Soğukta dans eden alevler
Hiç bilmediğin bir şehrin sokaklarında yürümenin nasıl bir his olduğunu unuttuysan, hafızanı masallar diyarını andıran şems vakti dua ile tazele.
Özgün şehir İnsan ile öne çıkan kenti vakit kaybetmeden keşfet kendini.
Ölü ruhları diriltenler gibi duada bir nimet sofrası kuran olda.
Dünyalık nefsini pervane gibi ateşe atanın hissedar olduğu s/özden payıdır sevgi.
Hakikati bilmeyenin payına çocuk saflığından bile pay düşmez.
Yari hakikinin itip kalkması olur mu?..
Kendini kendinden men edemeyenin kabirine git bak.
Birde dinini dünyaya değişmeyenlerin nefesine bak.
Dünya esir edebilmiş mi?..
Haram nedir?..
Bilmeyenin imanı olur mu?..
Sen seni azad etki, sevgili sözünden dönmesin.
Delik deşik nefsin halimi öğrenmek ister insan.
Yoksa, gör denileni görmemek için tapındıklarının ismini mi sevgi koymuş?..
Şeytanın kendini rezil olmuş olduğunu görenlere aşk olsun.
Yandım her yanım püryan oluyor.
Hayır, çöküş değil belki de ağlayamadım.
Kışın, Ocak’ta küçük bir ateşin yanması güzel bir şey elbet.
Aşırı bir hafiflik, bir çeşit havalanma.
Dua duş nerdeyse kanatlıymışcasına.
Kuşlar gibi duyguların.
Hiç unutmadan bütün anıları.
Düşecek bir yerleri olmayan uyku gibi.
Bu yüzden mutlu görüyorsunuz beni.
Ölümün bile ötesinde olanlara aşk olsun.
İnsanın v/arlığı gönlüdür.
Her yaşananın o anı v/ardır.
Gönül bahçelerinde.
Şimdiden gecenin çekiciliği yansır gönüllere.
Bir ölümsüzlüğün kapalı odası, birde kapısı vardır.
O belirsiz bir ışığında yarım kalmış şiir.
Hep iki dize bir gönülde sevgiliye.
Her kelime bir yolculuğun yerine getirilmemiş sözü.
Dışarda, sokakta ağırlıksız gölgeleri sadakatin.
Yıpranmış duygular, giysileri tanrılaşmış insanda.
Karanlık camın ardına gizlenmiş.
Ve aynı anda bir kapıyı açtığı mı, yoksa kapadığı mı bir dua.
Hiç bir zaman anlaşılmayanı o anahtar, müminin silahı olan duaysa.
Nicedir sürüp giden benin gürültüsü hala anlaşmazlıkların.
Ne mutlu sana azığın duaysa.
Son saat kala kala sıradan vakit.
Eyvah, işte tam orda o anda.
Unutma o musalladaki halin o mermere dönüştü.
Bir koku kalmıştı derinleşen acılardan.
Ölümden sonra şaşkın ve şaşırmış olur mu sevgi?..
Belki yalnız anılardan kalan o diyarda seni bekler.
Belki de o ilkyardım akşamına ulaşmıştı kışın.
Götüreceği neyi varsa toparladı gönül.
Savrulan gönülün darmadağın hali.
Yarı açık bırakılmış pencereden kavuşmayı bekliyor.
Büyük ayna kainatın üstünü hala örtülü gören gözlerin duygusu benin.
Ve şiirin sevgisi tek başına.
Parmaklarında hala o biçimi arıyor şair.
Son yakındı sevgiliye.
Bir daha sordu yapayalnız.
Suçsuzluğunun bilincine varmak için gönlünün cebine yerleştirdiği mektuplar anahtarı kilitli kıldığı yılların.
Nasıl olsa b/aşka bir gün.
Hepsi bırakıp gitti onu.
Dalından savrulan yapraklar gibi.
Bu duraksayan gölgeler arasında b/akışlar.
O gece durup karmakarışık odalarında, toz tutmuş kitaplar gibi insan.
Bir ışık sızıntısı göğün çırılçıplak soyunduğu yerden.
Tepedeki zeytin ağacına yansıyordu ışığın edebi.
Ölü ve dalgın b/akışlar, içimizde bir yaraya b/akarak.
Sınırını çiziyor ayışığının bulutlar.
Mühürlü gönül odandaki ayna gibi.
