Yarından öncen, kara kutu...
Duygular dem dem külliyatını istemeli ömrü pahasına duygusundan. Olmasını istediğinde her türlü ödüle kavuşacağı büyük şehri tercih eder gecenin çobanları. Ne hoş oluyor, eskiyen dünyada eskimeyen duygularla yüreklerde saklanmalar. Her çileye göğüs gererek, sevdiğinin bilincinde olan duygular toprağını toprak bilir tohumlarına. Sevgi için çok şey yapanlar, balık bilmezse halik bilecek elbette gün ışığına çıkmayı bekleriz derler şems vakti. Binbir mihneti göğüslerken düşündüklerini anlat, sevindirici gerçek bir kararda seni seviyorum demek. Bu hayırlı girişımi başaracağına inanıyor, hayrına olan her şeyin peşinde koşan sevgi. Bence, en anlamlı olarak şöyle tanımlanır sevgi, kadir kıymet bilme adına güzel şeyler olurken, bensizim. Sevgi ve hoşgörünün sınırları, sadakatin gizemiyle gecelerde güzel. Bir hükme varacağız birazdan, varacağımız hükme ister inanın, ister inanmayın, ister sevinin, ister yerinin, ister övünün, ister dövünün. Eğer, sevgiyle insanlık için bir şeyler yapmamışsanız. Veya yapmamışsak. Sonunda sizden ve bizden hiçbir şey kalmayacak sevgi(li) de. Eğer sizin yaşamınız, bizim yaşamımız yemek, içmek, uyumak, yan gelip yatmaktan ibaretse, görüp göreceğimiz, O musalla taşında bir namazlık saltanat olacak. Haydan gelen, huya gidecek, boş yaşayan toz olup kaybolacak ey yar. Gönüllere hizmet erbabı, aşk namına bir şeyler vermeyi başaranlardır. Ama Fisebilillah'ı varoluş amacını bilerek yaşayanlarda Fatihasız kalmayacak ruhları.
İnsan gelip hayvan gidenler...
Unuttuk mu ağaç gölgesi olduğunu, herkesin iddiayla yaşadığı yerde can başka, canan istemez hayat bu galiba. Kendi kendiyle hesaplaşanların işi fısıldadıkları.
Oysa o mezarlıkları anlatmak mümkün mü? Sizde nasibinizi alın, geçmişte yerle yeksan edilmiş sevgiden, aşkla şevkle. Çok şeyler anlatarak yan yana gelen yıldızlar birbirinden anlamlı. Şems vakti onlar, birer mumdu; yanarak tükeneceklerdi ama aydınlata aydınlata bir tükenme olacaktı. Çok şey borçluyuz, nice yıldır gün ışığı bekleyen yanlarımızla. Vefasızlık hastalığımız beni tedirgin ediyor; eminim pek çok insanımızı da tedirgin ediyor. Zaman bu zaman, sevmeyi seven herkes armağan etmeli sevdiği gönüle, seni seviyorumu. Ten ten armağan etmeyi, garip gönülden neler geçmez ki; garip gönül neler dilemez ki? Ama, mümkün değil, ben bugün evvel zaman içinde insan ile sizi tanıştırayım. Siz, hakkı zikredenleri görün, onlardan kaçanların cümlesini nasıl anlarsanız anlayın. Her nefeste övgüye değer, güzeli ve güzelliği tarif etmek mümkün mü? Hele bu güzel ve güzellikleri aşk boyamışsa, mana erenlerinin dili lal, kalemleri sevgiyse. Aşıkı divanelerin bağlarına girip oturuyorsunuz, ne bilsin sırrını dünyaperestler. Her dem kalbinde ayet-i kübrası olanlar aşk ister, sevda ister, çile ister, riyazat ister,takva ister, şems'le yarışanın illa hu'su var. Hüzün mevsiminde işte biz böyleyiz, ne günlere kaldık, fatiha bekleyen telaşımızdan
İmanın kemali...
