Bizden selam olsun Aşk'a dedik! ..
Ve kendimizi Aşk'ın eşsiz güzelliklerine bıraktık. Ve şiir gibi bir yer, nereye baksak gecede masivada adın nasıl anıldı bilirmisin? , aşk gibi. Kurtulan için vaktin sırrı kıymetlidir kalbinde bekliyor seni sen yapan yanın, aşk gibi. İştah açıcı bir doğa harikasıdır keyif kaynağı bır sakinlik vahası olan gece fazlasıyla gizemlı, aşk gibi. Öyle ki, neden tercih ediyoruz sizce? Ona ait olan bu harikulade göz kamaştıran bahçe size huzurdan b/aşka bir şey vaat etmiyor, ne isterseniz her şey burada, aşk gibi. Güneş doğarken ve batarken maşukların gönlü duadan yansıyan kızıl rengin tüm tonlarını görebilirsiniz gezerken sevgiyle tam anlamıyla dalıp gidiyorsunuz, aşk gibi. Gayet naif, mütevazi, sade bir saraydır gönül, surları içindeki ademle tanışmak da fayda var. Sevgiliyle kendini güvende hissedenler için, yeryüzünün en ideal ilham veren ülkesidir sevgi, aşk gibi. Masalsı bir gezinin rotasını çizmek isteyenler için notlarını derliyor gecenin çobanları, biri olarak kabul edilenlerin ruhunu keşfetmek için sizinle iç içe, aşk gibi. Bir hayli farklı sisler içinde kalmış şehirler arasında en seveceğiniz yerlerden biri bacası tütmeyen evler gibi en çok sizi yüreğinizde hissettiren baş başa kendine çekiyor dünyalık insanlar arasında bir gözyaşına, aşk gibi. Hemen hemen meraklıları için ideal vakitlere yürümekle kendiyle tanışmak mümkün misafirperverliği sayesinde insana kendıni çok özel hissettiren, aşk gibi. Aşk deyince aklınıza ilk ne geliyor? Tabii ki, aşk gibi
Bir avuç mahmurluk...
Büyük bir günah günü içinde uyanıyor dünya. Lehime bir şümul gayret, bizi deli etmek için her gördüğüm duvarların aradan çekilmesi bu. Uzuyor ve kalınlaşıyor bir yere gitmek düşüncesiyle uyanmak! İnanamıyorum gözlerime, merak insanı bayağı kıpırdatıyor, sahiden hayret! Bir karış mesafede ilk cümlelerim. İlk sözcüklerimi kopye etmeyi hiç sevmiyorum, dolup taşan mektuplarını bekliyorum şems vakti harflerin. Daha çok sokuluyor şiire nimet olan, sözcüklere süzülen hayretler. Kül üstüne kül yoğunlaşabilir mi? Gülünç vesvese içindeki kalabalıklar, herkesin değilse de, çoğunun ağzında, yaşamında tuhaflaşmış yalnız. Ama bizim için Ayasofyasının kubbesine dokunan bir his ki, bu kadar somut yalnızlık. Kabul ediyorum bulut yıkadı geceyi, biz ç/ay içtik o arada. Dua'ya merhaba olsun, şu gece yarısı. Parasızım, malımda yok bundan korkmuyorum. Eğilip kalbimi dinlemek istiyorum ya secdede, bazen öylesine uzağındayım ki la hüve huu'ların bu yas oluyor işte. İnsanın derisine iyice sinmiş, kanında, nefesinde zıplar durur dünya. Ve bugünlere inanamıyorum doğru mu? Ne diye sevinir insan, tiyatro içinde tiyatro bu çağıltılar. Bu hallerin ilişkilerini, kasaptan et almaya benzetemeyiz ki, pencereden dolan güneş insandan çıkan zülum. Yanyana yürümüyoruz ki; birbirimize doğru geliyoruz sokaklarda. Bağdaş kurmuş gümbür gümbür patlıyor dışarda vatikanın şovalyelerinin kurduğu dünya, doldu ve taştı cümleler.
Ömre bedel nefesler...
