Gözlerimin rengi...
Çok tanıdıklarım var, ne düşünüyorsunuz? Sizin dostlarınız var mı? Buyurdu Şahım. Onların kaçı ve ne kadar dostumdur bunu bilmek zor. Belki çoğu, çok dostumdur, belki de çok azı, çok az dostumdur. Ben hepsine inanıyorum önemli olan bu dedi Pirim. Beni düşünmeye vaktim kalmıyor şimdilik, kış güneş ve aşka ulaşma isteği bir de? dedi Mirim. Ve güneşin rengi bir ah çekti, güneş umutsuz nisan gelmeden, bacası tütmeyen evlerin ısınmayacağına dedi Meczup. Bütün gökler senin, bu soğukluk nereden kaybolmuş bir düş gibi parmaklar arasındaki kartanesindeki çiçeksin dedi Zahid. Ve seyret güneşin rengini, kendinde görmedin mi? dedi Miskin. Kavuşabilirsen ıssız gecelere, yaramda sen varsın tan sökerken, içindeyim korkmadan hep tırmandığım gönlünde dedi Hırkasız Derviş. O eşsiz kokuları yayan hüznü çekedururum kabristanlardaki yankısız fısıltılardan dedi Fakir. Hiç aldırmadım sevdalı sözlere ıssız gecelerde, baktığında göremiyorsan, aradığın yerde bulamazsın beni dedi Garip Çoban. Yakınım yok hiçbir yerde, eşsiz gönül yapayım karanlıkta, bütün dertlerim bir yana dedi Aklı Kıt Adam. C/an kurban olmaya hazır! Neye hızlı esiyor, avare sayıklayan rüzgar ey gölge sen bana akıl ver dedi Deliler Şeyhi. Bilinen neden görmezlikten geliniyor. Hadi yüzüme bak artık kaldır o eğik gönlünü, fısılda gizliden sevgiye sağnak sağnak dedi İhtiyar Bilge. Uyanık, uyanık hoş gecede her şey bir yana
Erdemin itibarıdır sahip olduğun sevgi...
Tek cümle alınınca yanlış anlaşılabilır insan. İçi acır susar, içini gizli gizli çekenler. En beklenmedik şeyde bile kimsesizliğiyle bir şeydır, biri oldu mu, insan. Yokluğuna ikna eder sustuğunuz cümleler. Şarap gibi biri olarak görülür gecede öyküsü kendi olanlarda, insanı sarhoş eden engin bu denizde aynı renginde aşk. Gecenin çobanlarında dem o demdir, her birinin gayret ve çabasında imtihan defteri henüz kapanmamıştır. Uykusuz gecelerin arkasından gelir, mecalden kesilen haller. Öyle ki, ele geçirilen insana kim sesleniyor. Dikkat edin, ne için korkuyorsunuz? Akla hemen duyguları dualarla tetikleyenler geliyor. Kendine acımasız bir cengavere dönüşen insan, kendini işitmiyor. Genel bir kabulun eseri haline dönüşmüş ilişkilerden, büsbütün uzaklaşmış kişilere çok yakın bir mesafede durduğunu görüyoruz sevgiyı. Gereksiz yere suçlanan duygular yüzünden kavuşamamış sevgi aşkla. Tüm zamanlarda hüküm süren yalnızlığın gizliliği, korkusuzluğunu ve gözüpekliliğini gösteriyor. Belki de bu yüzden, insanın dünyaya hırsı yüzünden biri olarak görülüyor. Sulh halinde olanlarda mükemmel bir uyum olduğunu görürüz sevgiyi. Ve tebessüm mevcut, diğer tarafta lütuflar gizlenmiş satırların duygularında. Sevginin ortak noktası, çok gerçeğe samimiyetleri, bir gönül komşusunun başına gelenler kadar tanıdık ve sahici olmaları. Adeta bizi anlatır gibi yeryüzünde sevginin çözemeyeceği sorun yok, sen varsan…
Pir- i Garip...
