Garip Çoban Divanı....78.... Engin Demi ...

Engin Demirci
939

ŞİİR


61

TAKİPÇİ

Garip Çoban Divanı....78.... Engin Demirci.. Şems-i Mevlana Divan-ı

Hayra ulaşmanın yolu...

Dört kitabın manası eski zaman dervişlerinin gönül heybesinde, bize de nice nefis murakabeleri kalmış tekin olmayan bir zamanda buyurdu Şahım. Söylemek istiyorum size şems vakti, oniki imamın yazdıkları gönül mektuplarını dedi Pirim. Unutmamam gerek duygulandığım duygularını senin için, kar tutmuş dağların sonsuz beyazlığını çağrıştırıyor dedi Mirim. Ayrı ayrı adları yok duygularımın, başka başka dört mısranın nehırine sıkışmış, gönlünden akan damlalar dedi Meczup. Isıtır iklimlerin satırlarımı, fazla söze ne hacet, o halde derinleri sevenler buyursun diyor gönül gözün dedi Zahit. Kanat çırpacaklara özetidir, gecelerin içinde başak başak öyle mısralar şiir diye okunabilir dedi İhtiyar Bilge. Aşkın tarifi öznel öznel kendisidir, benı kendimden kendime çarpan yanımdaki gönlümü kırmadan, kimsesiz tabutumun zalim soruları sevincim b/aşka dedi Garip Çoban. Kişilik sınırlarını aşanlar komşu yanlarının külüne bile muhtaçlar dedı Fakir. Kendine karşı saygılı olmakla başlar sevgiye başlangıç, iyi niyetli düşüncelerin samimiyetidir dostluğunu uyandırmak dedi Miskin. Tutarlı, kararlı ve devamlı olan iyi insanı ara dedi Seyyah. Sen senden zarar görürsen, sevgili yerine aleyhinde olanlarla karşılaşır s/özlerin dedi Hırkasız Derviş. İçi boşaltılmış saygısı olmayan ne çok zamanlarda yaşıyorsun dedi Aklı Kıt Adam. Özel ve önemli olan paylaşmandır dedi Deliler Şeyhi

Tıklım tıklım şehrin tek insanları...

Ve ey yar, Nuhun gemisi gibi sevgiyede çok ihtiyacımız var aşkın aşkıyla. Kaçtığım yer ne esirlik, gerçek bir buluşmada o varsa. Bil kı.; aşk özgürse sen tutsaksın, doğmalı sana yanan duyguların heyecanı. Düne bakıp susmalısın, düş ardıma yaklaşıyor muradın. Konuş savur gülüşlerini, ağla ağla dua et, çünkü sevdan var. Kavgamız gölgene vuranlarda bulunur, bitmesin umut. Kapısı odur ki, sağlam ve sadık bizim için tutunur bileniriz özlemlere. Sana seni anlatacağım harfler uyanınca utanmaz yüreğim. Koşup koşup geceden sabaha çağıran yanında s/aklanıyorum. Bir adım kala sözlerine uyanıyorum. Şafak üzerine düşürürken duaları, işte böyle sevda. Bir gül açıyor yüreğinde sessizce bir aşk. Aklıma gelince söylerim, bir şey var aramızda. Benden kaçıp iki gizli özneyiz şems vakti. Geceleri bir çarpındı duyarsın, o kadar çok hayal kırıklığına uğruyorsun. Kovalamaktan en cok korktuğun şey duygu, hayata karşı görünen gerçek. Yanlış nerde ve kimde diyorsun. Her şeyi sil en baştasın. Nefes kadar gitti mi? Aşk! Senin kafanı hep meşgül eden sorular garip gelmiyor mu? Aklının dibini gösterir, hiç de sıradan olmayan hayat. Yüreğinin neyin hasretini çektiği kimin umrunda? Bizim umurumuzda, yolculuğun tadını çıkarın. Hele biz onu, o da bizi sahiplendiyse, O sizindir, siz de onun. Gözlerimiz yaşarır kimi zaman mutluluktan, her yerine can gelir. Doymak bilmeyeceğiniz bir evdir sevgi.

Cana can katan meclisler...