Neyim varsa, neyim yoksa odunu olmayan sobanın alevleri aldı gitti, batan günün eşliğinde geride ben kalmışmıyım bilen yok şems vakti. Cana sevgili sevgiliye can olanların düşleri gönüllerde çağlayanıdır. Sır olan sırdaş olandır mor menekşenin boyun büküşü gibi bilmem hayır'mıdır şer'midir. Ve bir gün herkes anlar, hatırlanmamanın ikinci ölüme benzediğini. Herkes ve ben iradesine hayran ve teslim olur ölümün. O'na çok alışmıştık çok bir gölge kadar niyeti belli olanları. Kış yavaş yavaş buz kristallerine dönüştükçe yoksulun gönlünde yaz elmas gibi beliriyor. İçten içe soğup hareketsiz kalan soba gibi göç ediyor duyguları. Ve daha fazlasına benim ihtiyacım yok, anla artık. Acımın cazip haykıramayan kutlu hikayesi gece, aklımı fikrimi çalan küsmeleri ben istemem. Ve bu vakitler uykudaki çocukluğum mutlu, anla artık. Birini kaybetmek kolay değildir, deneyimlerdir acıyı yoğuran. Dün ve yarını düşünerek hala bugün mutlu olmayı bekleyenler durağıdır dünya. Baktım ki tabiatta ikram etmede yalan yok. Anladım ki, seçilen her tohum filizleniyor. Kimseden tabiatına uymayan tabiat beklemem, sokaklarıyla bizim olan şehirdir gecenin bağrındaki sevgi. Günlere dair bır hüzünden fışkıran dualarda bizleriz. Herşeye rağmen mutlu olmalısın, seni tamamlayan tutuşan kalbinle bizi biz yapacaktır. Bana izin ver, beni fitneye düşürme ey aşk. Laf anlamadılar, sadece söze kulak verenlerden eyleme.
Gecenin daha'sı aşk! ..
Seyran ettiğinde olursun, benim dediğinde yok olursun. Sevgi hamurunun lezzetinden yapılır kalp. Can kalıba girmeden, ceberrut aleminden etti selam. Melekut aleminden, şehadet alemine makam eyleyenler mutlak varlığı bilirler, bilinmek isteyene ulaşmık içindir. C/andan çıkar esman, kendini okuyansan bilinirsin. Sende baktın, bizde baktık sırat üstünde göründü gönül. Kefen oldu gözün yaşı bedene muhabbetle şems vakti. Yaratılış sırrına erenler, neye meyl etmiştir çağırır seni. Çare y/ok gibi dünyadan, dost seslenir sesine, nefesin uyansın diye. Sen dünyayla vakit geçirirsin, dünyadan göçünce kim gelir gönlüne hayran olan. Dert halim dolup taşıyor, dağılır bulut, bu cilvelere mest olurum. Hep arkalarda yer kalsada sözcükler, bana reva gördüğü tatlı ceza mı yoksa? Cümlelerin aşk yapması mı? Güzel havada yürümek daha iyi oldu, yürüyorum, hep aklım onda gidecektik ya, eski kafa bu gece çok seviyorum yalnızlığımı. Tuhaf tuhaf baktım, geceyle yoğrulan gündüze, durumumda belirgin bir değişme gözlemleyemiyorum henüz, açan akşam safalarını seyre daldıkça. Göze aldıklarımla ödeşmek için hemen mektup yazıyor cümleler. Dua dua sıla-i rahim varken, gece yürüyor, gündüz koşmaya başlayınca. Sanki yağmur üstüme yağıyor gözyaşı değersiz sananlar arasında, yeni bir mirasımız tabii yok her halimiz sadakaysa. Öfkem aradan çekilip dikkatim salt acımaya dönüşüyor. Ne ki, bir anda azap veren o kadar gürültü?
Güneşin kımıltısı..
