Garip Çoban Divanı....68.... Engin Demi ...

Engin Demirci
941

ŞİİR


61

TAKİPÇİ

Garip Çoban Divanı....68.... Engin Demirci.. Şems-i Mevlana Divan-ı

Rikkatça bir hesaplaşma...

Gerçeklik dediğimiz yapıda cevaplanmadan kalan bu artık soruyu sezeceksiniz. İnfak ettikçe bir şeye yakalanacaksınız. Ve alttan alta çırpındıkça, o suçun asıl muhatabının putu, tam da akılda kullanılan dilde gizlenir. Yüreğine aşka gel desen koşarak gelecek çırpınışlar boşun. En yorucusu susmak, gelince konuşuruz artık ne varsa bu gönül heybende, anlamadım, anlayamadım. Güneşe gidenlerle sıçrarız, yanında demli bir yürek neşemiz ne kadar sıcak. Coşuyoruz coşuyoruz bir bilsen, pek düşünceli düşlerin. Bilirsin anlatmaya hacet yok, gölge aynı onu hatırlamaya çalışıyorum. Veda makamından uzak beni ikna et, özlemim hasretim sana. Sonrasını uydurmuşlar duyguların, bekleyene yazık. Yangın içimi açtım sana, duysam, görsem ve bilsem seni unutmamak için. Ben hep sana susuyorum olduğu gibi. Bir bakış için, öyle bir bakman lazım ki, sana şiirler yazayım. Ey kuşlar hayal edin giderken benide. Takvim yapraklarındaki her yara bir hikaye sanki bir var, bir yoksun. Tavan arasındaki duyguların özlemlerle göz göze geldiğinde şems vakti, aşığım sana aş(ı) k. Aybilgesinin dilı aynaya güvenmiyor, çünkü o da kader gibi bilinmezlikle dolu, ötesi ötesi kaçıncı kapı. Her anında farklı bir seyir izler gül yüzlü yusufu bile kartaneleri. Bizi yoklayan şems vakitlerinden mahrum olana ne kadar acınsa yeridir. Bir duvarın mı var, senden birşeye sahip olmak için unutma beni, bir çiçek açtığında... Gönül insanlarda bulunur, yürek sonsuz saadete kavuşur. Kalbin terbiyesi sevgiyle zaruridir. Sevgiye uyan, sevgilisine kavuşur. Küçümsenmiş, benimsenmemiş, onaylanmamış olan ne çok kelimelerin var. Hala adı sanı duyulmamış cümleler bozuntusu olarak mı görüyorsun duygularını. Hoyratça kullandığın yüreğin ateş püskürüyor aklına. Kimileri de o gönül denen yeri, yere göğe sığdıramamıştır. Ama sözcüklerde rastlanmayacak kelimeleri şems vaktinde ancak arka sokaklardaki sefiller, fakirler, sokak çocukları, kimsesizler mezarlığı, düşkünler ve yetimler yurtları v.s diyerek sıralandığında, yakıştırdıkların yakıştırılabilecek bir dili yazıya dökme cesareti gösterdiğin için övgüler yağdırır dualar. Yaşamında tek değerli ve değer katacak duaları dile getirmen için suretperest soytarılıktan vazgeçmelisin. Sözlerini savunacaklarının sayısı az değil yalnızlığında. Sorun düşüncelerini dile getirme biçimi, kelıme seçimlerindi. Yüreğinin konuştuğu gibi olsun üslubunda. Coşku konuşulan sevgi dolu sözün içinde has üslubuyla. Başka yolu yok, sonsuz bir sabır ister, bin cefaya karşılık, s/özün içinde yakalanabilir sevgi. Sevgili kağıda döktüğün, geldiği, geçtiği yerlerde gördüğü, hissettiği coşkuydu yüreğinde. Kaç defa taklit ettiler aşkı, kaç defa çalıp çırptılar, içinde küskünlük barındıran bir kızgınlık olan suretler sözlerinde. Sevginin kıvamını tutturmakta maharet! .

