Karakayanın dibinde
yeni evli bir delikanlının öldüğü tolun yıkığıyla
hüzne gömüldük
ve hiç beklenmedik bir anda
karşı-karşıya geldiğimiz
bambaşka bir renk Akbük
bahardan bahara
ya da
“-bayramdan bayrama ev sıvasına•
Akbükten toprak götürürdük”
bir patikayla Akbükün büküntüsünü dönüp
daha tepenin arkasını görür-görmez
sırta çıkınca saçları uçuran
yüzü serinleten bu hoş yel her zaman esmez
bir kemer gibi kıyı boyunca gölü sarmalayan
hafif hafif, birlikte rakseden kamışlar
püsküllenip sararmaya başlamışlar
kamışlar arasında yaban ördekleri
batıp, bir başka yerden çıkmakta
ve ilerisinde hasır gibi durgun su
oynaşan balıklar
iç içe geçmiş halkacıklarla
engin maviliği süslüyorlar,
avlıkçılara yine gün doğdu
#
balıklarla yarışmacasına
coşkuyla fırlattığımız taşlar
uçurumdaki çalılıklara kadar
hemen yanıbaşımızda
bir vazo gibi
Belenardında Mıdık Musa’nın bahçesi
Akbükte, karatoprakta envayı çeşit yeşil
domates, kayısı, yaz elması, kavak
su motoruyla gölden su basarak
eşeklerin yükü indirildi söğüt altına
heybeler ıslatılıp testiler hıfzedildi
delikanlılar koşturdu
yukarılardan
kuru çalı-çilpi toplamaya
çok geçmeden bir kayık
süzülerek yanaştı kıyıya
çocuklar sevinçli,
gençler meraklı,
büyükler endişeli
ayaklarımız ıslanmadan
kucaklanarak kayığa bindirildik
özellikle arkaya istif edildik
“-sarkmayın, dıkkat edin düşersiniz” diye
endişeler dile geldi
burnundan geriye yiterek kayığı
yanık tenli bir abi
uzun bir sırıkla
yönümüzü deryaya çevirdi
sandık içindeki
kıskaçları açık istakozu merak ederler
“-aman ha elinizi böcüye gapdırmayın”
diye ikaz edildiler
kol atıldı,
bir daha
bir daha motor çalıştı,
irkildik
kayıkla sanki gölü şak ediyor gibiydik
**
köydeki üç motorlu kayıktan biriymiş
Dırdır Mustan’ın kayığı
tur atıp, manevradan sonra Dutlar’a yanaşıldı
bir coşkuyla kayıktan atlayıp onca çocuk
yarışırcasına taş basamaklardan tırmanıp
Alacinler’e koştuk
kimi “gavur mezeri” dedi, kimi kilise
kayaya oyulmuş odalar,
bizim evlerden geniş
arkada büyük bir yer daha vardı
oraya nasıl ulaşılırdı
“-ne bileyim nereden,
Hıristiyan hocası gelip bura yerleşmiş
zahar duşmanlarından sinmek uçu yünseğe yaptı”
duvara oyulmuş silah, kap-kacak yerleri bile vardı
“-Allah Allah”
“-gavır zenatı”
“-hinci nerdeee”
diyerek hayretlerle anlatıldı
motor gürültüsü içinde bağırarak konuşan,
hatta türkü söyleyenler
ve elini suya daldırmak isteyenler
üç taşı sacayağı yapıp
bir dığan “domatiz gavıracan
üsdüne yımırta gıracan
melemen yesin boklu kebab yeme(ye) cekler”
“-Çakır İmine’nin Tahir adet etti melemeni
ünverste de okuyokan Angara’dan geldiydi
neydiyomuşuyuz,
ne goyomuşuyuz,
ne gonuşuyomuşuyuz, yazdı-cızdı ğetdi
Allah var, ne yalan söyleyen biz bilmezdik
domatize yımırta gırılıp yenil(e) ceni”
“-gı aba madem enkini etdin bamnesini,
badılcanını da do(ğ) ra da
endeki türlü ossun
yımırtayınan ben zalata edeyin,
üsdüne de çökelek ekelim
herkeş bi cingen aşı yesin
Ümmet-i Müslüman
pıransa çomacına talim etmesin”
“gayrak taşın üstünde
ataşa verdiler çıtıraklı çalıyı
orta yeri duman gapladı,
alaf dersen dam boyu,
Sadıllah ataşın üsdünden atllatdı
cümbür-cömat çoluk-çocu(ğu)
közleri eşeleyip
gızgın daşa balıkları
temizlemeden bile yatırdılar
üsdüne köz hüğdüler,
alaçiğ demeden
ıccık sonura gapışdılar
guyru(ğu) nun yandan
derisini dutup galdırıvırıyon çıkla et,
gılçık-mılçık, hakgetire
üsdüne de
Mıdık Musanın bağdan goruk şırası,
büber, domatiz, sovan
barnaklarımızı yalaya yalaya yedik
çığrış-bağrış seyralık etdik.”
“-kayıkçının çırağı bize
yüzüşünü seyrettirdi
bizden oldukça ileride -boy verdi -
epey sonra,
adeta zıplayarak
bir başka yerden
su yüzüne çıktı
büyüklerimiz bizimkileri
“ilerilere getmen” diye azarladı
ondan altda galmamamızı engelledi
ebemi kuma gömdük,
yüzüne gölge gerdik
kıyıdan topladığımız
kayrak taşları suda sektirdik
birileri (tabi herkeş kendi çocuğuna)
kocaman taşı “commp! ” badak
suya atana terslendi
misafir çocuklara
bir de ağabeyme
kimse bir şey demedi
Daşevin garşısında
Tekdutlara varmadan daha
söğütlerin altında
neşeliydik hep bir arada
göle gitdik
çoluk-çocuk
çoklarımız hayatında i(l) k diba
Alac(a) ineri ğördük
ataş üsdünden tünlüdük
yımırtaya domatiz gırdık
seyralıg ettig,
seğirtdik
yedik-işdik
ik diba
işe-kayda boş verdik
işde öylesine;
bi ğün geçirdik
neyimiş piknik
(st) cik cik”
birilerine göre de “gökgörmediklik”
“varsın olsun”
keyfetdik
sanki kıyasılar
çatlasınnar”
“sefamız olsun
yan geldik yatdık
çamıra batdık
Daşevinin
anacındaydık
adamlar gayanın yüzüne ev yapmış
Akbükün daha ilerisi de varımış
ik diba iş-işlemedik ömrü hayatımızda
domatize yımırta
nerden bilceğdik
okumaya gedenner
mamir olup gelenner olmasa
iş-gayıt bi yana
yarın işlenivisin
dövletimiş ataşdan atlama
Allah dövletimize zöval vermesin
Mamir olmak varımış ha! ”
Kayıt Tarihi : 16.2.2007 09:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hayatımızda ilk piknik

ümit biner
TÜM YORUMLAR (2)