Sonsuz bir arayışın öyküsüdür insan...
Ve sen şimdidesin hala oysa ben dün ve yarından öncede bir sevgiyim. Konaklamak isterim tebessümle zalim yanında, alim yanımla kavga edip sırdaş eylemek için, bakışım aynı. Öylesine sevgi tadında, hep alıp başımı gitmek isterım, nefesini büyütüp. Sen söyle şimdi, başımı yaslasam göğsüne hayal misin? Yoksa düş mü? diye hep tanışsam, gözyaşını silen mendil tadın da! bakışım aynı. Şems vakti senle ben arasında hep z/orda kalsam, bakışım aynı. Gereken cevabı alıyor gönlüyle gönlümde ruhunu arayan yanımın farkında mısın? diyen yanına, bakışım aynı. Sıkıştır sık sık özlemlerimi özgürce yaşat, samimi adımlar atıyor nefesim nefesine hassasiyetiyle, bakışım aynı. Yeşermeyi bekliyor tohumların, sevgi bize hep sonradan değeri anlaşılmış sevgililer örneği verir, olabilir mi? , bakışım aynı. Belki de tanıyoruz, sıkça görüyoruz, aynı ortamlarda yaşıyoruz ama onları bilmiyoruz. Ve bunlardan çok azı tohum saçar sevgiyi yaşayanlara, o birbirine benzeyenlere benzemeyenlerdir, bakışım aynı. Tohum saçılıyor etrafa, kökleniyor bu sefer çoğalıp değiştikçe, değiştirecek bir şeyler yapmak gerekir, başlama aşamasına gelene kadar, bakışım aynı. Her ne sebeple olursa olsun, karşı olduğu dalları kesip atmıyor. Divanlarındaki cümleler sıradan insanların hikayesi gibi anlatılıyor, hatırlayıp hem heyecanlanıyor hem de biraz kaygılansanda keyfini yaşasan, bakışım aynı.
Gecenin mektubu..
Bismillah hûu her şey de o bir şey! Meramımızdaki maksadımız daha iyi anlaşılsın diye, herkesin bildiğindeki sancıların kaynağı sevgisizlik. Düşünmek lazım bir kez daha baktığına, farklı ben'lerin birbirlerine dönüşüp sonsuza varmak için ayrıştıkları bir hareket, biz buna aşk diyoruz. Eşsiz ve yinelenemeze sevgim arttıkça, aşk kabul ediyorsa çilem mekanım. Burası aşkın pazarı ben'in hükmüne devretmekteyse şems vakti beni, benim. Bir mesafe koyarmı hiç, kapatarak açılan perdelerin ardından doğrudan seslenmeye başlıyor. Gecenin çobanları bu noktadan sonra da, birbırlerine yakınlaşıp uzaklaşan bir hareket içine düşüyorlar. Sınırlarının dışında gezinenlerin dünya sahnesinden nasıl çoğul seslerden tekil bir anlam üretiyor huu'lar. Biçimi içinde muhabbetten dem vuranların hararetleri aşk şarabı içtikçe soyunurlar. Zerrenin yarısı kadar bir aşk gönül dili içine yerleşenler neyin acısını duyar. Bir çeşit sıradanlığın diliyle doğru hamleler yapamayanlar, öteki arzunun dilıni aramıyor. Sessiz bu insani uyuşukluğun kör alanlarına, gizli derinliklerine gam ve keder yermediyse, ruhunda netameli bir şey var. Bize ıhanet edenler, işte tam da bu derinlerdeki şeyin peşine düşülerek virgül koy dünyalık muhabbetlerine. Okunması gereken bir kitap, hep adı konmayanın gölgesi eşlik ediyor. Tükenmeyen bir çilem artık var. Göründüğü yerde bıraktığım yüz yüze getiriyor bizi.
Dünyanın işleri niyet...
