Ne zaman ki bir devlet kuvvetlendi, güçlendi,
Büyük fetihler için kendisine güvendi,
Hak görür kendisine oynar yerinden taşlar,
Taarruza işgale komşularından başlar...
Dünya hakimiyeti sevdasına tutulur,
Önüne kim çıkarsa elinden zor kurtulur.
Rusya da öyle yaptı güvendi kendisine
Saldırmaya başladı onlar da çevresine.
Osmanlı bozulmuştu kendisine av bildi,
Bulunmaz bu fırsatı kaçıracak değildi...
Osmanlının içinde farklı milletler vardı,
İçerden onlar Ruslar dıştan vuracaklardı.
Hainler sayesinde başardılar çok zaman,
Osmanlıyı yendikçe şımardılar çok zaman,
Bundan sonra başladı sıcak deniz sevdası;
Gözüne kestirmişti balkanları Kafkası...
Sıcak deniz sonrası gelsindi artık dünya
Belki de tek engeldi önlerinde Kafkasya.
Kazandıkça zaferin sarhoşu olacaktı
Fakat o Gazavattan hakkını alacaktı.
Herkes leblebi olmaz bazısı yeğin çıkar,
Her yer başıboş değil bazı yer çetin çıkar.
Boş sandığı dağlarda elbet birisi vardır
Bir değil birkaç değil elbet gerisi vardır.
Yetmiş yıl Kafkasyaya çakılıp kalacaktı
O muhteşem tokatla bir cevap alacaktı.
Kafkas öyle bir yer ki dağ üstünde dağ vardır,
İnsanlarının çoğu kartalla komşulardır,
Korunaklı kaledir surları yalçın dağlar,
Başı gökkuşağını bulutu delen dağlar.
Dğlar öyle yüksek ki birbir üstünden aşar
Öyle yerleri var ki yer yetmez göğe taşar.
Masalda Kafdağıdır arkasını gören yok,
Kafdağını aşıp da ordan geri dönen yok.
İnsanlar arsında dağlar duvar örmüştür,
Burda hayat dikeydir, ne gitmiş ne görmüştür.
Bu sebepten olacak insanı çeşit çeşit,
Doğasından olacak lisanı çeşit çeşit,
Hemen hemen her köyün ayrı birer dili var,
Birbirinden ayırmış yalçın yüksek kayalar,
Fakat gönüller birdir Allah Allah der atar;
Bir de bunun yanına vatan vatanı katar.
Tarihinde yalnızca üç kez istila olmuş,
Gözlerini buraya diken belayı bulmuş!
Birincisi Moğollar ikincisi Nadir Şah,
Baltayı taşa vurmuş ikisi de etmiş vah!
Cuci bile bir yerde yenilgi tatmamışken
Almadığı nerdeyse bir yer bırakmamışken,
Nihayet Kafkasyada ettiğini bulmuştur
Bir çıkmaza saplanmış canına mal olmuştur.
Bir zaman gelir sonra Moskof da yeşillenir,
Sıcak iklimlerdeki denizler hedeflenir,
Fakat gidecek yerin önünde Kafkaslar var;
Dahasıysa Kafkasta onu bekleyenler var...
Kafkasyada insanlar mert, cesurdur, yiğittir,
Fakat başına buyruk sanmayın ki birliktir...
Kartallarla komşuluk yaptığından olacak
Gözü kara korkusuz mertliğinden olacak;
Bunları bir araya toplayan biri gerek,
Daha güzel olurlar İslamı öğreterek,
Bir de bunlara iman Gazavat eklenince,
Bir de tek yumruk olup bir araya gelince,
Top, tüfek, süngü, müngü demezler at sürerler,
Gözlerini hiç bir şey korkutmaz yiğittirler.
Moskof gelmiş kapıya birlik olma zamanı,
İşte tam bu sırada çıkar bir kahramanı,
İmam Mansur yükselir kahramanlar içinde,
Büyük işler başarır kargaşalar içinde.
Erafında toplanır Kafkasya yiğitleri,
Mevzi tabya yaptırır diktirir kuleleri...
Şah-ı Nakşibentlikle kin çoktan unutulur,
İslam kardeşliğiyle hamur olur yoğrulur.
Kul hakkı, hesap günü, Allah korkusu vardır,
Vatan aşkı yanında cihada aşıklardır.
Yani yan yana gelir Gazavatla müridan,
Uğrunda şehit olup verilmeyecek vatan...
Gençliğinde Uşurma adıyla bilinirdi,
Adli köyünde doğmuş ilme meraklı idi.
Halidi Bağdadiden icazet de almıştır,
Bu alim kahramanı gören hayran kalmıştır.
Artık Moskof dayanmış Kafkasya kapısına,
Çok güçlü yapışan yok ki artık yakasına...
Osmanlı bozulmuştur bozgunları sıkçadır,
İçinde hainlerin yaptığı alçakçadır.
Osmanlı kurumları sanki yol geçen hanı,
Rüşvet almış yürümüş dönme sarmış her yanı...
Moskofsa şımarmıştır Osmanlı’yı yendikçe,
Daha da şişer şişer kendine güvendikçe...
Kafkasya da nedir ki bir haftalık işi var,
Orduya da gerek yok bir tugaylık işi var.
Üç beş dağlı mıdır ki onları korkutacak,
Petro'nun hedefinden onu alıkoyacak.
Başlamıştır nihayet Kafkas-Moskof savaşı,
Top tüfek Allah sesi almıştır dağı taşı.
Bir tek Çeçeni değil, Kistleri, Galgayları,
Bir tek yumruk etmişitir İnguş, Kabartayları...
Hatta paganlar bile imana gelmişlerdir,
Vatan, millet, Gazavat aşkı edinmişlerdir.
Karaçaylar, Avarlar, Adigeyler toplanır,
Mansur'un etrafında gören tek millet sanır.
