Aşktan mutlusu yok aşkta.
Yazılacak hiçbir şey kalmadığında da yazmak isteği sona ermiyor, daha sonra toz duman gece onca güzelken. Ne var ki yokta, öyle çok anılır anılar, sen misin böyle düşünüp yazan diyen cümleler. Bundan sonra öyle derin bir özleyiş aşkın doğuşunu ay'a bakarken yeditepeden seyretmek. Yarın elbette okuyacağım yeniden canlanacak geceyi. Güz şarkılarıyla karşılayacağım üç çobanın deli aşkını. Sadece bize has değil rüyalar evindeki rüyalar. Bu sessiz ve gizli ustanın köşelerinde kalmış tatlar, duyarlılıklar taşıyan duyguların romanlarını hatırlatıyor, cümleler gün ışığına çıkıyor, ilgileneceğini umuyorum. Hayranlık duyulacak kelimelerin hem ölçüsü hem yakınlığıyla, hem dostluğu hem eleştirel tutumuyla hangi acıları çektiğinin, hangi ödeşmelerle boğunca sürüklendiğinin tanığıyım. Birlik gittiğimiz günü hatırlıyorum, bir sonbahar günüydü galiba, belki ilkyaz, çok serin bir şems vakti günüydü. Tedbirli okumakta, mesafeli bakmakta yarar var. Ama, gel gör ki, her şey sevginin aklı değil ki, aşka ulaşmak için. Sıradanlığın ipuçlarını duymak açısından da çok önemli, beninin kuşakları. Ve göz nasıl çok yakınındaki hakkında yanılma riskiyle doluysa, bu da öyle. Tam da böylesi bir şey var. Gerçi bundan hiç vazgeçmedi, aşkın aklı. Akıl dışı olunca, kendi doğasına çekilip sınırına varınca başlıyor gerilim, yalnızlık yer yer dönüp dolanıp ağına takılsa bile duyguların, aşkın açığa çıkardığı pek çok şey var. Heyecanım kabir ehlinden,fakat bu şehirde; adam gibi bir fatihaya muhtaç gönül. Edep, bir kadını suretten sevmek gibi seviliyor artık.Şehirlerin sokakları mezarların taşları gibi ve bütün kuyuları rüyaların kefensiz uykularla süslenmiş. Ne yusuf olabiliyorsun, ne şems ne yunus, ne de hz insan. Sensizlik bir mevlevî yalnızlığında şeyh yahya dergahında, maşukça bir özlem pir hüdai'den, semaha temâşa ediyor ney eşliğinde mevlanadan dervişler, teheccüd vakti bütün âlemin delisi bekliyor velisini.
Şefkatin misafirliği....
Ucu aşka dayanan uçsuz yanlarını aynada seyretmekten zevk almaya başlamışsın. Şu isyancı yanın gıdene kadar bekliyorum, itaatkar olmak için hem dünyada hem ahirette, birbirine yardım edenlerin marifetinin armağanı sevgili gibi. Uzaklıklara yakın olanların şems vakti dilidir yalnızlık. Seyreder gibi yaşıyorsunuz, makamına riayet ettiğiniz duyguları. Muhabbet, aşk, derd ile sevgiyi anlatmak zordur. Farkındayım, elbette nefesimizle örtüşen ve şimdilik ulaşamıyor olanın. Dua küçük dertlere çare, büyük dertlere ise Allah kerimdir. Umut doğuran sevınçlere kaynaklık eden, içinide dışınıda saklayanlardan değil. Sadece hırslarıyla yaşanlarında, yaşanmış ve özlenmiş bir şey bulamazsınız. Yaşanmamış bir aşkın sayıklamalarıyla bizi karşılayan gecenin çobanları, kanaat ve tevekkülle kim kimi değiştirir diye sorarlar. İncecik boyunlarımızın üzerindeki başımız hangi kavşakta, nereye kadar eğilir ki! Razı olduğumuz, sevgiye mecalsız insanın öyküsü kendine sığamamış. Yolumuzu yol edenler ve nefesle sarmaş dolaş olanların o geçmişe selam duran, içinde o zamanlardan çekip çıkardıkları cümlelerin dolaştığı şems vaktini okumak iyi geliyor. Ve kör bir oyun gibi hep telaşlı, tanıdık kelimelerle ilişki kuranlar öykülerinin altını çizıyor. Gelecek hep uzun sürer, zorunlu yalnızlık içınde, kendi hayatına benzer hayatlar arayanların, hüzünle karışık hallerıni mutlu sanmıyoruz.
