Garip Çoban Divanı 93 Engin Demirci

Engin Demirci
948

ŞİİR


61

TAKİPÇİ

Garip Çoban Divanı 93 Engin Demirci

Aşkın g/izlendiği yerler

Gönül cebinin dikişine işlemiş yalnızlık.
Biraz kendine acı ve dua et.
Ne ferhatsın nede şirinler kaldı dünyada.
İnsanlığın iliklerine işlemiş merhametsizlik.
Ve dayanılmaz geldiği anda, aşk ateşi.
İyice bir varlığa dönüşmen için gecelerin sırrında dostunu bul huu’larla.
Gölgelerin vurduğu hareketsiz olanlar uykuda.
Ve hele kırıldı kırılacak saydamlıkları gördükleri kabuslardan.
Ve uykunun dayanılmaz geldiği duasuz olanlara bir bak kabristanda.
Daha başlangıçta ilgi duymaya zorlayan ölüm.
İnsanca bir hareketle gönüllere girmeyi b/ekleyen duaların v/ar.
Ve camdan köprüde ıslah olmak isteyen gönül.
Hayy Hakk diye Huu çeken aşıklar kimin isteği.
Ve şafakta ışığı sönmüş gölgeleri büyüten tanın.
Kendisinden ilgi beklediği için aşk maşuğunu arar.
Bir duada kaplıyor boş sayfaların beyazlığı.
Ötelere, daha ötelere uzanan şiirlerin moru.
Dost bir cümle hem yalnız, hem aşka hizmet ediyor şems vakti bir duada.
Hiç şüphesiz müttakiker gizinde gecenin,
O büyük yorgunluk anında duada delillerini ararlar.
Ağzının ve g/özlerinin çevresine derin çizgiler çizerler.
İçindeki ürpertiyle müjdelendiler.
Vicdanı sonuna kadar kararlı.
Ve yok olmayan türbedar gibi hizmet ederler gönüller’e.
Öğüt müminlere fayda verir kabul olmuş Estağfirullah’ta.
Bir terazi, üstelik boşluğun dışında tur dağında durur gibi.
Ne garip ve çıplak terazinin kefesi.
Ne insandan, ne de şiirden hayır var artık.
Şair sihirmi yapar duamı eder.
Rabbinin verdiklerini tada tada tattırırmı gönüllere.
Hangi ustanın elinden çıkmış bu kainat.
Her kabirtaşı aldatıcı dünyada bir günahın daha bittiğini bildirir.
Sen öğüt al, tam uykuya dalmadan önce teheccüt namazında.
Lambanın söndürülmesi ışığı yok eder mi?..

Y/aramızda kalsın adın.

Sırrımız sırrı verenin, sırrıdır.
Kıyamet günü geldiğinde bu hasta yüreği neyleyim.
Şu aşk odu medet ister.
Gönül teknesi nerde?..
Sahile vurmuş tekne, iki kürek kumlara çakılmış.
Med-Cezir’le yemin ediyor sahile vuran yıldızlar yalnızlığa şahit.
Yaşananlar kıyıyı döven dalgalarda saklıyor yaşananlara.
Ve hala kaynıyor içindeki su ayrılık ateşiyle.
Kapısı sürgülü ev gibi.
Yemeğe oturacak vakitleri olmayan insanlar.
Bir köylünün çorabındaydı paralar gibi yalnızlık biriktiyor gece uykuda olanlarla.
Ve esen rüzgar bir parça kekik kokusu getirir uyan diye.
Toprak kavrulmuş bir kere saplanmış bir saban.
Kendi gönlüne tohum ekemeyen çifti dolu suretler.
Ocak’ta isli bir tencere.
Ve hala kaynıyor içindeki su.
Ormanın damarlarından gelen kokudan tütenler damarlarda dolaşan kan.
Sen aradığını nasıl bulacaksın.
Dinleyin suyun aşkını.
Sen yoksan kim var orada?..
Yabancı değil omuzlarda giden tabutu taşıyanların ayak sesleri.
Sen yoksan kim var orda?..
Bizden biri, yaklaşan biri var şems vakti gönüllere duada.
Köklerin belirmesi taşların arasından.
Sen yoksan kim var orada?..
Edebi bir hafızası v/ardır güzel ahlakı olanın.
Kerem kılınana ne isyandır insan.
Perdelerin arkasına gizlenen şefaatlara muhtaç amiller.
Bir şey söyleyeceğin değil.
Ender taşlanan bir şevk ile konuşacağım şems vakti.
Kalbimizle başbaşa kaldığımız hiç yanılmamış düşüncesinde bir dua.
Beyaz bir gömlek giymişcesine.
Öyleyse nasıl konuşacaksın, imanımıza yabancı zamanda.
Dışarı b/akmak için, ona yönelen bir bahane bulur.
Hikmetler biri gibi.

