Gerçeğe veda eden iyimser gelecekler..
Bütün alemin meçhulleri bu kıymetli gözyaşlarındaki acayip bir bilmecede gizli. Neler vardır, neler olur bu gönülde? Hoş gelir aşığın derecesine göre, burası aşk. Gizlendiğini söylediği gönül de garip, mühim olan ne varsa hepsi oradadır. Kapılarını açmış aşığın aşkı orada gizlidir, kaybedip gizlenmiş karanlık bad-ı sabada. Sen deyip benini silenler tam bir aşk şuuruyla yoğrulmuştur. Hayranlık kaynağıdır şems vakti, kimsenin ardında kalmaz bu vakitte aşıklar. Şerbeti kim verdiyse içerler kana kana hüzünlü gün. Hicran yurdundan saadet alemine göçerken bereketli yağmurlar gibi yağarken ruhların dünyasına gömülenler gönüllerin gönülü. Diyecek sözüm kaldı sezilmemiş aşka. Sevgiye yer kalmadı mı? Biz yokken, onlar vardı o yüzden kısacık ve doyumsuzdur o anlar. İç içe geçmiş gizli saklı geceye fazladan ekleyecek sözüm yok. Duygusu yara almış olarak yaşayanların kalblerinin öldürülüşüne sanki tanık olmuş gibi gecenin çobanları. Hep çok tanıdık anın hayalini kurarak yaşıyor insan. Taa o zaman, gözyaşlarında akıtılanlar hicret olabilir mi? Yüreğindeki zehir gibi acıyı sevdiklerine akıtanlar, o solgun gülün kokusunu duyar mı? Kendi suçu ve ağlamayacak olanlar çaresiz. Ağzını ağlarken eliyle sıkı sıkı kapatanlar, vaayyy ne geldi başıma! dese, incinmez mi aşk. Katlanabilmemin başka yolu yok, gözümün gördüklerinin birbirlerine duydukları hasretle, yaşamaya hakkım var aşkı.
Boş ver dökme içini...
Bir acı kahvemizi içermisiniz şems vakti buyurdu Şahım. Hep herkesin sevgilisi olanlar neler söylüyor ulu zamanı dinleyin dedi Pirim. Boyutların çoğalınca gönül borcunu ödedikçe kendinde tanışıklığından yüz akı kara sevdalı aşık yanın çoktur dedi Garip Çoban. Günler, aylar, aylar yıllar içinde, bense hayran olduğum ustalara teslim oldum, onlar gibi olmaya dedi Mirim. Zaman zaman birbirimizi çok sevdik, zaman zaman tartıştık bile özendiklerimle dedi Meczup. Ve buna rağmen dinliyorum sevgiyi,şefkati, hoşgörüyü tan yelleri estiğinde konuşmak için hak dostu dedi Zahit. Gönül yorgunluğu olmasın koyun koyuna yattığında duygularında, susmanın kokusudur denk dùşen özlemler dedi Hırkasız Derviş. Dalgalarım sularda içini çekti bir sabah vakti aşk meydanında dedi Fakir. Büyüde büyü kendi getir sen kalacak ve yaşayacaksın saklımda beklerim dedi İhtiyar Bilge. Herşeyin içinden kaçıp beni yakalarmısın, küçücük mutluluk yerine çok kocaman yalnızlık yaşıyor insan dedi Deliler Şeyhi. Atmayıp sakladıklarında neyi görüyorsun? Bizimkisi bir yol hikayesi sürç-i lisanında yedi ikliminin tohumudur sevgım dedi Aklı Kıt Adam. Çok iyi bilmelısin kördüğümlerinı, buna değer teslimiyet namahremimin özge yarisın dedi Miskin. Dokundu kalbime kaç sabahtır bilmiyorsun her halime doluyorsun kaç kadeh aşk gömüyorsun name name dedi Sufi. Islansın toprağının filizleri bulutlarımın suyuyla başakların içinde bir sözüm sabah akşam dedi Seyyah.
Parçalanmışlığın uçurumu yalnızlık...
