B/aşka bir yerde..
Halimizin izahı sosyal dokudan kaynaklanıyor buyurdu Şahım. Üzülme aşk seninle tanışmadıysa, o üzülsün dedi Pirim. Son vermekte karanlık hicret ederek gündüze doğru geceye. İnsanda sevgi güçlük çekiyordu, binbir düşünce yalnızlıkken dedi Mirim. Dünyaperestleri uyutmuştu yalnız çoktan. Yorgun düşmüş duygular anlaşılmaz halde uyuyakalmıştı kendini bekleyip durmaktan dedi İhtiyar Bilge. Elinde modellenenler, yardım umarcasına yanaştı gönül penceresine yalnızlığın dedi Zahit. Bön bön ne görüyor, kalbe ne yansıtıyor bakışın dedi Miskin. Gökyüzünde bulutlar örtmüştü yıldızları, ıssızlık kaçıncı katından, yıldırımlar meydan okurcasına hicret ediyordu yırtarken sessizliği dedi Aklı Kıt Adam. Canla bekliyordu toprak damlaları, kavuşacağı anı. Tam o anda, birdenbire biryerlerden çıkageldi bir önceki damlalar dedi Fakir. Neysen sözediyordu çiçeklerdekı damlalar, savrulan yapraklar, akan sular, tutkun mu tutkun dedi Hırkasız Derviş. Yırtıyordu karanlığı geceye meydan okuyan gecenin çobanları. Esmanın hikmeti okşuyor okşuyorken alnını karanlığın dedi Garip Çoban. Gözlerini yummuş düşlüyor, düşünüyordu, engin gönülleri dolgunca dudaklarına yansıyordu dokunuşların sık sık inlerken dedi Zahit. Alnına çiy mi yağmış, terli elleri akın akın gelen damlaları alıkoyuyor birden dudakları kendiliğinden. Bir çırpıda çayı yudumlayınca, anlamlı tek şeydi o an dedi Deliler Şeyhi.
Kimı şeylere nasıl susmalı? ...
Buna inan, döngel bu ateşi söndür diyor kartaneleri buyurdu Şahım. Sen gelmezsen şems vaktine geceler karalar bağlamaz mı? dedi Pirim. Günahı günah saymayan insancık büklüm büklüm kul hakkı denizinde boğuluyor dedi Mirim. Ne garip bu halin çaresi yok, gecenin sessiz çığlığına hayran olmaktan b/aşka dedi Meczup. Sevgili sana kucak açtığın zaman korur ancak kartaneleri, görünmez olursun dedi İhtiyar Bilge. Unutma sen de benim gibi renginin yanındasın yine umut edesin diye vakit gece yarısı dedi Zahit. İçiçe binbir düşünce sesinden yırtılıyordu sessizlik, günlerden özlem, vakitlerden sen, görüşeceği anı bekliyordu, biryerlerden çıkageldi tam o anda hasretin dedi Garip Çoban. Tutkun mu tutkun geceye meydan okuyan karteneleri aşka, yırtıyordu karanlığı okşuyor okşuyordu, düşlüyor düşünüyordu, huzursuzluk bir çırpıda akın akın gelen tek şeydi o an dedi Fakir. Seher vaktinin samimiyetiyle itişip kakışıyor kuşların zikri, haykırıyor kendine yabani insana şeydalar dedi Hırkasız Derviş. Huu dedikçe merak uyandırıyor hakkın hükmü, dönüşü yok gidişi var mürşitlerin dedi Aklı Kıt Adam. Her doğan günle, kim kime olsada, feyzi ilahiden biz doğarız sevgiden dedi Miskin. Eyvah! Neler duymuyoruz, ne neye uydu burda oysa kaderler doğuyorken seni dün seviyordum, her doğan günle dedi Deliler Şeyhi. Yaşamak mı ölmek mi? Seher vakti ne büyük mutluluk. Her doğan günle, ölmek istesem yine de yaşayacağım
Size en yakın haliyle...
Elbette dar kafalılığın, tutucu bir söylemidir sevememek. Bu duruşun duygulara çeşitli tepkilere yol açmış olduğu bilinir suretperest ilişkilerde. Neleri göğüslemeye çalışır içgüdülerine sıkışmış olanlar? Kendiliğinden kendisine karşı cephe almış olan, sabır sırrını seçemezler. Konumlamak gerek giderek doğallık arasında uyuşmazlık ilişkisinde olanlarla ilişkilerimizi. Sevgi insanın özüne işlemiş bir kavram, her sonuca ulaştıran basamaktır. Düşüncelerinin konusu yalnızca kendi kurtuluşu değil, bütün insanların kurtuluşu bilen gecenin çobanları hayranlık verici duada. Olağanüstü saygılı sözlerle karşılıkları yankı yapıyor şems vaktı. B/aşka bir yönde ilk defa aşkı yaşarlar mutlak kurtuluş için menziline varırlar. Sonsuz bir mutluluk sarhoşluğu gözyaşlarındaki olağanüstü bir neşe ve şifa bolluğudur, dua. Gönül defterlerıne yazılanları okuyan o zamana dek üstünde oyalandığı dünyadan kurtulmaktır, dua. Belki de tad aldığı o belirsizliklerden ve tedirginliklerden dili çözülenleri, sonsuza dek kurtaran, dua. Sancılar son buldukça yeni bir insansın, şükür dönüşüme uğramış, özgürleşmiş olan sevginin tanık oluşudur, dua. Yaşananlar neşe ve acı deneyimine dayanıyordu. Bir meydan okuma değildi tam olarak, ama kendini olduğu gibi ortaya koyan, artık böyle olmaktan yüzünün kızarmadığını gösterme arzusuydu, dua. Körleşen vicdanlara rağmen, aşka bir dürtüdür,hep daha fazlasını isteyenler için, dua
Bir an...