Hafıza kaybı

Huu huu diyerek güneşten yansıyan ışık böyle bulacak daldaki meyvayı buyurdu Şahım
Hala su, ışık ve gecenin çobanlarından dualar var dedi Pirim
Batan gün o yaşlı nineler’in aminleriyle süslendikçe, tasavvuf yolunun haramilerinden kurtulursun dedi Mirim
Ama alacak hali yok kimsenin, kolay olmayacak bir daha inmeleri dualara eşlik edecek meleklerin dedi Meczup
Suretin dağlarına çıkmış insanlık, lütfuna Nail olmak için şükredenleri arıyor gönüllerde bekliyor sevgili dedi Fakir
Ağlayan aşıkların ikindisinde Gül kokusu, duramaz badı sabada duasız gönülleri.
Ağlasa içindeki dertlerle dedi Türbedar
Ve çocukların ilk gülüşü gibi bir dem fışkıracak. Gün ışığının göğsünden gönül bostan olur dedi Fakih.
Ve sonunda yüreklerini okumak için.
Merhamet nasıl kaynaktır fışkırdıkca canı tendenden dermana yürütür insanı dedi Üçler
Söylenmedik sözler adına ne vardı Benin’de biz v/arken dedi Yediler
Gül güle güldüğünde manalar biçimini yitirdiğinde.G/özyaşı çiçeklerini büyüten duaların sırları v/ardır dedi Kırklar
Kutlu demdir sevgiliye alev gibi yanan gözyaşı.
Özü su olsada, hüzün ağır bir yüktür dedi Boşvermiş
Suyla alev bir biriyle yarıştığında.
Güneş denize vurduğu zaman unuttuğun şehrazatlar çıkar albümlerden dedi Aklı Kıt Adam
Günün karşı kıyısını toplanır dalgalı bir denizde.
Beyaza boyanır her şey, martılar gözyaşına konduğunda dedi Fakir
Gönüldeki gözyaşı tükenmiş.
Tortusu kalmış yalnız.
Kadim bir dostun ölümünden kalan yara dünya dedi Deliler Şeyhi
Susuzluğun sancısına bakma, ağlamaktan korkma gönül.
Yusuf gibidir gönül tenhalara salınınca dedi Zahit
Sıfat verir toprağa atılan tohum.
Yeniden kanar eski yara.
Hıçkırıkları belirir hasretini duyduklarımız cümleyle konuştukça dedi İhtiyar Bilge
Kekremsi bir tat, ananın sabrı tükenmiş.
Ve kapı önüne serilmiş çeşit çeşit sebze meyve dedi Hırkasız Derviş
Zamanla daha çok benzer elleri.
Duan nerede!..
Bir kabirde bulacaksın şimdi ermiş halini dedi Abdal
Gönül kandili ilahi bir armağandır.
Birer hortlağa dönmüş şehirler,dualar nasıl güldürür suretperestleri dedi Garip Çoban
Bir günlük çocuk bile bilir ağlamayı.
Ölüleri gömecek yer kalmamış.
Bulutlar bile ağlamayı unutmuş.
Ahraz olmuş dört mevsim dedi Miskin
Ağzı açık bakıyor gökyüzüyle yamalı köyler.
İnsan barajının önündeki setleri açacak.
Acının durup saçını öreceği yer kalmamış dedi Yoksul
Fersiz gözleri yağmaya uğramış evler.
Anılar saplanmış Başak Başak her duvara dedi Abid
Bütün gün güneşte yatıyor ölülerin, denizde güneşlenen nesillere rağmen.
Ancak gün kavuşunca sürünerek azmi sefer ediyor dualar dedi Sufi
Ölümün üzerine çöken havayı koklayıp.
Sen ettiğin ikrarı unutma, çiğnemişsin öbür yanını dedi Erenler
Ve bir kez daha duyuyorlar kapılarının önünde evladının yalnızlığını haykıran ölümsüzler dedi Aşk