Dilin dönsün hadi, sırasını bozarak gel dünyaperest cümlelerinden dem dem. Seni bu tercihe iten ne oldu? Kendi seçmediği bir yaşama savrulurken, bütün olanları başka biri anlatsın mı istedin. Hazırlıksız yakalan ma kendine, hiçbiri değilsin geçen günlerde. Anlatılabilecek sayısız olay var, tanık olduklarında. Biz/siz ayrımı yapmadan taraf tutmaya çalışmadan, başka dertleri olan biriyim. Ne yazık ki, beninden doğmuş benim gibi kendisini yok bilenlerin b/aşka seçeneği kalmıyor çoğunlukla gönül huzurunda. Çekilir şey değil artar eksilmezim, o kadar çok talibi olsamda aşkın, gerçi zaten aşka kavuşmak olmaz ya. Özgürlük nedir sorusu geliyor insanın aklına, bir gün yandıklarım azat ederse. Suretperest yaşayanların başka ruhlar edinmelerinde çok farklı bir manzara var. Ve nereye gideceğini bilemeyen halim, dolanıp yine mecburen ona dönüyor ve boş gözlerle bakıyor sokaklardakiler bize. Böyle bir ortamda şems vaktini anlatabilir misin? Son anda kurtuldum, bir satır arasında kendime geri döndüğüm günün sabahı. Gözümün önündeki kabirlerde tek bir satır bile yoktu. Ben bu kadarını yaşadım ama daha b/aşka neler yaşandı buralarda. Bu yüzden belki de, sık sık ziyaret ederim garipler mezarlığını. Anlatılmayan bu olaylar insan ruhuna, kalbine, kulağına, diline, gözüne siniyor. Her mezarın kendi hakikatleri vardır çünkü. Onlar ölümü göze alırken, bize onların hatıraları kalıyordu teheccüt vakti.
Kimse seni burda görmeden git...
Benim gitmem lazım, bana ismini söylemek istemez misin? buyurdu Şahım. Yok sayılan yanlarınla, bizi hala şaşırtan, her insanın kolayca ulaşacağı şekilde kendinde bulunmayı beklemektemisin dedi Pirim. Varlığının manasına ermek yok olmak için varla ezber bozulmayacaksa neden aşkı arıyorsun dedi Mirim. Neyle özdeşleşiyorsan gündüzleri, gecelerine o yansıyor bekleşen aynanda dedi Meczup. Kendine ihanetinde senin, oysa biz mehtaplı gecelerin doruklarında dem dem sevginin parçacıklarını topluyoruz dedi Zahit. Çığlık çığlığa bizi sırıksıklam yapan hanımeli kokularının gölgesinde görünene biz hazırız dedi İhtiyar Bilge. Gönlümüzün ne kadar dayanacağından kuşkulu, bu kapıyı açacak anahtar bir bizim bildiğimiz o yerde şems vakti dedi Garip Çoban. Söylesene gecelerine vuran ışık biz değil miydik? Fısıldamadık mı? Uykusu derin kalplere dedi Aklı Kıt Adam. Biz bu gönül semahlarına, dem dem tesbih tanelerine aşklarla sığınmadık mı? dedi Sufi. Biz orada değil miydik? Ne kadar güzeldi, önce sen sonra ben, yarın bizle siz diyebilir miydik? dedi Deliler Şeyhi. Sana hiç benzemeyen görüntüne, kuşkusuz sen de birbirimizi sılkeleyerek yok oluyorsun içimizde kanat açarak dedi Miskin. Sana kaybolmuş aşkla bulup çıkarmalıyım bilmeyen zamanda birden sana sormak geliyor özleyişlerimi dedi Fakir. Gece sessizliğin altına gömülmüştü, enerken halimiz kucak kucağa hiç söylemesekte sırrımıza sahip aşk
Nerdeyım? ..