Sıfır noktası...

Hoşça kal! Diyerek gidince, sanki oldum lal. Bende arama o cevheri ey aşk. Murada ermeden kabre girerse, bu fakire bir gün ecel gelirse, kalbime teveccüh et! Mevla, bu fakire sabırlar vere! Kendini gizliyor evliya eri, niçin kendini hep saklarsın? Yüreğim sana sana akıyor, bir bakışla nice kalbler temizlersin ey aşk. Sen şad ol, nur-i cemalin huda kemalin. Seni gördüm ey şahım, çok şükür ki sohbetini nasip etti gece. Niyazım şu senden, ey kalb-i mahım, gönül tahtıma otur. Hizmet etmekten kusur etmem, gecikmeden sana veda edeyim. O feyizlerden, bu garip acize bir hisse isterim senden. Beni öyle inim inim inlet her gece sabaha kadar. İlac olduğunu, kalbe şifa, ruha kanat, tene ateş verdiğin tesirli. Şaşırıp kaldım sohbetinden her halim feyz aldı. Seve seve aldım paslı kalple her duyguma, ne büyük nimet hep senin olmak. Elbet nasip alır bunu anlayan! Buyuran ses gönül bahçenin bir tek gülüdür. Gonca misali üryan halime yeşiller giydiren arzular her an visali bu fakirin. Yaratan beğenmiş, onu gönlüme seçmiş, aşkı belli oluyor. Neler ihsan etmiş hazret-i mevla, güzel bir sohbettir. Seçtiğine verir mevla, aşkın kudretini burdan anla. Çoğaldı derdim, hangi ahlak anlayışında insan. İstersen beraber hemen gidelim. Kim dayanır bu özlemin ateşine, düşe kalka vardım her gece kapıya. Kapı açılınca bu acize bakan kimdi. Yanına diz çöküp tuttum elinden, habersizdi kendinden. Haydi gözünü aç, kim gelmiş bir bak!

Azalmalardan çoğalmalar...

Surları dibine kadar kuşatılmış duyguların. Ey imanlılar ordusu diyerek feth etmeli direnen yüce duyguların helal olsun, karşı karşıya defalarca seferlerde bulunuyor. Bazende sıkışmalı muhteşem kimliklere bürünmek için. Güzel bir muhite dönüsen kalpler çoğaldıkça çoğalır. Görmedikleri halde heyecanla yolculuk yapanlar gurup gurup şems vakti kalabalıklaştıkça, ilelebet yerleşiyordu sevgi büyük mutlulukla. O sevinçle yolculuk edenler muhteşem kafile oluyordu. Işıl ışıl gönül gönülde ihrama girdikçe, tedirgin olur yalnızlık. Sonu gelmeyen karmaşalar içinde olanların kalbi iman üzere sınanır. Kendi üzerine alınmayanlar gönülleri tamir etmekle meşgul oluyorlardı. Son elçidir, uzun uzun konuşulan uzun soluklar barındıyor gönüllerde. Kalemi mürekkebe daldıramayanlar ne yazabilirler geceye. Üstün olanın muhatabına yolunu açmasıdır. Harfıyen uyanlar manasına, manasızlar arasında kalamaz. Yüksek bir edep şuuruyla itiraz etmez, sesleri çıkmayanlar. Aşkın bereketiyle tebliğ ve irşad edenler her durumda tamamıyle teslim olmuş can-ı gönülden. Tüm duygular tek tek yemin eder, besmele neye karar vermişse ne buyurmuşsa, düğüne koşar gibi bağrına sızar naraların nefesi. Cihan-ı kübra'dan gelen nurlar yardım eder. Öyleyse neyimiz var, doğru söyleyen aşktan b/aşka? Farkındalık nedir? Artık düşüncelerinle bakma, yargısız şimdi an'da varolmak zordur. Deneyimler yargılamadan kendine özgüdür.

Yaşamadık ama yaşasaydık! ..