Daha ne olsun? Siz bizi sevdiniz, bunlarda kitaplaşmalı gönülde, peşpeşe. Bugün yarın diye savsaklayıp durduk sevmeyi. Ama, öyle bir gün geldi, bir ölüm ilanı başımıza dank etti eyvah dedik, zor yetiştiğimiz cenaze namazında. Neler yapabiliriz? diye mi soruyorsunuz! Çok şey yapmaya mecburuz. Gün olur, saat olur, sen olur, unuturum gider. Çok değişik iklimlerde yaşattığı, çok şaşırtıcı sularda gezdiren, çok b/aşka duyguları gün ışığına çıkarttığı için. Hepsinden çok insanın kendi özünü bile bile aldatışlarını en gerçekçi biçimde hoşça vakit için okumaya hazırsınız. Kolay olmuyor akşam olsun demesi. Bir'ken, iki olmanın yol ayrımında, karmakarışık değil duygular. Ve bir gün dostlara sevinç veren dualar çok tesirli oluyor vasıfsız gariblerin engin gönül kapısında. Usuldan usuldan bismillah konunca kalplere, belki de aşka tövbe ettirıyor. Sığdı sığacak hür aklıma bir alfabe. Bir bakış manevi oh'ları çığlık çığlık sobeliyor. Beni beklemediğim bir anda sarstığı- salladığı için ince eleklerden elemecesine baktım. Şeksiz ve şüphesiz serapa duyguya dönüşen saatlerde hatırlanır, kendine sığınak arayan sevinçler. Kimselere açılamayan, kendi kendizin bile tanımlaya yetmediği hislerin tercümanı. Hissin, en tatlı duygularla amacına ulaşmış teslimiyetçiliğiyle her dem övünen aşıklar bayramı. Şems vaktı gönüllere gelişlerinde görmelisıniz mekkenin fethini
Sevginin sahibi kim?
Kendinizden korkmayınız...
Gidebilmelerin ustasıdır, gelemeyenlere rağmen aşk. Mevsimler geçer sesler susar ama maşuk hiç unutmamaya ve içinde taşımaya devam eder. Zaten var olanda yer alamıyor, yok olan kalp sızısı, dokunsam yok kimse. Kelebek ömürlü ilişkılerde habire sınıfta kalır insan. Sevgiye dair bu ağır dersleri ne vakit verebileceğiz? Yalan yanlış duygulara köle olmuş suretlere inat, bizede hep yeniden sevgiyi kaleme alıp hatırlatmak boynumuzun borcu, dokunsam yok kimse. Lütfen kimse kusura bakmasın vazifemizin bilincindeyiz. Bizi sevdiğimiz bulur, başdöndüren aşktandır vakit darken beni yoruyor hiç kimseler özlediklerimize, dokunsam yok kimse. Seni bekliyor yanındaymış gibi gecelere küsen yanınla başladık yol almaya. Sorulamamış soruları sorsam gözyaşlarına özlemlerini bitirmeye, bu yüzden yüreğindeki sonbaharı boyardım harflerle seni bulduğumda en delisi beni buluyor kelimelerin, dokunsam kimse yok. Yağmur başladı gülümsüyor yine sokaklarına uçuyor duyguların en güzeli kuytularında her ne varsa, belki sen, belki ben, belki biz, hiç farkedemediğin içimde ki aşk, dokunsam kimse yok. Yanıldığın ne çok gerçeklerin var geçmişteki gelecekte, kime ne anlatmalı hep bir başka rafa koyduğun duygularında aşk dediğin. Elbet gitmek kendini yeniden doğurmaktı, dokunsam kimse yok. Ayna tutanları biliyorsun, avuçlarıma şems vakti dolan hüznün çığlığında şansım olsaydı kaç kere seni severdim, dokunsam kimse yok.
Nakkaşhane...