Demir leblebi olur haddini bildirirler,
Ruslar Terek nehrinden öteye ittirirler.
Artık hepsi mürittir imamlarıysa Mansur,
Kalpte tam yerleşince kalmamıştır bir kusur.
Moskof şaşırır kalır bu ilk tırpandan sonra,
Pamuk balyası sanıp taşa çarptıktan sonra...
Tehdit olmaktan çıkar bu muazzam ordusu,
Çarın, komutanların kaçar gece uykusu.
Avrupa ve Osmanlı hatta epey rahatlar,
Çar ise can havliyle hem oturur hem kalkar.
General Gudaviç'tir bu sefer ki komutan,
Üç dört kat asker ile Anapa'ya saldıran.
Gece gündüz dört koldan gayretle saldırırlar,
Maalesef bu gayretle mansuru yaralarlar.
Onu ağır yaralı bağlarlar zincirlere,
Baygın olarak alıp kapatırlar bir yere.
Önce mal, mevki, makam, her şey senin al derler,
Yeter ki bize he de nice diller dökerler.
Güler geçer bunlar siz ne diyorsunuz der,
Anlaşmaya yanaşmaz hem bir de alay eder.
Bu kez işkence vardır ona da güler imam,
Tüm bunların içinden şehitlik seçer imam!
Onu şehit etmişler kesmişlerdir sesini,
Fakat yeni yakmıştır cihat meşalesini...
Maya çoktaaan tutmuştur başka Mansur mu yok ki?
Vatana can verecek artık o kadar çok ki!
Gimrili Muhammed'dir ondan sancağı alan,
Zaten kahramandır da olur emir kahraman...
Şeyh Muhammed Beraği, Şeyh Mehmet Dağıstani,
Omuz omuzadırlar postunda oturanı.
Bazı zaman olur ki mezar kadar sessizdir,
Fakat kürsüye çıkar çılgın nehir gibidir...
İkiye ayrılmıştır o günler Kafkas halkı,
Bir kısmı he diyelim unutmuşlardı Hak’kı.
Tanımıyorlardı ki onlar Moskofu hala,
Eline bir geçirse neler yapacak daha...
Gazi Muhammed bilir Rusu ve Nikolayı,
He demekle asla siz sanmayın siz kolayı.
Ruslara teslim olmak teslim değil ölmektir!
Hem de onursuz, adi ölüm seçmek demektir.
Uzun uzun anlatır Moskofu insanlara,
Ayrıca savaş açar içki, fuhuş, kumara.
Hiç yılmaz, çok uğraşır, tek tek insan kazanır,
Yiğitler etrafında yeni baştan toplanır...
Mansurun izindedir yürür yüce dağlara,
Aman hedef olmasın hiç inmez ovalara.
Hangi köye girse ki o köy hedef olacak,
O köy başına bir Rus belası mı bulacak?
Bu yüzden sarp ve kuytu, kartal yuvası arar,
Amacına tam uygun Ağaçkale'ye kurar,
Önce Hunzah ardından Dargoyu sıkşıtırır,
Bazen birkaç noktadan kafayı karıştırır;
Ruslar tam bitti derken saldırır Andire'ye
Komutanı yaralar daha gelin beriye.
Şehid de az değildir fakat hiç aldırmazlar,
Onları hakladık ya ardından ağlamazlar...
Bir anayı ağlarken görürler, ne ağlarsın?
Onlar şehit, cennette, neden ağıt yakarsın?
Üç oğlumdan ikisi çok şükür şehid oldu,
Onlar şimdi çok rahat ruhları huzur buldu,
Ben onlara değil ki üçüncüye ağlarım,
Gurbette olup fırsat kaçtı diye ağlarım!
Ruslar var güçleriyle Ağaçkaleye dalar,
Fakat komutanları tüm ölür geri kaçar...
Çar ise çok rahatsız bu acı haberlerden,
Görevden alır atar seçer generallerden.
Bu kez Baron Rozenle, üç yüz binlik bir ordu,
Yeter artık bitecek Kafkas ne oluyordu?
Köylere saldırırlar, bebeklere dalarlar,
Bir şeye acınmadan ormanları yakarlar.
Onları öldürmemek ilerde asker demek,
Bebeklerin yanında hamile süngülemek...
Basit, sıradan iştir fakat yıldıramazlar,
Gaziler çok şahlanır artık durduramazlar.
Mücahitler ansızın girerler Güydürmes’e
Darmadağandır bulsa girecekler kümese.
Kocaman bir orduyu kırar elden geçirir,
At silah mühimmat ne varsa ele geçirir.
Rusları Andilliden, Hunzahtan sürer atar,
Diking vadisindeki bir yerde mesken yapar.
Moskof geri durur mu? Kesif siste gelirler,
Gimriyi kuşatırlar sisi fırsat bilirler.
Gazi Muhammed teslim olacak değildir ya!
Şehadet için fırsat işte geldiğidir ya! ..
Sıyırır kılıcını düşman içine dalar,
Şehit oluncaya dek Moskofu kırar, kırar..
Cesedi heybetlidir en az dirisi kadar,
Yüzü mütebessimdir sakalını avuçlar...
Bu şehadetle hemen Hamzat Bey geçer başa,
Önce birliği korur çıkarmadan kargaşa.
Hesap sorar önce bir Rusla birlik olandan,
Yeniden güç bulunur çeçen, Avaristan'dan.
O günler Avaristan Bahu Bike den sorar,
Hamzat oğlullarını alır birliğe zorlar...
Çıkan bir çatışmada rehineler ölürler,
Bütün bu olanlardan Hamzat'a yüklerler.
Bu yüzden öldürürler Hamzat'ı bir cumada,
Hunzah Cami içinde üstelik de namazda!
Hamzat öldü yerine yeni bir emir gerek
Aldığı sancağı kim ileri götürecek?