Kanat çırpa çırpa fırtınanı koparacam defterlerini açıp sayfalarına d/okunalım ne çıkacak şems vakti. Yan yana mı, yana yana mı? Çıkalım birbirimizden, sonra bir satır sayı olalım zamanda. Yaşarken değerini bilmediğimiz neler var, hakşinas olan ezeli hastalığımız vefasızlıktaki sessiz yalnızlığımıza ses verebilirsek, dile gelir belki benin. Özlenen yağmurunu kıskanan bulutlar gibi renkler. Güz akşamı başakları içimde nadasta, kaç böyle şems vakti beklemiş bir yanım. Ve ruhum geceyle gündüz bir güz akşamı sevmek varmış. Ama hoş sarhoş etti gönülden sohbetin teheccüt vakti. Sevda olmasa, nasıl edilebilirki buğdaylarınla ask ve hoşgörüye hasretin. Hazırlanır en seçkin soframa meşrebin, en güzel tonlarda söylemenin pesinde içinde biriktirdiklerin. Uzun vuran gölgelerin dikkat çekici, hak etmiş zor bulunan engin gönüldeki sadaketi. Özel defterine kaydedilecek değerde, gönül kitaplarını okumuşsanız eğer, sağanağını sunuyorum her halıne. Taşların konuşuyor her yerde tam ortasındasın yüreğimin. Kimler şahit olmuş, sevilmez olur musun hiç. Duygu, sevda, dua, aşk, incelik yüklü zarıf bakışın ve gül kurusu pembe tenin. Kubbe kubbe birikmış yanını kıskanır ney seslerı. Taşınacak değerde bu yalnızlığın. Elini uzatsan düğüm vurulur bengi sularındaki badem çiçeği umutların. Şiirde bir mısrayı bulan ozan sezgisinde seslenişim. Bil ki alev alev içimdesın,elini uzatsan.
Bir daha anlat! ..
Rabbım sevdıği kişileri kendiyle meşgul edermiş. Her yerde o olurken etrafında ne oluyordu? Yürüyen kamettedir aşka yolcusuysa, geçip gitmiş ömürde. Zühur eden bir şeylerin vicdanla temas etmesini, kabul etmek bir sürü değiştirir. Gerçeğe biraz hikaye katarak yazıyorum. Kim ne yazarsa yazsın, fuzuli gibi yüzleşemediyse, hayatını yaşamamış mühlet aldığı zamanda kaybetmiştir. Ay nurunu güneşten alırken, çayımız ateş rengine bürünürken sevginin eteğine yapış ki, gönül toprağında aşk filizlensin. Malikiyetin neye ermişse yolculuğunda, onunla beraber tamamla. Tevhidin miracına yükselenler, ruhu tehdit eden nefse, Allah var demek için söze hacet kalmadan halini anlatır. Dur bu yol seni felakete götürür diye kaç gönüle seslendi duaların teheccüd vakti. Dünyaya doyan gördün mü söyle! Cehennemin bir parçası olmasın kabrin. Gayret et, dostunu ara, çekilsin aradan ayrılıklar. Sabırlı ol muradına yürü, sakın sapma ah minel aşk gecelerinden. Bazen kendini çok yalnız hisseder, her şeye sahip olanlar. Bir derdi olursa konuşabileceği bir kaç anısı var elbette. Hemen b/akıyorum beni bekleyen gözlerinin içine, tıpkı sana benziyor diyor özlemlerim. Taklidini yapıp, bir daha oku diyor ve vakit kaybetmek istemediğini, sadece gözlerin açık açık belli etmiyor bana. Pek çok kez anlatılan ancak bizim ilk kez duyduğumuz bu hikaye aşk. Biz biliyoruz kaygılarımız dağılıyor, güneşli bir gece karşılıyor. Bizi böylesi bir güzellikle buluşturduğu için elhamdurillah aşka.
Ya sen kimsin? ..