Destur

Eceli müsemma güzeldir.
Kin ve haset cinsinden değildir.
Ancak gün kavuşunca sürünerek insan kendi yalnızlığına kaçar olmuş.
Bütün gün güneşle görünür suretler.
Ay ışığı vurur suyu biriken kuyunun ıssızlığına.
Ve bir kez daha kokluyor suya çöken havayı gönül.
Çağırıyor dua yoldaşın.
Hangi yola sağacaksın şimdi?..
Kendin için neyin hamd ettiyse, gölgeleriyle kuşatılmış yanından kurtul.
Daha ete kemiğe bürünmemiş sevginin sancısını duyabilmek için.
Bir yol var, o da sana çıkan.
Söz ola muhabbetle.
Yollar hafızası yıkılan duvarlarla tıkanmış.
Bu yüzden benliğini arıyor Muhammedi sözün kabirler.
Kabirleri kimler koruyor sancağın altında ölenleri ezelden.
Etleri elbiseleri içinde çürüyen ne çok islam beldesinde ümmet var.
Daha yorulmadın mı kardeşim der Allah’ın dağları Çeçenistan da Şamil’in sesi.
Çiçek açtı yüreğine saplanan kurşun.
Sümbül filizlendi şehitoğlu şehit olanın kayanın koltukaltında olanlar.ın şehadetinde.
Arşı kürsi her solukta şems vakti Çanakkale’nin masalını anlatıyor.
Hatırlamıyormusun?.. diye sorar gecenin çobanları uykuda olana.
Her insanla Rabbi arasında gizli bir anlaşma vardır.
Lakin irfani akıllıların omuz verir yüküne.
Bedeni kalbinin emrinden çıkmayanların tohumu Anadolu.
Kendisine rağbet edenle ilahi muhabbete boyun eğenler aşkın gayesine vasıl olurlar.
Bedeni kalbinin emrinden çıkıp nefsinin emrine girenler dalından düşmüş yapraklar gibi savrulmalı.
İnsan kimi sevceğiini bilmeli der sonbahar.
Sana hayatı anlatıyor savrulan yapraklar.
Yaralara saplanan bıçak gibi esen rüzgarın tınısından gelen anılar.
Ve sana dünyanın güzelliğini anlaman için.