Dünyaya karşı zahit olanlar yarını düşünmez. Zühtün tevekkülü sadıksa, aşkın şartı olmaz. Kalbi amellerine devam edenler, sevginin faziletine erer. Geleceğini düşünmeyenler, batınından cehaletini kesenler marifeti tadarlar. Şahsi iradeden kurtulanlarda maske olmaz, tercih kabiliyeti arttıkça, aşkla birlikte mamur olur. Tevbedende tevbe edenler, herşeyin yüzünden maskeyi çıkarıp atıp, şükre şükründen ödün vermezler. Arkadaşca, dostça yanaşanların engin gönlündeki çocukça dille sevenlere teslim ol ki, senin de başın dönsün nefesinden. Hiç telaşlı olmaz şems vakti gönül çatını onaran ustalar. Herkes dağılmış korkar geceden, güneş batmış sığınır uykunun kabuslarına, gecenin çobanları oysa düşte girmiş karanlık evinize. Büyük damlalarla damlar terinden, her yerin açılmış. Örtülemiyeni örtmek için ahengine bırakır nefesin. Aydınlığa varışını anlatır dokunuşlardaki özlemler, her yerden gece güneşinin girmesi sakinleştirır telaşlarını. Şöyle azıcık kıskanacaksın, mırıldanacaksın, sabırsızlanacaksın sık sık. Karıştıracaksın terini teninden alıngan olacak kıskanacaksın. Duymadığın seslerle evet beni anlayacaksın. Hangisi kelime, hangisi özlem, hangisi haz, hangisi beste, hangisi nota anlamıyacaksın. Yansıyanları ayırtedemiyecek, istediklerini göremiyeceksin. Sıkışmış yanından uçuşan o mavi kelebek nedir? Şaşıracaksın kendisinden memnun olmayanlara rağmen.
Avâre düşler...
Tekrar o hakkın sevgili kuluna kavuştum. Sana çok elem versede insanlar, sanki buluta girer gibi bulutun. Ciğerparem her yeniden hülyalarıma dal, ziyan olup hepsi eriyip gider üzüntülü kalbimdekiler. Bendeki nebatı verdim şems vakti özlemlerine. Maalesef uzun sürmüyor sevgideki hal. Gidiyorum mutlu ve esen kal dedim yüreğine. İzin ve gideyim geldiğim yere, tekrar kavuşmaya dua eyledim. Pek çok sevinirim mutlu olduğuna, feyz verir yarının sabahları. Gönül talebem ve mürşidim cefa çekti insanlarla, sefa sürmedi. Garip gönül uyumadan bekledi, görür müyüm o nur hazineni. Seni mahzun bırakırsam, gözlerimi yaş, yazı kış eder sevgi. Yarın neler olur, kimse bilemez, hak takdir etmişse, gitmene, gelmene engel olunmaz. Dua ediyorum kavuşmak için, hiç ümit kesmedim. Tenha yerlerin aşkı kapladı, dokunuşları bir ok gibi sapladı. Merhamet edip bu fakire ne sırlar açtı, elimden tutup yüreğimi ayağa kaldırdı. Bu gördüğün hayal midir, düş müdür? Ne hal ben de bilemiyorum, aşık mı oldum bir maşuka? Aşık olmak lazım, açıklarım bunu gecenin çobanlarına. Ben de başka yere gidemem, hep can-ı gönülden feryat ederim. Halimi bilmez gibisin, ey mahrem-i esrar-ı ezelim. Üzülmem hiç, hep dökülse de gözyaşım, feda olsun. Acırsın elbet bu fakire, sabreden derviş lütfet hiçbir şey sorma bana! Halim bilinmez, hem de bilirsin ki her şey söylenmez. Bu sevdaya beni uğratan, odur gece gündüz ağlatan. Yol gösteren yok mu, bu avareye?
İtikaf odaları...
