Gazete Fotoğrafları Üstüne...

Nazım Hikmet Ran
273

ŞİİR


2131

TAKİPÇİ

Gazete Fotoğrafları Üstüne...

1

Kara Yara

Birinci sayfada yatıyor iki sütun üstüne
iki çıplak yavrucuk,
birinci sayfada iki sütun üstüne
bir avuç kemik deri.
Delinmiş patlamış etleri.
Biri Diyarbakırlı, Erganili biri.
Kolları bacakları kargacık burgacık,
kafaları kocaman,
ağızları korkunç bir haykırışla açık,
birinci sayfada taşla ezilmiş iki kurbağacık.
İki kurbağacık
kara yaralı iki yavrum benim.
Yılda kim bilir kaç bininiz
acı suya bile doymadan gelip gidiyor...
Ve müsteşar bey:
(Kara Yaraya tutulası)
'Endişeye mahal yok, ' diyor.

3 Ağustos 1959

2

Emniyet Müdürü

Güneş bir yara gibi açılmış gökte
akıyor kanı.
Uçak alanı.
Karşılayıcılar, eller göbekte:
coplar, cipler,
hapisane duvarları, karakollar
ve darağaçlarında sallanan ipler
ve siviller göze görünmez
ve bir çocuk işkenceye dayanamadı
attı kendini Emniyet'te üçüncü kattan.
Ve işte Emniyet Müdürü bey
uçaktan iniyorlar
Amerika'dan dönüyorlar
mesleki tetkikattan.

İncelediler uyku uyutmamak usullerini
ve memnun kaldılar pek
hayalara bağlanan elektrottan
ve bizdeki tabutlukların üstüne bir de konferans vererek
açıkladılar faydalarını
koltuk altlarına kaynar yumurta koymanın,
boyun derisini kibritle ince ince yakıp soymanın.

Emniyet Müdürü bey uçaktan iniyorlar
Amerika'dan dö
..........
..........

Nazım Hikmet Ran
Kayıt Tarihi : 15.3.2002 12:34:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Deniz Ercivan
    Deniz Ercivan

    Emniyet Müdürü bey uçaktan iniyorlar
    Amerika'dan dönüyorlar
    ve coplar cipler
    ve darağaçlarında sallanan ipler
    üstat döndü diye seviniyorlar.


    1959




    3

    Adnan Bey

    Türküler söylendikçe Türk diliyle
    Seni seviyorum gülüm, dendikçe Türk diliyle
    Türk diliyle gülünüp
    Türk diliyle ağıtlar yakıldıkça, Adnan Bey,
    ben anılacağım,
    anılacak Türk diliyle size sövüşüm.
    Tarlalarımıza girmiş değil sizin gibisi yaban domuzunun.
    Şehrimiz görmüş değil yangının sizden kanlısını.
    Bir adınız var, Adnan Bey, adımıza benzeyen.
    Dilimiz kuruyor dilimizi konuştuğunuz için.
    Bitten, açlıktan, sıtmadan betersiniz.
    Yüz Türkiye olsa
    elinizden de gelse
    yüzünü de zincire vurur
    yüz kere satarsınız.
    Milletimin en talihsiz gecesi
    ana rahmine düştüğünüz gecedir.


    1959





    4

    Ahmet Emin Yalman

    Selanikli Osman Efendi
    keskin muhasebecilerdendi
    ama o da yanıldı ömründe bir kere
    yanlış bir tohum atıp rahm-i madere.
    Bu tohum dünyaya çıkıp insan biçimini aldıysa da,
    boyu bir karış kaldıysa da,
    öyle haltlar yedi, öyle işler karıştırdı ki
    sövdüler kabrinde bile babası Osman Efendiye.
    Osman Efendi, Ahmet Emin adını takmıştı tohumuna,
    Ahmet Emin, Yalman'lığı kattı buna
    ve Ahmet Emin Yalman
    önce Alaman oldu sonra Amerikan.
    Ona göre her devirde, her zaman
    satılacak bir gazeteydi "Vatan"
    ve hazret sattı vatanı.
    Hapse atacaklarmış Ahmet Emin Yalman'ı
    Amerikana yaranmaktaki rekabet yüzünden.
    Hapisteki hırsızlara acıyorum ben,
    ahlâkları bozulacak
    Emin Beyle aynı damda yaşayarak...


    1959



    5

    Refik Koraltan

    «Tekstilde umutsuz durum.
    Bir işsiz kezzap içti.
    Bir milyon çocuk okuldan mahrum.
    Kara yara Mardin'e geçti.
    Grev yapan işçiler yakalandı.
    Köylü, çiftliklerinin ekinini yakıyor...»
    Bir gazete sayfasında
    başlıkların arasından bakıyor başkan
    başkan Refik Bey,
    bel bel bakıyor.
    Büyük Millet Meclisi'nin sahibi
    gösteriyor suratını milletime
    bilmem neyini gösteren bir deli gibi.

    Biliyoruz,
    odur küçük dağları
    ve dağların doğurduğu fareleri yaratan
    ve Debreli Hasan gibi martini atan.

    Biliyoruz,
    tutmuş elinden Amerikan :
    Yürü ya Refik kulum, demiş
    ve Refik Bey yürümüş,
    göbeği kendinden bir karış önde,
    diz kapaklarına kadar kana batarak,
    millî şerefimizin kemikleri üstünde.
    Biliyoruz, biliyoruz,
    bu vatanın anasını ağlatan
    bir İsmet, bir Adnan, bir de Koraltan.

    1959




    6

    Korku

    Korkuyor Adnan Menderes
    ölülerden korkuyor.
    Kore dağlarından geliyor kimi
    apaçık gözleri dumanlı
    kaytan bıyıkları kanlı
    yaşları yirmi.

    Korkuyor Adnan Menderes
    ölülerden korkuyor
    hele çocuk ölülerinden.
    Karınları davul gibi, boyunları çöpten ince,
    kırıyorlar Adnan Bey'in mutfak camlarını
    her gece mezarlarından çıkınca...

    Korkuyor Adnan Menderes
    dirilerden korkuyor
    hele çarıklılardan
    hele kasketlilerden.
    Kasketliler hayını bağışlamayı bilmez.

    Korkuyor Adnan Menderes
    kocaman yanakları
    sarkıyor yağlı, sarı.
    Korkuyor Adnan Menderes
    üç saata indi uykusu.
    Korkuyor Adnan Menderes
    hiçbir korkuya benzemez
    halkını satanın korkusu.

    1959

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Nazım Hikmet Ran