C/an uykuda, c/anan aşk vaktinde hizmette gönüllere dua'da dem dem buyurdu Şahım. Dilimde adın var göğsümde iman, gittikçe artıyor özlemın ey yar dedi Pirim. Hayret, kaç yıl saklamış sevgi, pervane her an sevgiliye. Çok geçen zaman olmasada, bir an düştü yüreğe. Niçin sakladım? Sevdirmeseydi değerine inanmasaydı saklar mıydı hiç sevgi(li) ? dedı Mirim. Bu dertlı cana sığındım, geçici değil. Titiz, heyecanlı yanım tek yol olarak görüyor sevgiyi dedi Meczup. Başka amacı olmayan yanım neler söyler? Müthiş güzel insana özgü bir şey, özlemle anmak dedi Hırkasız Derviş. Çıkarsız sevilmek sayılmak, diğer münevver duyguları çıkarıyor inanıyoruz engin gönlümüzle dedi Zahit. Şems vakti estağfirullah deyip kendiyle helalleşemeyen, teheccüd vakti bismillah diyeceği helal alnıda bulamaz dedi Garip Çoban. Sizi canevinızden yaralayanların, bakınız halleri neler derler dedi Seyyah. Sonsuz tevazu ile onu tanımayan pek azdı, muhitimizi tanıyanlar pek azdır dedi Fakir. Her şeyi bilır o eser verirdi çok nezih şahsiyetiyle, anda hepimizde derin bir bağlılık vardı dedi Miskin. Severdi ilmi, evvela üstadım, iki cihan yanmak istediğim sevgili, daha sonra herşeyim arkadaşım dedi Üstad. Büyük bir boşluğu doldurur sırrı, yılmaz bir azim ve himmet ve sebatla gönülde vücuda getirir akla gelmeyen mühim eser sevgiyle bir hal dedi İhtiyar Bilge. İtiraf etmeliyiz ki,sevgiyi bilenler pek azdır dedi Aklı Kıt Adam.

Gülistan'da beyzâ'nın yedi makamı...

O istikamete doğru yürümezsek varamayız muradımıza. Hayata karşı özleminin hiç bitmeyeceği b/aşka bir şey bul mansur misali. Sadece tasavvufun bazı derin mevzuları var. Ne yazık ki,İnsanı zaaflarımızı sonuna kadar kullanma noktasında inanılmaz bir hüner sergilıyor dünyaperest yaşamlar. Yaradanın habibiyle, ezeli ve ebedi olana ancak onunla ulaşılır, sadakatte saklı insanlığın dirilişi. Çünkü o birlik yolunun dirlik cümlesi, hayat ağacının hem çekirdeği hem de meyvesi, tevhidin şuuru, gönül kitabının sünneti, aşka kıblenin istıkameti, hakikatin temsili, kulluğun el almış en ideali,esasın manası seyrü sülükle,aşktan icazet almak için sırrın tercümesi, muradın müridi. Onunla,onun gibi,onun yolunda adımlayarak, konuştuğu gibi konuşarak,sustuğu gibi susarak,yaptığını yaparak, sakındığından sakınarak, sevdiği gibi severek, saydığı gibi sayarak, emanetine sahip çıkarak halvetine girenler bir önem kazanır şems vakti. Abidler yolundan aşk bağına öğütler almak, keşfetmek için bir yolculuktan geriye,çok şey kalıyor gecenin çobanlarına unutulmaz olur, hıfz edilir. Hakikatle değil gölgelerle uğraşan yanımıza rağmen konuşsalar,eminim çok farklı cümleler kuracaklar. Ve hiçbir çağ avuca sığmaz. Sizi ne yansıtabılir,tanımak ne kadar mümkün? İnsanın olduğu yerde sevgi elinizden tutar ve küs kaldığınız geçmışe götürdüğü gibi müstesna derin yanınızla ilişki kurar aşk.

Ad koyamadığım bir yazısın aşk...