Sırtımı sıvazlayacak kimsem yok, öyleyse seninle giyineyim. Boğazım kavruluyor ama içimde yıllardır duymadığım, hıç tatmadığım ince bir haz dolanıyor. Gece resmine baktıkça okurken bile bilmediğim, anlayamadığım bir şeyi anlıyorum. Belli belirsiz bir şey. Bu sürüp giden nefesler arasında lahzan gerçek bir şey gönlüme. Tablo gibisin tenin ne kadar hafif,gözlerin göl gibi nasıl durgun, nilüfer çiçeklerin nasılda beyaz, terindeki koruluğun kıyısında sımsıkı sıkış sıkış benımle diyen yasemin çiçeği beyaz elbiselı, safran kokulu yanın ne kadar belli belirsiz ve silik. Kim ağladı? İçimize konan sevgiyle kaynaşıp,emeğimsin diyen kim, kim? Beli bükülmüş ne çok düşünceyle başın eğilmiş. Niye iyi olamamış sanki? dıyen tenınde bir araya geldi anın. Soğuk gözlerin gibi ellerinde, nefesin, teninle toplanıp onun için dualar okuyup beklemişsin. Bütün o güzelim avlunda, başımı göğsüne sık sık gömüp, sarsıntılarını dindirecek kimsenim. Yapraklarını topluyorum üst üste giyindiklerinden soyundukça. Özlemiş çok özledim, bahar yine geldikçe sokaklarına. Dolaplarında sakladığın her mektuba, nefesimle cevap veriyorum. D/okundukça s/akla sızdıkça titreyek ardına gömüldüğüm, sık sık huzur ver,gir kapılarım sana açık gülbahçeme boşal sula, hülyalarına götür kalkıp gitmeli seninle. Koyver kendini sayfa sayfa, ne olursa olsun kavuşuyorum, hiçbir şey engel olamıyor benim olmana.
Sabırla aşılır kırgınlıklar...
Talibe hizmet için emrolunur ezelden kalp, ola ki bir muhabbet eden dolaşıp gelmiştir sana buyurdu Şahım. Vuslata kavuşup ey gönül çileden kaçma, murada ermişse gizle sevgini bu sırrı kimseye açma dedi Pirim. Sevginin varisidir aşk, rahmeti pek çok olanın kalblere aynasıdır bir kişi dedi Mirim. Gizlice ledünni ilmine kavuşanlardan çok kimse mahrum kalır, onlar hep cahil sanılırlar dedi Meczup. İrşat etti hamd ile bana iltifat, kavuştukça kavuşursun ihsanı görünce öbür yanına dedi Zahit. Dünyanın kölesi olup sevgiliye küstahlık edenler, sevincinden hep yarım kalır dedi İhtiyar Bilge. Cihanda bulunmayan bir lezzet marifetullah'tan bahseder, ayna olup engin gönle giren bize dedi Miskin. Muhabbet denizi sık sık nasıl coşmaz ki? O aşık nasıl koşmaz ki maşukuna dedi Deliler Şeyhi. Kimi istersen onu al, bir dost bizi etti, bağına davet eder seher vakti biri hep cananım, sultanım, yarim tek iftiharım idi dedi Garip Çoban. Teselli bulurdum bana yoldaş olan cananla, gönül evine yerleşince sevdası dolaşırdı hep yeniden dört yanımı dedi Seyyah. Çok şükür gönül bugünü de, bir çoban gibi güderdim gece yola çıkmak isteyenleri dedi Üstad. Yeni açmış bağlarının kırmızı gülleri, şakıyıp öterdi nice bülbülleri şükür nasip oldu dermek bizede hazır gülleri dedi Hırkasız Derviş. Üryanım şımdi gelecek aşk diye, beklemek ne büyük nımet, ey maşuk sofra hazır dedim duymadı mı ki? Aklı Kıt Adam.
Ocağı harlayan ateş..
Duyguların ezgiye dönüştüğü yaşam göçlerle geçer. Bir c/anım'ız olsun diye h/içiz. Ruhuna kanat taktım dualarla alnına besmele benim ol diye, bir yol bulur sevgi. Her seferinde yeniden şaşırtmak, aşkın kuşandığı kılıcı. Her şey gelir geçer, kalktım hemen onun yanına gittim. Niçin salarsın bizi intizara, yoksa gücendin mi bu günahkara sultanım. Pek kusurlu insanım bilıyorsun, niçin sükut ettin, sesini kestin gönlümün. Bu hale gönlümüz rahat değildir, şems vakti soframıza teşrif et bızi sevindir. Sırrımızı ifşa etme aleme, yeter ki gel razıyım her eleme, ne istersen yapayım. Beni aşık sanıp alay ederler, aşk öğrencisini çok şımartmış derler, zavallı halime bakıp gülerler. Ne vereceğiz deme! Ne verirsen ver, bereket versin derim. Öyle ya! Biz yoksul insanlarız. Bu fakire olan himmeti kesme, sorarlarsa gecenin çobanlarına ne diyeyim? Ama telaş etmeyeceğim, engin gönüllülerin sohbeti keskin bıçaktır. Edepte bir kusur feyze hicaptır. Nedir bunlar, bana da söyle, acaba nedir? Dedi ki üstad, her yerde sevilir edepli olan, edep süsler bulunduğu yerlerı. Sıkıntısı artan asla eksilmeyenleri hep terk ederim. Ey başımın tacı, nedir lütfet şu derdimin ilacı. Bir şey olmuş gibi ağlama. Sizin aç olduğunuz hatırıma geldi de onun için ağlıyorum. Geceyi uykuda geçirenler ruhun gıdasından hep mahrum kalırlar. Sen öğrettin batın ilmini bana, ilelebet minnettarım, hakkını yabana atmam!