Huzuru mahşere bırakmadan şems vaktine divan kuranların ateşi nar olmayınca sönmez buyurdu Şahım. An'dan içeri girenler, c/anın g/özünden seyran ederler v/aktin mekanını dedi Pirim. Duası olanlar geçerler içeri kapıdan, rüyalara ihtiyaç duymazlar dedi Mirim. Susamışlığını gideren kartaneleri içinde aralık bir gün doğması dinleyenin savruluşunda, gül, menekşe, karanfil, papatya kokusu var dedi Meczup. Yorgunsun, yormuşlar seni gök mavisi, kır yeşili altında sabrı çek daha güçlü, gözlerine takılsın bir balıkçı hali dedi Zahit. O bembeyaz özgürlüğün kanatlarından savrulan yanın, bağırır onlar sonsuzluk içinde oturup bir çay içsem, ağını atarken çekerken balıkçı dedi Miskin. Zaman bir su gibi gürül gürül akmada savrulan kartaneleri arasında umuda kanat çırpan martıların sevinci içinde dedi İhtiyar Bilge. Kar ve güneşi dinleyenin aklını başından alan, yüreğini çılgına döndüren öylesine büyüleyici, olağanüstü insan manzaraları vardır, bacası tütmeyen evlerde dedi Fakir. Benden selam söyle payıma düşen mülteci yanlarına, göç ediyorken hikayeleri mazlumun büyüyen dedi Hırkasız Derviş. Bir sükut bestelenmiş şems vakti, pekte normal olmayanın vicdanı olanlar, kimi delilerin anlamsız, yersız susuşlarında sağduyu sevgi dedi Garip Çoban. Akıl ve Ruhun besini o lahuti sestir dedi Aklı Kıt Adam. Putu bol insanlarda büyüyor yalnizlık oysa hasretiz yarınki ellere dedi Deliler Şeyhi.
Demek ki, Ya Nasip...
Kimin neye ihtiyacını bildirir hediye edilen dualar. Sırrını dileyenlerin dileklerini diliyorum. Kanına karışsam aksam gülün kabardıkça ve bu yüzden seviyorum diye inlese vaktin. Dudaklarımla prangaların, kilıtlerin, kelepçelerinden kurtuldukça avucuma sığmasan gecelerde. Toprağın kokusu gibi bir gönülü hissedenlerin işidir sevmek. Birinin duasına kavuşmakla, Allah'ın lütfu ile bir olunur. Gönül eteklerindeki yağmurlar yeraltı suları gibi kurak yanlarını besler. Koruyun o heyecanı tenin canında. Kapı ve giriş şekillerinde öyle bir sen görürsün ki, şaşırır görenler. Bilirdik ama zevk-ü sefasında görenler değillermiş der, eksik parçasını. Farkedeli birkaç saniye olur kainatta sevgiliyi, zamanın bir başlangıcı varsa o an'dır. B/aşka söylenecek avucundaki dualarda beni bulsun. İhtimalsizdır her şey senin sana yorgunluğuna rağmen her nefeste yenilenir. Duaların varsa zaten hiç ölmüyorsun. Şikayetlerin geçersiz olur, eyvallah dersin. Teslimiyetinle geleceksin, değişik bir şey söylemeden. Bir sürü anlamı olan yanına sadakasız kalışın yabancılaştırır sevgiye. Yeterince izah edemezsin beğenmeye çalıştıklarını. Ben her şeyle, hiç bir şeylere başlayamadığımda ipuçları verir gecelerinizdeki duyguların tarzı. Çoğu kez uykusuzdur siyah beyaz uykunuz. Sonsuz derinliğinde göze aldıklarımızla dolaşmalıydık öylece. Kaybola kaybola aramak bir göz olsaydı. Ve sustum, sizde bilin istedim..
Bir tiyatroya dönüştü Hz. Adem...
