani, paylaşım
    Yani yurtseverlik kitapların
    Bilinmeyen sözcükler bölümünde;
    Okul kitaplarının en arka sayfasında
    Yer almazken imece;

    Daha bir günaydınlıydı günümüz,
    Daha kardeşçe,
    Daha duru,
    Daha berraktı düşünce.

    Bir yıl değil
    Beş yıl değil
    Diyorlar ki:''Diz çök eğil! ! '''
    Bir yanlışlık var bu işte.
    Bu gidişte bir terslik var
    Bu gidiş gidiş değil


    Bir terslik var bu gidişte.
    Hiç insanı mutlu etmiyor
    Makineleriniz, verileriniz.
    Kimseyi mutlu etmiyor,
    Petrol varilleriniz.
    Ne dersiniz?
    Sizce neden dersiniz?

    İnsanı yaşatmıyor
    Saniyede attığı mermi sayısı,
    Her gün artan silahlarınız.
    Hiç mutlu etmedi insanı;
    Mucitleriniz, icatlarınız;
    Hiç mutlu etmedi bizi,
    Putlarınız, ilahlarınız.
    Bu işte bir yanlışlık,
    Bir terslik var bu gidişte.
    Nasıl, niçin;
    Sizce neden
    Sizce kimden dersiniz?

    Şu gazetelerde geçen
    Kundaktaki Filistinli bebeğin,
    Alnındaki kızıl lekeyi;
    Karanfil mi sanırsınız! ?

    Hani mesela,
    Timsah gözyaşlarıyla izlediğiniz!
    Akbabanın başında ölümünü beklediği;
    Hani şu fotoğrafçısını kahreden;
    Hani şu
    Akıbetini merak ettiğiniz;
    Yarı canlı, Afrikalı çocuğa
    Ne oldu dersiniz?

    Başka kanları,
    Başka canları da katın sermayenize.
    Vietnam, Irak, Kore,
    Bilmem ki daha kimleri aldınız listenize.
    İki yüz bin Kızılderiliyi,
    Hem de öz yurdunda
    Öldürmekle başladınız, seri katilliğinize.
    1902 yılına kadar
    On yılda
    Yok edip bir milyon Filipinliyi,
    Yani nüfusun altıda birini
    Katlederek devam ettiniz serinize.
    Şöyle buyurdu: Senatör Bevaridge,
    ’’Bizi soykırımla suçluyorsunuz:
    Onlar Avrupalı değil,
    Amerikalı değil bizim öldürdüklerimiz,
    Onlar oryantal.’’ Her neyse!

    Japonya’da iki yüz elli bin.
    Attığınız bomba,
    36bin ton TNT
    Yani, üç bin altı yüz kamyon
    Dinamite eş değerde,
    Ve hala etkisi devam ediyor
    Yerde gökte
    Denizde, toprakta,
    Açan çiçekte,
    Dökülen yaprakta,
    Yeni doğan her bebekte;
    En önemlisi
    Seven,
    Sorgulayan her yürekte


    Daha dün Panama: beş bin
    Vietnam’da iki buçuk milyon kayıtlı ölünüz;
    Irak’ta bir milyon küsur;
    Rakam net değil,
    Katliniz bitmedi henüz;
    Devam ediyor zulmünüz.

    Ya işbirlikçilerinizin eliyle katlettikleriniz! ?
    Katillerini hep siz eğittiniz,
    Hepsinde sizin kanlı elleriniz.

    Brezilya’da sayılamıyor,
    Binlerce köylü;
    Bolivya’da çoğu madenci otuz bin,
    Şili’de otuz beş bin ölü,
    Binlerce kayıp.

    Arjantin: Kaç olduğu belli değil,
    Nehirler, göller, yerin altı, yerin üstü ölü dolu.
    Kolombiya’da üç yüz yirmi bin;
    Guatemala iki yüz küsur bin kayıtlı,
    Yirmi bin kayıp.

    Küba: Altmış bin
    Endenozya: bir milyon
    Yetmez mi bunca ayıp?
    El Salvador’da yetmiş bin
    Kamboçya ve Laos’ta bir milyon
    Ve daha milyonlarca sayamadıklarımız.

    Artsın diye talanınız;
    Şişsin diye göbekleriniz;
    Devam ediyor halkını boğmaya,
    Köpekleriniz, işbirlikçileriniz;
    Devam ediyor kıyıma kasaplarınız,
    Cellâtlarınız, tetikçileriniz.

