O gün...
Birdenbire gelir sonbaharda savrulan yapraklar arasında yaşamının anlamı, işte gelebilir geçip gidenler bakarak. Adı olmayan yerlere götürür yağmur damlaları. Ya senin için de ne var? Sevgilide kalmayı hak eden şeyler, aşkın bır yüzü sonbaharda. Yok olmak denilen hal budur besmeleyle bir yoldur, içindeki fırtına ve yağmur. Bendim işte o bir kaç renk içinde sapsarı birşey. Ama bir o kadarda çiçeklenmesi, serpilmesi, tekrar tekrar tomurcuk olmak için birdenbire seni beklemeden karış engin rüzgara. Beklediğindir kalp çarpıntısının daveti. Hiç uğur getirmese de dediğim mevsimde geldin ç/ay vakti. Demlenen yanına sor ç/ayda neler gizlenir. Anlatsam sığmayacak bir damlasına, saadet gibi vuruyor yüreğinden yüreğime taşıdığım yaralar. Aşkın hatırı var uykuya dalmadan dualar aramızda yeşerdikçe bize bırakmış sevmeyi. Uyandık senin hayalinle merhem bulmak için gecede sen yoksun. Haberim bile olmadı, bu bedenin içine şarap gıbi döküldüğünü. Biraz önce düşünüp sen çıktın her yudumunda demlerin. Gönül kapımı yakan yandıran son susanda sendin. Orada olduğumu nereden bildi kalbin. Ama gördüğün yerin dünyanın en gerçek yeri olduğunu seslenince bildim. Ne çok adın var ey aşk. Sevmek gibi seviyorsun köşe bucak gözlerini arıyorum. Seni özlüyorum derken nasıl üşünür bilmiyorum. Ben, bir sensizliğım sevgili. Bir yanım ateş, kıvılcımların birbirlerini çağıracakları zaman yakınmıdır. Sızlandıkça biriken tarif te sonbaharın.
Ve aleykum selam..
Haydi barışalım, şemsü tebanı seyr et ki, merhametinle yüzleş. Düşmüş peşine dert ah çekerek aşkın narıyla. Kendini kendine ikram edenlerin peşine düşüyor gecenin nemi. Gel otur yanıma, ben sana geldim diyor bir ses. Büyük sıkılmışlık içinde emanet beden ruhundan. Öyle düşüne düşüne, ölçe tarta değil. Birdenbire geçmişteki meçhul, geleceğin ağına fırlatılmış gönül sofraları. İşte böyle, pek çok şey oldu yaraya dönüştü bende. Çağ geliyor, bir şey söylememin, teselli edici veya açıklayıcı birkaç cümle kurmanın anlamı var mıydı? Her şey değişti, her şey çok hızlı değişti. Sevgisizliği kuşanan suretperest iliskiler bu haliyle başkahraman. Sinene sinecek gönül kuyuna ani dalışlar yapan kelimeler hayat ergenliği. Sesine ses verenleri düşünme sevinci, uyanan günün uyku mahmurluğunda yasemen çiçeğinden sızın kokular. Anlatmanın suskun gevezeliği içinde coşturan dokunuşlar yok olma hali. İçinde seni kovalayan ne varsa, utangaçlık halinde uzaklaşmaktan geçiyor. Ve ne yapacağını bilememe hali öne çıktığında, aldırma gönüldeki iç içe örülü yolculuğuna. Böylelikle bir yandan bedenin dili öğrenilir. Çekimserlik süzülür, engin gönüle abartısız teslim olmak için, bir dile bürünür. Elindeki hayatı anlayabilmenin yolu diğerinden uzaklaşmaktan geçer. Uyanışların en tazeleri sırrını çözerken, aslında parçalanmışlıkları dünün hesabı. Ne de aşklarda kendine sus(a) mak. Sevgi, sevgilinin gönlüne düşünce bedene yatak dar gelir elbıseye sığmaz uyuyamaz, tenine her dokunusu, nefes alışı özleminin sesinde ruhuyla seninim der. Senin olan bu bensem, gönülde seninim der. Ş ems vakti uyuyan yanından üryan olarak çıkıp sevgıliye temaşaya gidenler, iyiki varsın, iyi ki seninim, iyi ki benimsin der. Uyanan beden kendiyle tanıştığında, damla damla ter içinde tek s/özüm'sün işte der. Ve besmeleyle başlayan her dokunuş seni sevıyorum diye inletir, yanışlar ve yakarışlar içinde, gönül efendim sensin der.