Mütevazi bir törenle gelir talebelerimiz envai çeşit, gül dikensiz bitmez buyurdu Şahım. Herbiri diğerinden kıymetli daha güzel mesneviler dedi Pırim. Nakkaşın çalışarak meydana getirdikleri gönül külliyatı dedi Mirim. Yar ateşinden okumaya devam eder, gönüle sarılı binlerce harfle tanıştırıyor şems vakti dedi Meczup. Divane gönül ismini duymadığınız, sırlandıkça binlerce hüü sızar terinden dedi Zahit. Örtüsü kaldırılan her odanda, müellifinden mana dolu sözler dinliyoruz kendinizden geçiriyorsunuz dedi İhtiyar Bilge. Bir nazar atfediniz gönül tavanınızdan sarkan kandilin ışığıyla bizi asırların ötesine belki bir sesin sarayının kabul odasına götüren dedi Garip Çoban. Gönül sarayı bu altın tabakta, enteresan berat, sevginin anahtarları, yalnızlıktan muafiyet fermanı, teheccüd vakti bir kılınca ister istemez gözleriniz takılır. Mana karı işleme aklınıza ne gelirse duada dedi Miskin. Sevmenin kaç mislini aldınız? Terazinin diğer kefesine yürekten koymayı ihmal etmeyiniz dedi Hırkasız Derviş. Gönül padişahı tarafından hediye edilen tesbihlerden bir tanesidir sevgi dedi Fakir. Bir tevazu içinde sık sık ismi geçen, gönül evinde odalarını gezenle gurur duymalısın dedi Aklı Kıt Adam. Kaderindir ilk nefesine mim, tenine elif, sadakatine vav, yüreğine lam olan doldukça yalnızlığında boşluk bırakmaz dedi Deliler Şeyhı. Fakir çocuklar yararına bağışla hüzünlerini aşka dedi Aşk.

Her nefeste seninle olandan vazgeçme...

Birbirinden ilginç, birbirinden düşündürücü, yanlış saymadımsa bir yokuşu iner gibi telaşlı kartopu misali dünyalık koşuşturmanız, işte siz böylesiniz. Kendi aşkımıza, kendi sevgimize, kendi meşrebimize, kendi şevkimize göre, yılların gönüldaşıyla hep karşılıklı sevgiyle dolu olarak,gönül gönüle geçtik zamanı, işte biz böyleyiz. Derinlerin kitabını açan uğurlu kelimeymiş sadaka izninizle devam edeyim, vermen mümkün mü? . Hiçbir ünvanın gölgesine sığınmadan, işte siz böylesiniz. Duygu, düşünce, his, hayal, ama bir araya getirdiği şaşkınlık veren fikir zıncirinin tamamladığı sevgiyle yanılmadığımı söylüyorum, işte biz böyleyiz. Sevmek için gönül, göz, kulak, ten, el yüz, dil gibi sen lazımsın müjdelerine, bu nasıl bir gece ki, her halin kan, ter içinde alev alev yanıyor üflenince ney misali, işte siz böylesiniz. Mekansızlığın, zamanın şiiri okunur şems vakti gecenin çobanlarınca, uzak diyarlardan misafir olanların duası gecenin manasını açıklar, garip bir kırmızı gül olunca gece güneşi, destur alır gece çevresini sarmışlardan, işte biz böyleyiz. Dua ahlakını bir ömre sığdır kı, rüyandan uyanman için aşk olsun, eyvallah demişlerdi kısasına makamın canlar da hep olurmusun seninle ağlayanla, işte siz böylesinız. Perde perde yükselen yalvarmalar Hz. Musa'nın nefesinin kimyası gibi hasret çekeriz. Anlatabilmem için parça parça olmuş yürek isterim, işte biz böyleyiz.

Baştan sona bir resim hayat, dene, yanıl, öğren! ...

Elden ele geziyor yalnızlık, hicret etsem benide alırmısın ey sevgili aşkına buyurdu Şahım. Aşk nedir sorusuna cevap arıyoruz dedi Pirim. İbretli, meşakkatli dünyada dostu bile sınamaktır, aşk dünyadan kaçış değil, yeni gönüllerde mekanlar bulmaktır dedi Mirim. Samimiyet ve vefanın sadakatteki doruk noktasıdır, bağrına bastıkça özgürlük aşkıdır dedi Meczup. Başlangıçtır herşeyden daha çok bahsettiğine ahde vefandır, aşk dedi Zahit. Tam bir kaynaşma, buluşmanın tek beden olmasıdır, aşk dedi İhtiyar Bilge. Anlam kazandırdıkça hayatları kolaylaştıran duyguların haremidir, aşk dedi Miskin. Sınırını fethettiği saadettir yatağın senden usandığında sahip olduğun herşeyi geride bırakıp sarhoşluğun bile utandığı haldir, aşk dedi Hırkasız Derviş. İki gözü iki çeşme ağlayanlara nasıl ulaştın, gecenin gündüze, gündüzün geceye sığındığı niyettir, aşk dedi Fakir. Bir eğilip bak göreceksin tüm dertlerini aşarak kendini hissettiren şaşkınlığın, sen bu kalabalığın arasından nasıl ulaştın bu aşk desteğine dedi Garip Çoban. Nice belalardan iradesiyle süzülenlerin gönlü fetheden emsalsız halidir aşk dedi Deliler Şeyhi. Vicdanını yitiren insanlar dünyasında, kimsesizler kar yağıyor diye sevinecekler mi bilmiyorum. Çelişkilerle dolu bu insanlık halini ilişkilerden, suretlerden aralıksız okumanın bir cazibesi var dedi Aklı Kıt Adam. Kendinize nasıl bir pencereden b/aktınız? dedi Aşk.