Hüzünlü sesler...
Şahsiyetli ve erdemli olmak için gönül hanen sevgi olmalı, neyin derdindesin, dermanı şu beni aradan kaldırmandır. Ümitsiz olma, gariptir seni senden iyi bilen. Kafesinde gam çekmeye kendini alıştırma, sevgi ispat ister, mim gibi almalısın tadını. Her zaman ihtiyaç duymalısın, bir lamelif gibi ama kendini akıllı sanma. Evvela hakkın rahmetine ermen için kendini sevmeli ademoğlu. Güzel düşünüp, başkasının ayıbıyla uğraşmayan, güzel iş yapanlardır aşkın taa kendisi. Güler yüzlü olanın gönlü secde görmüştür, rabbide onu başkasına muhtaç etmez. Neyi, nerede ve nasıl istiyorsun. Bulutlar terinde sen nerdesin, bir daha gel derken. Seni bulmuşum yarı gecende susuyor ay. Yalın gölgen içimde sen durgunluğuma. Teninin kavgasıyım, eyüp misali bedel verdim sözüme, ne dikenler bırakırım filizlenen cefanda. Kalp zaten atıyor, bu hasretin marifeti ritmini değiştirebilen duan. Nazlı ırmak boylarında çırılçıplak mahrem bir mektubum sinendeki yarelerine. Ben böyle gecikmişim hasrete, iş işten geçmeden vucüdün şehrine sultan ol. Hangi noktadasın arka sokaklarında çok hal var. Anların ardından gelir tufanın, seni bekleyen bir irem bağları vardır. Didede ihtiyaç duyulur gülşeni miskin haline. Canım sefana hak eylermı bilmem, neyin derdinde sılam. Gelen gider ama tenimden gel beyti şerife, ibrahimi delili aşk olsun. Hakikat kaç yaşında olursak olalım yalnızlıkla lal, sırla benide sırların sahibi.
Aşkın gizemleri...
Bulacağız; ama, bulacağımızdan habersiz hep yeniden arayacağız, bizi arayanı buyurdu Şahım. Ne güzel etmişiz de tanışmışız, şems vakti dedi Pirim. Bir noktaya gelir ki, gereksız buldukların ver elini sevgiliye, yiyecek ekmeği, içecek suyu varmış misali, düşer engin gönüle dedi Mirim. Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm, bir yar anlar bizi dedi Meczup. Uçsuz bucaksız seyran ederken ruhları dua, konuşa konuşa yürümeye günler yetmiyor, sabah ayazlarına kadar adımlıyoruz gör,duy, sev dediklerini dedi Zahit. Bir ömür boyu yürünecek yolların hep başındayız günlerimizin, sevgimizin, muhabbetin yıllarını yaşıyoruz, gök okkasından gönül demine düşen sevgi damlalarının uzun ince yollarında dedi İhtiyar Bilge. Tarif edilmez bir sevinçle düşünememişiz sevmeyi dedi Fakir. Hiç beklemediğim bir gün, hızır misali sevgili bir surete bürünmüş çıka geldi, takdim etti tanışdı, tanışma o tanışma. Artık aşk gibi Mevlam neylerse güzel eyler dedi Garip Çoban. Aldığını vermen lazım nefes gibi şükrünü artırmak için tefekkür et dedi Hırkasız Derviş. O gece doğdu ölümüne sadık kalınan, birbirimizle gurur duyuyorduk şems vakti, dualar dünyasını bize açıyordu dedi Mıskin. Dostlarımız çoğalmıştı, ufkumuz genişlemişti gecenin çobanlarıyla için için yanmadayız, tutuşmadayız dedi Aklı Kıt Adam. Aşk ne ilham ettiyse sunacaklardı, o gecede doğdu ardı ardına sevgili dedi Deliler Şeyhi.
Tercihlerin farkındalığı...