    Utanın insanlığınızdan;
    Utanabilirseniz,
    Eğer utanmayı bilirseniz

    Korumak için kendinizi kininden, öfkesinden;
    Fili Afrikalıya öldürttünüz,
    Deveyi Araba dövdürttünüz.
    Şeytana pabucunu ters giydirir,
    Oyununuz, entrikanız, ikiyüzlülüğünüz.
    Siz ki
    Halkın dinini, inancını;
    Haçını, kilisesini, mabedini,
    Kuran’ını, İncil’ini;
    Siz ki
    İnsanın rengini, bedenini;
    Erkeğin kişiliğini,
    Kadının dişiliğini
    Kendi pis çıkarlarınız için kullandınız.
    Siz ki,
    Çürüyen bedeninizi,
    Çaldığınız organlarla değiştirdiniz.
    Siz ki
    Bebeğinizi,
    İtinizi, köpeğinizi,
    Öldürdüğünüz bebeklerle beslediniz.

    Kıtlık,
    Ölüm,
    Zülüm,
    Ve kan.
    Ve de sayamayacağın,
    Kaydını tutamayacağın kadar
    Sakat insan.
    Kimse bilmez kopan bacağının,
    Çalınan organlarını akıbetini.

    İşte bu, sizin eseriniz.
    Caniyi titretir,
    Şeytanı merhamete getirir;
    İşkenceleriniz, zulmünüz.
    Katlliğinizle
    Caniliğinizle
    Maharetinizle
    Musibetinizle
    Övünebilirsiniz.

    Zulmünüzle
    Böbürlenebilir,
    Kan kusan kalemleriniz
    kibirlenebilir;
    Kanla yazılmış,
    Şerefli tarihinizle;
    Övünebilirsiniz.

    Şiltler takın
    Madalyalar takın generallerinize!
    Savaş muhbirlerinize
    Ödüller verin entel fahişelerinize!

    Ama şu gözlerdeki ışıltıyı,
    Şu yanaktaki gülüşü
    Söndüremeyeceksiniz.
    Öldüremeyeceksiniz
    Yürekteki çocuğu.
    Bu uzun yürüyüşü
    Durduramayacaksınız.

    Unutmayın,
    Barıştır daim
    Her zaman sevgidir,
    Son sözü söyleyen;
    Döndüremeyeceksiniz.



    O çocuğun akıbetini biliyorum,
    Ama demeyeceğim,
    Affedersiniz!
    Çünkü
    Bu halinizle siz,
    İnsan değilsiniz.
    Ama
    Şunu bilmelisiniz
    Annesinin ölümüne sebep olan
    Silah Avrupa,
    Kurşunu amerikan patentli.
    Fotoğrafın kâğıdı da USA antetli.

    Japonya’dan, Şili’ye;
    Kan kırmızı karanfilden,
    Beş sütunlu on tonluk file;
    Alacağı var sizden, biliyor musunuz?
    Alacağı var sizden,
    En basit organizmadan,
    en gelişmiş yapıya;
    Evrimin gelecek halkasına varana ki
    Genlerini bozdunuz;
    Yerin, göğün;
    Havanın, suyun, toprağın;
    Bozulan her hücrenin,
    Sararan her yaprağın,
    Demografik yapının
    Alacağı var sizden,
    Alacağı var sizden
    doğan ve doğacak olan her çocuğun
    borçlusunuz.
    Ve siz,
    Halkın, hakkın, ve insanlığın,
    Doğanın ve tabiatın önünde suçlusunuz

    Mahmut NAZİK 25.03.2008 MERSİN

    Cevap Yaz
  • İlhan Sağ
    İlhan Sağ 06.01.2009 - 11:14

    Şadan Bey;
    Yüreğinize sağlık, tüğlerim diken diken oldu...
    Nede güzel betimlemişsiniz...
    Tebrikler...

    Cevap Yaz
  • Jale Keskin
    Jale Keskin 06.01.2009 - 09:03

    Söyleyin kim katlanır böyle acıya
    Filistinli muhtacken bir yudum suya
    Uyulurmu mışıl mışıl hiç doya doya
    Sanmasınlar Türk milleti tahammül eder
    Kimsenin ağzına bakmaz o, şu, bu, ne der
    Türk ordusu şahlanırsa Dünyaya yeter

    Dediğiniz gibi aynı acıyla gark olmuş yürekler. Kutluyorum.