Katlanmak zorunda olduğunuz durumda, peki ya o kimdir? Ve var, kaçarı yok bir an. Aşk, sadece başkalarının görebildiği ve bilebildiği bir yabancı. O değil ise, ben görebiliyormuyum, hayır. Öte yandan daha öncesi her kimse, tanımadığım, çıkaramadığım aynadaki her kimse, kim olduğunu çıkaramadığım öyle bir yalnızlık ki tamamen onun öğretisiyle yoğrulan ben, bir şaka gibi mertebesi engin gönülde. Ne var ki, yegane noktası delilik olacak. Peki ya siz bu hayatın içinde olmak istiyor musunuz? İsteseniz de istemeseniz de var olmak zorundasınız. Sorun burada, sevgi duygularınıza tercüman olmuyor mu? Biraz daha ilerletiyor var, karşımızda yolculuğumuz. Gecenin ucunda deli aşk, her emeğimiz sessiz sedasız, duyguların incelikleriyle örülü harikulade armağanlar bırakır. Bir ömre bunca karmaşa, sonra çukuru anımsadı söyleşiler. Fakat ne tuhaf, bir türlü bulamadığımız bir güç var. O eşsiz öykü kendini sorgulayarak bizden birşeyler katanların adını bir türlü çıkamadığımız ezberimizdeki çukurda, darmadağınık daima bir aradadır sevgiden pay kavgamız. Ne zamanda beri okuduğum gecenin ucundaki ışıkta galiba. Art arda gezgin yıllarla kırkcı oda'yı bulduğumda ne kadar çok sevinmiştim! Hiç değilse dar yollara uzak durdu yüreğim. Bir dönemeçtir gözlerden ırak olanlar, baş döndürücü bir anlatıştı aşkı şems vakti. Böylesi bir sevinci ilk yaşıyordum! Sevgiden her zaman etkilendim kimbilir.

Katılıyor musunuz? ....

Doğru sözü söylemek benim elimdedir, istediğiniz zulmü yapmak da sizin elinizde. Tek bir dokunuş, ardışık iki dokunuş tercihlerini hiç açmadan sızdırdığı yanları önemlı ip uçları verıyor. Senin ilacın sendedir, kalp şehrine girde cümleni bul. İnsan ne kadar dünyayı biliyorsa o kadar kendidir. Dönüp dönüp avunduklarınızda hareket biçimin hazmetmediklerinin taklidi. Yegane kılavuzun düşüncen, nasıl bir şeyle karşıya olduğuna kanaatkarmısın? Dikkati hak eden bir adım at, ne dehşetli birşeyle karşı karşıyasın. Hala düşünmüyor olman bölüşememenden. Kendim için bir savaş, kaderin elindeki bir hayata yenilmeden, zafer kazanılmıyor. Tuhaf sözler söyler dalıp, artık seyahat vakti der ve gider gecenin çobanları. O an dua edip elini sürdü yüzüne. İşte davet ediyorlar, beni nimete arzulanan yere. Görünür alem-i berzah gönlümüze, amentü billah dedikçe, dünya olmadı benim muradım. O kalsa diye umar, pek yaklaştı artık gidiş zamanı. Gelip gam haneme bin bir mihnetle, baktım güneş batmış gibi matemlere büründü. Acep kimdi o, ne bekliyordu? Misafirındir o, eyle merhamet, mahbub-u kibriyadan ayrıldım. Nasıl yerle bir bu naçiz beden, marifet incileri saçan bir deryadan ayrılıyorum. Işık saçan güneşim gitti, ben o cevheri kaybettim. Karanlık gönlüme tabipti, güle aşık bülbül gibi durmadan feryat ederim. Sıcaklığını kokunu hissettikce başım dönüyor, mutlak galip olana elçilik yaparlara ey aşk.

Sevgiden tarifini al aşkın..