Yaşadıkça daha neler göreceğiz? Hakkında onun beyan ettiği kadarıyla bilgi sahibi olsanız da, aşkın her bir damlası geleceğine onun cevap verdiği kadar müdahele etseniz de, şems vakti yıldızlara yaklaştıkça dar'alan zamanlarda gönül gönülü sarar. Her insanın duygusu farklı seyretse de, sevgiyle tercihlerinin bedelini ödemek zorunda kalıyor. Hayatın içinde tanıdığı, tanımaya çalıştığı rengahenk insanlarla tanışıklığımızı sağlıyor dualar. Benimkiler benimle ilgilenmiyor diye yakınan lisani hal tarafından suçlanan yanlarını duyuyormusun? D/okunsan kırılan, d/okunmayan kuruyan her biri ayrı surette hikayelerle dolu üzücü gerçeklerin. Gönlünüz ne isterse bahtınız öyle olsun diyen gecenin çobanlarıyla tanıştığınızda sadece suretiniz değişmiyor, canınızın cismindeki manalarla zenginleşiyorsunuz da. Suretler insanın sadece dış görünüşünü değiştirmekle yetinmeyip, düşünce yapısını da değiştiriyor. Olmanın koşulu, sadık bir sevgili ve masum duygular arasında tam olarak tanımlanamayan bir yerde olmak çoğunlukla hayranlıkla anlatılan bir sevda durağı. İlham perileri sadece derin bir aşk, tutku ve hayranlığın değil kavuşamamanın acısıyla en dokunaklı mutluluk. Tutkusunu hiç gizlemeyenler her fırsatta dile getirir bakması kolay, tanımlaması zor tenlerin. Her şeye rağmen hayaller var. Gün geçtikçe onu bekleyenlerden uzaklaşıyor bakıyoruz ama anlamıyoruz sevgiliyi.
Onları da biz buyur ettik...
Kendinde yokluğundan, hep yorgun, argın hz. insan buyurdu Şahım. Gözüpek duaya bile konuşamayan yalnızlıklar var dedi Pirim. Ya rabbi şükrü unutturma bize, mahrem kıl bize kalp zamanı mektupları dedi Mirim. Şiir gibi görünmeli tüm benliği hecelerin sevgiyle, aşkından kalan cümleleri tamamlaman için dedi Meczup. Edep ile üşüyorum ebediyen sıcaklığına, yüreğimi ısıtan ruhları şad olan çok büyük duaların yok ken var olduğuna inanıyorum dedi Garip Çoban. Her nefeste aradığını sana gönül nağmelerindeki dualar getirdi dedi İhtiyar Bilge. Hakkın hudutlarına bilerek riayet etkı, kapanış cümlen son nefesinde huzur versin dedi Fakir. Umut ışığı tutuşturacak sevgi, meğerse nice ateşler yakmış, b/aşka illerde dedi Miskin. Bizler çoktan sevdalanmışız, artık bıliyoruz kenar semtlerdeki ak sakallıların tarif edilmez sevgilerini, biz derliyoruz artık dedi Hırkasız Derviş. Duygunun labirentleri, düşüncenin girdaplarını düşünmüyorum bile, güle oynaya, bir çocuğun dev inine dalıvermesi gibi sevgi dedi Zahit. Tanışma, eh ışte böyle olur işte, nıce yolları elele yürüyeceğiz şems vakti dedi Aklı Kıt Adam. Daha dün gibi hakikatin seni bulması, tarifsiz ateşlerinde yanıyorduk, günlerden bir gün dedi Seyyah. Çok çok iyiyiz, gizli kıskançlıklar duyanlar uykudayken, bızden önce çok sevindik, sevgili sahibi oluşumuzla dedi Deliler Şeyhi. Birileri fısıldadı mı mutluluktan başımız dönmekte aşka
Nefes alan nefesler yusuf sınırında...
Seni bilmem olanlar bana oldu. İnsanoğlunun kutsallarıyla sınandığı yaşamda, sevgiye nasıl yön vereceğini unutmuş. Değerleriyle imtihanda olanların aklında ne var? Yeni dünyaya ayak uydurmakta zorlananlar, yalnızlıkla sınırlarını belirliyor. Çünkü dönüp dolaşıp geleceğin yer yine oralar olacak. Tam şu anda, aklınıza gelen, duyduğunuz, her mecrada kendinize ait ilk iş düşünmek olacak. Kimse sevgiyle meyletmemişse yüreğine kaybeder. Ama duygularla içini dolduranlara neden fakir denmiş meçhul. Adı her ne olursa olsun, içerik yoksunu suretleri ve fakir duygularda bir kelime olarak çıkıyor karşımıza. Ne hazırladın kendini tanımak için? Değil mi ki; bu gündelik herc-ü merc içinde, irfanla süslenmiş kocaman bir enerjinin sahipsizce patlaması gibidir aşk. Ayçiçeğinin güneşe proğramlandığı gibi, kendine aykırı bir yerli yabancıdır belki de alev alev bu davet. Nasıl bir tecessüs ve bir inattır bu? Birden kapanan gözlerinin yerine beynini oyup, her şeyi oradan kucaklayan büyük kelimedir aşk. Gecenin çobanlarını çoklarının çok zaman sonra bile farkına varamadıkları bir yakıcı gerçeğin kaşifi olarak görmek gerekir. Miracın başkentidir paylaşılamayan şehir. Bilmiyorlar ki, paylaşıldıkça güzel olanın kalplerine derinlik kazandıran sevgi olduğunu. Kulla rabbinin buluştuğu noktadır su. Kutsalların en kutsalı insana aşkla o kapının anahtarını verilir. Şehir içindeki şehirden.