    Cevap Yaz
  • İsmet Develioğlu
    İsmet Develioğlu 06.01.2009 - 07:18

    Ey kalem dostum.
    Ey gönül dostum.
    Belki onlar ektiğini biçiyor,
    belki onlar Osmanlıya yaptıklarını çekiyor ama;
    Bir Müslüman Türk olarak sahip olduğum insanlık anlayışı alabildiğince tükür diyor yahudinin suratına, israilin suratına.
    Çünki yahudileri müslümanlar fırına atmadı
    Çünki onları Müslümanlar gaz odalarında öldürmedi,
    Çünki onları Müslümanlar hayvan vagonlarına tıkabasa koyup katletmedi,Çünki onlaraMüslüman soykırım uygulamadı.

    üFilistinliler osmanlıya yaptıklarının karşılığını Allah'tan bulurlar.
    Bu yahudiye ne oluyor.
    Birlik olmakzamanı.
    Hep beraber Tükürelim insan kılıklı, hayvandan dahi alçak ruhlu yahudinin suratına.
    Selam ve saygılar

    Cevap Yaz
  • İbrahim Yılmaz
    İbrahim Yılmaz 06.01.2009 - 00:05


    ŞADAN BEY ÜSTADIM ;

    yüce Allahın da lanetlediği bu israil oğulları şu bir hafta içinde işledikleri vahşetten dolayı gerek müslümanlardan ve gerkse yeryüzündeki insanlardan okadar beddua aldılar ki inşallah yaradanım bu seslenişleri işitir ve bu canilere gerekli cezalarını veririr..


    Bugün 2009 ilk günleri.. ben dün gece hiç uyumadım..karadan gazzeye giren israil ordusunun vahşetine lanet okuyarak ve gazzeli kardeşlerim için rabbime dua edrek tv den izledim..

    bu hafta arkadaşlarımın bir çoğu ben dahil hep bu israil vahşetiyle ilgili şiirler yazdık...bu da duyarlılığımızı gösteriyor..toplum olarak duyarlı olmak zorundayız..bu gün filistinlilere yarın bize olacaktır bu vahşetin zulümleri.. arkadaşlarımızın ortak paydasına yorumumla katılıyorum..

    2009 yılına filistinde ki acılarla girdik..zalim israil dün gece bu soğuk ve kışta yine gazzeye bomba yağdırdı...ve tüm islam ve arap alemide seyrediyor..bu B.M lerde bulunmanın bir anlamı kalmadı artık...bence islam ülkeleri israilin,ABD avrupanın güdümündeki bu teşkilattan derhal ayrılmaları ve kendi birliğini kurması gerekir,bence geçti bile zamanı..dünyanın artık yeni bir düzene bence ihtiyacı var...bu BM israilin ve vahşi ABD nin haklarını korumaktan başka hiç bir işe yaramıyor..

    kutlarım saygın kaleminizi.tam puan 10...Akçaydan selam ve saygılarımla...ibrahim yılmaz.


    --------------------------



    *** DÜNYANIN KANAYAN YÜZÜ ***


    Şu dünyanın haline bakar mısınız dostlar
    Vahşet insanı boğazlıyor seyre bakıyor vicdansızlar
    Güneşin yüzü kirlenmiş ısıtmıyor hayatı
    Zorba düşüncelerimizin leş kokan nefesinden.
    Çıldırmış doların gücü yeryüzünü soymaktan
    Sen utanmaz ve arlanmaz mısın ey bencil kafa
    Görmek istenilen karanlık rüyaların adına
    Dünyanın en mümbit yerlerini kotarman için
    Tüm vahşetinle saldırıyorsun insanlığa.?


    Sanki gölgesi bize bahşiş olarak verilmiş hayatın
    Hiç ürün vermiyor bize talan edilmiş salkımları
    İçimi sızlatıyor Dünyanın kanayan yüzü
    Hiç görmedim Alaska’nın gizemli baharını
    Hani hiç de merakta etmedim aslında
    Ne kan kokan Beyaz Sarayı
    Ve ne de Emperyal Buckingham Sarayını.