Sevgiyle ne kadar meşgulsen, o kadar sevgilısindir buyurdu Şahım. Tabiatımda aşk durumunda olma hali, temel meselesidir kalbin yolculuğu dedi Pirim. İlk günkü gibi içine dalmayı seven, sinelere doğasını da yansıtanın ilk elden tanık olduğumuzdur davudi sesler dedi Mirim. Bazen insanın hoşuna gitmeyen suretler, her yerde övgü toplayan kişinin gelişimine katkıda bulunabiliyor, sevgiyi ne kadar sevdiğini siz anlayın artık dedi Meczup. Karakter zengini olan gecenin çobanlarında sahicilik kuşkusuz hiç çabalamadan, kendiliğinden ortaya çıkar dem dem şems vakti dedi Zahit. Hiçbir şeye giderek, dünyaya aldırış etmeden günlerini geçirenler için aşk dedi Hırkasız Derviş. O asi ruhu içten duyanların gücü olmuştur dua, toprağa benzeyen mütevazı demlerin doğasında saklıdır dedi İhtiyar Bilge. Masum mu kötü mü insan, sevginin tohumu duaları o gerçek olan tek şey aşk karşılar dedi Deliler Şeyhi. Anlamı çoktan soyutlanıp soyu hep sürer aşıkların, kelimelerden kimse söküp atamaz, varlığa saygıyla bakmanın da bir yoludur sevgi dedi Garip Çoban. Sana benzer ateş, bir rüya kavuşmak için yüreği besleyeni seviyorum ben bu yolculukta ancak senin yanında benimdir dedi Miskin. İnsanın günlükleri her zaman heyecan verici değil midir? Ve yine vesileyle aşkla mest olmaz mı sevgiliye uyaklı dualarla dedi Seyyah. Bazen katip olup, yalnızca kendine yazdığı yazıları okumalı, aşktan sızdığı anda aşka

Ne olur sevsen beni yâr..

Sizi gönlüme nerden gönderdiler. Yıllardır kimseyi yanına almadan gezenler, sen benimle gelmeye korkuyormusun diyen yanlarıyla gördüklerıni yaşadıklarını anlatırlar. Ağaçların arkasındaki bir çadırdan gelen ses; Hadi git artık. Ne kadar çabuk gıdersen o kadar çabuk dönersin diye seslendi. Hemen önündeydi, hem muhteşem, hem ürkütücü, hem harika olan benin. Dünden gelen sesler yarını ürkütüyordu. Günden güne özlenen birşeye kavuşmuş gibi ilk kez onların arasındaydım şems vakti. Kendimi zorlar oldum her gece gündüzü ulaşmak için. Orası senin bildiğin herşeyden daha güvenli, güzel ve özgür dünya telaşın. Sende özgürmüsün? Saklanacak bir yer bulmuşsun, sadece elimden geleni yapıyorum diyen duyguların konuşuyor. Onlar ordaydı ben görmesem bile her gece yağmur taneleri gibi yağıyorken huzur. Dostun var mı? Nelerin kontrolü sende! Elini kolunu bağlayan ne? Son bir şans ver, sen senden neyini aldın? Kaybettiğin tek şey hayellerin.! Şimdiden söyleyim iki dost gibiyiz. Ne yapacağını kendin bul, vazgeçmemiz gereken hakimiyetinizinden. Oysa seni beklemiyordun! İkaz ediyorken, gözetilmek insana bir rahatlık veren, hoşgörü, kabullenmek ve dostluk vardı sana bakan gözlerinde. Anlat ne oldu, içgüdülerın istemeden seni isterken. Çünkü çoktan pes etmiş sevgin, özgürlük bir hayal değil, bir gerçek. Onunla konuşabilirsin, bana söylediğin ilk kelimeyi hatırlıyormusun? Sana bırakacağım hiç birşey kalmadı!

Yokluğunda yorgunum...