V/akitsizdik, z/amansızdık.. Andım, y/andık elhamdulillah buyurdu Şahım. Ayasofya gibi sabretmeyen, Mescid-i Aksa gibi çile çekemeyen, gönüllerde aşk olmaz dedi Pirim. Siz gecelerde uyur, gündüzlerde dünyalık vakit geçirirseniz, dua bekleyen kabirtaşı olmayan mezarlara benzersiniz dedi Mirim. Zamanın ruhunu anlamak, yepyeni bir dünyayı inşa etmek, insanı okumak lazım dedi Meczup. Nefeslerin nefesleri soluduğu her dilde, içinde pek dokunulmamış soruları olan sığınılmış bir noktada ne çok insan var dedi Zahit. Sığ duyguları taşıyan dervişler şimdi nerede? Sahibinin sesinde konukluğunuzda büyük boşluk var dedi İhtiyar Bilge. Ölçütün nedir? Aşacağın çemberinde bekle diyen koparamadıkların mı? dedi Fakir. Birbirine geçince cümleler, yangından sonraki kokusuyla sana yaklaşabılsem duyguların beli düzelir dedi Aklı Kıt Adam. Yalvarıyor gece yıldızları saymak istedimse de, beklediğim var şems vakti dedi Garip Çoban. Cismimize aittir Nuh'un gemisi, insanlık uykudayken namahrem sokağında gezmek az şey mi? dedi Deliler Şeyhi. Dokunulan hangi nefes yok ki Kıble sokağındaysan, uzaklardan ismaili bir cümle, kurban olana çarpanların sesini getiriyor ve bunun için taşıyoruz dünyanın kahrını dedi Hırkasız Derviş. Özel imal edilmiş bir tartıdır sevgi, düş görmeyen insanla barışıksan dedi Miskin. Ah Gece, olduk mu? Körleşmek için bir şey yok elimin altında, surelerden hala kana kana içememişiz!
Gizli yapılan ibadettir aşk...
Gecenin gündüze kavuşmadığı bazı vakitlerde besmele çeker gecenin çobanları. Y/ar'ına dokunur gölgelerle yüzleşenler, sevgi(li) ye selam götürüyor. Mecnun ile Ferhata aşkı öğreten aşkın aşkı boş bırakmıyor mananın coğrafyasını. Akıbetin mahsulü hikmetin yansımasındaki daim çerağ. Sükunetin sesınde sona eriyor an'da, dinmek bilmez bir ağrı çeken diş misali yaşamlar. İşte böyle mutlak hakikatten uzak hayatların ilişkilerı. Ağrıyan dişmiydi yoksa istiflenen sevgisizliklerin hiçbir şey bulamaması ruhsuzlukta. Ağır bir senedi imzalayan ama ödedikçe bitmeyen faiz gibi insanların hali. Her şeyin iç yüzünü huzurda aradığı bir tohum gıbi onu nasıl tanıdın? Fikir çilenden payına düşenleri anlatmaya kalkmıyacağım. Dünyaya gelmiş olmanın verdiği ölçülü bir haber, kendine hayran bıraktırıp muhtaç eden gözüne gözüne. Oysa bir sır şahlanır, yokluğu göstermeye kalkar karartır her şeyi, g/ördüğümünde körlüğümünde sahibi. Beşeri kanunların kaybettirdiğini anlayanlar, dipsiz bir kuyudan çıkmak için ardına kadar açılan kapıdan girip Rabbini kazanmak için aşk geçitini kullanıyor. İşte bütün inkara ve imana maya tutan, ağır bir ameliyattan uyanmış baygın bir hastayım. Bambaşka ve her şeyin yepyeni olduğu o güne kadar, nefsini arka sokaklarındakı yolculuğumu hiçbir insan gözü görmedi. Bir çocuğu kandırmak, avaz avaz hakikati gizlemektir. Ve sakın o çocuk ben olmıyayım?
Bazan, kalıyor belki...