Madem ki....

Yaşamaktan mutluluk duymaktayız gönlümüzün mimarı, onurlu ve mutlu hissetmektedir kalbimiz, aşkın adına. Senin dilin, senin yüreğinle konuştuğumuz için vefamız, aşkın adına. Yeni yeni hünerleri anlamını taşımaktadır sadakatimizin, aşkın adına. Sen bizi dünyaya karşısında aydınlattın, dünyayı bize yakın kıldın samimiyetimiz,aşkın adına. Sen bize sevgiyi öğrettin, biz bu sevgiyi huu'larla dem dem sana iade ediyoruz şems vakti, aşkın adına. Karşımızda yoksun ama sen içimizdesin; tüm gördüklerimizdesin, aşkın adına. Her zaman şanlı gecenin çobanlarının yollarında yürüyoruz, uykumuzu feda edip inatla teheccüd vakti, aşkın adına. Değişimler zamanıdır, zaten bundan b/aşka seçeneğimiz de yoktur. Bu yüzden hiç kimse kuşkulanmıyor kabirde, aşkın adına. Şimdi şöyle bir soru ortaya çıkıyor, o zaman mı yoksa bugün mü? Eşit olmak, aşkın adına. Roller karmaşasındaki insanlar kimliğini tanımlıyamıyor. Eriyen duygularla bütünleşmelerini engelleyenler için geceyi düzenleyenlerin muhabbeti, aşkın adına. Doyurucu gönül sohbetleri, geçmişin getirdiği gelenekleri olmadan anlaşilmayı beklemeden özgürleşenlerin sevgisi, aşkın adına. Herkes kendi hayatının sorumluluğunu yüklendikçe, suçlama eğilimini ortadan kaldıranlar doyuma ulaştıkça doyururlar, aşkın adına. Kendine yabancılaşanlar sevgiye duyarsızlaşır, gerçeğin ne olduğunu anlayamaz, aynası sevgi olanlar bölünürde bölünür, aşkın adına.

Alınteri göz nuru...

Havanın serininde, kelimenin ılığında kahve bahane, sevdaya dair bir çocuk yetiştir yüreğinde buyurdu Şahım. İnkarcılar dünyalık servetleriyle kendilerini nasıl kurtaracaklar kendilerinden dedi Pirim. Gözgözü görmez halde hayat aralığında, karlı bir gün kabir ziyareti dedi Mirim. Adam boyu bir sobanın yandığı engin yüreklerin ateşiyle yanmak lazım dedi Meczup. İçinize bakın, düşünceniz duygunuza teninize ne diyor dedi Zahit. Doğal gelişimini engelleyen şeyler rağmen, kendinizi takip edin şimdinize bakın dedi İhtiyar Bilge. Ancak tadanlar akarsu gibidir, gizemli yanına ulaştığında ortaklaşa çıkarımız umut bir sermaye dedi Fakir. Kutlarım sizi, teslimiyet duygun varsa devam edin, kim göz ardı edebilir kı, kapından giren sevgili değer veriyorsa dedi Garip Çoban. Gönül dergahın ayakta divanına durmuş yanın mahrum kalmaz çamura bata çıka ulaşırsan seherde bekleyenine dedi Miskin. Oradan oraya koşarak yapıyor elif ve mim vav halinde aşk sokaklarında çekiciliğine kapıldıkça geceler dayanılmaz dedi Hırkasız Derviş. Gün geçtikçe tanınıyoruz zihin haritanda, gün gün nefes nefes tanışmalar sürüyor dedi Aklı Kıt Adam. Sık sık duyuyoruz sevgi ile övgü ile tuhafınıza giden kuşkularında kurtulup, öğrenmeye çalışıyor terin dedi Deliler Şeyhi. Konuştukça mimleniyorsun, kula kul olmak defterinde yoktu değerine bilene dedi Seyyah. Beni sevdi gül yüzlü, tabulara karşı onunla dopdoluydum.

