Garip Çoban Divanı....72.... Engin Demi ...

Engin Demirci
941

ŞİİR


61

TAKİPÇİ

Garip Çoban Divanı....72.... Engin Demirci.. Şems-i Mevlana Divan-ı

Fakirlerin nağmesi...

Fazla söze ne hacet, her şey gözler önünde damla damla, işte böyle göremediklerimiz. Evveli dua olanın elbet sonu selamet saflığınla. O bir şeb-i arus, mayalananlar çok yanıp köze dönenler için saklanmalıydı. Y/ârı görem diye gelenlerin hep vakte bahanesi olur mu? . Bir özlem haline gelen özlemlerin güneş gibi yüzü. Hiç görmeden sahralarda dolaşanların için her mesafe meçhul harfler hükmünü alıyor. O kalıyor, hep O oluyor, bedenimi sarıyor, hep hissediyorum üstünlük takvadaysa. Zikzaklar çizenlere rağmen, özleyenin yarası derin oluyor. Durup nefeslenmek illa ki hiç olmanın arkasındadır. Her kalbin boşluklarında tastamamız diyen gecenin çobanları, ateşten kor halini almış, kıskandırırlar güneşi. Avuçları sımsıkı olanları tembihler hisler giydirilmiş cümleler, sükutla bir bir vefa. Yüreğini saflığıyla dillendiremiyenlere, bir nîda hüzün mevsimi sunan temaşa halindeki ruhlar. Ölü bedenler dirilir meşkle şems vakti. Kanatlanmanı bekler heyecanlı bır çocuk büyürken içimizde. Meşveret ehlinin rehberliklerinin eseri fakirname gönüllüler. Şu an yoksun sende, bu göçlerle sevgi, hüzün ve hasretler adeta diyardan diyara, gönülden gönüle ulaştırılır, ya dost. Etrafımızı ayrı bir koruyucu sızım sızım sarmış bızden habersiz. Şems vakti etrafımızdan teheccüd vaktine sevgiyle uçuşan şefkat kahramanlarını ilk defa görüyordum. Gözlerim kamaştı heyecanım doruğa çıktı. Bazen başımın döndüğü, içinde yüzdüğüm engin an'larda, sallandığımı hissediyordum uzun yolculuk yapalım mı? Gönül seninle!

Ateşin yakmadığına talibim...

Ve günler yürümeyi öğrendiğinde, başladığı yerde değil, başlamadığı yerde bitiriyor aşkı buyurdu Şahım. Ne olursa olsun, sizi telaşa düşürecek, fazladan sözcük kullanmaz hayat, şeytanın dürttüğü yer bir yol ayrımıdır. O noktada gülümsemeli insan, dört elle sarıldığı dünyaya dedi Pirim. Fıtratından gelen açmazlarını sorguluyor sevgi, akla gelen her iyi ve kötü düşünce, bir şeyin özüne inmen içindir dedı Mirim. Bir kuyunun dıbinde yusuf misali hayat, insanlarda bu haller karşısında çok silik kalır ama silik öyküleri önemli görenler, engin bir gönüle sultan bile olur dedi Meczup. Bır huzur arayışı gizlidir d/okunduklarınızda, ön kapağı ne kadar süslüde olsa okumak için sayfaları karıştırmak gerekir dedi Zahit. Sadece gecenin çizgileri çok şey anlatıyor bize, arkada silik gündüz olsada dedi İhtiyar Bilge. Giydirememışler ruhlarına duayı, kişilerin bir kıyafeti yok uykuda dedi Miskin. Kişilerin silüeti şehrinin sokaklarında ön plana çıkanan dünyapest giyim tarzları dedi Fakir. Kendini sevmeyen ve mutsuz birileri ve surete çizimleri özenli dedi Aklı Kıt Adam. Şu masum insan fıtratının sessizliğindeki dili bile gerçekten ölü dedi Garip Çoban. Sözcüğün ardına giyinmiş süslü yalnızlıklarla baş başa kalanlarda sevgi bir bavula saklanmış dedi Hırkasız Derviş. S/imge deyip avunanlarda tutku sevgiye üvey dedi Deliler Şeyhi. Anlaşılan sarsıcı bir şeyi yoktur,bir yanıt olan aşkın

Y/ananlar g/ızlenır...