İç içe bir analiz...
Zaman raflarında mahsur kalmış olsada sevgi. B/aşka dünyada birbirini bulanları bulma telaşında olmayanlar o kapıdan ayrılmayanlardır. Bir basamakta siz olun ömür hiç geçmezken ama doğru durakta, ezelden ebede. Hoş gör yarasına inan insanın, mayasıda, yaratacısıda, yarattıklarıda kusursuz. Uğurlayamadıkların değil sevdiklerin, hiç gidemediğin hep çok sevdiğindir oysa. Senden geçer, benden geçer ne kolaydır bır çocuğun gözyaşlarında hüzün. Kimileri vuslatta artırır sevgisini, kimileri işine gelen kalabalıklarda kaybeder kendini. Anlatıyor baharın uyandırdığı ilk şey, son şey dediğin samimiyeti. Sevmeye yürekli olanın kalbini sallar, canlara can dilemesende rabbim. Beraber alınır nefesler hayatlar yarım olsada, dualar hep seni beklediğim için miş. İçimde çok zaman olmuş yerini hazırlayalı, beraber geçelim nemrutlarla dolu dünyayı, tut ellerimden. Ölesiye şimdi sana söyleyemediklerim şems vakti. Yüreğim dünya telaşına değişmemişken sevgiyi, yeni bir söz buldum uğraşıyorum kendi içimden, nehirlere özge. Şımdi odama güneş vuruyor, insanı görememiş olsakta, bır şey değildir suretler. Makamını bulması için gönlümün dili iki kişi, aşkı nazla hiç uğruna kanat çırpar, ha açtı ha açacak safran çiçeği gönlümde. Birlikte yaşamak için iletişim kurmalı duygular, yolculuk nereye? İlginç gelirse sevgi, iki kişi papatya falı yapamaz, tek kişi olmak için, konuş konuşabilirsen kendinle. Ben artık korkmuyorum, benim gönlüm bereketli taşırım senide vefamla. Sevmek istiyorum seni, yaşamak için mutlu sonlarına dokunmalıyım.
Seyyahın sayıklaması.
Fedakarlık yapmaya hazırmısın? . Bazen telaşımıza karşılık ayrıntılar kaybolmuyor. Böylece bazı şeylerin hangi anlamları içerdiğini bilmemek daha iyi nadide duyguların. Kendıni kendine yetersiz hissetme, mutlu etmen için elinden geleni yap. Mutluluğunuzun önündeki engeller tepki biçiminiz mi? Yalanların boşluğunu kapatmak için yeni yalanlar oluşturanlar için gülümseyenler alternatiflerini göremiyorlar. Beni tanıdığını sananları şaşırtmayı severim der aşk. Kendine inananlar umutsuzluğa kapılmazlar. Gittiği yöne doğru gidenler, hayatı beceremezsede, onu tanıyorlar. Yeniden güvenenler özgür iradeye inananlar hayatın gerilim odasından uzaktırlar. Kaç yaş şiirini temsil ediyor cümleler. Yedi iklim bir solukta direniyor aşk çeşmesinin damlaları. Gördüm bir delinin mektubunu, gönlümün goncası seslere şiir armağanlarıyla iyi geceler dünya. Aşkla beraberliğimizin simgesi yağmur çağırıyor, havada kuş dönüşü gibi dualara ne oldu? Düş sona erer çok sevmekle öldürebilirim seni ve yanarım gerçeğin içindeki gizde. Bir gölge midir? Artık sevgi! Uğrarım artık eski yerlere, aşka sevdalanmak bakmaz yaşa, gelir yeniden ürken bir kuş gibi, hangi mezar başında bir fatiha okuyan varsa o benim sesimdir çok eski bir gizle diyor aşk. Her şey yerli yerinde gönlümce. Arayacağız ondaki tatlı dili neşati vuruşlu yürekle. Yunus yunus düşündükçe görebilirsin ilaçtır aşk. Şems vakti hadi birlikte bakalım olmuş mu? Yok olmamış mı? Benin! Şerbetimizi yaptık teheccüd vakti, şimdi hüzünlü durur köşebaşında sevgi. Oysa suçluyum sanki, teslim olmuşum. Dıştan gelen ya da kendi içlerinde beslenenler bozguncu dünyada, imtihanı ruhla yaşadıkları. Aşka dalıp teheccüd vakti, orada dualarla yuvarlanıyor gönül. Ve secdedeki tespihler kozasını örmeye başlıyor aşk evinin. Bu haller en azından açıklığa kavuşturmaya yaklaşıyor göz yaşlarının sayıklamaları. Görüntüsü içinde kaybolmak kaçınılmaz oluyor, bol katmanlı sıklıkla kendini avutan görüntülerdeki bilinmeyenlerdeki insanı hallaç pamuğuna çevirenler.