Dünya insanlığa muhtaç

Hakkı Zahir’de arıyana adalet kalptedir.
Çocuğunu emzirecek kadının gömleği içindeki memeleri ararcasına arar gece çobanlarını.
Kendine verdiği sözü tutamayanların, tutundukları kabusları vardır.
Yıllar geçsede baba evinin kapısındaki mandalı ararcasına,
Avluda Güneş’in vurduğu çiçekler hala orda.
Burada yaban gülleri arasında gagalayan tavuklar.
Bunları tanıyoruz,
Onlar da bizi tanıyor.
Ve kurarsın anılardan kalan saati.
Ve ilerlemeye başlar zaman seni bulmak için tik tak.
Bu yılki cırcır böceğinin sesiyle şems vakti meşkleri sonbaharda yine bitti.
Karıncanın yuvasınıda, eşekarısının kalelerine gidişinide özleyeceğim.
Ve sonra sararan yapraklara vuran gölgen.
Sen uykudayken seni izleyen yıldızlarıda.
Sadık bir köpek gibi geceleri.
Oysa ben şimdi kimsesizler mezarlığında karşılıyorum özlemlerini.
Bir durgun suyun uyuşukluğu gibi.
Toza dönüşen serçe pisliği gibi.
Ve dağların gözlerinde can çekişen bir kartal gibi.
Güneşte kuruyor arşınladıklarımız çok eski.
Bir yağmurla toprağın iliğine.
Gecenıgocuğuna sarınmış bir çoban.
Ve insanın her ırmağında kurumuş bir ırmak v/ar.
Hatırlaman gerekmez, bu damarlar senin kanını taşıyor.
O sesle sesleneceksin az öz etkili.
Ve gökyüzü çivit rengiyle duruluyor.
Yarın maviye ve gözlerine.
Bir ses yankılanıyor öğle üzeri.
Onlar kadar eski.
Eski olan kadar yeni şarap küpleri gibi yuvarlak anılar.
Her gece, kırlarda, mülteci, yetim, öksüz yanıyla ay sırtüstü.
Ölülere çevirip gezdiriyor rengini.
Ve çatık kaşından bulmaya çalışıyor.
Sevgiden insandan ve kendinden kaçanı.
Yeniden kurarız saati, kurallarına uymadığımız zamanda.
Ondan gelip ona çıkan yollara düştükçe.
Ceplerini arıyor bir çocuk.
Her zaman bir şeyler bulur o ceplere koymak için.
Ve her zaman bir şeyler buluruz sevmemek adına.
Yerdeki izmariti hasret olanda.
Kutsal haçtan bir parçaya bağlanmış umut dolu bir muska.
Tekkeden çıkıp bir anahtar bulmuş mürid gibi.

Yaşadıklarını taşıyacaklarına tercih edenler

Bir mektup vardır hiç yazılmamış,
Bir oda hep vardır kilidi hiç açılmamış.
Bir gönül vardır hiç yaranılmamış.
İnsan bu vakti olmayan zamanda durmuş bir saat gibi.
Üst üste yığılmış dağ sanar hep kendini.
Üstlerinde ne varsa çürüyüp yok olduğu zaman kendiyle karşılaşan.
Daha ad veremediğimiz ovalarında gezen sürüler dolusu hayallerden beslenen yanları.
Göğün yaz yıldızları arasında seyyah.
Kalan bir parça yeryüzünde.
Ve insan çıkmaz sokaklarında karşılaştığı dilenciyle kendi arasında bir anahtar olduğunda kilitleri açılıyor insan olduğunun.
Belki de, seviyorum diye bağıracağız o zaman.
Belki de bulacağız kaybettiğimiz insanlığımızı.
Seherde ufukta güneşini b/eklediğim dualardasın.
Hem belki biraz uzak.
Belki f/azla uzak.
Belki de biraz f/azla y/akın olabilir bunlar.
Ahh onlar, nasıl ki karanlıkta yarasa aradığına uçuyorsa biraz öyle.
Belki de selamlaşmak için bir duada birinin elini tuttuğu z/amandan kalansan.
İşte o vakit zaman yüz yüze getirir ölümle.
Ama o tanır onları.
Baba evine dönen sürgünün o acı sezgisini duyarsın.
Kimsecikler tanıyamamıştı onu.
Nasıl ki, en yakınları bile.
Gelen hayatla giden hayat arasında kırgın değildir kimseye.
Minyatür bir Atlas gibidir insan insanda.
Küçük yaşta başlıyor sevgi.
Göz kamaştırıcı bir geziye çıkmak gibidir.
Kişiliğine aksedenin yürüdüğü yolda yürüyorsan, kusur görenindir.
Tasavvufi bir ahlaktır insan.
Hoşgörmek zorunda olanlar gibi olmak için.
Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim diyen bir efendin pusulansa.
İnsan insanın gönül iklimde, şems vakti dua tadında ortaya çıkıyor.