Gözler hep odaklanır içlerinden birine,
Şamil adıyla ünlü belki en yiğidine...
Hem gençtir, hem olgundur, yaşı kırka değmemiş,
İhlaslı, adaletli, hiç de boyun eğmemiş...
Said Harekani'nin dibinde oturmuştur,
İnsan irşadı için postnişini olmuştur.
O mana aleminde ilerlemek için de
Ki onu bekliyordur Seyyid Cemaleddin de
Talebesi, müridi, hem de damadı olur,
Bundan sonrası Şamil artık dört dörtlük olur.
Güçlü, kartal bakışlı, oldukça heybetlidir,
İki metreden fazla çok da uzun biridir.
Yiğitler ona bakar sanki hepsi anlaşmış,
İmamlık artık senin, seninle çok bağdaşmış.
Bakın der ben yapamam daha iyileri var,
Bu yük ağır, çok ağır, çok mesuliyeti var.
Olmaz derler sen varken kimi emir edelim?
En yiğidimiz sensin kimseye ne diyelim?
O zaman der aman ha siz çok iyi düşünün,
Ben tavizsiz biriyim gel yol yakınken dönün.
Size asla rahatlık vaad edemem, ben asla,
On yıllar sürebilir bir şey diyemem asla! ..
Her türlü baskı, zulüm, birlikte çekeceğiz,
Gülerkene ölecek Rusu defedeceğiz.
Tamamsa, benden tamam, var mısınız benimle?
Tamam derler biz varız öleceğiz seninle! ..
Meşale çoktan yanmış artık yangın çıkacak,
On yıllarca çarların uykuları kaçacak...
Bu Gazavat olgunluk yaşına giriyordu,
Harp değil, savaş değil, bir destan oluyordu! ..
Yeniden organize eder o Kafkasya'yı
Ama her şeyden önce asayiş sağlamayı...
Tek yumruk olacaktır her Kafkas Şamil ile
Naiblik icat eder atar o ilden ile.
Her naibin emrine üç yüz süvari gerek
Ha deyince anında kuş olacak gelecek.
Kendi de etrafında altı yüz süvariyle
Ha deyince toplanan diğer yiğitleriyle...
Moskofa balyoz olup tepesine inecek,
Ne işi vardır burda vatanı dar edecek.
Zaten altyapı tamam her Kafkas bir askerdir,
At biner, silah takar, hepsi süvarilerdir...
Dağda kendi top döker hatta silah yaparlar,
Her yiğit göz kapalı silah söker takarlar.
Her şeyiyle devlettir artık tam anlamıyla,
Emir komuta düzen vergisi algısıyla...
Geliri öşür ile toprak mahsüllerinden,
Mühimmat para ise Moskof sefillerinden...
Sürekli eğitimde, öğretimdedir onlar,
Kışlalar bir medrese yetişmektedir onlar...
İşe Hunzah'tan başlar hızla orayı alır,
Arkasından Sehl, Dargo, Şamhal sırayı alır.
Bu fetihler bu düzen öyle etkili olur
Zaman zaman altmış bin gaziyi bile bulur.
Çoğu zaman olmadık yerdedir İmam Şamil
Altı yüz süvariyle beklenen yerde değil.
Tam bir sinir harbidir Ruslarla bu yaptığı,
Çoktur gece yarısı orduyu toplattığı...
Gece üçte toplanın borusunu öttürür
Dağınık Moskoflarda yürekler gümbür gümbür...
Ardına takar gider Moskofları dağlara,
Yermisin, yemezmisin yatırır pusulara! ..
Otuz binlik, kırk binlik nice böyle ordular,
Kaçak, esir, yaralı, çoğu telef oldular.
Hatta saraya bile sızdıkları olmuştur,
Prenses kaçıracak kadar cüret bulmuştur!
Ah ülen Osmanlıda nerde böyle bir adam?
Diyorsun içten içe al götür işte adam! ..
Şamile de köprülüler gibi tam teslim et,
Moskof sürülerini bitir, hep kökten yok et!
Kafkasta hüzün neşe, hemen her an yan yana,
Şehadet güle güle ölüm düğün kol kola...
Ara ara Rusları kökten sürer atarlar,
Yüz binlik orduları bir birine katarlar.
Şimdiye dek hiç kimse böyle horlamamıştır,
Napolyon bile Rusu böyle zorlamamıştır...
Ekonomisi alt üst, dengeler darmadağın,
General de dayanmaz ordular darmadağan!
Kskoca Rus Ordusu Kafkasyaya saplanır,
Avrupa ve Osmanlı birazcık soluklanır.
Hiç köyle kasabada durmaz dağlarda yaşar,
Yeter ki bir uğrasın Rus orayı ne yapar?
Öylesine geçtiği Aşilta'ya ne oldu?
Ev, bahçe, orman, insan, hayvanına ne oldu?
Ahulgoh denen yere alır komutasını,
Burdan devam ettirir Ruslara baskısını.
Onlarca generali darmadağan olunca,
Tahta bacak general işi üste alınca,
Farklı boyut kazanır Kafkas Mücadelesi,
Hainler satın almak gibi onun hilesi...
Tahta Bacak general muhteşem nutuklarla,
Şamil peşinde gezer ona yalvarmalarla,
Bir naib toplantısı ve alınan bir karar,
Derler ki bu adamla görüşmekte yarar var.
Sulak nehri civarı görüşürler Şamille,
Şamili selamlarlar çok büyük bir tazimle.
Özetle ona der ki han ol hayatın yaşa,
Bize bağımlı ol da var her şeyi sen yaşa...
Kafkasya hükümdarı yine sen olacaksın,
Çarlık hazinesini önünde bulacaksın.
Naiblere rütbeler bol kese neler neler,
Ne saraylar, yetkiler, konak, malikaneler...
