Fosfor bombalarıyla aydınlanıyor gece.
Yüreğe düşen acıların karanlığına
Doğmuyor güneş.
Karanlığın aydınlatan en gaddar,
Aydınlığa perdeler çeken en acımasız
Ölüm parlaklığı,
Karabasan gibi çöküyor
Filistin'in üzerine.
Duyulmuyor Gazze'nin çığlıkları.
Sevinçleri sağır eden
Bu kan kokulu,
Ölüm bakışlı çığlıklara
Kulaklarını kesmiş gibi garplılar.
Çıkarmıışlar çukurlarından gözlerini,
Doldurmuşlar kurşun diye
Silahlarının acımasızlığına
Ve sıkmışlar
Rümeysa'ya Fatma'ya,Zehra'ya...
Barut kokulu bir çikolataya
Canını vermeye razı edilmiş
Hasan,Mustafa,Abdullah...
Bizlereyse lanetli yüzlerin
Bahanesiz bahanelerini dinlemek kalmış.
Zulüm, vicdanı uyutulmuş cellatlların
Kirli ellerinin oyuncağı rolünde;
Ölüm,toprağın altına gönderilen
Çaresiz,gönülsüz körebe.
Saklanmak ölümle mümkün Gazze'de.
Babası saklambaç oynuyor çocukların;
Sobelemek için bekliyor babalarını
Ama yine nafile,yine beyhude,
Yine meçhul,yine,yine...
Füzeler gecenin çığlığı oluyor Gazze'de.
Sapan taşlarına saklanan umutlar
Güneşin yüzüyle uyanıyor bir bir
Ve bir bir tutuklu kalıyor
Kabus bekçilerinin namlularının ucunda.
Bir taş atmak bin kurşun yemeye
Denk düşüyor Gazze'de.
Rüyalar intihar ediyor
Tankların bilindik sesleriyle.
Bir bomba daha düşüyor,
Bir bomba daha farklı farklı,
Bir bomba daha renk renk,
Bir bomba daha çığlık çığlık;
Pat,güm,bom,pof...
Ve yine aynı sahne,yine aynı çığlık,
Yine aynı ses çocukların çareszizliğinde:
"Anneeeeee,
Babaaaaa,
............"
Kayıt Tarihi : 19.1.2013 10:15:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!