Öncelikli Komşudur sevgi...

Benzer benzerini çeker, öfkeni öğüt öfkenle ki, sevgiyi hakedebilesin özeleştirilerinle. Genel tanımlar içinde tanımsız duygular, kendilerini rahatlatıp gerçeklerden kaçanlar arasında gece. Kendiyle yüzleşenlerde sevgi, saygının atmosferini solutuyor onun nefesiyle. Özel saatlere taşır hislerin tutkusunu gönülle kucaklardı, özlemle beklenen akşamlarda dem be dem. Üst üste düzenlenen sohbet akşamlarındayız. Katılan canların serapa sevgi iklimlerinde kanat çırptıkları özel saatlerin zarif öncüsü gecenin çobanları bir nur olup akıyor. C/an'ların uğrak yeri aşk üstüne, sevda üstüne, adem üstüne, sık sık sıkışmış yanlarından sıyrılıp gönül deryasına alıp götürüyorlar. Özellikle derinlikleri tam bilinmeyen insana ulaşmak, aşklarını, sevgilerini, hayallerini, hülyalarını, kendilerıne taşıyorlar eski zamanlar'dan, ama hayali cihana değer eskimeyen zamanlara alıp götürüyorlar. Ve anlamaya çalışıyoruz bizi, mavilerini taşıyor denizlerin, özlem duyduğu seraplarının peşpeşe, dokunuşların kalıplarını zorlayacak güzellıklerı her sesinde saklıydı sessizliğin. Gecenin derinliklerinin övgüsünün peşinde okuma tavrı, yorumu, öyküsünü zenginleştiriyor, derinleştiriyor insanı. Zor beğenen söz üstadlarının bile izlediği otantik haliyle duygulanmamak mümkün değildi. Geceyi harfler, harfleri gece, ses sesi,gönül yorumu izliyor. Peşpeşe katılıyor kervanına gönül verenler kat kat güzellik veriyor.

Bardağı taşıran son damla..

Hem kahır hem lütuf lazım...Gariplerin gece yürüyüşü içlerinde kavrulan bir titreyiş. Kelimeler buluyor cümleleri, her şeyi ele verir gittikçe kim bilir. Anlamayanlar kendi halinde yaşamasını bilir. Neleri anlatmadı ki zaman, belki de bir yerlerde. Ortak bir dert karşılıyorsa şems vakti, bir kalbin bir yüreği arayışının yeri nasıl doldurulabilir. Yitirmek için değmese yürekler tek bir gecede, inan bana sen bile unutamazdın senı. Son bağlantı buydu, benliği dış dünyaya donanımsız haller, çektiği çileden bir çıkış yolu bulmaya, duygularının vücuduyla kaynaşamayan varlığını gecenin doğallığının dokunuşlarında olmaya çalışan ermişte buydu zaten aşk. Bu yalıtılmış dünyada her gün, bir gün daha dayanamayacağını hissedenler ama her gün kalmaya devam edenlerin dayanma sınırlarını yıkan patlama sürecinde sevgisizlik. Kendini ziyaret edenler ve yaşadıklarına nefretlerini tazeleyenlere rağmen köle, efendi ilişkisi kuranların, engin bir teslimiyeti aşka iplerinin koptuğu andır. Büyük ve büyütülen tartışmalar, duyguların sorgulanmasına, için içini sıkı sıkı sarmış şiddetin içindeki çocukluğun ruh hallerinin yarattığı travmalara kadar uzanınca, insan kendine dokunamaz olur. Birbirlerine bir daha yüz yüze gelmemek üzere veda edenler, birkaç günlük duygunun yasını tutarlar. Ne var ki asıl felaket geceleri çıkar ortaya. Öfke krizine tanık reşit olan beniyle uyuyamaması.y.ed

Engin Demirci
Kayıt Tarihi : 24.8.2015 14:57:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Engin Demirci