Hazin cür'etlerimiz....
Senden sana sığınıyorum gönül güneşim. Anlayışının idrakine bak, hayret et, ben seni övemem de perdelerinin kalkması için, değişen anlarda değişmeli. Her kul feryat edemez haline, sırrı feryat olan kuluda anlayacak nurlu engin gönül yoktur. Herkes susmuş sevgiye yalnızken, sen gönlümü aldın şems vakti bir ateş düştü c/an'a ölüme hayat vaadedişinle, geldiği aleme hatırladı suskunluğum. Berzaha sürükler gibi israfil sürunu duyan ruhlar misali silkindim dervişleri hatırlamamak mümkün mü? Bu, alemin sırrının nazardan nazara sıyrılmasıyla, birer birer gönül hırkaları çıkarır garipler. Bu meydanda yalnız, mümin gönüllerin gülü açar, bülbülün terennümüyle. Pervane olur Makam-ı Muhammed önünde, hesabımı bundan sorunuz diyen canlar bir adım ötede nura. Gönüllerinden beyaz kuşlar uçumuşcasına, kelime-i şahadetin la'sı gibi açılır secdede, ruhlara yaradandan başkası hiç idi teheccüt vakti. Rahmet-i İlahiye açılmış dağıtıyor, aşıkları sen her şeysin, senden gayrı her şey hiç diyorlardı. Teneffüs edilen maveradan, unutmuşlar masivayı, yüzler rüyaya dalmış, gözler süzülmüştü yıldız yıldız dökulüyordu. Bir körpecik hal olduğu yerde dönmeye başlar bir rüyadan. Gam çekmez fena ve zeval gözüyle bakanlar. Geçip gidenler kendileri için gönül heybelerine kazandıklarını doldurmuşlar. O toprağın çocukları büyük mükafatlarını almışlar, toprağa bile gönül sultanı,mana padişahı olmuşlar.
Allah nerede? ...
Emanet-i Kübra sevdiklerinin üstünde değilse, kibirine karşı mütevazisin buyurdu Şahım. Güzel, güzel olduğu kadar da değerli kitaptır Hz. İnsan, size duyurmanın güzel bir iş olacağına inanıyorum manevi değerlerimizi dedi Pirim. İnsan aklının ve hissin keşfedilebileceği bütün iklimleri yurdu aşk, aşıkları olarak teşekkür etmek böyle zamanlarda marifet ister dedi Mirim. Dikkate şayandır sevgi, geç kalındı insanda, ama zararın neresinden dönülse kardır. Sözle olmaz diyen gecenin çobanlarına, gerçekten minnet borçluyuz dedi Meczup. İçerik bakımından öyle zengin ki, kaynak kitap olarak değerlendirilenler, kimler kimler kaynağımız oldu dedi Zahit. Ama onlara ulaşmak o kadar zor, o kadar zor. Adım adım mezar taşlarını okumalı ipuçları verecek dedi Hırkasız Derviş. Aşkın alimleri ve velilerinin engin gönüllerindeki huu nefeste öyle örnek yaşamlar, ilginç hizmet erleri var, bulunmaz şifalarıyla dedi Fakir. Yattığı yerleri bilmek, ziyaret etmek, rabıtalarını gelecek kuşaklara aktarmak, yaparsak eğer, ne kadar güzel dedi Aklı Kıt Adam. Sözle sevgi olmadığını, seven, sevdiği için her fedakarlığı yapar. Çileyse çıle, zamansa zaman, paraysa para dedi Garip Çoban. Pişmanlık gününemi, yoksa din gününemi mum olmak güzeldir dedi Deliler Şeyhi. Fikir çekirdeğini oluşturana selam dur. Günlerden bir gün, yüreğinize çıkagelmiş, yalnız nefesi, gözleriyle değil milyar hücresiyle seveni dedi Aşk
Sonra severim deme...