Rabbin seni mahrum etmesin sevgisinden.
Geceler, büyük fırtınalar, evdeki yalnız k/adın lambayı söndürecek.
Bu düşünce kurtarıyor gönlü yusufi onu yalnızlıktan.
Hala Asi
Birçokları ölümden sonraya sahip çıkıyor kendine.
Onun için bir gürültü kopar dünyada.
Karanlıktan aydınlığa devadır sevgi.
O garip elbise yalnızlığı neden giyer insan.
Sevginin Nur’u v/arken.
Saygı uyandıran bir katrede Umman’ların gizlendiği gibidir sevginin manasına varanlar.
Taşa sır söyleyen sevgiden ne çıktı Elmas, yakut, pırlanta daha neler neler.
Sonradan var olan gürültü koparır.
Halis ruh olmak isteyen mana gemisinin yakıtı duanın özü sevgidir.
Şems vakti çekip aldılar elbiselerimi gönülden.
Üryan kaldık sesin kabul olmuş estağfirullahındaki sırda.
Ya da ötelerin soluğu dedikleri esintiyle.
Ya o, o ne yapabilirdi?..
Kala kala nun’daki c/ananım kaldı.
Serdar oldu gönüle sevgili.
Hepsi bırakıp gitti onu o kabire.
İşte tam o anda, ona bu adı verdiler.
Vicdan acısı içinden çıkmış rabbinin hakkını verdi.
Aşk’la söylenen s/özüm.
Başmeleğin kılıcı olmuş betonlar arasındaki kölelik.
Çok kısa şaşmaz.
Eşi benzeri olmayan yalnızlıkların eseri suretler.
İşiyle baş başa şems vakti yediler.
Kadere karşı kördöğüşteki insana rağmen.
Akşam üryan, suretler çıplak.
Daha kocamamış yüzünde batan gün yalnızların.
Ya da bir tekrar gibi sessiz insan insana.
Belki de, yeni bir ilişki kurmalı insan kendiyle.
Yoksa kabul etmemekte israrlı doğa.
En küçük baş vurma dua kadar uzağız kendimize.
Kölelik yurdumuz olmuş ahiret değil.
Bir direniş olanağı sunamıyoruz fakir kalbimize.
Eğer tanıklığa çağrılabilirse kabirdekiler.
Ve kitaplarımızı okumadan riyakar ilişkiler.
Böyle bir görevi, bir özürü bekliyor gönlümüzün köşesi.
İşte bu yüzden kimsesizler kabristanında olmak daha iyi.
İnsan insana hürriyet sağlamıyor.
Olduğu gibi görünen ayrık otu ya da bir menekşe.
Kimin sohbetinde olmuş diye sorulur mu?..
Gece, gündüz beraber olduğu eski bir dostumuz.
Bizim yokluğumuzda dökülüyor mülteci gözyaşları.
Bir buluta, birde yenilgiden sonra kabrine kimsenin gelmedikleri kendi başına.
Bir’i b/eklemek için ömrümüzü harcamıştık düşlerle.
Yaşayan kalpler
Bize kendimizi hatırlatan bir arının çiçeğe konması.
Hiç birinin gerçek değerinin olmadığı ilişkiler.
Ancak, belki ama hangi ölçüden söz ediyor güzel ahlak.
Bir ölçü bıraktı oysa insanın sevgide insana ölçüsü kaldımı?..
Nasılsızlığı keşkelerden olan insana göre hayat nedir ki?..
Bazen bir rastlantı gül kokusunun peşine gider.
Bazen bir nasuh tövbesi arar.
Ya da kendiyle sohbeti keşmiştir.
Yalnızlığı önemsiz bir sözcük gibidir.
Umulmadık bir anlam kazandırır yoksulluk şiire.
Nasıl ki, nicedir kimsenin uğramadığı dağ evleri gibidir gönülleri.
Terkedilmiş bir bodrumda, boş bir küpün üzerindeki amaçsızca dolaşır örümcek.
B/akan ne görür?..
Size göre amaçsızca, ama ona göre!..
Bunca gün, bunca gece, bunca yıl; yorulmuştu.
Nedendi bunca yorgunluk?..
Tıpkı dışarda, suya yakın çiçek yataklarında yaz akşamları.
Sulanan tohumlar bahçelerde çiçekler, ağaçlar arasında dolaşan salyangoz sürüsü gibi olmalı insan, diye düşündü garip.