Azalmalarından çoğalıyor nefesim. Hep uykuda uzattın gündüzleri, artık hesapsız gecelerin henüz başladı. Herkese nasip olmaz dokunduğunda hissettiklerin karşılığını verince, işte bu seni sevmek, içten huzur bulmak diyor. İyi olduğu yerde duyguların, mihrabımda kök salıyor bakışıp konuşmaların. Tanışıyor yorgunluğun sevişen bakire yanında o kadar derindirki sevgi çukurun. Bıraktıkça sadakate teslimıyetin kayboluyor aşkımın günlüğünde. Bu gece de kış gelmedi, gece güneşin doğunca üşüyen yanlarında o kadar çok şey var ki nefes almak için bekleyen. Hayret makamı, hayretımizi arş'ın duvarına astırıyor şu ademciğe. Hakikatte derdin zerre, hakikat namına gel secde halindeki engin gönle ki, birşey beklemeden denizin kadehine dal ki, sende ölümsüz ol. Uzun uzun arzular beklerim saklanmak ıçin, bab-ı tevbe'nin kapı kanadında. Bir içim gamzendeki suda ağırla canın için canımı. Zülfündeki harflerden öğreniyorum, tenimdeki od'ların sebebini. Nasıl anlatsam yangının küllerinden savruluşumu kör bir gecede. Buna müjde diyelim, içtikçe susuzluğuma. Bu başka özlem, yol yarenliği iyidir şiir misali. Kapılarını açıyor açlığına, bakir ruhunda dans etsin edebildiğince tarifsiz sızışım. Sevmek güzel şey, merhametin kaynağında umutla bekliyoruz. Neye yarar bunca duygu, söz sizin, ruhumda neşe. Bir içgüdü kalbinde tutsak, hiç ummadığım anda güneş ısınıyor içınde ait oluyorsan sokaklarımın.

Vay! Nihayet...

Düşünce iklimi...Bizim bize yeterimizde, sığınılacak olan sevgiye eksiğin var hala. Ama ben kim olduğunu biliyorum. Zamanla düşündüğüm zaman, iki boyutlu oluyor içimi dolduran değişimler. Çok özel ve güzel şahsiyetleri düşündükçe, endişeler nihayetlenirdi. Duyulur ve görünür hale geldiklerinde, aşkın estetiği çıkıyor muhteşem nasiplerle. Ayrı bir şevk ve lezzet katanları eksik anlatırdı, geceye dem dem katılanlar. Hangi ruh halinde soruları çoğaltıyoruz cevaplarımızla. Hayatınıza müdahele eden biçimlerın sunduğu mazeretlere teslim olanlarda, inandığı değerlere göre yaşamadıkça gurbet akşamına dönüyor duygular. Ama sen hiç yoktun oralarda ve aşk b/aşka birşey değildi. Nihayet aşkın doğrudan yüreğine seslendiğini anladığında sevgilinin bakışından aşk dolu bir göz kırpar, aşk beni sevdiğini kanıtla diye seslendiğinde aşkımızı beklemektedir. Aşkımız size ne hissettirdi! Onun yaşantısının ta kendisi tarifi olmayan aşk. Nasıl cevaplar alırsınız, aşk deyince yüreğinizde olan bilirse. Bazı g/özleri s/özlerime ekleyip bir dere akıtır şems vakti yüreğinde. Ve bana dedim ki, bir c/an kaç vakit acz kalır. Hadi söyle sussun mu, uyuyan üryan dipsiz gecelerin. Gölgesi bile sarhoş eder, bekleme ümidini kes beninden. Yok benim, bize uzak kalsın. Dediler ki gecenin çobanları gönlümüz gönlüne b/akmıyorsa, buradayız da sen oradasın, ne çok seyrederiz gölgeleri. Unutma beni der var olana sığınan, yok olmak sevmek birazda aşkla dedikten sonra kim kaçmak ister aşktan.

Kenar mahallemiz...