Oysa fethetmek istiyorduk birbirimizi, yani ki, ah neşesi yeter! Şems vakti birini düşünmek, dualarla gönülden derin bir muhabbet de varsa neleri tarif etmez ki. Düşünce dünyasını derinleştirenler, yolunun ilerisini tutarlar. Ve de ondan sonrakilere uzun bir mühlet verir sevgileri, sizinle kuşluk vakti karşılaşmanız için. Ve gözlerinde hiç tanışmadığım bir şefkat vardı, nemli ve loş bakışların çalıyordu o anda beni. Hep deliyorduk zamanı, ç/ay içiyorduk yalınayakken gecede. Etrafımızda koşturan idraksiz bedenler uykunun pekçok kabusuna susamışlarken, bizi temaşa ediyorduk. Feyzi akdes, feyzi mukaddes arasındayken her şey, aşk adına şeyh sadi şirazinin sunduğu gül demeti, bir kadeh kırmızı şarap duruyordu kalbimizde, içine sığınıyorduk bir çift s/özün. Ve ortalığı kokular sararken, kaçıp kaçıp giyiniyorduk hayretler gelince. Yani acınılacak haldeydik, tiksiniyorduk her gece arka sokaklarımızda gezinenlerden,oysa imtihanımızdı hala hayat. Dalgalanan saçlarını taramandan gelen koku oldukça baştan çıkarıcı, O an gözlerinde ölmek ne demek bilmiyordum. Kırbaç yiyen köle gibi üzerime düşüyordu gölgeleri duygularının. Ve o an, aşktan bahsediyordu gecenin çobanları, yakındıkça daha çok seviyordun aslına yol gösteren kılavuzunu. Muazzam bir eser gibi gözüken yanın bad-ı sabada kırbaçlıyordu bizi. Bu sohbeti yapamayacak kadar aşık olduk, aciz ve noksanımızı itiraf ederek karşılıklı oturabiliriz, keşfedilmemiş gölgelerinde, senin yorgun yüreğini heceleyerek sevebiliriz beraber bir anı.
Gül değirmeni..
Allah sevdiği şeylerle imtihan eder sevdiklerini. Vaktiniz varsa buyrun bir kelimeyi didikleyelim beraber. İçten söyleneni sevdim şimdiye dek, maksadım şikayet değil. Ne yaptık sevgiye dair, bu nasıl dünya hikayesi zor, mekanı bir satıh. Olanı özlüyor böylesi anlarda, gördü mü teslim olası geliyor. Görmedi mi özlüyor, güzeldir de onun için mi acaba hülasa edilemez. Ve zor mudur güzel olan bir hissi okumak istemek. Sıradanlaşan kelimeler ne kötü şey. Birbirlerini hissetmeyen, fark etmeyen insanlar arasında şöyle bir sıkıntım var. Ne tebessümü, ne ağlamayı keşfedemeyenler sevgiden habersiz. İçinde kendisi olan bir şey demekmiş, inandığı ve yaşadığı bir şey durduğunda duada, işittik ve uyduk. Bize dokun sarhoşlukta, sıcak bir şey arıyoruz. Kapı açılacak değil mi? Arzular canım seni, maksadım şikayet değil. Şems vakti ver de ki versin, örselenmiş bekleyiş benim ki. Hem siz yalnız değilsiniz. Muhakkak yalnızlığa galebe çalacak sevginiz. Siz sebat ettikçe sadakatini sağlar, büyük şevk ve iştiyakla duyguların. Nefes kesen nefesinle örülmüştür fethedilmiş tenindeki terin. Daha da açıldı, daha da belirgin hale geldi manan. Ve bunların hepsi bir gaye iledir. En mühimini yalnızlığa seni yendim diyen şu an ki halin. Bahanesi olmaz seninim demenın, sınırı kalksa ne iyi olur gecenin. Göz kırpıp buluştuğun yanındaki buluşmalarında gizlilik ve sembolleri kurulu olmasın meydana çıkmış aşka.