Ya o?..
Gecenin köşelerinde sana hayran hayran ravzadan b/akan Resul var.
Seni anlatmak için bilmeyene vefayı medet eyliyor.
Gül yüzlü meleklerin miracını anlatmasının adı canparen.
Aşk uğruna ölmeyi değil yaşayana verilen rızkın adıdır Hidayet.
Amelini temize çıkaran bir rahmetin adısın.
Giyinmenin adabı
Dünya ve ahirette rabbinin şerefine nail olmuş amelin gönüllere şifası.
Duanın mükemmelliğini ve sözlerini tutana verilen cennettir.
C/anına c/an katan en güzel hediye Nur’un.
Coşturan sevda, gizli rüya seher yelinde.
Dertli dilinde ela gözlün.
Hüzün yüzünden süzülmesin.
Yanlış inançlara sahipler arasında nefsini divane edene hediyesin.
Kifayetsiz şol cennetin ırmakları.
Aktıkça şaşırmıştır her damlası.
Kararsa da kokusunu getirir cennet güllerini kıskandıran kokuyu.
Rüyalarım gibi durulmaz dalgalanırda dalgalanır hakka aşıkın duası.
Yetim ve öksüzün, hani anlat diyor ya gözleri.
İçi dışı cennet kokana kelimeler yersiz.
İnsanda sınırsızlık duygusu yaratan bir uğraş aşk.
S/özünü etmekten övünç duyduğumuz bir elbise değil.
O yüce yaratanın eserinin insanın üzerinde görmek istemesidir sevgi.
Daha da doğrusu için içindeki sır.
Kimse eğilmiyor kendini ayağa kaldırmak için şems vakti.
Hem sonra güzel bir uğraş bu.
İnsana hayatı kolaylaştırmanın en güzel hali.
İman üzere yaşayıp marifet kapısından geçenler v/ardır.
Sen her şeye gücü yeteni tesbih edensen.
Merhametlilerin en merhametlisinin sevgisi, hep hidayete ermiş olanları sevgili eder.
Marifet Suyu
Rabbinin sohbetine erenler’in, kalbi uyanıktır.
Rabbiyle sırdaş olanların silahıda duadır.
Kusurları örten mevsim kış.
İbadet eden mevsim ilkbahar.
Cimri olan insan neyi arzu eder.
Oysa hürmet görmek isteyen, çok hürmetsiz var.
Aynı serinlik şeytanın şerrinden sığınan için dua.
İşiyle baş başa, O hayyum ve kayyum olan.
Oysa insan külrengi ve beyaz arasında hep uykuda.
Duyarak b/ekliyor gecenin çobanları.
Küçük gürültü dünyada, bekleyişi bu aşıkın kımıltısız.
Alnına sıçrar kalbi selim olanın Nur..
Gün doğarken işi aceleydi insan uykuda yalnızlığa.
B/ekliyorlar, diyordu kuşkusuz anılardan k/alan.
Yağmur yağan gönüllere yakın hüznün g/özleri.
Kimseler b/eklemiyordu, b/ekleyen kimse yoktu duada.
Dört bir y/anına b/aktı ölüm.
Solumasını duydu kalbinin, biri bile yoktu orada.
Sizden önce en g/özde halin hayranlığın.
Senin dengini bol çeşitli şehirlerde bulabilirmisin.
Turu Sinan’ın tepesinde burcu burcu kokulu zeytin ağaçları.
Biraz daha yıkarsa daha neler neler.
Akan ırmak, sesini duramazsın gönlünde.
Eften püften olmuş şaibeli yoksulluklar.
Mezarlık duvarının içinde öldürücü sesler.
Kır çiçekleri toprak bir yetim mezarından.
Unutulmuş şehitliklerde askerler.
İnsanın en çok mahrum kaldığı soluk ipliğiyle birbirine bağlı dualardır.
Bir sabah güneş batıyor musalladaki için.
Erik dalına çıkmış an’da üzümü yiyenin bostanı gibidir gönül.
Koyu kopkoyu karanlığa gömülüyorlar hiç neden yokken insanın özünü.
Tıpkı o savrulan kar tanelerine meleklerin süvariliği.
Yalan değil gerçektir, yamaçtan aşağı koşarak gelen yumak olmuş hali örtüyor mana yüzünü.
Şükre bir çiçek, estağfirullaha bir yağmur damlası.