Kendiyle yüz yüze

Bulutlar çaresi olan hallere düşmüyormuş.
Yarın deme desek te, y/arın der o yolculuğun sesi.
Ve ay onu hüzünlü yanağından öptüğü zaman.
Hala Fatiha’lar manasını arar bende.
Ve işte o zaman iyi akşam diler mezarlık kuşları uyan uykudan derken.
Silkeler bir yanım cigaramın külünü.
Ağlayabilir şimdi Seher vakti ağlayamadıklarıma.
Destur arifler çarşısındasın gönül.
Sevmek için yaratılmışsın.
Hala sırat köprüsünde halin.
Sevginin eseri bilinmesini istemediği fedakarlıktır.
Bir müşkülün olsun Seher vakti.
Sabah melteminden bir haber almak için.
Dertli dolap içinde Hayy’ı bekler alem.
Gaflet uykusunda olan, ne tatlı, ne acıyı tanır.
Ömrün seherinde Huu çekiyor deliker şeyhi arifler Çarşısı’nda.
Rahman’ın sevgisi, peygamberin şefaati, Ali’nin himmeti, Erenler’in hürmeti, dervişlerin hizmetine nail olanlar aşk illerine gider.
Gönlü sevgiye cömert insanın işidir sevgi.
Hak aşıklarının seyahathaneleri duaları.
Neden bizimlesin?..
Biz verilen nimete şükre eda ekmekten mahçup olmaktan utanırlar.
Ey yar yalın şeylerin arkasına gizleniyorum.
Beni bulasın diye, seni seviyorum.
Beni bulamazsan eşyayı bulacaksın.
Elimin dokunduğu şeylere dokunacaksın.
Bir avuç toprakta, parmak izlerimiz karışacak birbirine.
Gönüller’i kirinden akıtan bir yangının alevidir Estağfirullah.
Fazilettir, şaire unuttuğu mısrayı hatırlatan.
Şâirin sevdiği kadını kıskanıyorum diyor şiir.
Bazı şeylerin aynı ana denk gelmesi tesadüf değildi elbet.
Derdi olup inileyim bağışlanma ister her şeye gücü yetenden.
Bugün ağla gönül, kabre girdiğinde zaman bulamazsın.
Sen sende değilsen, dua kullanışlı bir lambadır unutma.
İçinde kıvrılan bir lisandır her ışığı.
Dünya ne senin anladığın, ne benim anlatabildiğim yer.
Y/arını inşa edenlerle, kavga edenlerin arasındaki farktır hakikat.
Sevgiliye dua yeğ tutuyor ruhu.

Dünya sarhoşları

Hiçbir şey görünmüyordu, sırtına aldığın güneşten.
Omuzunda bir delikanlı gibi özlemler.
Ve o zevklerin korkusu tek başına oturmuş odanın karanlığında.
İşte oradalar.
Yavaşça kımıldıyordu duadan arta kalan y/anın arada bir.
Hüzünde geride kaldı.
İki iskemle, niçin iki?..
Biri hasta kıza yemek yediriyormuş özenle.
Birinde anıları neşter yapan sırlarıyla y/arasını temizliyormuşçasına.
Geride kaldı geçirdiğimiz gece.
Hiçbir özür olmayışı şimdi tek dayanak.
Kasım ayında bir deniz olur savrulan yapraklar.
Boş evi ve evin diz çökmüş sessizliğini aydınlatıyor sonbahar.
Tohumu eken bilir, sessizlik hep öyle.
Toprağa karışınca diz çökmüş,kalıyor bulutuna sadık yağmurlar gibi.
Her sözcük geçittir sırrın kapısındaki duada
Bendini yıkan ırmakta damlalar gibi.
Bir buluşma, çoğu zaman vazgeçilen kabristanda.
İşte o zaman doğrudur hesabını bilen.
O sözcük buluşmakta direttiği zaman.
Ve belki bir gün buluşacağız b/aşka yönlerden gelip.
Hiçbir şey istemiyorum, dedi adam.
Bir süre beklediklYalvarışlara aldırmadan ölümüm bilmek.
Gururuyla dimdik insan acılarıyla.
S/aklanan hep sır diye adlandırılır.
Ve sınırdı şimdiki zamanın.
Ve bilmek neyse sevmekte odur.
eri şey gerçekleşmedi, k/adın.
Çevresine bırakılmış bir evin anılar.
Burası sessiz böyle.
Fena halde yabancılık kokuyor insan insanın gönül duvarlarına vurdukça.
Oysa aşk oduna yanmak için indi Hz. Kuran.
İstemiyorum diyenin bile bir dua kabul olmuştur seher vakti.
Aynı diken sessizliğin sesi.
Yalnız kükremesi var insanın insana.
Rızkını bereketli isteyen içindir fazilet.
Sevgiye karşı cephesi geniştir şeytanın.
Oysa gecenin çobanları her gece şema vakti o aynı dikene basarak duaya giderler.