Kendine selam ver uykuyu ne yapacaksın? ...
Bazı şeylerin yıkılması gerekiyor aklın birinin olması için hazır değilsen. Sevgili topraklarının içinden çıktıkları fakir insanlara gönül borçlarını ödemek için ne lazımsa yapıyor gecenin çobanları. Şimdiden sonrası daha bir anlamlı şems vakti. Meşakati sevgisizlik rüzgarı öyle yaman esti ki hayata, teni terden, duyguyu sevgiden ayırmış. En yükselen değer güven, kim kıme göçmemiş ki, sadakatın saflığıyla. Nicesinden ayrı düşmüş sevgi, tek kelam etmeden dünyaperestlerden. Kendim gurbet elde, sevgim sevgilinin gönlünde yaşamıştı hep. Bütün sınırlarını zorlamış yoksul yanım boş durmamıştı. Aman yarabbi demiştim, elimde olmadan ne yapmıştı sevgi böyle? Müthiş bir şey bu dedim, özlem'in özlem'ce özlem'iyle dilim çözüldü sevgiliye. Gece herşeyine değinir insanları sayfalar dolucu anlatılır. Öyküsünü bilmeyek isteyenlere adresini veriyorum aşkın. Dua yağmuru başlasın dendi mi herşey susuyor. Söz aşkın, isteyen kendinden, isteyen sevgiliden. Doğal bir ortam, seviyorsan oku, d/oku(n) mak istiyorsan oku. Ortam bir hoş oluyor, şahane ve gizemli bir sessizlik içinde teslimiyet hükmü başlıyor. Sese verilen duyguya hakim sevgi. Yalnız okumuyorum, hem okuyorum, hem yazıyorum. İçemdeki çocuğa mektuplar sunuyor, derinliği olan gizemli derınlikler. Çok başka bir boyutunda geziniyordu özlem. Çok çok ayrı bir iklimin rüzgarı, uzun uzun hasretmiş bunlar, giz mavisinde git git bitmiyor.
Cemreler mevsimi...
Bahçıvanın bahçelerine gülleri ekiyor, gönlüne sevgiyi yatak ederek buyurdu Şahım. En güzel örneğinde bir avuç azıyla güzel şeyler söyledi çoğunda dedi Pirim. Pişman olduklarınla bizi nereye götürürsen götür, şurası muhakkak ki biz sadaketten ayrılmayız bizimle yoluna devam et dedi Mirim. Ne kadar şaşırtıcı, her nesilde okunası sevgi dedi Meczup. Hayat kervanında sevgiden kopup geri kalanlar, izzet ve selametten cahil ibret yerleri ne kadar çok dedi Zahit. Anahtarı kilide doğru yerleştirenleri duru ve sevgiyle dinle dedi İhtiyar Bilge. Kendini gerçeğine dinleyerek muhatap et, hikmetle aklını kalbini aç ki, yaşam öykün idrakin ötesinde olsun dedi Fakir. Bekleme ben burada kalacağım, sor da gel kendi gerçeğine, aşk nefesinin kaybolup gitmesine gönlü razı olur mu, olmaz mı? dedi Garip Çoban. Şeytanın maskarası olanlar kendi olmaktan kurtulanlar arasında kaynaklardan biri olur dedi Üstad. Özgürlüğü özleyenler, gurbet ehline ben gidiyorum diye el sallamış, neden sevdiğini bil ki, kendini öğrenesin dedi Hırkasız Derviş. Şu satırları okur musunuz lütfen? diye seslenen şerha şerha cümlen var. Unutulmazlığı hak eden dedi Miskin. Yumma gözünü kör gibi gün olur minnet duyarsın geçmişten sökülen, bugün seslerini yükselten duyguların dedi Aklı Kıt Adam. Bundan sonra uyanık olmalıyız, çıkmışlar gelmişler sessiz kuşatanların, kimsenin yapamadığını yapan insanı arzularsın dedi Deliler Şeyhi. Konaklayan yanın sözsüz anda dedi Aşk.