Ve o insan....
Utanmaktan, saklanmaktan, dokunmaktan ikide bir yüzün allanmıyor. Özyaşamından geliyordu duygular, kuşkusuz o en güzeli, o en köklüsü, o en dokunulur olanı. Ve, belki de uçsuz bucaksız ovalarında, yetişmiş gizem ve özler çoğaldıkça vuslatın pervanesi üryanlaşıyor. Tanık oluyor büyüyüp olgunlaşan, büyük karşıtlara rağmen, enginlerinde hep yeniden başlardı. Benim başlangıcımdır, her zaman sevgi. Daha güzeli yaratmak içın kendimi kurtarıyorum, tedirgin edenlerden. Şaşırtmıştır fark eden yanımdaki çocuk kıvanç içinde, zikri kalbiyeyle sevgi. En küçük bir rastlantı yoktur, fazla bir sözcükte yok niyetimde. Çocuklarla, dostlarla, ahbaplarla karşılaşmalarda huzur-i kalbim. Bir zorlama da dua yoktur. Harflerin feyzlerinin bulutuyla yeniden yeşılleniyor, ciddi şeyleri sergiliyorsa, önemlidir belki yerimizi bilmek. Aslında, pek bir şeyler verdiğımiz yok, sevmekten çok şeyler alıyorum. Kimseler de rastlayacak arzu edince ancak. O zaman bizden de bir şey olacak, afacan yanımız haddinden fazla ciddı olsada. Düşünceleri ruhlardan dinlemek çocuk şiiri okumak gibi. Ateş yüzünden olur duman, sığmayana çok kez sorulmuştur alevler. Suçlu olan ateşin yakması değil. Ademoğlunun güçsüzlüğudür, iri laflar, boş sözlerden, suretperest sevgisinden öteye gidemediği için bilinen gerçekleri, hep yenı giysilerle karşımıza çıkaracaktır. Çok kez sorulmuştur bu soru. Ama bu yetmez, kalem benim gönlümle yazar.
Biz de sizi konuşuyorduk, uzun, çok uzun yıllardır...
Eşkal-i zamanda kelimeler z/engin, belki de mühim bir kısmı en renkli, bir kısmı ilgi çekici haller buyurdu Şahım. Çoğu suretperest olanlar olmak üzere, bazısı isimsiz, bazısı haykırır duyan olmasada köşesinde gönüllerin dedi Pirim. Birlikte zamanının yaşantısı hakkında tespitler ve kinaye dolu incelenecek kendinden göçe zorlanmış duygular yer almakta dedi Mirim. Gönül mektupçusu, sevginin her yerinde gezmekte şems vakti, dünya köprüsünden geçmekte, uyku tünelinden çıkarak dualarla uğramakta rıza makamına dedi Meczup. Ve hava güzeldir gitmekte olan gecede, yeme içme, kıyafet, ulaşım ve haberleşmeler bugün çoktan unutulmuş ya da hiçbir zaman tam olarak yer edinememiş adetlere dair oldukça renkli sahneler mevcut sevgide dedi Zahit. Hayattan zevk almasını bilenler, kafasını devekuşu gibi kuma sokanlardan olmuyorlar dedi İhtiyar Bilge. Sıcacık gönül odası, soğuk kış günlerine rağmen ayrı bir keyif almakta, gönüllerle tatlı sohbet edenler dedi Miskin. Teheccüt namazının davetine icap etmek için, sıcak yataktan fırlamayı sever misiniz? dedi Garip Çoban. Ben bayılırım ama titremeden! O ne rahat şey dedi Hırkasız Derviş. Oh! Mis! Sıcak sıcak içilir aşk şarabı, bir tane daha istermisiniz dedi Aklı Kıt Adam. Aman Allahım, fakirlere sabır ver! Zenginler uykudayken, Tü desen donacak! Buvv! Vay vay! dedi Deliler Şeyhi. Lakin akla ne geliyor, Allah bilir şimdi düşünün şaka değil, Maazallah aşk gönülden gönüle yüz sürenlere.