Sevgi yazmakla kalmaz, söylediklerinin mavi gökkubbede kaybolup gitmemesi için, esirgemez kıskanmaz. Sorulana, aranana bulur buluşturur karşılık verir. Sadıka yardım eder, bitmek tükenmek bilmez hayat savaşlarında, rüzgar gibi geçen bir yaşamda demirci çıraklığı, özgürce yaşamanın bedeli. Gözlerinizin önünden günahlarıyla, sevaplarıyla geçer, hiçbir dilimi saklamaya çalışılmadan dobra dobra, yüzüne karşı söylemek gibi. Hiçbir şeyin arkasına gizlenmeden alın okuyun yüreğinizi. Size çok şeyi hatırlatacak, çok şeyi yeniden düşündürecektir, kendine yazdığın mektuplarda. Hiçbir sakınca görmüyorum, mahrem özellikleride yoktur yaşamın. Vakti geldi, gidiyorum ben! Gülümse ve utanma, kendi kitabını oku! O zaman tekrar yanına gelir, olmazın. Şems vakti engin gönlünle, meşveret fısıltısıyla beni oku içten içe. Bu ele avuca, tene, nefese sığmaz duygularına kapıldığın çok olur, hoşlanır gelmez dediğin vakitte. Çünkü sevgilisinin adını, bu derin, garip ve iç ezici sesin feryatı ele veriyor ateşinden, buz gibi soğuk terlerindeki melalin. O hakikatten hangi kelam? Niçin, niçin yazıyorum? Zuhur eden şebnemlerinin teşnesimiyim cevabına. Artık seni buldum da ümidim yüzüme bakıyor. Gördüm ki sen ordasın, biraz küskün kendine, ben tutkun yorgunluğuna. Amma sergüzeştin gölgesinde geceler gecelerin. Hoş gör, kınama ister istemez gönlümün lafzısın. Sana bir selam, bir söz armağanı gönderiyorum.
Sakıncalı gece tam karşımda..
Ateşe tutulmuş gamzelerde, kendimizi sevmeyi öğretecek o tılsım var. Elbette bağışlamakta önemli bir şey var demektir. En kötüsü ağızlar açılmıyorsa söylenecek yoksa benim olmayan ilk bakışta. Şeylere gülüp geçmektir aşkla en güzel cevap. Ve aslında herkes zordur, suç kimde peki? Unutma, kimsenin bir kahramanı yoktur istediğinde gel ki; çocuk gibi büyük ve sımsıcak olsun aşk. Nedenini anlamadım ki hala, yakınmıyorum, bir gül getir dalında bana çektiğimiz acıları bölüşen. Neye adanıyor şiirin dünyaya sürgünlüğü, anla açıkla bilge yanına umudu. Aynı sabırla hep öteye çağırmalı beslediğin sözcükleri seçen kişi yanında. Hiç kimseyse duyguların kıvılcımı unutkan suretinde, provası olur pişmanlığında ufalanan sevgi. Hadi kovala yalınayak rüzgarı yok olduğunu zannederek koru beni ey aşk. Hangi düş avutacak engin denizinde dalgaları, ödenecek ne kaldı. Susacağın yerde başkalarının ayıbında kalbini inleterek konuşuyorsun zahmetsizce. Bir düşman görmemek için aynanda epeyce çaba sarf etmışsin suretini süslemeyle, yüreğin yaralı kuşu kim bilir. Ne iyi gizlice gece dokunuşlarının koskoca boşluğunda uyandım. Beslenen gölgelerde bir gece buldum. Sonsuza uyanmak için gelen sevgiliyse eğer şems vakti, külleri eşelemek için kim gitmesini ister? Misafirim en güzel vakit dardır, bir türkü söyler gideriz ay vurunca gönüle. Fakat güç oluyor, işte siz soylu bir merak ben yıkanası aşk.
Yalnızlığın kıskacında sevgi...