İnanmazdım oldu işte.....
Ne görsem Aşk bu şehırde, nokta ay'a dönüştü, kulakları olsun yıldızlar. Akleden kalpler dolaşıp geziyor, gözleri kör olmamak, öğüt alabilmek için kim olduğunu sahibinin, inanmazdım oldu işte. Kavrayış ve anlayışlarıyla nefes nefes, nefeslerde yok olan kalplere mühürlenmişler. Muhabbetin künhüne vasıl olan engin gönüllerle anmak ıster sevgiliyi, inanmazdım oldu işte. Kendilerine hayır getirir sevgi(li) bir rüzgarda harmanlanan zerrenin bulutla kucaklaşıp sırlanıp görünmez duruma düşmesi gibi gözardı etmez. Yağmura gelince ibret verir, anlamazlıktan gelsende aşkın gürültüsü şimşekler gibi toprağına düştükçe yakar kavurur, inanmazdım oldu işte. Hem zaten safran kokan yanında, iğde kokulu özlemler, leylak bakışlarla erguvan halindeki tenine büründükçe bütün çiçeklenmiş halinin kılavuzu aşk olsun. Karla kaplı lale bahçesi duyguların haykırır mehtabımıza halini, inanmazdım oldu işte. Gülden bir nefes alır sur'una üfleriz mateminın. Senin nelere gücün yetiyor, bir hoşum işte, ustaya bir gönül borcumuz vardır, inanmazdım oldu işte. Ateş basıyor yüzümü, al al. Üşümeler geliyor ıpıl ıpıl, haz cenderesindeyim içim içime sığmıyor, inanmazdım oldu işte. Bir farklı bulutdan kimin duasını alıp gelmişler damla damla, cümle kişilerimi yanlarına alıp buralara gelebileceğimi ulaşabileceğimi birileri söyleseydi, inanmazdım oldu işte. Ey aşk, ey sevda, ey dua, sen ne efsunkarımışsın, inanmazdım oldu işte.
Sarmaşık sözler....
Leb'inın kevserine kavuşmalı lebim, birçok yanınla derlenirken özlemlerin. Hazinelerin arasından seçebilirmisin terine dokunuşlarımı. Zaman zaman gerçek adlar yerine hayali kahramanlar edinen yanın nelerle karşılaşmış. Gözlerinden nefesine sızan yanın canlanıyor, tenine şöylece dokunuşlarımla. Sanılmış olanım içinden taşan, konu dışı yanında bulundukça, korunmuyor uryanlığın kalemi arzularıma. Sen olmasaydın leyl vakti mecnun olurmuydum kokuna. Bir tutam saçındaki hevada bile çoğalıyor anılmaya değer anlar yaşamak. Gerçek adından öte, derdini iyileştirir tekrar tekrar savaş başlayan yanında. Çöldeki kum tanelerinin yatağıyım, son nefesin aşk ile sarhoş edecekse eğer. Bölük pörçük görünüyor alevlerin. Seni derinlerime sürükleyen acıklı aşkın dili, yada hiç birisi çoğalman için tatmin edilmeyen sevginin ilham ettiği dokunuşlarının sık sık terennümüyle. Kanında gezen halinde dervişler, sufiler lisanım olarak kabul edilir, gamzenden suallerine. Şükür sancağım sevgiyle, nefsim için şükrederim nefsine. Gel gel ıslah eyle terimi, manzum bilmece tenım kıl nazar nefesinle diyen bakışların bir çeşit oyunudur. Açtıkça sayfalarını oyalanmış harflerin. Ebced hesabıyla çözüyorum aritmetik duygularındaki bılmeceyi. Ve söyleşiyorum ol nedir? Oldum içinde rehber. Yine sorma anı bana, içlerinden dokunanlarla, acı ve tuzlu bir su içir. Lütfunla billahi eylenir terim terinde inci inci günden güne.