Kendine konan kuralların çok ötesinde, rahatlıkla konuşanlar y/ç-ok gibidirler. Saklandığı veya saklanmaya mecbur olduğu bir ilişkinin sarhoşları olduğunu söylerler. Titrek bir sesle, büyük bir telaş içinde rüyaları dünyaperestlerin. Yalnızlığın kucağına sokularak, kurtar beni kurtar diyen yanları, sevgiye nasıl kıyabildiğini düşünüyor. Artık ne olursa olsun! diyen yanı engin yüreğinde bir ayak patırtısı işitir. O kutsal vazife burada, elden ne gelir sevgisizseniz. Görmediğinden ürkenler gerçekle hakikat arasındadır o vakit. Sırrını açıklamadan yaşayanlar, şems vakti buluşan gecenın çobanları gibi ebrar'lar. Mukarrebun olanlar yaklaşmak için yarışıyorlar muhsinlere. Veliler nerdeler istikametlerine çıkan varmı? Sıddıklar neyin hesabını yapar, gönüllerindeki samimiyetleriyle, hakikatin fotoğrafını çekiyor. Güzelleştikçe yaralarımız, telaşlarımız kabuk bağlar. Her katrede sevgiyi hissedenlere usulca yaklaşır sevgili. Derin bir muamma zevkli bir kitaptır dünya. Sihirli bahçıvanın elinden çıkanlar ne güzel tasfir ediyor ruhların kımıldanışını. Yüzleri çelişkiler dünyasına dönmüş olanlar ne olabilir, ne olamazlar. Neyin eksık, sevgiye muhtaç halinden b/aşka! Hayrın anahtarı olanlardan olmak için, adil olmalı kendine. Sorularımın cevaplarını bulduğumda mutlu oluyorum. Bir de kuşlar sudan çıktıklarındaki o sözler deki boşluğu dolduran seslerı kim doldurabilir?

Tek ilaç: Sevgi, umut etmek, güvenmek...

Varlığının anlamıyla buluşmak, tanışmak, konuşmak varken,hayat boyu makyajlımı yaşamalı insan? Seçilmiş arkadaşını bulmakta,sevgide ön safa geçmekte geç kalma. Aşk seslendiğinde koşup giden ilk kişi olmak için, umut ver kendine ortak et kendini. Sırlarını koru ki, aşk talip olsun, aşkına takıntılarına tutulan bır ayna gibi. Zira bilirsiniz ki, gece bizleri gizemleriyle yeniden sarmaş dolaş etti. Kendini kendine doğrulamak için dokunan gecenin çobanları, bizimle nasıl soluklandıklarını içimize işlediğini anlatırlar. Kendi karşıma geçtiğimde gördüklerimden çok heyecanlandım bir solukta. Bir şey oldu, uzun uzun sarıldık birbirimize, dem dem yeniden sarmaş dolaş etti şems vakti. Bir defa daha hatırlamakta fayda var, benimle hesaplaşmak için yazıyorum, hayatın ve ölümün davranışlarını. Sevgide bizleri özlediğimiz için, O'nunla beraber düşünmeye davet ediyor. Bizi hizmet yoluna götürenlerin cümlesini anımsarken, beni yalnız bırakma diyenlere gücümüzü belki biraz daha artırıyoruz. Usulca ama hüzünle bir kez daha hatırladıkların, sadece seninle ilgili değil. Ama hatırla, derin iç dünyanı, dış dünyana değişme ki bizleri çok özleyelim. Ya da kendi kendıne kanıtlamak için sevmeyi, tebessüm hazinesiyle süsle, soğuk durma kalbine. Ama beni bildiklerim değil, bilmediklerim heyecanlandırıyordu. Yüreğin kendi hakikatleri vardır, ne kadar acı çektiğinizi istediğiniz kadar anlatın. y.ed

Engin Demirci
Kayıt Tarihi : 28.4.2015 18:48:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Şems-i Mevlana Divan-ı Seven o kimselerdir ki, sevgilisinden ne kadar düşmanlık görse, yine dostluğunu arttırır. Sevgilisinden başına binlerce sitem taşı gelse, onlar ancak aşk binasını sağlamlaştırır. Molla Cami

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Engin Demirci