O gece

Yapayalnız bir gelincik, gece ve gündüz.
Ve denizin özü, göğün sözü, arada kalan kaç pencere.
Halin bilmez sadece gece bir araya gelmiş yorgan olarak örtünenleri.
İnlerler mülteci özlemle.
Asıyorum huzur evinin penceresinden b/akan g/özlere azmi sefer eden dizeleri.
V/ardıkça kimsesizler kabristanına zehir içer halim.
Bir şey yok özlemin takatine.
Ve böylece güneş en iyi ilaç ve bir nöbetçi uyuyamıyanlara.
Ama ben direteceğim duada.
Çünkü sen görmezsin.
Ve beni özgür kılan zerrede savruluyor halim.
Gece olmuş, gündüz göremedikleri neyi görebilir ki insan.
Ama görmüyormusun?..
Sana göstermek istiyor duaların seni.
Artık senin g/özlerinle görmekten ötede bir seçeneğin yok.
Demek ki yalnız değilim, yalnız değilsin.
Gerçektende sana gösterdiğim yerde, bir şey yok.
Bir kır eğlencesinden dönen insanlar arasında yetim kalmış sılai rahimler.
Hayal kırıklığına uğramış bir duada seni b/ekleyen.
Duymayan seslerin dualarla uyumu gibi.
Odanın bir yerinde bilinmeyen bir yüz.
Pencerenin önündeki orkidenin gülümsemesi kokusunu gizler gibi.
Neden bağırdığın bilmediğim halleri yansıtır gıcırdayan kapı gibi.
Seni bana anlatır damla damla ertesi gün gibi.
Birden orada anladın yağmur damlası pembe şemsiyesine vurduğunda.
Fersiz havayı dolduran kokun.
Seni anlatamam kifayetsiz şiirlerim.
İşte bu dizeler sana teşekkürüm.
Çünkü biliyorum sana neyi borçlu olduğumu.
B/ekliyoruz duaları dualara şems vakti.
Yavaş yavaş gece iniyor.
Bu halle uyuyamıyoruz.
Şafağı b/ekliyoruz, b/aşka bir yerlerden geleni.
Bir ses olsun yüreklerimize çarpsın.
B/aşka bir ses,
Çünkü sessizlik yalnızlığın sesleriyle dolu.
Bir ses olsun, sevgiye dair o ses duyulsun c/an’dan.