Tahta Bacak bunları bir bir sayıp dökerken,
Namaz vakti müezzin Allahüekber derken,
Eliyle bir işaret sen külahıma anlat!
Der gibi kalkar gider mektubu yap sen kat kat! ..
Namaz vaktim geldi der hadi bana eyvallah,
Ne zaman anlayacaksınız bizi siz eyvah!
Ortada kalakalır Tahta Bacak general,
Der ki Çarım aleyhte veya lehte cevap al!
Şeyh hırsından kızarır döner Tahta Bacağa,
Eğer senin yerine o gelseydi buraya,
Bu alçak tekliflerin verirdim cevabını,
Uzun uzun anlatır kullanır kırbacımı;
Bu mübarek toprağa adım atamazsınız!
Vatan aşkını bizden satın alamazsınız!
Bir kişi kalsak bile yine korkun siz bizden!
Bir çöpüne değişmem dünyayı vermenizden! ..
General döner gider ardına baka baka,
Petersburga iletir çarına korka korka! ..
Aklısıra kartalı kafese koyacaklar,
Sonra da bildiğini yine okuyacaklar!
İmam Şamil kanar mı Kırım gibi bunlara?
Kurttur, merttir, zekidir, gelir mi oyunlara?
Şamil de diplomattır en az onlar ki kadar,
İnce eler sık dokur bir gün bir hesap yapar,
İşgal ettikleri yerlerden çekilirlerse,
Bir sulh yapabiliriz eğer ki isterlerse...
Sulh sözüne general bir sazan gibi atlar,
Mevzileri boşaltır ki aklınca jest yapar,
Gimridir bu seferki yeni görüşme yeri,
Sarp kayalar dibinde ilk defa gördükleri.
Mücahidler içinden geçerek karşıyaka,
Hayretle hayranlıkla etrafa baka baka,
Şamil iki naibin ortasında yaklaşır,
Şeyh Şamili selamlar yine içten kaynaşır,
Yine yeri hazırdır; yine yamalı yaygı!
Anlar ki bu iş olmaz generalde bir kaygı! ..
Şamil der generale elini uzatınca
Der ki o el sıkılmaz kan ile ıslanınca!
Kafkasyanın kanı var deyince dayanamaz
Nutuk atmaya başlar Şamil de katlanamaz.
O fevri davranınca alın der şu melunu!
Tahammülüm kalmadı uzaklaştırın şunu...
Moskof ordusu şokta askerler çok huzursuz,
Kavga, firar, anarşi, Rus ordusu çok mutsuz...
Çar geri adım atmaz avlamaya çalışır
Hiç kartal avlanır mı Çar boşuna uğraşır...
Aklısıra aslanın omzunu okşayacak,
Yelesini severek kafese tıkayacak,
Tıpkı Azeri, Gürcü, hatta Tatarlar gibi,
Hile ile olacak bu vatanın sahibi...
Bilmiyordu ki aslan asla evcilleşmezdi,
Kendisini sömürtmez asla eşekleşmezdi!
Halbuki bir Müslüman hiç kimseye kul olmaz,
Kimseye boyun eğmez kimseye rezil olmaz.
Son sözü şöyle olur beri bak Çar Efendi,
Kaç kez general geldi, kaç kez size ne dendi?
Hakimiyetiniz bu dağlarda sökmeyecek!
Malum olsun ki burda bir şey değişmeyecek! ..
Taşa desek anlardı bir kişi kalsa bile,
Eğer gelecekseniz savaşırız sizinle!
Yeniden başlamıştır görüşmeler tıkanmış,
Kılıçlar çekilmiştir temizlenmiş, yıkanmış...
Ne kadar çok laf gelse de it ürür kervan yürür,
Çar işi Haçlı Seferine kadar götürür!
Der ki bir toplantıda hilalle haç savaşı,
Yani haçlı seferi tutmayın arkadaşı...
Hristiyan olsalar sanki dalmayacaklar,
Kafkasyaya göz dikmiş sanki almayacaklar...
Bir de ağzını eğer bu Haçlı Seferiymiş!
Halbuki söylemez bir hırsın hedefiymiş!
Mücahitler gün gelir bir Rus konvoyu vurur,
General nişanlısı tam karşılarında durur! ..
Kaparlar getirirler onu bir gün Gimri'ye,
Kafkas kadınlarıyla komşu olsunlar diye...
Amaç bir değiş tokuş esirler kurtarmaktır,
General nişanlısı bu kızı kullanmaktır.
Rus kızı etkilenir oradaki yaşamdan,
Adaletten, mertlikten, merhametten, dostluktan,
Geriye yollamayın aman beni ne olur!
İslamı araştırır ve de Müslüman olur.
Artık o da dağlıdır Şuanat olur adı,
İhlaslıdır mutludur bir başkadır dağ tadı...
Ben der İmam Şamille görüşmek istiyorum,
O evli deseler de evet der biliyorum,
Bir gün İmam Şamil Şuanata düğür olur,
Nikahları yapılır imama hanım olur.
Birkaç kez evlenmiştir fakat eşleri ölür,
Cevharat kucağında, üçünü Ruslar vurur...
Nikola kararlıdır bitecek de bitecek,
Neye varırsa varsın bu iş artık bitecek...
Tek tek görevden alır eski generalleri,
Gönüllü dirayetli biri gelsin der beri.
Nasılsa çıkar gelir bir aferin delisi
En güzel hediyedir ki Şamilin kellesi.
Genarel Grabedir işin yeni talibi,
Yalakanın tekidir bozuk kişilik biri...
Şamil almıştır çoktan fırtına kokusunu,
Cami cami dolaşır kuracak ordusunu.
Hele Rusa bakın der Çar için can veriyor,
Biz ise Allah için bizlere ne oluyor?
Yine Ahulgohtadır Şamil süvarisiyle,
Yeni yaptırdıklar ki Surhay kulesiyle.