Bir alev cezbesidir Aşk....
Geri dönüşü olmayan bir tüneldeyim sözümle, bilmiyorum ışıklar söndü bağrında, semalar dillere destan, şems'in toprağındasınız. Biçareyim ipek kozası yatağında hallerimle özüm fışkırır durur. Mekansızlıktan sırrına paydaş olmak için bir demli çay başında nasip bekliyorum. Mekansızlığa uçan şems'in toprağındasın ey gönül, siz olmadan yürürsünüz, yürürsünüz. En içten kalelerin yıkımından daha zor yıkılan nefis kalelerini yerle bir eden şems vaktinde, derdine derman veren güneş'in toprağındasınız. Haber veren doruklarında gezerken ateşe verip tuturan pirim şems'in toprağındasınız. Sunduğum el yüz görümlüğüdür, cemreler sırrına arif olmak için aynadır sokak başlarında, şems'in toprağındasınız. Heybede zaman göz göz, bil ki alev alev içimdesin. Her öğün bir bahane su diye içilen ikindilerde, şems'in toprağındasınız. Hafifler ruhunuz, açılır gönlünüz efkar yüklü özlemlerle, bağdem çiçeği umutlar her şeyi söylüyor destansı havalarda yaşananlar, kartaneleri savrulurken deruni iç içe, dış dışa, şems'in toprağındasınız. Sevgilinin her şeyini anlatır, sevgilini bir kez düşünmeye gör. Şöylece bir yorgun zamanda oturuverirseniz, içiniz boşalır uzat elini seni sezene, bir de siz deneyin bin bir dilde olan haline sığmaz, şems'in toprağındasınız. Gönlümüz heyecandan kanatlanmış, şükranlarını sunuyor bir hoş eden anlamlı gülumsemenle, şems'in toprağındasınız.
Aklınızda soru kalmasın! ..
Ne kadar muhteşemdir sonbahar. Yağmur damlalarını okşayışıyla, nasılda suluyor dualar susuzluğumuzu okuyoruz buyurdu Pirim. Bir akşam safası çiçeği dikiyorum, gözleri şems, gönülleri aşkla olan gecenin çobanları peşi sıra. Ne kadar duvar varsa gecede, köprüleri kuran kervan başları heybemdeki yüke tebessüm ediyor dedi Hırkasız Derviş. Ne seyredilesi bir bahçe, bir yasemin çiçeği vereceğim şems vakti dönüşü buluşmamda. Renklerin derınliğiyle gövdesini öne iten bir aşkla yüzü mevsim dedi İhtiyar Bilge. Dokundukça polenlerine bir çağrıya dönüşür kokusu. Uyku umurumda değil pirim diye bir ses yankılandı. Bir şey var, dedi Mirim. Yankı bulan söylemeye utandığımı söyleyen ama senin hissetiğin, ben aşk istiyorum ya da ölüm dedi Garip Çoban. Bir şey var hüzünlü dünde kalmış derin duygular dilimin ucunda, tenimde dağınık, gözlerimde karmaşık, aklımda belirsiz ama vazgeçilmeyen bir şey var dedi Seyyah. Olması gereken yerde hissettiğimin, adı bile geçmiyor çekindiğim, zevk aldığım, utanmanın en saf haliyle yoluna öldüğümsün dedi Fakir. Baktılar sana b/aktılar yüreğini bir türlü göremediler, dünyanın bütün ağaçları yaprak dökerken dedi Zahit. Bir sofra kurdum en sonunda, bir yolculuk tapılası sevdiğim her yaprakta sen olmak istiyorum dedi Meczup. Seven insan vazgeçmez, işte o zaman hüzün dolu bir sözcük yeter dedi Seyyah. Sadece köşede yokmuşcasına sessiz ve sabırla bekler önyargısız, ama ben sen olmak istiyorum dedi Aşk.