Üslubuna koşmalı insan, insan yanına bürünmek için gelemeyecek durumda olanlar, anlar bizi. Yabancılaşmaya davet eden müptezel suretler çok hoslanıyor zamanın ruhundan. Kimse kendine hesap soramıyor, tahammül sınırlarının en alt eşiğine bile erişemiyenler, anlar bizi. Klişeleşmeye yakın yaşamlar bir şey saklamak isteyen suretleri süslemeleri zor olmasa gerek. Sevgili kim? Sorusu ile baş başa bulanlar, her şeyi en başından bulup hayrette kalanlar, anlar bizi. Kimilerinin arasında sevgiye benzer bir şey filizleniyor, kimisi yan yana bile gelemiyor geceleri. Birbirlerine eklemlendirilen dualar, birbirıne inançlarını yitirenlere duygu aşılıyanlar teheccüd vakti, anlar bizi. Bir kenara not ettiğiniz sözcüklere şimdi yeni şeyler karalama vakti, her cümlenin kelimelere özgürlüklerini sunanlarla vakit geçirenler, anlar bizi. Peki hoşunuza gitti mi? Tamam o zaman sufi dilinden sohbet ederken cansız varlıklara dem dem can bahşeden maşuğundan ayrı aşıklar, anlar bizi. Farklılığı dikkat çeken sende olanla heyecanlandıran, yüzü yakın, nefesi pareli, dikkatinizi hakikate vermek istedikçe, bambaşka yollara savrulanlar gitgide büyüyen kelime oldukça, anlar bizi. Süprizlidir yaşam harflerden örülürse duygular, manaları serbest hakikatte uçsuz bucaksız hayal gücünden sevgilı biri olan, anlar bizi. Bir varlık hissi anlatmak için sabırsızlanır, gözlerini kapat tadına bak her şeyi bizim gibi onlar, anlar bizi.

Az deyip geçme...

Galiba burası kalbinizin attığı yer. Bir sıfat olarak teveccüh, yukarıdan aşağıya tahir olmak gibi. Ahlak bilinen bir gerçektir, maskeyi indirmek için nice yüzler boşuna yorulmamışlar. Kızışmış bir ateşe yaslananlar, kızgın bir menbadan sulanırlar şems vakti. Dünyalık yiyecekleri yok ama açlıktanda ölmezler, yüzleri ağaranlardan olmak için aşkın ruhu mu dediniz? Öyle ki, her şey alaşağı olur yangın başlayınca, yara izleri bile kalmaz. Ortaklaşa epey zorlanmış olsakta kuşkulu uyuduğumuz yer. Düşlerin gücünden aramak gerekir o sorunun yanıtını. Hepimiz yaşarken esir olan birbirinden ayırt edemediğimiz kırlangıçlar sürüsü var. Hayatta yaşadığın kadar değil, sayılara bakma yokmuş gibi yaşa ve sevgiyle yapabildiklerindeki sevgiyi söyleyen insan yanındaki saadete bak. Çıkmazda olan ne çok batıl kelepçe vurulmuş yanın var. Bir abdest aldır engin gönlüne, hakikat avcısına sığınmış yanıyla insan olmanın sihrini taşıyanlara yenilgimiz. İşte budur, bizi sevgide mağdure edenlere rağmen bir hatırlatma. Kalbi dolu olanlara sirayet eden sözün tesirine sığmayacak kadar çok büyütür. Bir yerde durmalı ses sahibı olmak için ne olduysa bize hep azar azar oldu. Sevgiyle dirilip, aşkla yoğrulmadan, güneş olmadan. bir daha güneş yüzünu görememekte var. Dilimize yansıyor bize lazım gelen çelişkiler. İnsana sarılmaktan başka, bizim lüksümüz hiç yok. İlk sesleniş sevgine budalalık değil.

Pazar yerleri....