Grabe otuz binlik orduyla yola çıkar,
Ek katılımlar ile sayı doksana çıkar.
Çekirge sürüsüdür Çarın yeni ordusu,
Geçtikleri yer olur sanki bir çöl kurusu...
Yakar, yıkar, öldürür, bir ot bile bırakmaz,
Şamil yakından izler sanma kafaya takmaz!
Mücahit on bin kadar Şeyh Şamilin yanında,
İleriye atılır beklemek yok kanında...
Baskını Şamil yapar çok ötede karşılar,
Meskun mahale sokmaz pusuya pusu atar.
Rus ordusu şaşırır kaldırırlar uykuyu,
Ona rağmen çok defa yine yerler pusuyu.
Yine büyük kısmını Miskite doğru çeker,
Dar alanda sıkışır Moskofu helak eder!
Çok büyük kayıplarla herkes ricatı bekler,
Fakat Grabe dönmez yeni ek asker ister.
Şamile yakın durmaz artık atış uzaktan,
Öyle ya obüsler var ve bıkmıştır tuzaktan.
Şamile tek şey kalır sığınmak Ahulgoha
Ağır top çıkaramaz ve yaslanırız dağa...
Grabe gözü kanlı dümdüz eder her yeri,
Geriye adım atmaz Ahulgohta gözleri.
Mücahit çocuk çoluk toplam üç bin kadardır,
Ruslar çok kalabalık altı bin topçu vardır!
Hasılı olan olur sayısız gülle düşer,
Surhay Kulesi susar savunma felce düşer.
Ve köprü de yıkılır dış dünyaya açılan
Susuzluk had safhaya varır artık o zaman,
Aşilta Irmağından biraz su almak için
Ne fidanlar devrilir iki bakraç su için!
Garebe sevinçlidir artık bu iş bitmiştir,
Gelsin madalyaları çar gözüne girmiştir...
Bakan bile yaparlar gayri onu kim bilir?
Havasından geçilmez nasıl taltif edilir?
Birkaç subayı yollar ve Şamilin yanına
Biraz dil dökmek ile teslim olur zannına.
Derler ki gel teslim ol çarın misafiri ol,
İstediğin yerde kal istersen saraylı ol!
Peki der büyük imam Kafkasya ne olacak?
Bu güzel vatanımız Moskofa mı kalacak?
Ölümü düğün bilen şehitliği özleyen
İnsana hakarettir olmayın bunu diyen
Generalinize deyin bana tacı bıraksın
İnsansa izin versin su alalım bıraksın!
Birkaç gün ara versin yaptığı saldırıya
Kadın ve çocukları kaleden çıkarmaya
Şehitleri gömelim yaraları saralım,
Fazla değil iki gün bir ateşkes yapalım.
General ateşkese olur der tamam olur,
Evet biz de yorulduk fakat bir şartla olur.
Fakat imam çaresiz gönderir Ahmedini
Rusa rehin bırakır o ciğerparesini...
Subaylar arasında ordan uzaklaşırken
Gözünden yaş süzülür ve der dua ederken...
Ya Rabbi Firavundan sen Hazreti Musayı
Koruduğun gibi der nasip et kavuşmayı! ..
Peki ne olur o söz Rus sözünü tutar mı?
Eline koz geçirmiş göz yaşına bakar mı?
Nefes bile almadan derhal harekat başlar
Ne üç günü o anda ateş daha çok artar.
İmam Şamil yok yere evladını vermiştir
Ne bir sitem etmiştir ne de keşke demiştir.
Gülle sağanağında şehitler artar artar
Zevcesi, oğlu Said ölür yan yana yatar.
Yaşayanlar aç susuz cesetlerle yan yana
Kızkardeşi Mesedo iki çocuk bir ana...
Tepeden taş sökerler yağdırır öldürürler
Kaya yuvarlayarak Moskofu püskürtürler.
Ve nihayet son gelir bir gece baskınında
Önlerine her çıkan Rus süngüsü ucunda,
Genç kızlar da boş durmaz hatta Patimat bile
Birkaç Rusu öldürür belki canları ile,
Kalenin dibindeki askerlere atlarlar,
Ölürken yanlarına Ruslardan da katarlar...
Ruslardan ölen artar karanlık karardıkça
Şehitlik isteğiyle kanları kabardıkça,
Ricat emri verilir şamil de bir insan ya
Gündüz teslim alırız bir kuş olup uçmaz ya!
İp sarkıtıp kaçarlar diye tedbirler alır
Teslim alma işiyse artık sabaha kalır.
Ama aklına gelmez düz duvara tırmanmak
Şamil elden kaçırıp arkasından bakınmak.
Ahulgoha günlerce ateş yağdıktan sonra
Ruslar kaleye girer her şey sustuktan sonra.
Fakat her yer cesettir Şamil yok arasında
Kuş olup uçmuş sanki bir iz yok arkasında.
Her gün Şamil ararlar her taşın arkasında
Bir bir kaldırır bakar cesetler arasında.
Diyecek olmasa da Grabenin keyfinde
Bir çoban çıkagelir bir mektup var elinde,
Limon sıkar ve der ki Çarına de general,
Bu dağlarda binlerce Ahulgoh var gel de al!
Bu vatan eceline susayanı bekliyor,
Ölmedim de ölürsem bin Şamilim bekliyor,
Yine göndersin sizi yalanlar söyleyerek,
Askerlik şerefinin içine pisleyerek! ..
Vaadinizi inkar edin ormanı yakın,
Kundakta bebemize yine siz süngü kakın...
Bunlar bizi öldürmez ateşimiz canlanır
Sizin bu yaptığınız sanma yanına kalır!
Petro, Katerinalar, Nikolalar ölecek,
Bizim bu vatanımız yine bize gülecek!