Anadan doğma halin sevdana ırmak sen nerdesin?..
Dostlar defteri
Kurtuluş yolu, kıyamet kopmadan mahşer yerinden toplanmadan önce toparla nefsinin telaşına.
Geceler, büyük fırtınalar kopar şems vakti secdede.
Divanı ilahide lambası yanacak amellerin.
Dünyayla insanın yatağa uzanana kadar münasebeti.
Resulü zişanı rehber edineni kurtarıyor şefaati.
Boğulmuş sahile vurmuş insan hali suretler.
Sünneti ilahiyenin aynasından yansıyor sahabe yaşantıları.
Bir aşık için canına ağır dünyada maşuk olamamak.
Rüyalar aldatıyor, taa ki sonunda kabusların.
Sünneti seniyeyi işleyemeyenler hali aç tavuğun rüyada darı görmesi gibidir.
Bir Estağfirullah’la ümmeti sevenin dua yolları taşlıdır.
Aylarca bekledik, g/özlerimiz yollarda.
Livaulhamd sancağı altında komşu olacağımız dostları.
Hiç gelen yok diyor kimsesizler kabristanından bir ses.
Nefsin iyi hal kağıdıdır dua.
Hiç neden yokken bir nakil yoludur.
Aklınızla aşkı tartın.
Gönülden nakli için kapıları şad olan için.
Dedi mi, demedi mi?.. Diye soramaz akıl.
Yeniden doğuş için haykırmak yetiyordu şems vakti duada.
İçinde bağıran bir ses.
Yıllardır kimsenin bakmadığı bu bahçede açan safran çiçeği gibi kokuyordu.
Ama işte coştukça coşan bir güller yarışır hep özlemler.
Ey yolcu!..
Renk renk dal dal öyle güzel ki insan.
Güzelleşmiş insanın kabri başından eksik olmaz misafir.
Sonra biz geliyoruz,kırmızı, sarı, pembe, mor, yeşil, beyaz gecenin çobanları insan uykudayken.
Sarıp sarmalayıp gece içine alıyor.
Birkaç damla su damlıyor, göğe yükselirken duası bir k/adının.
Ve anlatılmazı anlamak için, örtüyor kadını kartaneleri.
Gecenin yanaklarında belirince, kendisinde korkuyordu sesinden.
Ve rastgele bir gelincik, ya da zambak kokusu.
Bir parçasıymış gibi sevgilinin.
Delik deşikti anılardan kalan zaman.
Patlamak üzere olan susuşlarda açardı hep kardelenler.
Garip’ler mezarlığında.
Gelin Gönüller yapalım.
Bulut geçip gitti.
Kışın gelişiyle bacalar daha da belirginleşiyor.
Akşam güneşiyle ay belirdi donuk.
Yaşlılar dikkatli iniyor merdivenleri mescidlerden çıkarken.
Çıpkak ağaçlar dolu parklarda.
Birde insanlar kapının önünde gönüllerde.
Tepeden tırnağa yalnızlığı örtünmüşler.
Ötekiler, yeniden doğmayı bekliyor.
Gece olunca had safhada insanın insana sevgisizliği.
Kimsesizler mezarlığındaki yetim ve öksüz bir çocuk mezarı kadar dar olmuş.
Kusur görüyor dua edemiyoruz.
Dünyalıklara tapınıp, alemleri severek yaratanı sevemiyoruz.
Sonra rüzgarın söylediklerini anlamak için bekleşen yanımla.
Biraz sonraya gidiyorum sobası alev almamış gönüllere.
İnsanın yalnızlığa kesin yenilgisi sevgisiz suretler.
Şimdi yoğun ve yorgun bir sessizlikle hüzne sarılıyorum dualarla.
Bu ak sakallı için mi, bu yoksul yabancı için mi?..
Hoş geldin!.. dedi g/özleri.
Duvara yaslanarak bir özür diledim.
Sadece bir düş müydü bu?..
Duada istenen gönülde filizlenen.
Kendini g/izlemek içindi aşkın yansıması.
Tavana vuran gölgesi ömrümün kafesi gibi.
Sanki çok uzaktan geliyordu amin diyen sesi.
Konuşup kendini ele vermemek için.
Şimdi inanmak bile güç!..
Gerçekten var mıtdı böyle günler?..
Sakın gönülüne gönüllü olanı yanıltayım deme.