Dün gece, daha doğrusu sabaha karşı rüyamda gördüğüm gözlerinin içine düş/tü yüreğim. Saatler boyunca aralıksız okudum, engellenemez bir cazibesi vardı, beni bitirmeden uyuyamazsın diyordu. Saat beşte karma karışık duygularla boğuşuyordum, içimdeki ses mutlaka yaz seni seviyorum dıye seslendi. Çok uzaktan sorumlusuyum o gözlerinın, nerelere yol alacağımı pek de hesap etmeyerek. Ben de katılmıştım acılarına göç etmeye şems vakti, daha sonra nasiplenmek için dualarından. Bunun içindir ki, aşk hep hicret eden engin gönüllülerde fazilet olarak kalıyor. Belli bir hal olmamalı sevgi, bir tarih, milat olarak irşad etmeli yürekleri. Çağrıldığınız zaman severek koşabilmek, mananın arzularının içinde taşıdığı birliğini yansıttığında önemli bir sıcaklık yaşar kalp. Olmuyanı oldurmaya çalışanlar, çok şeyler değil, yok şeyler sığdırmaya çalışıyorlar hayatlarına. Değişip büyümek için aklının sesi olana sun yüreğinin sesini. Oysa kimsenin kimseyi anlamadığı, anlatamadığı yerde insanlık. Hayatın herhangi bir yerinde hepsi beni bırakıp gittiler de diyebilirsin. Alacağın olsun hayat dersin. Bu kezde yarı kaçık suretleri sana benzetmen, yüreğimi yaktı. Çekip gidenler, sadece suçluyken suçsuz, suçsuzken suçlu insan portrelerinden başka anlamı olmaz. Oysa sevgili öylesine derinlik tasvir ederki, büyük bir şefkat estirir duygularına. Kirlilikler, karanlıklara rağmen belki bu kez seni seviyorum dersin yüreğine.
Her nefesim olduğu gibi...
Divane yolcusun arayıp bulacak olan da bendim buyurdu Şahım. Telaş ettiğimin ardı arası gelmez hasretimin. Sen gene onu ara bul! dedi Pirim. Kapı açılmadan kapının daracık aralığından bakmak, kendinden süzülerek, katlanmadan girilmez dedi Mirim. Bergüzarımla bir dildaneyim her bir başaklarındaki füsunundaki ezel şivesiyle dedi Garip Çoban Dünya şekilsiz bir yığınken, işte insanların tesellisi gece dedi Meczup. Ve ben ne zaman uyuduğumu ne zaman uyandığımı bilmeden, bugüne yetiş peşin peşin nefesin dedi Zahit. Şems vakti ve yine aynı terane, ısrar edip dururlar sıçrayıp yüreğınden ve söylenir duygular dedi İhtiyar Bilge. Gidenin yerine benzerini getirmek gayreti, işte insanların tesellisiyle kayboluşu dedi Miskin. Harikulade ateşin mulakat ettiğinde ateşimi yakıcı sitemiyle uyandırdı gün batarken dedi Seyyah. O mahzun ve üzgün ki sevgi, sanki bulutların arasına saklandı, telaşlanma yüreğinin feri geldi bilinmezden yalnız sana buseler göndererek dedi Fakir. Fakat kendini gözyaşlarıyla uğurlayan ve göğsünde uyur buldugun geç kalan sevgili için uyandın dedi Aklı Kıt Adam. Mağrur yanından yola çıktı senaların, tek insana rastlamadığın, tanıyamadığın yanından konukladığınla nasıl iftihar etmesin ki duaların dedi Hırkasız Derviş. Mecbur olarak sustu davetine susamışlığım, Sevgilim, sensizliğe takatim yok! Beni sarhoş et kendimden geçir! Tesbih tanen gibi dedi Deliler Şeyhi.
Sevgiye fedakâr...
Güneşi gördüm diğer yarımı sevgili seçtim. Ödülü hak ediyor bu kadar yaklaşmışsam, seni seviyorum demek.Duygularım duygulandıkça gözlerinden geliyor özlemlerin. Nefessiz kalıyor soluğum, saçlarının kokusunu getirince geceme. Bedenine sığmıyor alev alev terin. D/okunmalıyım diyor hasretın. Sıkışıp sıkışıp satır aralarına sayfalarında gezinmeli seninim diyen özlemlerine özlemlerim. Ah, arkası gelse hazırlanmakta olduğunu duyduğumuz severlerinin. Çok çok ilgi görüyor hasret, yinelene yinelene. Özel tadım veriyor bugün, titiz ve temiz üzülmez yarına. Güzel bir olay katkıda bulunmak, içindeki kaynağından doğup akmasına. Bizden kısaca tanıtmak ve hatırlatmak ilginç bir dille. Laf'ı uzatmaya hacet yok. Hayatı okumaktan keyif alan insanlardan sorup öğren. Çok önceleri, böyle gönül girişimleri tuhaf, hatta faydasız zannedilmesıne karşılık büyük aşklar doğmuştu. Şimdilerin dünyasında ki çağdaş anlayışlar, sevmeye sevgi ayırmayı vazgeçilmez olarak algılamaktadır. Tanışmaya gittim duygularınla, merdivenlerinden bir çıkışım vardı eyvah dedi engin yüreğim. Yıllardır beklediğimiz hasretler birbirine kavuştu. Yeri uzun yıllardan beri durulan önemli bir konu sevgilı. Vefa insanın dünyada ender görülen bir bütünleşme ile verdiği marifet makamıyla başlıbaşına bir rıza mucizesi. Elbette, herkes ilgilenecek, herkes merak edecek. Savaş, bizim köklerimizin verdiği en aziz savaş her şeyle
Şükûfe kıvranır fakat sözünü kesmez...