Mütevazı bir miras sevgiyle o zamanlar konuşuyorduk. Tutumlar biçime dönüşünce peş peşe yalnızlık oldu. Parçalanmış gerçekliği bize hangi şekillerde sunduğunu ortaya koyuyor ilişkiler. Tekrar tekrar yorumlanamayan şems vaktinden beslenen gecenin çobanları heyecanlı bir yolculuk. Gönüliçinden feyz alınan duygular geceye uzanarak üryanca iliskisini ortaya koyuyor. Her engin dokunuş arzuladığı içgüdüsel hazları sonsuza kadar değiştiriyor. Sarsıcı kişiye özel güzelliklerde en öne çıkan yanın ürettiği duygular haliyle bir b/aşka. İlk kez bir araya gelen duygular muhatabını arıyor her dokunuşta. En uygun yerin ortalığa saçıldığında, en fazla konuştugumuz bu ihtiyaçtan dolayıydı. Kozasından çıkacak kelebek gibi, ne evet ne de hayır, kanatlandır beni, çünkü seninim der tartışılmaz arzulayan bakışlardan daha fazla ihtiyacımız var. İçi bir yerden sonra boşalırken cümlelerin mucize olmadığını biliyor ama ulaştığı noktanın doğru olduğunun da farkında kalp. Sözcüklerimle demle yüreğini bir tebessüme, git artık kendıne baharlar açtıran beninle. Bir gece teninde dans eden su damlaları gibi huzur örtüyor. Özlemlerinin dilidir terennüm eden dokunuşlarınla hangi dilden konuşursunuz. Muhteşemdir esrarı selam veren arzuların senı alemle seviştiren seherin sisi sanki. Keyifli fısıltılar fethettikçe isteklerini, kendi gölgemiz hangisidir. Beni seçiyor seni bölen bitmeyen hayrette aynan.
Ben böyle yaşıyorum işte...
Makam farkı insanın olgunluğu ahlakından akan sevginin güzelliğinden olur buyurdu Pirim. Kibirini terbiye etmekten usanmayanlara pervanedir aşk dedi Mirim. Ne vakit uyanırsan özlediğin mutlulukları bir araya getirir aşk dedi Meczup Hep sende durur derim ki, tanesi olalım sonsuzluğa gözyaşlarının mahremiyle seni bana kim gönderdi nakış nakış şems vakti hatırlasana, sanki sen gibi dedi Zahit. Şehirlerin ışıkları yanınca, gerıde kalıyor acılardaki gözyaşları geçmiş silinmesin kazınsın hafızalara dedi Miskin. Kalbin zümrüt tepelerinde aşk bir mir'atı-ı mücella halinde sudur, dualarla akar akar dedi İhtiyar Bilge. Teheccüd vakti miraç ve aşk arasında kat edilmesi gereken yolun hangi duraklardan geçtiğini resmeder dedi Garip Çoban. Sevgisizlikten söylenen ama didinmeyen, uğraşmayan, paylaşmayan suretperest olmaktan başka bir şey yaratamayanların kendisini hayata karşı nasıl sekteye uğrattığını delilleri ile ortaya koyar. Bugüne tercüme edilen yanları bir yandan hayran diğer yandan kızgındır yaşantısına dedi Deliler Şeyhi. Gel ey yar seni sevmek yaraydı uzun uzadıya aşk ve ayrılıkla, kirpiklerinde gözyaşlarımın süründüğü an, ve sen vefamsın dedi Fakir. Burası akşama tutuklu uzaklara gittim şems vakti ve yokluğun gözbebeklerimde, bunu teheccüd vakti anladım, seni sevıyorum fakirlerin hazinesi aşk dedi Yoksul. Gönül hasta siyah gülün kapısında bitkin bir sessizliğe büründü sevgi ve ölüm.
Yüreğine çiğ tanesi oluyum...
Ne kalır o zaman daha rahat bestelerim her şeyini, her öğün kubbeler dolusu yalnızlığından, binlerce yıllık beklediğin sevgili gelir ikindi vakti. Ne sen, ne ben kalırız biz bir tarafta aşk her nefeste çağrışır dualarımızda. Her şeyine vurgundur. Hafifler ruhunuz, açılır gönlünüz yorgun c/anlar arasında. Hele bir uğrayın ara sıra, sen dolu yanlarım açılmışken söyleyiverelim alna konacak besmeleyi. Bir de siz deneyin, korunur ve kollanır sokakların. Göz göze yurüyün açılan gönülde, nice yakarışlar duada sevginin çeşmesi olur. Nice günler görmüştür toprak, yurt tutuşundan sever alevler yüreğini. Kul anlamaz acı yalnızlığı, güneşi görmeyen sokaklarında büyür bir nehir. Hayıflanır akmayan çeşmen karşısında susturulur hüznüm. Kim bilir göz göz heybende seslenen filizlenmeyi bekleyen başakların var. İçine akan göz yaşı dört duvar. Cemrelerim bir tuhaf marifetlerini sunarken, urbasız kalır özlem duyan yanın. Yumulu gözlerin bir çığ gibi bende sıcağı var dillere destan. Can ve kan katmış engin gönül, kaybolup gitmemen için. Yeni kapı açmıştır mevlevi ayini gibi sevgilileştirmiştir. En ince duygularının şavkılanmalarına savrulan yanımın duyuşlarına hazır olmalı, dokunuşlarının konuştuğu kelimelerin. Özlem'in özlemce özlemi soluğunun yeşıl menevişleri. Issız yuvalarında sevgiyi tanımakla doğar sevgili. Sezgideki doruklarına öteden beri bir tutkum var. Daha neler yok ki
Sadaka veren adam...