Allah yardımcımızdır bu vatansa kavgamız
Hadi gelin başladı yeniden savaşımız! ..
Ahulgohta seksen gün yapılan bu direniş
Dillere destan olur Moskofa bir sesleniş.
Harp akademilerinde anlatılır ders diye
Muhteşem kahramanlık bir eşi var mı diye!
Otuz bin asker ölür yine elde var sıfır
Şamil ele geçmezse gerisi ıvır zıvır...
Çar Nikola köpürür Ahulgoh'ta olana,
Ayrıca İmam Şamil mektup gönderir ona.
Der ki fani başıma büyük kıymet biçmişsin,
Hal bu ki taclı kellen bir metelik etmezsin!
İmam yeniden başlar köy köy cami gezerek,
Şamili canlı gören ağlayıp sevinerek,
Yine ferc ferc toplanır Kafkas kabileleri
Mescitlere koşarlar bu kez çeçen gençleri.
Direniş bitti sanır hatta bir rapor yazar
Hareket olmaz artık raporu çara sunar.
Ama hainin kurdu çar işi boş bırakmaz
Yeni bir ordu yollar işi şansa bırakmaz.
Aklısıra Şamili zincire bağlayacak
Rus çarına sunacak madalya yağlayacak.
Yerli rehberleri çok dikkatli ol dese de
Onun beli kırıldı de kadar ölmese de
Hani ya nerde hani bahsedilen aslanlar
Vatanını biz Rustan kurtaracak kaplanlar.
Bir gün birkaç önemsiz saldırı gibi başlar
Bu kadar mı kaldınız der ve alaya başlar
Ve derken ertesi gün öyle bir saldırır ki
Bir değil altı koldan öyle bir kuşatır ki!
Uluğbeğ, Şuayb Molla, Andal Hacı, Cevat han,
Öyle bir dalarlar ki kendisi de ortadan! ..
Üç yüze yakın subay on bin erinden olur
Gabak gibi ortada kaçacak fırsat bulur...
Grabe der oduna giden üç beş erimi
Sıkıştırmışsınız der bir avuç askerimi.
Şuayb Mollaysa güler o da bir haber yollar
Sizin oduncuları on bin asker mi kollar?
Çeçenistan ormanlık daha da güvenlidir
Öbek öbek ormanın hepsi ayrı kaledir.
Bakarsın her ağacın ardında biri vardır
Ağaçlardan dal gibi bol bol namlu uzanır
Gün gelir doksan binlik ordularla gelirler
Bir gurup süvarinin peşlerinden giderler,
Çok zaman geri dönen olmaz o gidenlerden,
Kayıp dersen pek yoktur olmaz süvarilerden.
Garebe giderek çok hata yapmaya başlar
Verir istifasını uzak yerlere kaçar,
Şimdi onun yerine Kundakçı general var
İngilizde büyümüş o yüzden soğuk bakar.
Plevnede, Ruscukta, Vidinde, Balkanlarda,
Müslümanla savaşmış işi müslümanlarla.
Kökeni saraydandır bu yüzden tez yükselir
Biraz da şımarıktır epeyce efelenir.
Sağda solda dolanıp orda ben olacaktım
Şöle şöyle yapacak ve bir kıstıracaktım!
Adam kuru gürültü ağzı bolca laf yapar,
Fakat gözüne girer çarın gözünü boyar...
Tüm ordu emrindedir der artık getir şunu
Ölüsü dirisini yakala al gel onu!
Yüz elli bin kişilik ordudur bu sefer ki,
GeneralVvoronstovun sadece emrindeki!
Çtışmadan kaçınır ikmal yolunu keser
Fakat hesaplar tutmaz Şamil öyle bir eser...
Korkar beceriksizdir paniklemeye başlar
Boş sipere mühimmat durmadan atar atar...
Mühimmatı bitirir erzakları kaptırır
Üç general ölünce elde var yine sıfır!
General sıkıntıdan saçın başını yolar
Moral versin diye de Çar bir prensi yollar.
Prens kızlar kalesine vardığı anda ise
Kafasından vurulur ensesinde beyniyse! ...
Derken bir general de uzaktan vurulunca
Voronstov ağlar ağlar hırsından yorulunca
İşin yönü değişir ekinleri yakmaya
Her şeyi yakıp yıkıp kuyuya bok atmaya! ..
Kadar vardırır işi fakat yirmi bin ölü,
El ayağa dolaşır yine her yer kan gölü...
Hele Hacı Çirkevi havanvari atışla
Ahdi baruthaneyi uzaktan uçurunca;
Evlere ateş açar artık Rus generali
Yakar yıkar öldürür onca masum sivili.
Mücahitler bir ara Gürcistana uzanır
Hiç akılda yok ama sanırım haber alır.
Generalin eşini ve iki prensesi,
Esir alır gelirler bir de mürebbiyesi!
Yağdan kıl çeker gibi çok güzel çeker alır
Çarın kardeşleridir Nikola şaşar kalır!
Canciğeri Ahmetle ne kadar esir varsa,
Önlerine konulur her ne isteği varsa...
Ayrıca üç araba dolusu para ile
Dönerler mücahitler geriye keselerle...
Şamil tekrar dolaşır ova dağ taş ve bayır
Altı bine çıkarır iyi teşkilatlanır
Üç bini piyadedir, üç biniyse süvari,
Daha bir dinamiktir durduramaz şamili...
Ahverdil, Şuayb Molla, Hacı Murat, Tilitli
Bu naibler bağımsız beklemezler emrini.
Bu sefer Dargodadır Şamilin karargahı
Hem medrese, hem mescit, hem de onun dergahı.
Bu kez Dargoya gelir Rusların kuşatması
Artık daha kolaydır Rusu baştan atması...
Peş peşe dört orduyu bozar geriye yollar,
Unsokul, Satanah, Hosat… burcunda bayrak sallar...