Yağmur ile geliyor kokusu, dışarıdan nasıl göründüğümün bir önemi yok, gece soğuk içeriden görebilenler yetiyor. Boşa gider uykudaysan, senden dürüst gece ay vurur sarsılırım. Ateşim alnında yırtılan gömleğimden habersiz genzinin. Bir kapı birinin yanına sokularak sordu. Sevgi cümleleri isteyen yanında, özeti ne çok şey, yine bana gel derken. En çok aradığın yerde cümlelerim, sessizliğın orta yerinde. Sen zahmet etme, bir zaman küçüktü soru sorulmaz bilinmez yanım. Aşkın dokunuşları yeni soruların cevabını arıyor gönül dünyasında ıbrahım ol derken şems vakti. Vakit kalmadı deryaya akan ırmağa zerre olmaya. Kuruyan çatlayan topraklarına ırmak gibi akıp filizlerini başak başak doldurmaktır gecelerde. Gamlı rüzgarı yastığının üzerine koyduğunda uyanır insan. Sağanakla gelen o zaman bu koku. İşte der, geçmişten düşen düşe değer unutulmuş gecelerin. Farkı yok geçen geceden evvel zamanda. Boğuk bir sesle sökülüyor yarın acı üstü acı, ne vakit geçti. Eli kolu bağlı duygularda yamalar sayıklıyor yalnızlığını. Bir son ver, uzun karanlıklar içinde gölgelerine. Ben benim, sen de sen, belki duyulmadık bir öyküyüz. Bir derin eyvahta, inleyen boş kubbe kalbin. Şimdı utangaçlık bir sürü boş çabalama içinde varabilmiş bugüne dek. Yüreğe doğan saygıdeğer halin iki büklüm körpecik yanınla. Kime sorsam koşmaktadır, ama nereye? Sen gel hem yoktan var et, hani soluğun nerde ağlasam.

Kutsal sevdam...

Bilmediğini bildiğinde, gönül gülşenin bildirir bılmediklerini. Şimdi bız iki harf olarak, sevgiyle güçlerimizi birleştirip sevgi(li) ye roman oluyoruz. Birbirimize esin kaynağı oluyoruz, aşkla tümüyle ortaya çıkana dek, s/on'a geldik diyene kadar duamızı sürdüreceğiz. Doğal olarak insandan yararlanıyoruz ve yararlanacağız. D/okunmak az buz bir şey değil yoksulların diliyle. Bir bağlantısı olduğunu düşündüklerimiz, günlük yaşamımız içinde. Bir parçası olabileceğini umduğumuz bir anlatı parçası insandan aklımıza gelirse sevgi bunu daha önce verdiğimiz gönül sadakalarına katıyoruz. Mantık sıçramaları olanağı veren savaşın bir parçası oluyor cümleler. Tasarım halinde süren ilişkiler hayalleri hep suya düşurüyor. Çözmek gibi bir kaygım yok, bu bilmeceleri, şifreleri siz çözeceksiniz. Bir miktar uğraşacaksınız, yaşama değil kendine ulaşmak için. Bir sevgili hep yanı başında oturur, birbirleriyle didişen yanlarına rağmen, hikayen seni anlatıyor. Senin neden'in ne! Kocaman bir boşluk yok mu sende de? Olması gereken bir sorgu var. Sevmek için bir nedeni vardır, epey zorlansada sevginin. Yer yer sizi rahatsız eden satırlar karşınıza çıkıyor, içinden çıkamadığın ruh haline uzanan. Bu hayat beni etkilemeli, içimdeki buz denizini kıran bir sevgiliyle. Beni rahatsız edecek şeyleri severim, çünkü insanın özünde mutsuzluğu besleyen bir şey yok. Ama diğer yanım hep sürgüne gider.

Bir dağ pınarı..

Düş dışının yakasından bir geçit ara içeri daha içeride tutuştur beni sığınaklarımda. Benden bakıp saklandığın mevsimde seni görmeye alıştır beni. Şems vakti en güzel yenilgimsin özlemlerimin nur-ı aynım. Yaşam deneyım üzerine kurulmuş, kabem gönül şehrinden şehre gidem. Hala cansız olsada duygular, hacerül-esvetim yusuflar, ibrahimler, yakuplar sokağında. Kapı kapı dolaşıp yer üstünde neler gördüm ki nasihatten başka, bir avuç sevda kasesiydi lisanımda, bir sabır tavsiyesi la tahzenin fakiriyim. Aşkımı başlatmak için sersem sersem baktım, hangi yöne döndüysem aşk orda gecenin bir yerinde. Kim bilir şimdi akşamın şakağında iftar sofrasında hangi dille rah-ı fırkatte gönüller. Kalp bir kere soru sormaya başlarsa, göz aldığı mesajla devşirmeye başlar, aşk bu olsa gerekti. Bana baki hep dostun rabıtası gün ışığı gibi, her şey kalp'te dem dem. Teheccüd vaki tesbih tanelerim bitse, gözyaşlarım gelse ne varsa alsa gitse, ey aşk sen, gelirsen ve yok edersen buldum deyip yanılmaktan kurtulurum ah. Huzurda olmak için ism-i evvelım gül dalıydı, gönülde sonrası h/iç'te k/al git/me ateşe konuşurken. Bekleyişlerim engin gönüldeki vaktin çocuğunu bulmak için. Öyleyse çekin gölgenden ki, ruhun ihtiyacı olan çocuk çıksın ortaya, tutup gönlünden kaldırmak için hep zamanında gelir sen dua edersen dost. İşte onu seyretmek marifet şems vakti, boy atsın diye dualarım kavuştur sevgiliye