Firasetle hakkı ve hakikati arayanlar ne güzel sesler işitirler gönüllerde. Sevginin anlamı üstüne kurulu bir dünyası var aşkın. Ve unutmayalım ki, kalbin şükrüdür sevgi. Anlamların verildiği, gizlendiği neden sonra okuma sürecinde bulunduğu yer, gönül dilinden başka nedir, şems vakti. Ve öteki çekiciliğini bunun yanı sıra okurken, seni sökebilmek için de bakarak okumak gerekir ki, okuduğunu anlayabilesin. Çoğul anlamlarla örülmüş yanında çıkış kapısıdır dualar, dua kendisinden çıktıktan sonra coğrafyasının bütün alanlarını dolaşıp geldiği yerdir kalp, yoksa içerde çaresiz kalakalır. Demek dua, bir boşluk ya da boş söz olmaması gerektiğini de belirtir mi? Zaman zaman öyküler için söylenir ya, tek bir sözcük fazla ya da eksik olmayacak; yazılamayan bir şiir için sevgili belirtmek bile ayıptır; oysa sevgilidendir gelen kelimeler gönül heybesinde. Öyleyse, sevgilinin bazı dolguları gerek(siz/midir, süsmüdür gecede hilal ya da gündüzde güneşe karıştırılmış mıdır? Keşfettiğim günden beri okuduğumu anlatıyorum da hatırlamıyorum. Biçimini benimsediklerimi kavramaya çalıştıkça, zaman içinde gelecek bambaşka gecenin çobanları sayısız anlam verebilir. Gönülden geçenlerini araştırdıkça, yorumlarla olmayan anlamları vermeye de yol açar onun kuralları. Böylece gönül, gerçek özgürlüğünü yalnızca sevgilinın içinde bulur. Kim bilir, bilmiyorum bu yalnızlığı hak etmiştir hiç kimse.
O gelmiştir,geldiğini biliyorum.
Kendi evrenindeki zarafeti harmanlanmış, mevlevi nefesle kesici bir deneyim şems vakti gam üstüne gam. O olduğu tereddütsüz bilinir, acaba kiminledir. Sen geldin sevgili, acı verdi bizzat gönlüme. Ölçütün iyiler arasında daha iyiyi seçmek olsun. Sorunla, sorularını ayırırsan, yapabileceklerin becerindir. Düşen bir yaprağı nasıl anlamalı, ayışığı vururken gölgesine. Kurcalıyor beni benimle bir ben kandırıyor. Aşk diyelim bu yağmurun haline her dem saflığın bir göstergesi. Kusurları saklamayı tercih etmiyor gözler, aksine gözler önüne seriyor. Yaratmadaki kolaylığın bir ifadesi kartaneleri. Şems vaktini yeni bir başlangıç noktası olarak kullananlar için ilerleyen gönüllere dua bir kolaylaştırıcı olabiliyor. Zarafeti yüceltmek ise saflığın doğadan alınan desteğin bir özeti gece ve gündüzün dili. Samimiyet içeren sonuçlar bulunuyor anlık gizliliklerde. Her şey insana odaklanıyor, yansıması küçülmelere yol açıyor. Harflerini de kendi bünyesinde barındıran dengenin keyfini süren gecenin çobanları hissetmenin b/aşka olduğunu bir kez daha gösteriyor. Aşk sizin için iyidir diyen gönül sesi hep merak uyandırır, muhteşem zevk içi tıtreyen rüzgarda. Hayatın içinde anlamsız gibi görünen her şey önem taşır. Yüce mevlanın sanatı etkileyicı renklerle dikkat bir araya getirilir. Gölgelerin baskın sesi, dinlenmenize fırsat verecek ebedi saadete mekanlar yaratılır
Eski hikaye...