Peşpeşe birçok kere general gelir gider
Binlerce on binlerce ölü bırakır gider.
Artık dayanamazlar orman yakar durmadan
Kafkasyada zor iştir yaz gelip kurumadan
Kolay kolay tutuşmaz zift neft kükürt kullanır,
Yanıcı her ne varsa ormanlara çullanır.
Şamil de boş durur mu terek nehrini geçer
Artık Kabartaylara da meşaleyi ateşler.
Bir bakmışsın şu dağda bakmışsın şu geçitte
Yeni destanlar yazar bir avuç mücahitle...
Ruslar saplanır kalır Kafkasya dağlarında,
İmam şamil ve naibleri aralarında
Baskınlar saldırılar birbirini izlerken
Koca koca ordular biri gelir giderken
Kırım savaşı patlar Osmanlıyla kırımda
İngiliz ve Fransız Osmanlının yanında,
Hesaplar allak bullak ve Çar kahrından ölür
Ne kırım ne Kafkasya gözü ardında kalır...
Bu savaşı kaybeden Ruslar daha hırslanır
Gözü döner top yekün Kafkasa hazırlanır.
Yeni Çar Aleksandır sünger çeker eskiye
Oh be nihayet bitti bu savaş şöyle böyle,
Kolumuzu bağlayan Kafkasyaya bakalım
Gerekirse biz gece uykuyu unutalım.
Çocukluk arkadaşı Baryatinski görevde
Beraber büyümüşler nerdeyse aynı evde,
O da bir Rus prensi asker olmuş orduda
O da savaşmış idi bir zaman Ahulgohda.
Kafa kafaya verir beraber haftalarca
Haritalar planlar emek harcarlar onca,
Bir birinden kuvvetli beş ordu hazırlanır
Her biri ayrı yöne Kafkasyaya yollanır.
Kafkasyadan fazladır beş ordunun sayısı
Tüm Rusya ordusunun yarısından fazlası.
Biri hazar sahili, diğeri Çerkezlere,
Bir Çeçen biri de İnguş ve lezgilere,
En büyük ordusu da hareketli kalacak
Kafkasya dar olacak Şamili kıstıracak!
Artık mücahitlerin bağlantısı kesilir
Anadolu İrandan yardım artık zor gelir.
Daha da fenasıysa naibler birer birer
Olumsuzluklar artar ölürler birer birer...
Tüm bunlar yaşansa da dik tutar bayrağını
Son damlasına kadar savunup toprağını
Ruslarla vuruşarak Gunipe çekilirler,
Yetmiş bin asker ile etrafı çevirirler...
Dört yüz mücahit vardır o kaleyi savunan!
Bir tek Ruslarla değil açlık ile boğuşan!
Tam üç ay dayanırlar elde kalır yüz kişi
Bir fırsatını bulsa yarıp kaçmak ilk işi,
Ne mühimmat kalmıştır ne de bir atım barut
Ortalık toz dumandır ne bir kaçacak umut! ..
Hava bile yoktur ki ciğerine çeksinler
Bir çıkış yolu ya Rab ne yapsın ne etsinler?
İmam der kılıçlarla hep birden saldıralım
Hiç değilse böylece burda şehit olalım.
Bir mücahid der olmaz böyle şehitlik olmaz!
Bu bir intihar olur islamda yeri olmaz!
Bu arada subaylar gelir mektup sunarlar
Ruslar kendiliğinden ona teklif yaparlar.
Prens der ki komutan istarsen burda kalın
İsterseniz başka yer bize teklif yollayın.
Bundan böyle Kafkastan vergi toplanmayacak,
Müslümanın dinine kimse karışmayacak!
Kendi iç işinizde özgür kalacaksınız
Sadece dış işlerde bağlı olacaksınız.
İmam alır mektubu okur adamlarına
Vire kararı çıkar bekleyelim yarına.
İmam da inanmaz da ne yapsın bir çare yok
Yüz kişiyle kılıçtan başka elde bir şey yok.
Artık teslim zamanı kalenin önündeler
Subaylar çok merakla görmek istemekteler.
Yan yana uzunca bir sıra oluştururlar
İmam ortada bunlar kenarında dururlar,
Şamil onuru ile prens huzurundadır
Başı hiç eğik değil gözü yanlarındadır! ..
Rus Prens etrafına şöyle bir bakar bakar
Dik kaya yamaçlara döner bir daha bakar.
Değdi mi der komutan değdi mi tüm bunlara?
Yazık değimliydi hiç onca giden canlara?
Bu dağlar için miydi bu kadar can verdiniz?
Bu taş kaya için mi neydi sizin dediniz?
Evet, evet serdar der çok beğendik hem de çok,
Vatan belledik sevdik ve de öldük hem de çok!
Ya siz neden öldünüz üstelik beğenmezken?
Bir asır çarpıştınız sizin dert neydi? Neden?
Buz gibi bir edayla prens elini atar,
Cebinden çıkardığı bir metni yırtar atar!
Deli Petro torunu olduğu nasıl belli
Zaten beklenmez ki hiç sütü de zaten belli!
Bundan sonra komutan Çarın esirisiniz
Bir siz değil hem sizle ve bütün aileniz...
Zaten sonuç bellidir bunu imam bilir de
Elinden bir şey gelmez yapılacak nedir de?
Önce Temirhan şura nehrine götürürler
Sonra Çarla yolculuğu sona erdirirler.
Çar büyük bir saygıyla kral gibi karşılar
Sofrasında yer açar nezaketle ağırlar.
İmam Şamil suskundur yeri gelirse eğer
Taşı gediğe koyar ki sorulursa eğer.
Konuştuğu vecizdir, nükteli, ibretlidir,
Şairler yazarlarla etrafı çevrilidir.
Adeta lal olurlar ona hayran kalırlar
Dinleyenler sohbetten fazlaca haz alırlar.