İnsan neyi sever? ...
Kımseyi mutlu etmek için adamıyorsun sevgiyi, ne kötü. İyiler herkesi sever hayatta, çünkü iyimser halidir, sevgi yokuşuna tırmanması yürektendir. Ver bana külünü fark ettiklerini gözetmeden, beraber görmek için vücud bulsun. Nefesin eşliğinde sarmalayanla sığdırmalı düşen seni bana. Bir çocuk gibi tersyüz ederek gizleyelim sevinçleri kamet tadındj. Hiç rastlamadığın seni şiir yapacak beni bulman için s/öze döner, iz bırakmayan gecelerde. Aç iki kolunu, söyle içimden geçenleri dün gecene, bugün gibi senin için şevkle gün gibi. Kimi zaman da buyum, her sabah uykudayken. Kimi zaman dikerim yamalarını, vazifem başından ayağına kadar ve yaşanılabilir fazilete bürünmen için. Burdayım bi haber verir kirpiklerinden gönül dergahıma, süzülür damla damla hüzün gülüşün. Neler neler saldırmış üstüne, sureti kadar bir gökyüzü altında. Gelen gönlüne elçi, buram buram sen kokuyorken yıldızlar muhtaç ve perişan olan ben değilmiyim. Gecenin çobanlarının gözleri üzerimde, kapatmışım kapıları başladığı yerden. Bulmacaya benzer beni çizen bilmediklerim, bağıra bağıra sohbet eder beni özler harfler. Kendimi aradığım kartaneleriyle kavga eder, kendime güler suya düşer erir kaybolurum. Alnının terı olur dinlenirım sen üşürken hiç bıkmadan, yeniden alışırım seni sevmeye. Uyandığında hiç bırini hatırlayamadığın yanan yüreğine bir bardakta damla olurum. Her nefeste yarim var benim. Surları aşkla çevrilmiş sevgi dolu şehrimin yatağında. Sınırları olmayan çoban kavalıyım, neyzenin şarabına inat. Aç bir çocuktur duygularım farkettiklerimde.
Sessiz bir hayat yaşayanlar...
Ey gece yürüt beni aşkın bereketine doğru, savrulsun rüzgarın gözyaşlarımda keşfe çıksın. Başka sığınacak kimim var ki, öyle bir cemaat gördüm ki, şimşek şimşek takip ediyordu gözlerim. Sağı ma, solu ma baktım nefesimi tuttum ve önümdeki meydana savruldum. Geceyi çınlatıyordu güneşten daha parlak olanlar. Yürek tutsağında bir ilişkinin filizlenmesinde sır olarak kalıyor, çaresiz bırakıyorsun. Karlı puslu ve karanlık kış günlerinde, sebebiyle de çok seviyor tekrar tekrar anılara dalıp çıkan hallerim. Kendi içlerine çekilip gelecek ve geçmiş yaşamları sorguluyor kar taneleri. Zaman geçtikçe gitgide birbirlerine sıkı sıkı bağlanışı mutlu ettikçe, kendini biraz daha ele veriyor aşk. Ve hayata küskünlere bu iç konuşmalarda sık sık iç sesi bir duygunun arayış hikayesi. Satır aralarında hissettiriyor, cümlelerde değil. Kal diyemiyorum yalnız kalıyorlar, yavaş yavaş son buluyor, sabırla olmayı seçen yanım, usulca sesleniyor ben de varım. Bir sırrı var ilk aşkın heyecanının, vakit geçirmekten büyük keyif aldıkları kavgadan doğan bir aşktasın. Ne kadar korkarsa korksun, her şeyle ve herkesle yüzleşmeye hazır, çok değişmiş biri olarak hiç değişmemiş bir dünyaya gerı döner, farkına varıyor insanların gözünde. Aynı kişi değilsin, böyle şeyleri görüp duyduklarında başlarını çevirmeyenler de var. Ama kimse sevgiye inanmıyor ve inanmak istemiyor putların can yakıcı
D/ar zamanlar...