Var olan şeylerin cümlesisin...

Okumadan bilemeyiz değil mi? Benimde sizin kadar sevaba ihtiyacım var. Manevi bakım uzmanın kim? Ruhuna eşlik eden dayanışma sağlayan nedir? Bir yanıttır seçkin olmayan insan için kimliği aşk olana aşıklık. Her adımım bağışlanma diler yaratandan. Onlara bakan biri olmayınca yok olurlar tevazun yoksa. Daha ilk satırlardan itibaren insan toprağa yakındır, bunu hisseden insan olmanın notu. Baş başa kaldığında ölümünden sonra onu hatırlayıp durur ruh. İnsan insanı adım adım mutsuzluk denizinde boğuyor. Sevgi daldan dala sıçrıyor, sensizlikten. Altını çizdiğiniz satırları niye çizdiğinizi idrak etmek için bazen tekrar dönup bakıyorsun. Parağraflar arasında anlaşılacak bir şey yoktur. Bizdeki sessizlik, sizdeki tevazuya bır buluştu. Belki, cömert duyguların rüya yorumlarındır. Sevgi olarak gelir sevgili olarak dökülen sırrınsam, devamını hayal etmem. Her güne bir gerçek, böyle başladı. Bir muamma insanın çözülmesi için kabirtaşı gibi yürek olmalı. Hal böyle olunca, bizden çok çok ilerıde olanlarla karşılaşırız. Bir kez daha bır araya gelen ikiliye bırakıyoruz leyl vakti sözü. Aşkın sevdan gönulde ezelidir, bu aşığın hevesi canı iftihar eyler koynunda nefes almayı. Sen, ben bize bu hal ile safay-ı aşkı tadarız, kim anlar söyleşen terimizi, koklaşan tenimizin ölçüsü olmaz. Küllendikçe susar vefa, safasını sürdükçe sadakatimiz. Kafiyesi çok olur gecenin, mısram sensen.

B/aşka alemlerden farkımız bizim...

Tevafukları boldur hakikatin. Hayat ağacını canlı tutmak için, iyi meyve ver sevdiren sevgiliyse efendimsin aşk. Bir şey var aramızda, gönül hun oldu. Şehrini seyran ederken, bin cefada görse garip gönül efendimsin aşk. Demdir bu dem, gel demlenelim. Hasret-i ateş-i aşkınla vakit teheccütde. Çenberi giryan göğün, y/ar ile ahdini unutma ey gözlerim. Tutamadığım şeyler ışık içinde dua gibi yüzüyor. Soluğu senden olan görünmez mezarlıkların yası bir besmele çığlık çığlığa, bilselerdi sende neler gördüğümü. Sen beklenirsin bir semazenin kahverengi gözlerinde, aşkımın utancı gitmesin diye. Ey can, bu ne cezbe ki, susturamadığımsın bende, melali sema vaziyeti sanki la şeklinde. Bize yüzünü gösteriyor, dolu dolu boş olanların alacakaranlık halleri. Bedenini bulamamış ruhların halinden bir nefes alalım gecede. Seni alfabeleştiren Aşk, neyin ilacı? Sufi! Lehine kullan şüphelerini ki, kıskansın şeytan. Söz sende ezber bozun, hep işaret ettiklerinizi tanımlayın teveccühünü alın duaların. Cümlelerim duada an gibi ölesiye tutkulu biliyormusun, anlıyormusun, arıyorum seni aşk garip garip her kabirde. Karşılıksız sevginin bir anlamı olmalı yağmur yağarken. Buluttan buluta, insandan insana fark olduğundan mı açmadı gökler bu oyun hep aynı, biri bitiyor damlaya damlaya biri başlıyor. Hiç düşmem ben, koşarakta adımlayarakta çektiği acılarla ölmem diyen görmedim, nur yağan vakitlerin bestesi

Sevda meyinden içmeye talıp oldum...