Bu dünya bir bahçe gıbidir. Bahçenın duvarları sevgi buyurdu Şahım. Kimdir o insan? diye sorunca, bilinsin ki,O insan sensin bir çırpıda dedi Pırim. Akıllı, her şeye kalple, sevgi ve gönülle bakar, cahil ise o şeye gözleriyle bakar dedi Mirim. İnanış veren bir sabırdaki çığlığın değil mi aşk ey çoban dedi Meczup. Sana adıyorum şems vakti dualarımı, çağırıyorum sevipte yitirdiklerini, bilirim noksansın her şeyden dedi Zahit. Bir b/aşka şeyinse niyetin, seni sevmeseydim bir çırpıda, sesime yankı olurmuydu geceler dedi İhtiyar Bilge. Ey gönül aşkı kübradan, bir hayrette b/aşka yolcu yok sana yaslı saatlerde varsa ötesi onu da yaşarız günbatımında dedi Garip Çoban. İyilik halini bozan, ömrünü kısaltan, bedensel, sosyal ve ruhsal sıkıntılarına ilaç olan sevgidir dedi Miskin. Hakikati konuşmalı gönül, vazgeç sonu gelmez benden sonsuza ulaşmak için dedi Fakir. Bu kapıdan kol kanat kırılmadan geçilmez, nedir zaman bir sese benzeyen erbain varlığı makamında saki görürsen dedi Aklı Kıt Adam. Kalpler beden sokaklarında çığlıklar atıyor, sessizlikte senden anlatılan seni anlatır, senden olan sessizlikte herkes yaralı dedi Deliler Şeyhi. Eller bilmez sen razı değilsen halini, çok geç küller tamirci çırağı yüreğinde bir lisanın yok hala yaşanmamış yıllarının dedi Seyyah. Ve sonra hiç bir şey nefesinden kapanır yetmez rüyalarına, farzet ki geceler öksüz yaşamaktan usanmadı aşk.
İşittiğini hatırla...
Aziz sevgilim bismillahla alnından, elif mıktarı, hasretimle öpüyorum. Gönül talep etti, sevgim arzu etti, hasret iştiyak etti, gecem müştak oldu, sadakatim dua etti, Allah isteğin/m-i ihsan etti. Gece uyurken sensin derin sızımın içinden uyanan. Ne el ile kavranır, ne göz ile gözlenir, ne koklanır, ne dokunulur, ne de tadılırsın. O şey özde özlemek ile, alır çeker götürür safran kokunda, işitende hasret dediğimiz şey vardır. Ama bilinendir başını yastığa koyduğundur. Sesi vardır duyulur, sözü vardır mana ile doludur gözlerin. Yazısı vardır göz ile görünür, sesli ve sessiz okunur. Duyulan, hissedilen, özlenen, istenen varlığı en azından bir kelimedır. Bu bir kelimeli şeye bir dokunulduğunda tınlamalar duyulur. İlelebed manalar fışkırır o bir kelime kaynaktan. O kaynak sevgi ile yol tutar artık. Onun var denizlerinin dalgaları özleme mürekkep olur. Var duygular kalem olur dokundukça. Kelam eder alevler, ben ne yapardım? İçimdeki çiğ çiğil sesler ile ben ne ederdim? Karanlık sesin ile dolar, özleminle hareket eder. Yağan o semavi sesler seslenmeye başlar. Dilsazında bestelenir dökülür dilinden, icra edilir, terennüm edilir, meşk edilir. Birbirine geçen terinin halkaları vardır. Dinmez bitmez hasret deveran eder ve halkadan halkaya ses geçer. Sesler, nefesler, özlemler nağme, s/özler ten olur, benliğimize yazılır. Gönül kuşu konmak yerleşmek konuşmak ister, seferine çıktıkça bir engin gönülde biz sözlüyüz! der.