Hayretten şükre giden yolculuk

Sen ne kadar uyandırmak istesen de onu, o uyanmıyor artık.
Uyanık yatıyor ecdadın kabirlerde.
İnsan olmanın çıplaklıklığı her aynadan yansıyor.
Evlerine koşuyorlar yağmur yağarken saklanmak için nesiller.
Oysa bu telaş, sapanla tarla sürenlerin akibeti değildi.
Neden senin suçun olsun bilinmezliklerin nasihati.
Bir tutam beyaz saçı, sakalı kadar gönlü güzel insanların diyarına bir fatihan yok ise.
Azın çok olduğu, merhametin kalmadığı insana eyvahlar olsun.
Peki, ne anlama geliyor bu yolculuk.
Bu gölgenin daha ilerde s/özü.
Acılarımız derinleştikçe, neden suç denin olsun.
Sonbaharda savrulan yapraklar arasında ne öğrendik ne öğrettik.
Bürün pencerelerden yalnızlığın gözleri b/akıyor.
Duvarda unutulmuş albümden kalan resimler.
Tek başına çoban yıldızı yalnız.
Uyanık yatıyor gönüller gönüllerde.
Ben yalnızım diyor adam.
Ay ışığında ıslanmış parlıyor damlalar.
Bir k/adın düşünüyor.
Bir pencerenin önündeki orkideyi koklayarak yalnız değilim diyor.
Sonuç aynı yalnızlık.

Çaresiz kaldık o yardan yana

Bizim her gece duada üstüne bastığımız şems vakti.
Ve dağın yamaçlarını kaplayan kozalaklar karla kaplıydı.
Tepede durup aşağılardan gelen uykuda olanları dinledik.
Yapraklarla gizlenmiş insanın taptıkları.
İnsan insanda sevgiyle gizlenemedikçe vakti hüzün oluyor.
Uğultusu geldikçe rüzgarın.
İniltisi başlıyor soğuktan üşüyen bacası tütmeyen evlerden.
Birer birer topladım yaprakları.
Ve kuşların sesleriyle seherde.
Arada bir hz pir deliler şeyhimizin bilemediğimiz kabristanlardan serpiliyordu vakte duası.
Topladığım yapraklarla o korkunç soğuğun çarpan parmaklarını duyduk çöp toplayanlarda .Cihane bir velvele.
Kimsenin kimseye vereceği bir sevgisi yokmuşsun.
Sana yaklaşmam için, son yaprağıda ateşe attığımda.
Sen gitmiştin,kimsem yoktu donmuş vakitler.
Ben de ateşi duama yerleştirdim.
Diz çökmek bağışlanma getirir mi, bunca yetim, öksüz aç varken dünyada.
Yalvarışlara aldırmadan ölümüm bilmek.
Gururuyla dimdik insan acılarıyla.
S/aklanan hep sır diye adlandırılır.
Ve sınırdı şimdiki zamanın.
Ve bilmek neyse sevmekte odur.
Sen yoksun ki, sevgin olsun.
Bu garibin kalbine yapsan bir nazar.
Göğe b/akmadıkça bu gönül aşık olmaz.
Bu galubeladan verilen s/özün yakıldığı an’dır.
Sırrının aslı iki bulutun altındaki yangın yeridir.
Aşk senin, aşık senin maşuğa s/öz düşer mi?..

Akşam karanlığı

Demiştik, biçim üzerine g/örülmez gönül.
Gizlerin sonsuz alış verişi huu demek gibi.
Trenin dumanı iki ayrılık arasında.
Aşıklar bir dam altına sığınmış.
Damla damla kararsız kalmıştı bir kış gecesi.
B/aşka bir şey söylenmemişti.
Bile bile bir önsözün s/özcükleriden biri gibi özlem.
Belki de farkında olmadan.
İki yalnız yolcunun kısa karşılaşmalarında sevgi.
Ve duanın g/izlerinde s/onsuz alış verişiyle uyanık kalanlara aşk olsun.
Yolculuğun olanaksızlığındaki kömür tadı.
İşaretliydi gönül sobası, soğugun konuşmasında.
Kapalı dudakları elleri arasına almıştı çenesini.
Konuşmasız geçirmişti kısa karşılaşmayı.
Sorulara yöneltiyor bizleri.
Hoşgören biriymişcesine.
Benden kendime bir başka anıya uzanan boşluğu çoğalıyor.
Yüce hakkın yarattıklarına haksızlık etmekte yarışır oldu insanlık.
Belirsiz bir sis iniyor vakte.her şeyin üzerine.
Yok gibi sevgi.
Yavaş bir çürüme.
Çoğu zaman, kış sabahlarında yüklenir kalblerdeki taşkınlıkları.
Oturup uzaklara bakıyorum dostça.
Ağaçlar da öyle insanı aslına ulaştırmak için başbuğlar gibidir.
Kim olduğunu bile çıkarmaya çalışmıyor insan.
Yüzü belirsiz, etsiz kemiksiz bir leke.
Ha oraya, ha buraya hepsi bir.
Özel rahmetler sunar her biri.
Bir oduncu vardı.
Bir söğüdü, bir serviyi kesecek olsa baltasıyla.
Yumuşak olurdu ne ses olurdu,ne ağaç ne balta.
Günahkar derisinden sıyrılır, tebessümle.
Ve ben çocuktum ondan biraz korksam bile.
Sisteki o leke gibi, seviyorum bu hafifliği.
(Y.ed)