Bana sual sormaz cümlen, cevabı dizeleşen hazinem oluşundan ibaret gönülde. Miracı anlatma, günde kaç defa abdest alıyor gönül sevginle. Çölde sessiz savrulan kum tanesi gibi rüzgara aldanmadan sevebilirmisin? Kapını çaldım bir divane sır sarhoş eder, benden gelir yedi iklim. Yürümeyi öğrenir ruhumdakı harfler, edep için şahlanışı bekleyen kabirler gibi. Bizde varız akşam vakitlerinde, zamanı çıkarırsak geri herşey sen kalır. Mutlu kelebek misali, bostan ve gülistanın kapısından ayrılma hecele bir kere de olsa yarin kokusunu. Yüreğin yürekle buluştuğu o an'da sadece sevgi(li) nin emri varsa, aşk tenini yakmış demektir. Kendi kendine her renk solar, beyaz renklerini bulunca. Düşünün bir hele, bilerek mi, bilmeyerek mi, mevlanayı yoldan çıkardı şems teşbihte hata olmaz diyoruz. Çoktan dostlarla dost olup mercimeği fırına verenleri tanırmısınız? Anahtarı taşıyacak kadar ileri gidenler, maddeyi dünya nüshasında bırakıp manaya doğru koşuyor. O sözünü ettiğim dev hocaların peşine düşüp meczup olanlar bir yol ayrımında bile tedirgindir. Yalnız bırakılmasalarda, çılgın bir tempo ile para pul, mal mülk sevdalıları varlığını koruyamadan çıkıp giderler h/andan. Sabahın ilk saatlerinde gözleri bir dem konuşan engin yürekli adamın öğrencisi olmakla, sevinçten uçacaktık. Nolur kanatlarımız olsa diyorduk. Tanışıklığımız sorgulanmayan saatlerde madde kesilsede, gıdilecek yol güvenlıydi.

Bahane...

Bazen şu an, O manayı ille bulda bul her şems vakti çıkan yangında. Şimdi kaç renk uykudaki sesler, her şafakta kabusla uyanır dünyaperestler. Gün oldu gece oldu tanınmış olandan işittiğ hiçbir şeyi unutmadım. Gönül mescidinde oturur dualara amin deriz. Ben tanığıyım yüreğinin, dursuz duraksız peşindeyim. Not alıyor gecenin çobanları nefeslerden yalnız ve yalnız Allah rızası için, tanığı olduğu herşeyi yazıyor, yazıyor, yazıyor. Alıp saklarsanız, onlar için gelecekte çok değerli bir armağan olacak hemen bitişiğindeki sevgi. Bugüne kadar yüreğinize geçmemiş ne çok duygunuz var. İyi ki ulaştı menziline, dursuz duraksız duyduğu, gördüğümü, bildiğimı feleğe inat döküyorum başaklarını yazıya. Yapmasaydım çok hayıflanacaktı zöhre yıldızı, müptela olmuşuz sevmeye aç yanınızda tütmeye. Çok yanacaktık işte şurada bu böyledir, gönlün hücresinin kapılarını açmak. Fedakarlık sonucu toplanan her harfi sebil ettik, sevgilisini seçmişti gönül. Sevgilisini herşeyiyle sevdik seher vakti, herşeyiyle beğendik gelecek için. Önemine inanan herkesin gönül borcu olduğuna inanırım sevgiye. Çoğala çoğala gelen alevler, zenginleşe zenginleşe gelen büyük ve soylu bir tanığın temaşasıdır. Paha biçilemez c/an sunana, bizim fena bir huyumuz var eşik oluruz her haline. En büyük marifetleride unutkanlık, kadir kıymet bilmeyen suretperest yaşayanlar. Hak dost muhteşem değeri bilinmeli.y.ed

Engin Demirci
Kayıt Tarihi : 8.7.2015 16:49:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Şems-i Mevlana Divan-ı, Veren el alan elden hayırlıdır. Hadis-i Şerif Meali Veren el alan elden hayırlıdır. (Riyazü 's Salihin, No.298)

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Engin Demirci