Ben şiiri çok severim, hangi ruh sarhoş bir uyuşmaya karşı gelebilir. Kendimi mehtapa bırakabilmem için şiir yazmam gerekir aşka. Benim kendime verilmiş sözüm var şems vaktı yolculuklarımda. Ben sen gibi değilim olmayı denedim. Öyle dışardan bakarak birşey anlamazsın kartanelerinden. Buraya gelmem bir korkuydu uykudan, gelemem de bir korkuydu, gece bitti. Ama ben inandım gecenin sarhoşlarına, herşeye çabukca kananlara rağmen. Gecenin koynunda hersey iffetini korurken, muhabetle giden bilmez ne kadar geçtiğini geride kalan gecenin çobanları sayar. Anlaşılıyor ki, seni görmek istemeyen bir mananın peşinde durakların. Aranla upuzun mesafeler girmiş, bundan sonra bana susmak düşer. Ben sana hiç zaman ulaşamadım, üstelik şiir bile yazamadım. Farkında olmadan incilttiğin ne çok yanın var. Vakti geldi bu gönül odasının yatağı senin, sen bizi beklerken ben sizi beklemişim. Hiç birşey düşündüğün yok senin kimseyi bile. Bir şark masalındaki kahraman gibi ben hiçbir yerde yokum. Belki de her yerdesin, buyrun uyku yatmadı hala oturun lütfen. Ben ne diyeceğimi bilemesemde, aslında kimi sevdiğimi ve beklediğimi şimdi anladım. Bugün çok heyecanlıydım elif gibi şiirin ilk harfi olmak için. Bütün ışıklar insanın yüzüne sönsede, elinde duadan feneri olanlar karanlığa bir sızı gönüllere. Sizin değiştirmek istedikleriniz neler? Her şey için hem zaman hem de yer var diye düşünüyorum. Aşka da mı? Böyle olunca da kendiliğinden şöyle bir soru çıkıyor ortaya: Kim değişmeli, insan mı, adem mi?
Kimsiniz? ...
Sevgiye sevgili olanların, makamıdır aşk buyurdu Şahım. Gerilmiş sinirlerle göç etmek ne zor birşey, insan insanlığla karşı karşıya dedi Pirim. Gece, bir yanıyla kimliğimi verdi, tüm benliğimi kuşatıyor dua dedi Mirim. Mim'e doğru sürüklenir gibi oluyorum, La'nın üzerimdeki hakkıyla, özümü titizlikle koruyamazsam, suretperest dünyada halim duman dedi Meczup. Bir b/aşka yanıyla, elif miktarı köktenci bir çizgidir fıtratım. Geceden dönerken, sabahleyin sokaklarda kuşların karnını doyurması harikulade! dedi Zahit. Sadece zamanı olanların sorunu dünya. Amelin salihse tavaf ediyor demektir manan dedi İhtiyar Bilge. Her biri karşılıksız sevdalarla dolu Nun'lar vardır şems vakti, dibi görünmeyen sulardan geçerler, gitme vakti geldiğinde gecenin çobanları gibi dedi Miskin. Rabbini unutanlar, insana hizmet etmeyide unuturlar, haklı olmanın gücü dünyaperest uykularındaki rüyalar dedi Fakir. O'nun Vav gönüllere yerleşmesiyle kalbi sarhoş olanlar hep sevinir. Ne ki, geceyle aram hep iyi olsun diye duaları uçurmanın üzerimdeki hakkıyla, akşam ve gece oldu ben ne zaman olurum, onu bilmem dedi Garip Çoban. Hayat işte kimi vaktini çalar, kiminede vakti yetmez zamanın dedi Deliler Şeyhi. Şimdinin gücü etrafınıza bakmayı, hayreti dinlemeye başladığınızda, sizinle konuşan bütün o seslerle yüzleşiyor gölgeler dedi Aklı Kıt Adam. Durup düşünmenin zamanı, kendine yalan söyleyen biriyle dost olma dedi Aşk
Aşk mana'daki Hz. İnsanın kendi fotoğrafı...
Beş vakit huzura durman huzur vermiyorsa, bir gönüle gönül vermediğindendir. İnsan olmak için varoluşunun sırrındaki dna'nın şifresi duadır. Biyolojik saatin akrebi teheccüt yelkovanı şems vaktidir. Elimizde yoksa hoşgörü, nerelerdesin insan? Sizi yakında buldum bir şans eseri sevgili. Aşkın şölenini saklamışım insan olmaya, akıl ermez, mantık çözemez olsada ezanın çağrısını. Nedendir bilinmez; niçindir bilinmez, gün olur, ay olur, insanın aklına birşeyler takılır kabir ziyaretlerinde. Çıkıp gitmek bilmez, koyup gitmek bilmez ruh bedeni. Anahtar ama ben tanımam, işte bu gece gündüz aklıma gelir. Efendi, insancıl, duygu- düşünce yüklü gecede, şimdi bile söyleyemiyorum; bir gün ölümünde ölüm haberi geliverdiğinde, ansızın gecenin çobanlarına. Hiç unutmadım, yıllar önceydi, ölüm ayını, yılını unuttum ölümün ama ben ordaydım. Ne o öyle, aradım beni duayla, anahtar varmış bende, orda bir estağfirullah gecesinde. Gönül, engin gönüllerle vakıt geçirmezse, ölü mü sağ mı? . Beraberim, kimi sağ, kim ölmüş ama o aşk hep o aziz ruhumda unuttuğum söyleyişleri ile sevgiyle dostu hatırlamamı mı diledi dua. Acaba, sabaha yakın bir saate kadar, aşkın sanatının binbir boyutlu, gizemli vaktin duygu sarhoşu olarak. Sevgi dua sarhoşu olarak, herhalde akıl sınırlı, his sınırsız, ölümlü ten, ruh ölümsüz kent. Zaten yokta cebimiz, dünyaya rağmen inat dostuz fakirlerle hepimiz. Anahtarını saklıyoruz, dökülen yapraklardan aşkın ruhunu.