Gönül kapısı tak tak diye çalındı birden. Saklan içime sıkı sıkı işbirliği yapalım uyuşmaz yanlarınla. İşgal altındaki manana ermen, kayıp benzersiz hazineni gün ışığına çıkarmak için, sen d/oluyorsun. Çok şey açıkladın bana önceden, şimdi saklıyorsun kendini neden? Sakin olur aşk odu, yakıp kavuruyor bütün vücudumu. Söz aldım sabırsızca buluşmaya, gece gündüz gitti uyku gözümden. Dünya haline zihnim karışık, ey sevgili daha neler verecen. Gelip gam haneme ümitle girdin, kalb-i teselliyle özlerım. Saniyeyi geceye, gündüzü saatlere ekler beklerim. Neler geldi, neler geçti kalbimden, acaba gece güneşim bugün doğmaz mı? Sevince boğulmak için sessiz ağlarım. Hangi kabir ehli gelip gördü halimi fark etmedim. Düş uyumadanda görülüyormuş bir şimşek gıbi geçip gitti. Sevinmiştim, kalbden kasvet gitmişti, herkes hayran olurdu edebine. Himmet umut görürken benden vefayı, ah yar yıne ettim cefayı. Neler çektim ey aşk senin elinden? Demesen de belli halimden. Sen bu sabah neredeydin? Ben nerden bileyim? Sen bir şey bilmiyorsun ha? Öyleyse ben söyleyeyim dinle. Gecenin çobanları dem dem cem ediyorken, ah zavallı ben diyordun. Evet, birkaç çobana rast geldik, gönül çemberine girdik. Kerimsin, elbet affedersin, dedim. Görmeyince gönül divane olur, yanar narıyla aşkın, bulamaz derdine ilaç şaşkınım elinde. Suya baktıkça susarım, susuz kalan gönül arzuluyor sohbetlerini. Örse dayandım, ne yapayım?
Hiçbır şey eski adresinde değil...
Sıratı müstakimden ibarettir nefes, buna sende gayret et yalnızlığı buyurdu Şahım. Şu kuşlarda ne kadar neşeli, aklını başına topla kapıların açılsın dedi Pirim. Niyesi yok, öyle bir yer var, ve sev beni bu gece gizli gizli dedi Mirim. Bu kurak kışlar sevda nakışlarıdır biliyor musun? Hiç kimse duymasa bizi, bir başıma ve uzak susmayan, gecenin bağrında dedi Meczup. En büyük keramet istikamettir der büyükler dedi Zahit. Rabbimizin öğrettiği şekilde sırrımız. Su ateşten kuvvetli olmasaydı, yaratılıştaki masumiyetteki sırlar ayan olurmu ruhunu süslemeyenlerde dedi Garip Çoban. Doğru sözlü olanlar, kendini kurtarmış olurlar kin tutmayarak dedi İhtiyar Bilge. Yanlışta oyalanacak kadar lüksümüz ve zamanımız yok dedi Miskin. İstikametimiz üzere doğruluk terazisindeyse kalbin, hz Allah utandırmaz seni dedi Fakir. Susar zaman seni onun anarsan,senden sadece sen, sen olursun yaraların sızanlar sızlattığında dedi Aklı Kıt Adam. Oysa yürekleri gecenin çobanlarına bağlayandır dua zincirleri, hiçbir şey şaşırtmaz beni dünyaperestler arasında dolaşırken dedi Hırkasız Derviş. En bereketlisini sürersin tarlaların mübarek olunca gecelerin, şenlenir nefes sofran, putlar ve putçuların yüzü gülmez dedi Üstad. Birisini sevdiğinde uzat elini eksik yanından, insan yüreğini iki kişilik yaparsa dışına çıkar yalanın. Güneş söner suya düşünce gözyaşlarının,aşk olsun bana dedi Deliler Şeyhi...y.ed.
Engin DemirciKayıt Tarihi : 10.3.2015 00:56:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Şems-i Mevlana Divan-ı Niyet Et, Duâ Et, Sebat Et, Sabret… Vedalar gözle sevenler içindir, gönülden sevenler ayrılmazlar. Hz. Pir Mevlâna k.s.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!