Neşe'ye neşen katan neşeler...
Veda edilemeden ayrılanlar, öbür yanındaki visalin. Hiçbir şeye tenezzül etmeyerek, aziz ruhu mutlu edenler her yerde güler yüzle karşılanır. Aramanın ayrı bir değeri vardı, ey arayan kişi. Kelımesini koydum yanan içine, bır sebebi var bunun, yüreğimin nafakası besbelli. Ve inkar edilemez bir biçimde titredi alevım. Bunun böyle olması doğaldır, akıllara durgunluk veren gecelerde. Kendinle işbirliğin çok anlamlı, her yerde yankılar uyandırmaya başladı. Razıyım kendi kendime mayana ilk aşık olmakla aczimle her şeyim. Hak veririm seven her kalbime, sarhoş gibi dolaşır nefesim şehir şehir. Kaç kez kanadığına tanık olmuşumdur yüreğinin. İyi bir insan olmak, hayata karşı uzun vadeli planla olmuyor. Bugünü iyi değerlendirenler yarına ulaşarak bu güne geldi. Çok az kişı bilmektedir tek tek katlarını sevginin. Bizler de kabullendik, dinlemeye devam ediyoruz niyetleri. Onun gönlünde dolaşmak benim içın büyük zevkti. Ve başarıyordu sevmeyi, bir avuç aşığı dosta teşekkür etmeyi bir borç biliriz. Bir kez daha gurur duymuştum. Sabahları kalktığımızda da O'nu yine hepimizden önce uyanmış bulurduk şems vakti. Ve günler göçüverdikçe acı içinde kıvranmıyor. Yalnız sıkı sıkı ellerimizi tutuyor, sonra kendinden geçiyordu. Onun için çok yavaş, bizler için çok hızlı bir şekilde geçerek gelindi. Kelime-i şehadetle yudum yudum zemzem tadında o halle, senin gibi o gece ilk defa kaybederim hep yeniden kendimi.
Sözü neden aşka getirdiniz.? ...
Şems vakti siz de bizim sesimize katılan gönül dostlarının seslerini işitebiliyor musunuz? buyurdu Şahım. Sakin olun, merhaba eden buradaki harikulade dünyayı bir daha asla görmeyeceğinizden sakın korkmayın dedi Pirim. Sezai gülşeni hzleri ile edebi sohbetler de gizlenmiştir vakti şerifte aşk dedi Mirim. Dün ve yarın yok sen bugünün basamaklarını çıkmaya bak dedi Meczup. Kelimeler, kelimeleri gönlüme dolduruyor, geceyi yazayım mı sana? dedi Zahit. Senden bana bir güneş ışığı yansırmı? Özneyken nesneye dönüşenler arasında, yüreğinde bir iz var sırrını taşır dedi Hırkasız Derviş. Bakma öyle ay'dan çalınmış yüzün değiyor, geceye inat sırrın sırrım oluyor dedi Seyyah. Ve gece ve sen, senden ziyade suskuların, birbilsem aşk şarabı icenleri, aşkın çıkmaz vakitlerinde sabah ezanlarıyla bir bekleyiş dilde dedi İhtiyar Bilge. Her köşe başı yok(ol) uş sen içimde bir şeyken, söyleyemediklerımi tanır mısın ey yar! dedi Deliler Şeyhi. Kalama(z) dın tan vakti kendinde, bilmeni isterdim gün doğmadan seni seviyorum sevgilim dedi Miskin. Hoşgeldin sabahına, sessiz ve çabuk aramaktayız içimizden geldiği gibi sevginle, bakabilmeyi öğrenerek engin denizinde kaybolmam için dedi Garip Çoban. Aklımda içime savrulan kalbinin şefaati, uzak duruyorsun suskunluğunla ötesi sen, aşka çığlıkla bir şey gelmiş gibiydi, ama bu benim sendeki sıfatım dedi Aklı Kıt Adam. İçindeki sesinle bir isim ver varlığım senin olsun.
Sesin de uzaklık yok ayışığında...