Bağlılıktaki sevgi gönül mevsimindeki dualarının doğal meyvası olsun, bencilliğinden olmasın buyurdu Şahım. Hep yolun başında nefesimiz, rabbin için borç ver nefessiz kalmazsın dedi Pirim. Bulunduğu yerden sür, gitmek istediği yere gönlünü dedi Mirim. Kulağınız ve gönlünüz nerdeyse, kalbin şevkide orada döner dedi Meczup. O zaman ölmeden ölenler gibi yapıp, aslını bulmalı af isteyen yanlarımız hüü güzel dost dedi Hırkasız Derviş. Yola düştük şems vakti amma velakin ferman padişahın arıyoruz efendim dedi Garip Çoban. Anıların onarılmaz bir gecede yorgun düşen, şiir okurcasına aykırı olmayan duaları vardır dedi Fakir. Seni sevdiğim zaman hep ilk akşamdı küllerimi tutuşturan ilk mevsim gibi hüzne teğet geçen yanımla, sana merhaba demeye alıştığım saatlerde dualar dedi Zahit. Onarılmaz bir gece kıpırtısız taşır hala yüreğimde büyüyen kar taneleri ay ışığı yüreğimdeki gölgeyse, herşey senin içinken dedi İhtiyar Bilge. Neden şaşkın titriyor nefesim, sözcükler içimizde bir hüzünlü bahar, bir su gibi gürül gürül ateşli güneşin rengindeki gibi göçlerim dedi Deliler Şeyhi. Bilirim duyguların duvaksız tutkularını baştan başa bu dua sokağından geçerken her gün güzeldir yenilenen sevdalarda dedi Miskin. Yol bellidir s/öz'e o akşamlarda uçsuz bucaksızdır. Yalnızlık uzaklarda, say ki sen yoktun şiirinde yaşamın, taşarken adı okunurdu aşkın, her nefes güzeldir aşkla dedi Aklı Kıt Adam
Gönül pazarı...
Cümleler gerekiyor çobanyıldızının halini anlatmaya, iç açıcı yarını bekle. Gecenin ilk hecesi bismillah, ikinci hecesi aşk, aşık kuyu olur geceye ve başaşağı sarkıtılıyor bir avuç dua'dan nefes almak ıçin. Zarafeti marifetinde sakla hem aydınlığı hem karanlığı kullanıp, berraklığında kirlenmeyen güzel insanlar var. Etrafındakilerde kadim bir bilgelik var, hep yeniden zaman ayır. Görmenizi engelleyen ne çok şey var, kısırdöngünüzdeki göçlerınizde. İsm-i Azam duasını okuyup üfürdü hızır ve kırklar kapıyı yeniden açtı. Sonrası hiçe az kaldı uyuyunca var olanlar için. Bir vefa yoksul, bırakın münhasır olsun gariplere. Yitenler arasında yalnız bile değil yitirdiklerım. Nasıl anlatmalı ulaşmak isteyen benimle, bana daha sabır. Hala gelmeyen şu h/ardan bahsediyorum ey bugün. Bir şey yok, gecede karartı var, dokunamayacağım kadar yakın. Bir yere sığmadık, seni sevdiğim için yarın kalıyor. Senin zamanın var, bilmediğimizden ayrı her şey. Bizim haberimizi götürecek vuslat, içimdeki her şeye bedel büyür sükut. Herkes biliyor sığınakları kendilerine olan yanlarını. Bir bahaneyim uçan kuşların kanatlarında, seni sevdiğime gölge ol bununla. Değişik şeyler şimdi sen uyandığında, her yerden kaçtığın sevmelerle. Tesadüfen de olsa keşfedildı heceler, can sıkan harfler yok. Herşey kıyıda keşmekeş duyguların, uzaklara uçurur uzakları yakınların bu b/aşka hesap.
Gerçek üstü yansımalar derler...
O başka bir insan, bir yaşanmışlık. Geriye dönmemenin asiliğiyle, uçsuz bucaksız sahiplenmesi yarına, bilmediğiniz dünyalar istemez misiniz diyen o ses. O başka bir insan, kimliğime hüzün yüklü unutulmuş kentlerden biri olmalı, sonra anımsanıp insanı saran duygusu gizlice sarsın beni. O başka bir insan, Bir daha hiç geri dönmemecesine uzaktan yaşamalıyım. Hayır, hayır sormamalıyım bu soruyu kendime, sorarsam martılara ayıp olur, vapur sesleri yorgun duyulur. O başka bir insan, uzağa varmak, uzaklıkların birinde gece karanlığını giyınince o kentleri unutmuş belki de öyle uzaktın ki bana, sınırlardın özgürlüğüme üryan. O başka bir insan, uzun bir yolculuk sonrası, nereye koştuğunu, niye koştuğunu biliyor şems vakti o görünen köydür. O başka bır insan, yanıtla diyorsun gönül mektubunu, sevinirsin. Bildiğin bütün sözcükleri unutturdu bana, benim de buzlar altında bir ırmağım. O başka bir insan, benim doğrularımı niye benden iyi biliyor? İlk gün söylemişti, başkaları için yaşar. Niye bu kadar çok seviyor paylaşmayı? O başka bir insan, oysa başka bir ekinin insanı o. İnsanları güzelleştiren de, çirkinleştiren de biziz diyor. Birşeylere sahiplenmenin paydalarını eşitliyor hep, sobaya kömür bekleyenler gibi öğreniyorum ateşin kıymetini. O b/aşka bir insan, gecenin çobanları gibi bende onunla eşitlemek istiyorum an'daki paydamı. Benimle tanıştırmak için götürmüştü beni oraya!