Görmen lazım...
Biz tiryakisi olduk gecenin, içinizden bir damlayı çekıp alıyor, aldığı damlayı bulutların bütün renkleriyle sunuyor şems vakti buyurdu Şahım. Her damlada duygulanır sevgi ve sevda dedi Pirim. Kolay iş değil, ah eden binlerce goncanın şemine konuk olacaksınız, binlerce üftade çift göz sizi izleyecek dedi Mirim. İnanın yürek ister muhabbetten dem vurmak. Aşk nelere kadir değil ki dersiniz dedi Meczup. İzinde yürüyoruz gecenin çobanlarının, ne anlamlı, ne güzel, ne hoş yeni halkalar eklendikçe eminim bu ateş sizide mutlu edecektir dedi Zahit. Vahdet şarabından zahmet edip okumalı derdi. Sevda yaşın gelmiş sadece sevdalanmak denen aşka müptela olmalısın için içine sığmayarak dedi İhtiyar Bilge. Uzak şehirlerden savrulduk, kara sevda oldu namemizin esrarı, işte bu büyük hülyaların ve sevdaların şehrinde pervaneyiz dedi Garip Çoban. Gece ihmal etmez aşka eserini vermek isteyen herkesin yardımına koşar dedi Fakir. Bildiğini esirgemez gözyaşları terin gibi çırpınır, onu hak etmek için dedi Miskin. Özlemin, umudun,sevdanın anahtarı dünkü kadar dostun, o engin gönül, duyduğumuz o duygunın sevdalısıyız dedi Hırkasız Derviş. Hayırlı, kutlu olsun bu denizdeki aşk limanınız yine buluşacağız, sevgiyle kucaklaşacağız dalgalar gibi yolun açık olsun dedi Seyyah. Biri olma niteliğini hiç yitirmemiş olanlar çok yol almış dedi Aklı Kıt Adam. Çok çok ihtiyacımız var karanlıklardaki ufuklara
Bir duygunun gölgesinde...
Ölü yanlarına uzanıp usulca seni seviyorum dese sohbet eden yanlarım. Zamana daha nelerin hüznü yakışmaz ki, duvarların yıkıldıkça ayakta kalır gidişler. Ve gölgenden buğday başağı gibi sararmış halini alırım. Düşlerin boyunca s/özün yolculuğum olur. Daha neler dersin, tanımak, anlamak, hatırlamak için esmer gecenden, gece güneşimin gölgesi düşerdi tenınin kapısına. Bitirmeye çalışmaz nefesin kayboluş hikayeni, bir solukta. Aşk ve nefes gecenin bohçasından çıkınca birsen kalırsın bir ben. Küçük şehrinin sokaklarına yağdıkça gizemli dünyanın boyutlarındaki meşk defterine okuman için yazarım damla damla. Sırrının kapısını arala hazinenin, kilidi olanda anahtarın. Davetlimızsiniz anılmak istenen büyük ilgi gören ruhunda yeni şeyler. Bir b/aşka yaratıcılık çıktıkça günümüze gelir sohbetinin arkasındaki görüntüler. Yaşananları unutursak mazeretiniz olur mu? Nasıl ulaşabilirsin merak ettiğin yanlarına. Kaç saat bir ömür yapar bilinmez. Kış uykusundan uyandıkça soluğun, beklenmedik bir nefese dönüşür. İyileştirir mağarandan derinleştikçe çoğalan özel arzuların. Buluştukça ömrü uzun bereketli olur adresine gelen mektuplardaki ıslah edilmiş cümlelerin. Bir şey yok, her şeyiz sevgi katarız. Ele avuca gelen yanına demek bu okumak dersın. Çok ve hemen tebrik etmek istersin. Ses verdikçe tenin, bir ihtiyacı karşılar. Hayal perdesi kalktıkça barışır ortaya çıkan benin.
y.ed
Kayıt Tarihi : 26.5.2015 16:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Şems-i Mevlana Divan-ı Arkadaşlıkta sirâyet vardır. Yâni insan sohbet ettiği kişiden huy kapar. Hz. Atâullah İskenderî k.s.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!