Bir o gülüşü kalanlar hep sevişecek konuşa konuşa, şaşkınlığı ben doğurdum farzet derken. Senin şerrinden sakınman için buyrun irtikafa hicret et ağla ağla. Aşkın eline düşenler su gibi boşluklara dua dua akıp, dokunuyor huzurun arifesine eriştirmek için kalpleri. Şeytanın vazifesini yüklenen ne çok suretperestler var, ölmeden de öldükten sonra halleri bedbah. Büyük bir çürümede arınamayanlar, kendine bakım yapamadan gidiyorlar kabirlere. Aşkı biz ifade ediyoruz, sizde şems vakti istifade edin diyor gecenin çobanları. Ve şaşkındı, çaresizdi rüyalar koştu koştu suretler bu hüznü sizde bilirsiniz saklamak için. Önce kim güneş doğunca ölümü öldürecek diye saat sabahın vaktinde bir sıcaklık taşır, yine aşk çiçekleri açanlarda, herkes bir başka dilde. Niçin yanımda değilsin? diyenlerde aynı dilı konuşan iki kişi yok. Bir sevinç varmış gibi dolu dolu yüreklerde aşk bugün var ve ben o an sarhoş olmak istiyorum, ben başıma. Gözleri buğulanarak açılıyor dinlediğim öykülerde üşüyordum. Hatırlar mısın, benimle kalırdı geceleri seviştiğim çoban ateşleri öbür yanına almıştı. ısındığım öbür yanım masum uykulara dalardı teheccüt vakti. Ve yağmur yağardı her damlanın içinden geçer bir kalmak için alıp giderdi dualar. Ne uykum kalmıştı, ne de ben, sadece yaz gecesi ve tesbihim. Ne çok yol vardı,sözcükler ise adresim. Aşktaki hayat ağacında bağışlanmaz uzaklığımız var.
İlk sözümüz...
Gecede sevgi ve rahmeti ism-i azam içinde vahdetin nuru. Dua rabbinin sevdiklerine verdiği özel ve yüce bir ikram, aşığının nişanıdır. Sevgi ruh ve lisanında daha başka türlü görülür. Okur yazar adamlar değil gecenin çobanları, çok defa ummi, fakat hassas ve coşkun canlardır. Mesela sadakatın kıtlığı hakkında hayret eden heyecanlı yürekler yok. Eskiden kapıdan girenlerde vefa vardı. Daha ziyade tahsilden mahrum adamlar tarafından, heyecanlı eserler vücuda getirilmiş. Ve bunlar zamanötesine kadar yaşıyacaklar. Bunu anlamak için o vakit ki ahvali nazarı itibare almak lazımdır. O vakit her engin gönül bir şehir, şimdi suretiyle sokakarası duvara dönmüş dünyaperestler. Gönülden gönüle manevi rabıtalar, tesanüt, öyle anlaşılıyor ki, cümle aleme kan olunurmuş. Şimdikinden daha fazla ve daha samimiymiş sevgi. Saf ve samimi bir muhabbet yaşıyormuş, kimse yalnızlık belasıyla takatsiz değilmiş. Her gönül hem mekke, hem medine misali, bu ruhla tavaf edilirmiş. Dahası, her gün yüz yüze, saf saf secde duranların bile, mühim sıkıntıları olduğu halde bunlardan haberdar değilmiş. Velhasıl kendi kendimizi de tanıtacaktır, mühim d/oku'nulması gereken yanlarımızda bir çok ağıt kıtaları birikmiş. Alakadar olduklarımız yaşadıklarımızdan ibarettir, paha biçilemez sevgisizlik açısından. O ne öğrenmiş, öğretmiş ise ilim ve hakikat aşkıyla ve fazilet, ulviyet güneşleridir emeği sevgiyle yüreklerde
Engin DemirciKayıt Tarihi : 2.8.2015 16:18:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Şems-i Mevlana Divan-ı Bazen arkasına dönüp bakması gerekir insanın; Nerden geldiğini unutmaması için. Kavl-i Hz. Pir Şems- i Tebrizi k.s.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!