    Yıllar yılı benim ömrüm
    Kirlenen güneşi yıkayacak yağmurları beklemekle geçti
    Kongo’yu veya amazonu özlerim yanık Fizan çöllerinde
    Geceleri hep serap sanırdım seni tanımadan önce
    Eyvahlarım gözelerinde kaldı Filistin kuyularının
    Kenan ilinde acılar fışkırıyor karnından insanların
    Hangi yıldıza doğru baksam
    Yakup’un gözlerini görürüm mahzun bakan ayda
    Asırlar hiç bir şeyi değiştirmemiş zulümlerden yana
    Şimdi çullanmış özgürlük Filistin’in bağrına
    Hala ağlar Yakup'um mısır’a sultan olan Yusuf’a.

    Çok şükür iyi ki;
    Yağmurları bekleyen kardeşlerim var yeryüzünde
    Elleri bağrında kırkikindi yağmurlarını
    Hayatı kutsayan bir ilahi sesi yükseliyor semaya
    Hangi dildendir pek anlayamadım ama
    İster Farsça olsun isterse Frenkçe
    Yeter ki beni sana çağırsın
    Filistin gecelerini sevdamızın nur'u sarsın
    Sussun kalplerde çınlayan zulmün top sesleri
    Yeter artık ağlamasın yeryüzünde Filistin anneleri.

    Senin sözlerinden başka
    Hiç bir söz tanımıyorum beni aşka çağıran
    Yumru yumru toprağın altında besliyor ağaçları kökler
    İşte şu anda tek şahidim senin için bakan nemli gözler
    Şüphem hiç olmadı güneşin ısısından yana
    İşte semada varlığının işaretleri nurdan ışıklar
    Zamanı haklı çıkaran tanığımdır tarihin altın sayfaları
    Diz çökmüş ölülerin dirilmiş dillerinde soylu senli şarkılar
    Ben kirlenen güneşin yüzünü yıkarım sabahları
    Dünyanın gözleri Süreyya olmuş aşkın senli sesinde
    Ahmaklar sensiz dillerini yutmuşlar nemrutun son nefesinde
    Gördün heybetli sandığın o mumyalanmış heykelin aciz sesini
    Çürümüş yelkovanlar süpürüyor mağrip gecelerini
    Kudüs’ten uçan Ömer güvercinleri konmuş Anadolu şehirlerine
    Çiçeklerin renklerini asaleten senden aldı nemli gözlerim
    Derin gecelerimden taşan adının hecelerinde gizliyim.

    Evrenin bakışlarından yıldızların aşkı çağırır beni
    kozmosta zaman aşkın ıssız belleklerde atar şimdi.



    AKÇAY –ARALIK / 2008

    İBRAHİM YILMAZ

    Cevap Yaz
  • Fatma Koçak
    Fatma Koçak 05.01.2009 - 23:22

    zalimin zulmü yanına kar kalmaz hocam.elbetteki herşeyden haberdar olan yüce Allah er geç hesap görecektir....güzel şiirinizi beğenerek okudum.yüreğinize sağlık

    Cevap Yaz
  • İlyas Kılınçarslan
    İlyas Kılınçarslan 05.01.2009 - 22:36

    Duyarlı yüreğini Kutluyorum tam +10 puan
    Selam ve dualarımla efendim

    05.01.2009
    Şarapnel parcası, fosfor bombası.
    Acı, kan, gözyaşı; onların aşı!
    Yok; dünyada Filistin'in arkası
    İsrail gülüyor, gazze yanıyor
    Uyuma müslüman can Filistin ağlıyor.

    Kimyasal silahlar deneniyor bak,
    Ölenler kardeşindir uyuma ahmak
    Yiğitce vuruşmaz israil korkak
    Gazze kuşatıldı, küdüs yanıyor
    Utan eyy insanlık, can Filistin ağlıyor.

    Bu savaş ne zaman bitecektir ki!
    İlk değil belkide sonların ilki
    Zalim Yahudiler işgalci tilki!
    Kimler zalimlerden hesap soruyor
    Utan! kahpe dünya; can Filistin yanıyor...

    Utanmıyormusun bu olanlardan
    Sen nasıl gecersin anadan yardan
    Kudüs gibi kutsal güzel diyardan
    Yükselen feryattır, gazze yanıyor.
    Utan! kahpe dünya, Filistin'li ağlıyor...

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 27 tane yorum bulunmakta