Eksilmezmiş anlamayıverdiklerimiz...
Vakte soruyorum: sen de, sık sık, an'a ulaşmak için, iç çeker misin? Şems vakti! Ne kadar alıştım sana gece, hiç mi hiç korkmamaya çalışarak tırmandım dualara. Ateş altında ikindi, epeydir takmıyorum dunyayı. Gece biraz da, gecenin çobanlarını görüp teselli olması gönlün demektir. Büyüyor duygular bu an, söküğü artan vakitlerde, daha çok dağ var. Herşey aldata aldata girmekte insanlığın oyun sahnesine. Hepimizi sevgisiz bir oyunda yeniyorlar, gözcüsü yalnızlık, Böyle misiniz? Artık utanıyor dünya, süslenenlerin doğurduğu alıntersiz sözcüklerle. Günün son dakikalarıda, ilk dakikaları gibi artık utanıyor paramparça insandan. Yedi iklim dört mevsim yaşarsın sınırlarını aşar, kol kola girer tenindeki terin, kiralanmış değil vicdani duygularla okumanın erdemine ulaşır duyanlar. Benzeyen benzetilenin özelliğini taşır. Kendi putlarını tanımaya çalışanlar, şems vakti duadadır. Sonbaharın hüznünü iliklerimize kadar hissettirecek vakitlerde neler var? Biraz sıradışı, biraz çılgın fakat fazlasıyla muhteşem zamanlarda söz ettirmiş aşk ardından. Yansımaları vardır dünya sakinlerine doğanın sahiplerinden. Yaz güneşi arada bir dinlenmek için gidiyor. Sudaki yansımaları dans eder gibi bulutların sonbahar keyfi. Zaman kavramı insanadır, gece yada gündüz doğanın gizemli yüzünde zaman yoktur. Asla yorulmaz doğal olan, değişen pek bir şey olmadığını içten ıçe düşünenler anlar.
Hayret ediyorum arkadaş...
Bilmek istemıyorsunuz, kendi dışınızda aklın ürününü sevgiye çıkarmaktan aklınız mı çıkıyor? O iklimi bilmek lazım hal buyken, bizimkilere benzemesi mümkün değildi. Görmek lazım iç içe geçen ruhların nerden geldiğini bilmek lazım. Dün geceydi gecenin sözü, değer verdiğim çoçuğun gözyaşlarında. Ölümü seven şairler, sarılmış kartanelerine saklanmış mezar taşlarının arasında. Şiirlerim toprağımdan tozlar, eyvallah bir yanda kalanlarım. Şehrin kartaneleri arasındada cıvıl cıvıl olması daha anlamlı olurdu. Ölü toprağı serpilmış boş sokaklarda kışa rağmen bacası tütmeyen evlerdeki gönüllerden sıcak karşılama. Sesimi sesinin ardında gizleyenlerde bir tarafı var. Hala yerinde duruyor özlenenler, henüz vakti vardı oralarda bir yerde samimi olma çabası. Hikmet burcunda ezel, olmayı erdem sayanlardan hayıflananlar varsa, aczini itiraf halinde ağır gelir hayat. Bir hüznü ilahiyse sevgi, sevgiliye benden cazip olamaz şimdi. Meğerse sevmiyorsun, kavganın neresindeyiz? Mevsim normallerinin altında, şems vakti pencereyi aç şifa olur. Yaşamadığım çağlarda yaşayanları tanıdıkça, yüreğime dokumakta dualar güzelliğini. Bazı şeyleri görmezlikten gelenler, okumanız gereken gönüllerdir. Ne çok cümle kuruyoruz, ayrıldığımız kelimelerden. Uğradık dünyaya gideceğiz, terazisi muhteşem dervişin. Zor ama imkansız değil, sadece sevgiyle biz kazanacağız. Beni çok iyi karşıladılar.