O isterse iyi yolculuklar...
Köklerinden damarlarına süzülen kokular nefes veriyor, zahmet çektirmiyor aşk gülizarı bekada buyurdu Şahım. Sevilen bilir şems vakti, ben bir şey demesem de, kaç yaşındadır seni seviyorum demek dedi Pirim. Ne izi arıyorsun ulaştın artık bana inanma sakın yalnızlığa dedi Mirim. Olur ya hafızanın kıyısında anıların fısıldadıkları ders notları gibi gönül mektupları dedi Meczup. Ömrün gecesinde sükut demdir mutlu ve huzurlu anlamın sesi heyecanla beklendi dedi Zahit. Aramakla bulunmaz rüyalarda kutsal duyguların sözlüğü dedi Fakir. Sevgiyi ömürlük yaşamayanların duyguları, zamana sıkıştırılmış iki kelime seni seviyorum'da kalıyor dedi Garip Çoban. Yaraları bile yaralanmış, yaralarıyla suretlerine saklanmış. Dua'dan kaçan ne çok insan var insan'da dedi Hırkasız Derviş. Kendisine özünde değer veremeyenler. Hakikatin çalkantılı geçmişinde kaybolmuş bir hikayede kalır dedi Miskin. Çocuklarıyla ben olanlar, sevgide biz olamazlar dedi Deliler Şeyhi. Mutluluğun sırrı, sevilen şeyleri yapmakta değil. Yapmaya mecbur olunan şeyleri sevmektedir dedi Aklı Kıt Adam. Mutlu olmak için, gülün yanında diken var dıye üzülmemeli insan. Dikenler içinde gül var diye sevinmeli gülizarda dedi İhtiyar Bilge. Bir sarılaşa hasret sabahlar alışır, kendı sokağının çıkmazlarındaki harflere kim bilir dedi Seyyah. Bilmem farkında mısın? Unutulmayacak şeyleri görmem için sevgi pencereni aç dedi Aşk.
Nasihat minberden gönüle...
Seni tarif ediyor görünenler, hikayeni anlatan yanını unutmuş, tabiri caiz yanın. Ayrılıklardan hiçbir şey yapılmaz ama yıldızları bulutlarda saklarsın, ay tutuksuz kalır gönül göğünde, yorgun düşleri yontarsın bir içim kahveyle. Bir trendeymişim gibi dünyada, saksı toprağına alışamamış yaban çiçeklerin korkaklığı, usancı beni saran duygu. Bir meyvenin çıplaklığıyla, hasreti öptüğüm uzaklıkları tanıyıp bekledik. Gönüldeki sevginin neye ihtiyacın varsa ona sahip çıkmalısın. Bu dünyada dolaşırken başınız dönebilir girdabında, bir yabancı öyküdür insan. Kimse inanmaz gerilim romanı hayatına, yazmak bir dert, dertten geçmek daha büyük dert. Yine de zamana direnen vakitlerde inandıklarımı, önem verdiklerimi, tanıdığım, tanımadığımı, topladım dualarda. Kelimelere alırken acı çeken ama onlardan ayrılmayan ne çok duygusu var. En eskisi çok farklı, fazla sorun etmiyorum bir sonraki güne taşıyamayacak kadar dünkü günübirlik. S/özün kısası önceki gün, çabuk tüketilen çabuk unutuluyor da, geçici bir tutku değil, onlarla ilişkimiz kalıcı. Siz de benim gibi yapın, bir yandan okuyun, bir yandan da dinleyin. O sevgi kenti insan trenin yalnızlık ıslığıyla boğuk. Güneşe serilmiş anılar çiğtanesinde ve gecede hep kar var. Nereye uzansa yoksulun düşleri hep fakir. Daha da ne varsa savunulacak bıraktım, bir suçlu oluyorum. Sana merhaba demeye alıştığım vakitlerde dua'dayım.