Engin Demirci
Kayıt Tarihi : 21.11.2018 02:36:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Çocuklarına kıyan ülkelerin geleceği, çocuklarını yüce tutan (çocuklarına değer veren) ülkelerin elinde kalır. Hz. Hünkar Hacı Bektaşi Veli k.s. .

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Güner Hacısalihoğlu
    Güner Hacısalihoğlu

    Engin Bey şiirinize yorum yapabilmekten acizim. Ancak okuyup kutlayabiliyorum. Çok derin imgelerle bezeli. Yüreğinize emeğinize sağlık..

    Selamlarımla..

    Cevap Yaz
  • Hümeyra Gün
    Hümeyra Gün

    Nasıl yorumlanır ki şimdi bu şiir. Kelimeler kifayetsiz kalırken.

    *Ben bu güzel emeği okurken "ruhum beyaz bir gömlek giydi" demek isterim öncelikle...

    Ardından, azminize, yüreğinize sağlık diyorum.Kutluyorum sizi.

    *İnsanlık dünya çıkarlarına aldandıkça merhametsizlik artıyor.

    *Merhametsizliğin artığı yerde sevgi barınır mı ?

    *Sevgisiz bir toplum çocuklarına ne verebilir ?

    *Ataya , akrabaya, kapı komşusuna muhabbeti kaybeden bir toplum nasıl vefa bekler ki neslinden ?

    * Küçük yaşta başlar sevgi ____________

    Ne güzel demişsiniz.
    Ama küçük yaşta olanlara rol model gerekli. O da yok gibi bir şey...

    Televizyonlarda , günlük söylemlerde , hatta en masum çocuk oyunlarında bile başkasının ayağına çelme takma, yenme ,kazanma hırsı hakimken ...

    Nasıl başlar ki sevgi ?


    *Sevginin eseri bilinmesini istemediği fedakarlıktır____________

    Oysa kimse kimsenin hatrına bir bardak su içmezken, zoraki içse bile reklamından geçilmezken, ardından Ömer Seyfettin'in DİYET hikayesi anımsanırken...

    Ve Şair, hal böyle olunca da :

    *Fena halde yabancılık kokuyor insan insanın gönül duvarlarına vurdukça.____________

    Ne diyeyim ben şimdi;

    *Azın çok olduğu, merhametin kalmadığı insana eyvahlar olsun.!_________

    Ve son olarak,şiirin hikayesini bir kez daha okumak gerek diyorum. Kulakta küpe misali.

    *Bilimin ,ilimin ışığından uzaklaştıkça , merhameti, sevgiyi, doğruluğu _dürüstlüğü tanımadıkça, dediğiniz gibi ,

    *Gönül cebinin dikişine kadar işleyecek bu yalnızlık, bu sevgisizlik___________

    Kaleminiz daim olsun. Selam ve saygıyla.




    Cevap Yaz
  • Nazır Çiftçi
    Nazır Çiftçi

    Öncelikle başarılarınızın devamını dilerim. beğeniyle okunası güzel anlatımlı bir müspet çalışma.selam sana.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (3)

Engin Demirci