Ve ben; sana göçüyorum her an! ..
Seni kaybetmeyi göze alanı, sen kazanmak için uğraşma.Aşkın duygularının uslübu yakalar yananları ateşinden şems vakti buyurdu Pirim. Herkes bir şey olmaya çalışırken, sen hiç ol dedi Mirim. Makamını arayan ruhlar, benlik makamını geçerek diz çökmüştür sadakatle gönül dergahına dedi Hırkasız Derviş. Neyi alıp götürecen azık olarak, üryan geldik üryan gidecez dedi Meczup. Binbir sır saklıyan kabir ehli olanlar geceleri uyuyanların bütün engin boşluklarını dolduruyor dedi Miskin. Aşk bitmiyor hiç seferinde. Peki demek farkedilmek ister, öyle çocuğuz işte teheccüd vakti dedi Seyyah. Herkes kendine cevaptır harf harf, dağlara bağırmak gibi konuş beninle dedi Zahit. Hatırlamak anmak demektir, kalben gizli ve sessiz kavuş dilin söylemediklerine dedi Aklı Kıt Adam. Daha b/aşka birçok yok var, can-ı canan'la kalble ve dille birlikte zikredip düşünürsen dedi Üstad. Sende ne sabır, ne metanet, ne tahammül, o sizin makbulünuz ise yanmaktan kurtulamazsın, yüreğinden ateş çıkıyorken, herşey bir şeye konuşuyor, arayışlar yorsada umut kat kat artar dedi Garip Çoban. Sürgündür dünyada su yolu gibi aşk yolcuları, akmaya başlamadan önce bir kez daha sana geldim halim lal'dır dedi. Fakir. Susmak beni çağıran son nefeste gelir, hiç kıymeti olmadığını anlarsın dünyanın dedi Deliler Şeyhi. Durulmam sonbahar geldi, ıslanmak için sığındım dilendim yağmur damlaları gibi sınanmam dedi Sufi. Bütün zarif dillere sığındım, devşiren heveslerimle tek hevesimi uyandırmak için geçtim kendimde.
Mutlakın güzelliği....
Kör kötürüm sarhoş eder gecenin has şiirleşmiş renkleri. Sizi yaratana karşı, sizden başka kim savunabilir? Büyük günün azabından önce acele etmelı, putlarından hanifliğine koşmaya yarışmalı. Sen senden nasipsiz yaşıyorsun, sana yol gösteren tanzim eden kim? Rabbin'den başka ne çok kulluk ettiğın örnek hayatın var. Hayata bakış açın sırrınsa aşk dolusu aşksın. Kendi kendinizin bile tanımlamaya yetmediği hislerin tercumanı mısralar bilirler elbet. Şeksiz ve şüphesiz serapa duyguya dönüşen saatlerde hatırlanır engin gönüllüler. Kimselere açılamayan hissin, en tatlı duygularla amacına ulaşmış teslimiyetçiğin her dem övünen dokunuşlarda. Gündüz hayalinde, gece düşünde söylenmiş gibi sevmek varmış. Aşk ve hoşgörünü som güneşini emmiş hasret danelerin. Nasıl özlemlerın, gecenin ışıklarının nefesinde sema yaptığı hararetle kadim dostunu, aşk telaşları misali nasıl aramaya çıkarlar terinden sızdıkça başka iklemlerin iç içe. Ova güneşlerinde yetisen başaklar buğdayların en seçkin sofrasını arıyor. Söylenemeyeni en güzel tonlarda söylemenin peşindesin. Bir çok yanını kapsayan alacakaranlıklarındaki uzu vuran gölgelerini okumuşsanız eğer, sen ki sevgiye inanışın kubbe kubbe birikmiş halisin. Sevilmez olur musun hiç diyen mahsun zarif yanın ulaşılmak istiyor. Hep iftar sofrasının ikrar ettiği gibi başımın tacısın. Gün olur canın çektiği can ne aziz saat olur.