Kusura bakmayan dostlar edinmek...
Bağışlanma için günahlarımı düşündüm kabristandaki kuş sesleri eşliğinde. Geri çekiliyor mezardan çıkan karanlık yanım, içaçıcı aradığım cümleler yoktu insanda. Kaç zamandır bekliyorum, ufuktan dökülen mahmur gözleri. Buğulu şems vakti çiğ taneleri gibi sabahı boşa geçırmek haramdır. Bir avuç duayla her yerde ararım. Kolay kolay bulamam soluğumun özlemi huu'larına baskınken. Okumak çok güzeldir salına salına göğe uçan kuşları. Aşk, zaman zaman o kadar sindi ki! Akıp geçiyoruz sararan yapraktaki renklerdeki gizli gizli ağlamaları bekler gibi seherde. Diyorum işte, gideceğimiz gün uykunun altındaki ruhun enginliğine döndü bir anda. Ve geri çekilıyor korkular, birkaç sözcükten birinde. Tükenmiş vakit utangaçtır, bir kedinin köpekten kaçıp elma ağacına tırmanışında. Korunaksızların gülümsemeleri içime işler, arada çiğnenirken insanlık. Bekleşirken sözcükler, bir de konuşmuş oluyorum aşk od'uyla. Saat an oldu, beşerilikde böyle yansımaz mı kabirlerden yüzümüze? İnsan ruhunun farkında olmadan, tenine başkaldıramaz da! Herkes bir koşuşma da, heyecanlı para harcamanın yolunu buluyor. Haller heyecanlı olmanın çok ilerisi, bunlar biryerde mistik. Geceyi yoranlar sadık, kapıyı açmış tıkırtı yok da tesbih tanelerinde. Bir millet ecdadının yolundan gitmez, kardeşlik bağlarını unutmuş ise yaratan şehitler ve yetimlerini çoğaltarak o millete acıdığını hatırlatır.
Tekbirâ! Teslimâ! ...
Ve sabırlı huzurlu acımasız insanlığa rağmen önümüzde gece. Hep sevdik gönül, birlikte çok şeyi sevdik seninle. Yasaklardan, olmazlardan bıkıp yüklendik sadaka vermenin sadakatini. Her taraf ilkbaharın sevecenliğiyle huzurun sarhoş ettiği bakışlarla karşıladı beni. Tanıştı galu beladan yüzler, tebessümler ılık ılık, şaşkınca selamlasalarda yalnızlığımı. Gece boyunca yürüdüm kapı kapı, ortak olup konuştum sokakların lambalarıyla. Günboyu bensiz ve sensiz havayı, ellerimı, gereksinmelerim var diyemeden düşünemedim elif elif yağan kartanelerini. Daha bir engin kılmak için sevgiyi, neden şimdi lambası sönmüş evler huzurlu değil. Neden öfke kusuyor ressamın fırçası? Önümdeki dünya hüznüne hüzün katıp ağlasam usul usul. Ama o zaman güzelliği gece üşüyen uykuya yenilmemiş gözlerin taa derinlerinden, sancılarından çıkartamazdım. Seni seninle yaşamak dizboyu sorulara nice sorular katarak, d/okudum yüreğimdeki sevgiyi şems vakti. Nakışlarını gecenin çobanlarının duasından verdiler. Sevecen, dost insanlar. Gönlünün beyaz renklerinı düşündüm, sıcacık sıcacık gülüşlerde unutmadım, yaşayıp çoğaldım renklerle. Pay ettim sevgindeki sadakanı pay alacaklara. Şimdi hiç kimse bir şey sormamalı bana, her gece, her gündüz ilmek ilmek atıyor yüreğim. Ağlamayıda seviyorum hüzne, umuda vermiş çocuğun gözyaşlarıyla. Hey oradaki gözyaşı beni duyuyor musun? Hep duyarım seni, beni buldun mu? Ben hep bulurum seni, bulacaksın!
Engin DemirciKayıt Tarihi : 13.3.2016 16:17:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!