Vaktin aczidir bu susuş..!
Kutsalımız gönül pazarımızdakilerden kaçı, bu denli kısa bir hayatta. Oralı olmuyorum önüme geçen, arkamdan gelenlere. Biraz gidip geldim şöyle vakte, iyi oldu. Duran zamanmıydı sokağındaki kırgınlık mı, yüreğimize bedenimize yüklenen bir cümleyken. Gönül sayfasının orasında kara bir çizgi gibi olmalıyım gündüze. İyi düşünsek, bir yabancı aslında hayata bakışınız. Esmaül Hüsnadan yansıyanları görüp, derin bir soluk alsak. Telaşlanırım bu cümlede kendimi aradıkça, bir sürü pencereden seyrediyorum yaşam öykümü. Kaç gün kaldı geride, vakte tutunmak elbette ince bir iştir, ağlamak mı gerekli ne? Kalbi katılaşmışlar arasında, kim miş benin? Çelişkileri gözyaşları çelik yapıyor şems vakti. Bize nasıl masum kalınır anlatıyor. Üstüme üstüme sürülen gecede, susuz dağ misali olan efkarlananlar mehtap'ı dinliyor. Karanlık yedi surette hep vardır, çabalayan bin bir hali hayret olan ışıktır. Latifeleri varlığın incisindeki nur name olanın tercümesi aşk. Nefsin şehirlerinde noktanın sırları, ariflerin delili. Dar geçitleri aşmak için duyulmadık hikayelerde ilm-i firaset. Vücudun burda ama aklın sevgilideyse mim kadar önemlisin, bize kalsa böyle geçerdi ikindinden akşamlar. Doğasındayım dokununca yaşamın beyaz renklerine bir güzel ağırlıyor vav'laşan an. Tek duygu özlemektir ah etmek için, içinde var ise zor durumda kalan bir insana nasıl yaklaşırsınız öğrenirsiniz, belki de kaderin rengi içimize düşen.
Oysa bir öfke insan...
Gönül dostlarının kendine has fakirhanesinin bir köşesindeydi göz kamaştırıcı, garipler, dervişler, meczuplar. Hayır dualarının hıçkırıkları lisan lisan şems vakti müthiş. Kurbanın gözünü kapatır gibi kapat gönlünü, kanı akıtılmak için açılan kuyu gibi aç hayata bir yusufi kuyu. Kurban hayattır yakınlaşmak için gönül bağında ölüm yoktur. Sılai rahimle alınan nefeslerden beslenenler çoklukta yoktur. Bu tufan dertli dolap kurtuba sevdası gibi günümüze kırgınız kendimizi sevemediğimizden. Söyleyecek bir şeyi olmayan çok kelimeler var kalabalıklar arasında dolaşan. Nice nefesler nefessiz yitirmiş hayatı dön bir bak kabirlere. Dervişe halimi sorulur içtiği deniz suyu gibidir. Ey c/an için alemdeki tevhid eden canın zincirlerini kırda git, engin bir gönülde dillendir nefesini. Vakti şeriflerde tene ter gerek nefessiz. Ayağa düşmüş duygular, kambur cümlelerin başı göklere mi erişirdi? Kimseye yar olmayan bir gönülde dem hizmetkardır c/an'ana. Söz söyleme sanatını temsil eder yeşil maharetler. Kim bilir dilberi, kölelikten kurtululmuş buluşma yeri sevgi olanlar fazla tanınmış biri değildir. Kimsenin eline su dökemediği hizmetkarlık yapmış fakirle sohbetlerden damlar akşamlar. Suda olduğunu fark etmeyen balık gibi kör olanlar seni sıcak karşılayan yanın. Sıcak dostlukların verdiği tebessümler iyilik yaptırır. Napalım uğruna her gece beklediğim, kısmet değilmiş kokusunu almamak gibi
Engin DemirciKayıt Tarihi : 11.1.2016 16:30:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Engin Demirci](https://www.antoloji.com/i/siir/2016/01/11/garip-coban-divani-82-engin-demirci-sems-i-mevlana-divan-i-2.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!