Şakın mezarsız koma, can verip ölmüş sevgiliyi.
Ana sadece söz, o gün de bugün de.
Gönül gönüllü olana vermek, su akmak için yaratılmıştı.
Aşkın zekatını unutma ki, dua kazanın hep kaynasın.
Kapıyı çalmak üzereydi
G/öz g/ördü şems vakti cem ederken zöhre yıldızıyla.
Dua’da semah eden gönül sevdi.
Var mı?.. benim bunda günahım.
Severim seni ben c/an’dan içeri.
Hakk’ı bilen özüm aça g/özünü.
G/özü gönlüm olana aşk olsun
Ben öğretmenim diyor ruh.
Kimse vermemiş ona bu görevi.
Yeni bir uykusuzluk içinde olan insan uyansın diye.
İnsanlık helak olmadın diye.
İzzeti nefisleredir hitabı.
Kocamış insan sevgiye rağmen.
Batıl gayelere rağmen asil gayeye bir gözünü aralıyor sevginin.
Söndür şu sevgisizlik ışığını Allahaşkına diyerek bağıran kocaman yüreklere züht ediyor.
Işığı yansır Rahman’ın nurundan.
Burada diyor son isteği yüreklerin.
İşte bu yüzden ölümsüzlüğe inanıyor.
Bir dize yazıyor,
Duyulmaz seslere kulak veriyor.
Dünyayı yeniden yazıyor,
Ben varım.
Bir ırmak akıyor minik parmakların arasından.
Dünya var.
Engin kalbiyle koşuyor yeniden.
İlk gerçek oluyor bu arılık.
Bu benim son dileğim.
Sevmekle sevgi, ilim vermekle eksilir mi?..
Ve biz.
Harf harf, hecelerin yerini değiştirerek
Sevginin cevabıdır duyacağımız ilk söz.
Aşık maşukuna can sunacaksa aşk olsun.
Ne zaman.
Nerede?..
Ne ile!..
Umduğumuz gibi çıkmıyor duadan beklediklerimiz.
Dilenmemizde duyduğumuz şey acaba yanlış düş mü?..
Duyduk benzeri bulunmazı şems vakti.
Ve yeniden başlıyor her nefes, bu dünya denilen sıkıcı yürüyüş
Üstüne titrediğimiz nefs gecemizi gündüze çeviriyor mu?..
Ve maddeden duyduklarımızı tekrarlayıp duruyoruz.
Hiç elde edemediğimiz kendimizle
Dikkat!.. Kırılacak eşya olmuş insan.
Uykusunda büyüsün diyen bir anne şefkati ister dua.
Sevgi bugün Allah için ne yaptım diyenlerin işi.
Yolumuz neyin yolu, nefsini dinle.
Erenler’in yolu dilini hıfz edenle.
Marifet an’dan içeri olanın yoluda güzeldir.
Yıkık değirmenler gibi tavaf edemediğimiz gönüller.
Ve okuyamıyor insan insanı.
Kör kuyulu, tavuklu, meyve ağaçları olan evlerimizde kalmadı gelecek nesillere.
Sokak hayvanlarına yapılan işkenceci insanlık sokak insanına dönüştü.
Ele geçirir ölüm bedenleri duasız kalır ruhlar.
Ve işte sessiz sevgiliye nefeslerimiz.
Kalkıp insandan b/aşka bir yere gitmiş.
Belki de unutuyorlar., yaşlıların park sevdasını.
Gazete, tv haberleri insanı aratıyor.
Şafağa doğru o eski mahallede kaldı göğsümüze taktığımız gonca gül sevgili.
Güzel bir sabırla katlanan, birbiriyle meşgul olmayana.
Kendini azaptan kurtaranların soluğu öyle değil.
Uykusuzluğun fakirliğinde bir hesap günü v/ardır.
Gecenin geç saatlerinde emanete riayet edenler duada.
Buğulanan camın önünde nöbetçi yürekler değer katıyor ruhlara.
Sabahın serinliği hissediyor batıla yaşlanmış olanların kabir azaplarını.
Sonra hepsi bu, hepsi bu diyor kabirler.
Göğe b/akıyor beyaz boşlukların imanların daveti.
Mesaisi bitince giysilerini değiştiren garsonlar gibi insan insanda.
Son otobüs saatine yetişmek için.
Trafik azalınca sokaklarda bakıyor karşıdaki kahvenin sandalyeleri.