Onu zindana atmaz göstermek için tutar
Bak ben başardım gibi övünmek için tutar.
Değilse kara kaşa göze heves değildir
Bu yüzden yanda tutar esiri kıymetlidir...
Artık bir müddet sonra Şamil Kalugadadır
Zindanda değil imam kendi konağındadır.
Fakat konak da ne ki ona zindandan farksız
Eğer hür değil isen hayat ne kadar tatsız!
İki sene içinde saç sakalı ağarır
Kolay değil onca yıl yaşı altmışa varır.
Bir kızı ve gelini dayanamaz olurlar
Üzüntüden kahırdan verem olur ölürler.
Tam on sene boyunca Çarın esiri olur
Haremeynle buluşmak en son arzusu olur.
Osmanlı elçisi de araya girdiğinde
İki oğlunu Çara da rehin verdiğinde,
Onay çıkar ve imam artık düşer yollara
İstanbula da uğrar yol üstünde bir ara,
Padişah hayranlıkla bağrına basar onu
Yaptıkları işlerin muhteşem olduğunu,
Sonra da padişahın ayırdığı gemiyle
Haremeyne ulaşır önce tabiî ki mekke...
İzdihamlar yaşanır Kabe'nin çevresinde
Herkes bu kahramanı görmenin hevesinde.
Bakarlar olmayacak ölümler yaşanacak
Hayran olan yüz binler görmeden durmayacak,
Kabe duvarlarının üstüne çıkarırlar
Ümmeti Muhammedi ordan selamlatırlar!
Haccı bittikten sonra Medineye yollanır,
Medine görününce fazla heyecanlanır...
Şu şiiri okuyup yaşararak gözleri
Medineye bakarak orda o mübarek yeri.
“Serveri alem sana aşık olup yanarım
Her nerde olsam güzel cemalini ararım”
Selam verir sessizce ayak ucunda durur
Gözünden dökülenle sakalları yaş olur...
Sultan Abdüaziz han gönderip elçisini
Yanına gitsin ister oğlu Cemaleddin'i
Fakat oğlu yoldayken kelime şehadetle
Son nefesi verir o büyük bir huzur ile...
O anda ortalıkta gül kokusu duyulur,
Artık efendimize ebedi komşu olur...
Cennetül baki kabristanı son durak yeri,
Örnek oldu destanı fethetti gönülleri...
Ne yazık ki bu destan ayrıntılı bilinmez
Hele hele yeniler yeterince öğrenmez.
Diyenleri duyarız ne oldu ki sonunda?
Yenilgi olmadı ve esaret onun da?
Neden bu kadar sıkça anlatırlar ki bize?
Yine de inmedi mi Ruslar Karadeniz'e?
Fakat bilmez hedefte Kızıl deniz de vardı,
Ki Marmara ve ege ve Akdeniz de vardı!
Bu gün bizler rahatsakTtürkünTtürkiyesinde
Onlar şimdi ordaysa Şeyh Şamil sayesinde...
Evet, evet aldı da Moskoflar Kafkasyayı
Fakat bin türlü dertle seçip akla karayı,
Kriz üstüne kriz yandılar içten içe
Saltanat elden gitti yok oldu Çar, Çariçe!
Bu sayede içerken üfler oldular suyu
Yıllar değil asırlar kaçırdılar uykuyu.
Kafkas süründürmese kargaşalık çıkmazdı
Kızıl devrim olmazdı Çar da harpten çıkmazdı!
Sivasa dayanmıştı zaten ordunun ucu!
Çakaralmaz tüfekle onu kim durdurucu?
Moskof arsız, yüzsüzdür, çıkmazdı asla daha,
Soykırmak öldürmekten bıkmazdı asla daha! ..
Biz de dahil birçoğu bence bu gün hürseler
Gazavata borçluyuz kim ne derse deseler...
Bugün bazısı çıkıp ne oldu, ne oldu ya?
Bu kadar direnip de yine onun oldu ya!
Diyenlere şaşarım tarihten mahrum bunlar,
Kim nasıl öğrettiyse bilgiden mahrum bunlar...
Biz değil birçok ülke borçlu bu Gazavata
Kafkas yiğitlerinin attığı o tokata...
Demir leblebi olup düzenini bozdular,
Rus saldırganlığının önünde takozdular.
Zaten kozmopolitti hadi bıraksalardı
Moskoflar o yıllarda Kkafkası aşsalardı!
Görürdük biz o zaman Irak, Anadoluyu
Şimdi gibi çok rahat uyur idik uykuyu!
Kaçacak yer de yoktu Anadoludan başka
Batıda yunan vardı bir de Moskoftan başka!
Acaba çıkar mıydık biz bu işin içinden?
Nasıl döndürürdük ki bu yurdun neresinden?
O muhteşem tokatla ayağını denk aldı,
Sıcak deniz hevesi Rusun kursakta kaldı...
Direk veya dolaylı dünyadaki her millet
Gazavata borçludur çekmiyorsa pek zillet! ..
Allah onlardan razı mekanı cennet olsun,
Bu muhteşem Gazavat, dünyaya örnek olsun!
Kafkas kökenli biri idi bunların diyen
Olanları belki ne dediğini bilmeyen.
Bizimkilerden biri dese belki şaşardım,
Bir Çerkezden duyunca tuhaf hislere yaşadım!
Kimdi bizlere bunu tam tersiyle öğreten?
Kafkas mücahidini bir eşkıya gösteren?
Muhteşem Osmanlıya barbardı haltı yiyen?
Bizden bize saldırıp bunlar tarihin diyen?
Elbette bulacaktır bir gün bu halk onları,
Öğrenince o zaman gerçekte olanları;
Tükürükle boğacak dün ortaya çıkınca,
Bulutlar dağılacak gün ortaya çıkınca! ..
Kayıt Tarihi : 27.4.2017 11:06:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!