Gel ey cân eyleme cânânı zayi"
Edersin gonca-i verdânı zayi'
Gül olmayan bağa bülbül gelir mi
Edersin ol güzel gülşanı zayi'
Senin aslın-durur sırr-ı "nefahtü"
Sen benim sarhoşluğumsun
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
Devamını Oku
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
kutlarım
parayı bol vermişlerdir ondan ikinci kez seçilmiştir...eee hangi devirdeyizzzzz
Bu şiir ikinci kez günün şiiri seçilmiş. Bilginize Sayın editörya
Halide hanım ve Hikmet Bey'e teşekkürler açoklamaları için.
Tasavvuf, farklı bir dünya.. Türkler için yesevi den başlangıcı alındığında bin yıllık bir geleneğe ve ben birikime sahip. Kültürümüzün kopmaz bir parçası..
Ve üzerinde durulması gereken bir konu. Dünü, bugünü ve yarını yönünden.. Kendisini yenilemeyi nasıl başaracak.. Veya kendisini yenileyebilecek mi?
Yoksa fosil bir mazi mi olacak?
Gibi sorular...
Gazel
-GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİYLE-
Gel ey cân eyleme cânânı zayi'
Edersin gonca-i verdânı zayi'
“Ey can! Gel, sevgiliyi yitirme
Gül goncasını kaybetmiş olursun.”
*
Gül olmayan bağa bülbül gelir mi
Edersin ol güzel gülşanı zayi'
“Gül olmayan bağa bülbül gelmez
O güzelim gül bahçesini harcamış olursun.
*
Senin aslın-durur sırr-ı 'nefahtü'
Gel etme nefha-i Rahmân'ı zayi'
Senin aslın, nefesin sırrındadır.
Rahman’ın nefesini gel harcama, boşa çıkarma.
*
Geçip 'lâ' perdesin 'illâ'ya azm et
Gel etme cevher-i îmânı zayi'
Yokluk perdesini bırak, mutlaka “Varlık”ı iste
İman cevherini, gel kaybetme.
*
Makâm-ı kudsî lâhûtun hümâsı
Sen etme mürtefi seyrânı zayi1
İlahi âlemin talih kuşu, seni Mukaddes makama çıkarırken, sen gördüklerini boşa çıkarma.
*
Ki sensin 'Alleme'l-esmâ'ya mazhar
Gel etme bu kadar ihsanı zayi'
Meleklerin secde ettiği Allahın halifesi sensin.
Bu kadar ihsanı, lütfu boşa çıkarma.
*
Olup bir kâmil inşâna mukârin
Gel etme sohbet-i merdânı zayi'
Bir kâmil insana yakın ol,
Şeyhin sohbetini gel, yabana atma.
*
Olup dergâh-ı Sami'de müdavim
Gel etme nokta-i irfanı zayi1
Duyulmuş, bilinen bir dergâhın müdavimi (devam edeni) ol
Gel, ariflik anlayışından, ilminden uzak kalma.
*
Eğer Salih gibi battal olursan
Edersin himmet-i pîrânı zayi'
Eğer benim gibi işe yaramaz, faydasız olmak istemiyorsan, pîrlerin himmetinden uzak kalma.
Salih Baba
Hikmet Çiftçi
'GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ'
Salih Baba ya Allahtan rahmet Kurula tebrik, Halide hanma teşekkürler.
Eğer pîrim bana eylerse himmet
Eğer pîrim bana eylerse himmet
Zuhura getirem birkaç meâni
O'dur aslım benim fer'i mukayyed
O'dur dil şehrinin nuru îmânı
Görünür cebhesinde nûr-u Ahmed
Olardır vâris-i peygamberâni
Olar kâim-makâm-ı Mustafâ'dır
Olardır şehr-i ilmin pâsubânı
Olar can ilinin bülbülleridir
Bütün olmuş oların âşiyânı
Oların ruhlarının yok karârı
Dolaşırlar zemîni asumanı
Olar bu âlemi devran ederler
Ararlar derde düşen nâ-tüvânı
Bular bu âlemin hem berzahında
Esîr etmiş durur çok pehlivanı
Kişiye derd büyük sermâyedir bil
Düşürür yola âhir kârubânı
Hevâ-yı nefsine tâbi olanlar
Bular kande bulur dârü'l-emânı
Alamazlar özün nefsin elinden
Beşerdir dâim ol eyler ziyanı
Ömür bir cevherdir kadri bilinmez
Sakın gafletle geçirme zamanı
Cihanda şimdi kâl ehli çoğaldı
Söz ile kandırırlar çok civanı
Sürüyü büsbütün kendileri yer
Ederler maskara her dem çobanı
Bular benzer koyun başlı kilâba
Buların dünyadır dîni imânı
Sefînen yok ise kalma karada
Ara bul sen dahi bir keştibânı
Huda hâzır diye ikrar edersin
Kimin yânında söylersin yalanı
Ya dersin bir-durur Hallâk-ı âlem