Sizin zannettiğiniz gibi sadece oturmak için mi?..
Kimi hayır dilemek kimi yalnızlığı dinlemek için aciz kalmıştır.
Yağmurda yürüyor kahvesini içen.
Hiç acelesi yok kahveyi pişirenin otobüs saatine.
İnsanın secdesi düşüyor kaldırımlara.
Hiçlik böyle aydınlatıyor sevgiyi.
Gizli bir kızıllıkta kararmış daldan düşmeye hazır yapraklar.
Ama senin adın belki de öbür yüzündeki anılarda kaldı.
Arz kapısı
Bir insancıl maskesi takmış, kapıyı çalmak üzereydi.
Ey yar bana seni gerek seni seni.
B/eklersin sesinini sessizliğiyle yokluğunu.
Sesin yanan sobadaki alev gibi tüter gider bacadan.
Orada duramazsın, vazgeçersin.
Ya da doğa ötesi olur nemi gözlerinin damladığında yağmur tanelerinin yolculuğunda.
Hiç bir şey gönlümdeki kilidi açan dua kadar anahtar olamadı.
Acaba gitse miydi?..
Dualarımın bestesimiydi gelişi.
Cesaret edemezsin yorgan olan yanına dokunmaya.
Ama nasıl?..
Orada durdu, sonra bağırırsın özlemlerle.
Geri geri gelir, pencerenden o bozulmamış nem gibi.
Tırmanır şems vakti kimse uyumuyorken.
Kun fe yekün.
Ya birden kapı açılırsa?..
Anı kılan sebepse Hızır.
Ya göğün penceresinden gören olursa?..
Solmuş çiçeklere gark olan bakışlarımla hava karardı.
Kendi yüzümün tıpkısı uğrayın arada bir dedi.
Yakın etmek için ırağı.
Beni sevindirebilirsiniz, Mevlanın güzel adıyla.
Can ile benden kendime.
Ha oraya ha buraya.
Kim olduğunu bile çıkarmaya çalışmıyor insan.
Hepsi birden, etsiz kemiksiz bir leke doğada.
İnsan insanda yavaş bir çürümede.
O bilinen büyük duvarda saatleri durmuş.
Ve zaman dışı hemen gerisinde gönül.
Elinden ve dilinden emin olunan çok ötelerde.
Belirsiz feryat eden bir sis iniyor.
Bu çığlık her şeyin üzerindeki sevgi.
Yok gibi insanın muhasebesi, nede baltası.
Nefsin dallarını kesecek tek gerçeklik güzel ahlak.
Ve ben benden korksamda.
Eline, beline ve diline sahip olanı seviyorum.
Bir yabancıya dönüştürüyor dünya beni.
Sonrasızlık benzerleri gibi kabirlerde.
Ve zaman insan yalnızlığı kokuyor.
Buralarda bir yerlerde beni b/ekleyen gönül vardır.
Uzanıyor zaman gün ışığı almayan yere.
Ve çok eski devirden gönül aynalarını taşıyor gecenin çobanları insan uykudayken.
Derdine derman arayanları götürüyor harabet ehline.
Dediğiniz gibi bir sessizlik siperi kabirtaşları.
Buralarda bir yerde, belki de benim içimde.
Kendi elimle, beni bana bir köpekmiş gibi bağlayan.
Uyurken bile çıkaramıyorsunuz kabusla uyanıyorsun.
Nefs ve şeytan işbirliğine karşı duası kabul olmuşlar beni tutuyor.
Kırılan kristal ne kadar yapıştırılsada aynısı olur mu?..
Belki de yükselip havaya karışırım bir toz bulutunda.
Hele boynumda birer halka gibi taşıdığım nasıl yaptım dediğim günahları çıkarsam
Dipsiz ve sonsuz olan duada sınırsızlaşsam.
Bu derin dünya boşluğunda bu sessiz çöküşü izlemek istemiyorum. (Y.ed)
Kayıt Tarihi : 29.11.2018 02:11:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Güçsüz ve fakirlere merhamet etmen hoştur. Çünkü bu meziyet, Allah dostlarına ait güzel huylardandır. Hz. Ferîdüddin Attâr k.s

Anı kılan sebepse Hızır.
Ya göğün penceresinden gören olursa...
Gönlünüze kaleminize sağlık..
Selamlarımla...
TÜM YORUMLAR (1)