Biliyorum, bana, senden gizli öykülerle geliyor nefesin. Senden ve benden o kadar uzağa düşen biriz. Birlikte, yan yana hep sensin anlatılan, öykülerle seni konuşuyoruz. Kırmızı bir gonca aramıyor sen varken, sararmış duygularına rağmen. Gözlerin engin denize aşık olmuş deniz kızı gibi mücevher, dalgalara vuran yakamozda. Sana sesleniyor bütün harfler, inleyen kelimeler aşkını kavramış. Bölüşüyorsun büyüttüklerini diyor ki, boşlukta salınıp duruşuna dur diyecek birine ihtiyacın var. Uzatsam, seni anlatıyor avuçlarım duaya. Bir ucunda ben, başlangıcı sen gibi bitişi de, çok yakındasın geceye. Bana yer yok, ter içinde fısıltıların salınanlarla karanlıklar içindeyim. Dışarıda gizli bir yerde farkediyorum seni, birbirine karışıyor ken içimin ta içindeki fırtınaların döverken ağlıyoruz mutluluğa. Hiç, ve sualsiz sorgusuz bir h/iç farkına varmış, boşluğa düşen hıçkırıkları. Sevgiden nasıl şikayet edebiliriz, bomboşken h/içimiz. Ne kadar zor geliyordu, içimizde bu kadar kimlik gizliyken dokunmak gölgelerine. Solgun ikindi güneşleri gibi ilişkilerde sevgisizlik moda mecmualarına benziyordu. Sana benzemiyen o kadar çok zaman içinde iş işten geçmişti sevmek. Bizi birbirimiz için olmakla yitirilmiş kendi güzelliğimiz. Birbirimizi nasıl kaybederek aynalara sığmaz hale geldiğimizi, anlatacak başka bir şeyimiz yok çünkü. Yakınmayacağız lakin çok kısa sürecek dünyaya saklanmamız
Sizden biri öze cila...
Ciddi değılsen bir yüreğin boşluğunda asılı kalma. Ah insanlar vakitsiz hiç d/okunmayın. Ben büyük sözü dinlerim hep yeniden severim. Neyse ki çay demlemeyide öğrendim. Yerimi soran olur, güneşi beklemem hep kuş seslerinin kalbındeyse masum olmalı aşk. İçimde mis kokulu seher bahçesinde kucak açmış bekleyen yar. Yine saklambaç başlıyor gölgeler kaybolup perdenin indiği an'da. Sırrını saklar mecnun olanlar, kalabalıklar arasında tek tutunacak dalı yalnızlık olanlara ağlıyor yüreğim. Mevsimindeyim uzun uzun fısıldarım yıllarca içimde bekleyenleri. Sana geldim verilmemiş hesaplarla pazarındayım yüreğinin ey sevgili. Külünden ümit kesme sensiz geçen günleri bir bir say ki, suların köpürsün de böyle kimsesiz, sessiz yaşama. İmlalarını yüreğine dokunan engin bir gönüle teslim etde, her zerren kıskansın sevmenı. Muhakkak ki öğüt verir tum sokaklarının lambaları yandıkça aklın. Taht kuran surlarından taştıkça seni sunar göz kırpmaların bağrında. Ay yatağına vurdukça yakıp yıkan aşkın alevlerinden yansır sevgili. Bengisu pınarlarından dört kapı kırk makam çıkar. Tevazu eden hal kolay olmuyor. Benim değil öykün,olur ya şiirimde yeşeren gülistan yanından taşarsa ruhumuz erişemez başaklarına sevginin. Merhem olmalı gamzeli yanağına bağrım senin ben ağladığımda. Hepsi sana dargın olan yanlarının od'u yandıkça hiç farketmeyeceksin güllerini, Dar-ı mansurun olur aşk. y.ed
Engin DemirciKayıt Tarihi : 28.4.2015 18:58:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Şems-i Mevlana Divan-ı · İşidin ey yârenler Kıymetli nesnedir aşk Değmelere bitinmez Hürmetli nesnedir aşk Yunus Emre
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!