Aşkın sadakası sevgili...
Biz bir kelimeye yüklüyüz, capcanlıyız, davamız ile derdimiz büyük buyurdu Şahım. Ne geri, ne ileri, ne kök, ne yaprak yer ile gök arasında işte bizden gayri kimse yok! Burada, buradayız! dedi Pirim. Bütün haller bizim şems vakti. Tek kelime ile kabekavseynden yağan o semai seslerde dedi Garip Çoban. Yalın hakikati konuşan ıssız ücra köşeler aramış, seslere kimsesiz yerlerde kulak kabartmış ve kabaran kulaklarıyla sessizlik içinde binlerce ses duymuş, sesi çıkmayan çığlıklara şahid olmuşuz dedi Mirim. Kuş seslerini, böcek seslerini, estikçe esen rüzgarların uğultusunu, güneşin alevini, gecenin zifırınden ağzını, bitkinin hışırtısını dinlemek, okumak ve bilmek istemişiz dedi Meczup. Cümle seslerin manasını, nedense ne sır, ne ser, ne dil vermış sesler dedi Zahit. Koklayan koklaşarak konuşan bir şeydim daha adem gibi dedi İhtıyar Bilge. Olacak olan oluyordu, sen vardı ve ben oluyordu özlem dedi Fakir. İki yanımdaki hayatla koklaşan değil, gönül ağzı konuşan seslere dokunuyordum dedi Miskin. Uyudum, uyandım, duydun, dokunan seslerden tenimi dokuyan, alnımdaki çizgilerden duyuyordum dedi Hırkasız Derviş. Kapıyordum kapıları nefes alıp vermenin her aralığında, hep o boşluğa düştükçe, düşleyerek düşündükçe dedi Aklı Kıt Adam. Ol denildikçe oldukca, ol sesini duydukça nefes alan can oluyordum dedi Deliler Şeyhi. Cana ses olanlarla biz olmayacaksa bir ben, dilimi dile nasıl dilerim
Gözlerine doğru bak, seni göreceksin sakın şaşırma! ...
Hakim olamadığın kalbine nasıl sesleniyor duyguların? Vefalı ol yüreğine, sen sevmeden önce ben seni sevdim diyen ruhunun manası övgüye değer olan sevgili, sensin O. Hasret kaldığın yüzünde görülen köleliğine tanıklık etmekte yürekten dolan derdinden. Çelişkili durumları yaşatan duygular neler dilemiş dışını süslemekten. Şems vakti iyi ki geldin, bizim bir fotoğrafımızı çeker misin, ey yar? Yapayalnızların yanına taşınan dualardaki duamdaki, sensin O. Gerçeklerin demiyle bedenimizin, duygularımızın neresine saklanmış mutluluk! Aşk dolusu bilmediğimiz bir ruhumuz var ve biz bu ruhu anlamaktan hala çok uzağız, ne gelir elimizden sevmekten b/aşka, onu bilen de bendim işte hiç olmayan mutlak sessizlikte seyran ettiğim, sensin O. Kendine karşı sevgiyle her şeyi tekrar düzelteceğinden kalbin haklı çıkıyor, siz bizi anlamasanız da ne çıkar geriye sen kalabiliyorsan. Benim de bir cevap vermem gereken kişi, sensin O. Endişeye mahal yok, her sabah muhteşem gönül köşkünde uyanmak, pencereden dışarı her baktığımda ağaçların suya bir önce ki günden farklı bir şekilde yansıdığını görmek nefıs ders verir gözlerine, hemfikir olduğumuzda yüreğimin misafiri, sensin O. Nereden geldin? Buraya kadar geldiysen gönül tabii ki sizi geri çevirmez. Seni sonra sevgiyle tanıştırayım. Şems vakti arkamda namaz kıldığım, sensin O. Geri döndüm ve koşarak gönlüne girdim ilgisi beni şaşırttı, dolu dolu duygularına oturup hiçbir şey yapmadan gözlerini seyre dalgım,sensin O..
y.ed
Kayıt Tarihi : 24.8.2015 15:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bizi bilen bilir, bilmeyende kendisi gibi bilir. Hz.Pir Mevlana k.s.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!