Beğenmezsin filan oğlu filânı
Benim gözümde görürsün hilâli
Senin gözünde görmezsin girânı
Helak etmek dilersin mâr-ı nefsin
Ya sen beslersin ol ejder yılanı
Eğer derdin olaydı ey birader
Bulurdun sen de bir Hızr-ı zamanı
Hakîkat güllerin görmek dilersen
Arayıp sen de bul bir bağçevânı
0 kim âmâ-durur çeşm-i basîri
Göremez Pîr-i Sâmî gibi canı
Cihanda Mürşid-i Rabbani Ol'dur
Der'i âsîlerin dârü'l-emânı
Kamu derdlilerin dermanı Ol'dur
Bu asrın hem O'dur kutb-ı zamanı
Füyûzâtı erişir şarka garba
Sarıbdır nisbeti cümle cihâm
Meded pîrim benim ol dest-i gîrim
Ziyâlandır kulûb-ı âşıkânı
Seni Hak bilmeyen ol geçrevîler
Bulûğa ermez anların imânı
Kelâm-ı Hakk'a gûş olmayanlar
Alamaz himmeti feyz-i pirânı
Senin sayende Sâlihdir bu
Salih Ki senden gayrı yoktur mihribanı
Derûnum pâk edip hubb-ı sivâdan
Münevver eylemek sânındır ânı
Bu ten-i Ya'kûb'un ref et hicabın
Görünsün Yûsuf'un vuslat nişanı
(Salih Baba Divanından)
Ne Çare
Bir zaman bekledim Leylâ dağını
Bir zaman bekledim gül budağını
Bir zaman bekledim yâr otağını
Vâsıl-ı yâr olamadım ne çâre
Andelibin işi âh u zâr olur
O nasıl güldür ki tezce hâr olur
Bir gönül kul olur gâh hünkâr olur
Ben bu sırra eremedim ne çâre
Bir gülün ki hârı vardır yâr demem
Kansız didelere âh u zâr demem
Yüzünü görmeden yârim var demem
Ben bu yâri bulamadım ne çâre
Niceleri yâr der gönlü binâda
Niceleri yâr der gönlü zinâda
Nicesinin gönlü bey’ü şirâ’da
Bu yâr kimdir bilemedim ne çâre
Duydum ki yârimin yeri Kâf imiş
Dillerde söylenen kuru lâf imiş
Aslını sorarsan “nûn”u “kâf” imiş
Pâyine yüz süremedim ne çâre
Meded Pir-i Sâmî bir gör hâlimi
Bu Salih’e çok ettiler zulümi
Aç vuslat perdesin göster gülümi
Çok ağladım gülemedim ne çâre
(SALİH BABA DİVANINDAN)
Bâzı şiirleri:
Ömür cevherdir kadri bilinmez
Sakın gafletle geçirme zamânı
Cihanda şimdi kâl ehli çoğaldı
Söz ile kandırır nice cüvânı
*** *** ***
Şeyhim benim sultan imiş
Haktan bize ihsan imiş
Can derdine derman imiş
Görün beni aşk n'eyledi
Âhiri derviş eyledi
Bir sâlih-i mestâneyem
Ne uslu ne dîvâneyem
Bilmem beni ben ya neyem
Görün beni aşk n'eyledi
Âhiri derviş eyledi.
SÂLİH BABA
Erzincan'da yetişen bir velî ve tasavvuf şâiri. 1846 (H.1263) senesinde doğdu. Babası Mustafa Efendi imâm idi. 1906 (H.1324)da Erzincan'da vefât etti. Erzincan'da Kırtıloğlu Tekkesi yakınında Akmezarlığa defnedilmiştir.
Tasavvufta Hâlidiyye yolunun rehberlerinden Muhammed Sâmî Erzincânî hazretlerinden feyz alarak kemâle ermiştir. Önceleri tüfek ustalığı yapmıştır. Tasavvufta yetiştikten sonra pekçok şiir yazmıştır. Şiirlerinin toplandığı bir Dîvân'ı vardır.
Tekke edebiyâtında son devir şâirlerinden olan SâlihBaba, şiirlerinde hem halk edebiyâtı hem de dîvân edebiyâtı şekillerini kullanmıştır. Dîvân edebiyâtı nazım şekillerinden kasîde, gazel, murabbâ, muhammes, müseddes, beyit, müstezad ve mesnevîyi, halk edebiyâtı nazım şekillerinden ise koşmayı kullanmıştır. Nazım şekillerinden en çok gazel türünde şiir yazmıştır. Hece vezninde daha çok on birli hece veznini kullanmıştır. Kâfiyelerden yarım, tam ve zengin kâfiyeleri kullanmış olup daha çok tam kâfiyeye yer vermiştir.
Şiirlerinde tema olarak bu dünyânın geçici ve fânîliğini, asıl hayâtın âhiret hayâtı olduğunu, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uymak lâzım geldiğini işlemiştir. Ayrıca şiirlerinin çoğunda hocasına bağlılığını ve muhabbetini dile getirmiştir.
Dîvân'ından başka biri hocasından bahsettiği tahmin edilen iki eseri daha olduğu söylenmiştir. Ancak bu eserleri bulunamamıştır.
Bu şiir ile ilgili 12 tane yorum bulunmakta