Rahat bırakmalı gönlü huzura ermek için hafife alma sevgiyi. Gönlüne yük olsun diye sevda elinden tutmaz insanın. Zorla aşkta eşit olmayanlar çıkar bazen. Öyle insanlar var ki, şems vakti onlara benden bahset. Bırak gitsin nefesin, o günde bugün olsa dediğinde. Ben seni görmedikten sonrası, sen ise aklımı aklından çıkarma. Yanında seni ısıtacak bir gönül var, güvendım çok şükür. Hak etmeyene uzak durur, sen istediğimi anla. Gittim ama ne gördüğünden ayrılır acım. Biraz zaman geçsin, bir şansınız var o da, şımdi diyor gecenin çobanları. Hayatta en zor şeyin, biliyorum ki, eğer dediklerindeki üzülmen. Ama bizim sırtımıza vura vura seveceksin der gece. Yalnız kalmışsan sevginin olmadığı her yerdesın. Dudak uçlarında fakir nefesime öğüt veriyor nefesin. Ve kim bilir, hala yürekte saklananları. Hadi artık yağ yağacaksan teşekkur edeyim, bismillah deyip alnına. Gönlüm senden geçmiyor, muhabbet sürüyor kartaneleri gibi yangından yangınına. Ateş hardan geçti, kış mıdır bize mesken tutan bad-ı sabada gel de. Bir sınır ihlali sen gönlüme düşende, sadece aşık olmak istiyorum. Vaktimiz var yıldızların ışığında nasıl olsa. Kalbin şifahanesinde çığlıklarını bastıran ve sevdiğin aynı kişi. Yakala yüreğimi güzel olsun her şey. Sadece bil susabilmemi ve kendine fısılda sevgimi yansın bitsin gece, kül olsun karanlıkların. Bir gün mutlaka aşk, geceye selam olsun çırpınıp içinde
Kibrinin farkındamısın? ...
Kendisini yansıtmadan yansıyanların fazileti ile başkalarının keyfi bazılarının çilesi. Öğrenmen zafiyetin olmasın, biz bizden sorumluyuz. Tanımlaman lazım duygularını, değerli olmak kendine samimi olmakla oluyor. Yavaş yavaş sevmedik ki, bitmeyecek her şeyimsin hiçbir zaman. Herkese gösterelim sevmeyi, sen bana ışık ver güneşin kırçiçeğine çok benzeyen her şeyi gibi bir mucizeyi anlatalım. Sen ki, şu an da şimdi aklında en güzel duyguyum. Ve seni özlemlerimle karşılıyorum, gecenin her boşluğunda. Sorusu büyüyor aşkın içimizde, gelecekte hangisi takılır aklımıza. Kendi içinde veriyor çiğ tanesi yağmur yağarken cevabını. Hangisi galip gelirse gelsin yağmur damlalarının, kaçsakta gidecek yerimiz yok, nem varsa dudaklarında sende kalır. Bu gecede özlemin burnumda tütüyor, sen yoktun yağmur damlalarında. Birer birer sana yazılmış gecem, iki cümle kurabiliyorum. Özle özle bitmiyor, şimdi uzağım belki, sen yeter kı bekle. Ve sana olan sevgimi nasıl gördüğünü anlatıyor gözyaşların diye tarıf ediyor. Gitmek üzere gece, bizi terk etmiyor sen gelmeden. Peki sonra ne oldu? Omuz omuzayız yalnız değilsin, ama biliyorum ki az değiliz! Gel de bir'i çöz, düşünmemiz gereken günlerdeyiz. İnanarak her yerde söyleyebiliriz. Yıkık hanemde sustum, susuşumuzu çöz. Daha çok sözümüz vardır, bilemedim işte dudak payı özlemlerin çayımı yudumlarken. İçimde milyonlarca seni anlatacak kelimelerim var.
O orada...
Kimse bilmez şems vaktiyle iç içe geçmiş halimizi, cevapsız sorulara verilen mesajlar. Ve endişeleniyorsun misafir geldiğinde. Nasıl bir bağ bu, Sırrı ne? Bir hayata sahip olmanın gücüyle hitap ediyor. Aşkın muhabbeti doldukça gönüle, yazık olmuş sevgiye dedirtmek istemem. Unutursan fısıldaki bismillahı en güzel rehberin olsun. Yolcunun sadık arkadaşı sözünü tutanlardan olmak için, selam olsun. Bir tercihi tavsiye ediyor, dostluğu sınananların sadakati ses verdikçe birlikte karşılanır son derece etkileyici ayın doğuşu. En sevimli yer ayrılık acısının yaşandığı yerdir. Bu kadar ihtiyaç duyduğumuz zamanlardaki davet, bize sevme dersi veriyor. Vefa'dır uzun lafın kısası bizimle harika bir oyun oynuyan dünyaperestler arasından selam. Ve sonra sık sık sıkışmış ateşlerin hadiselerini anlatır insan olmanın denklemi ateşinden. Ademoğlunun sonsuz yolculuğunu anlatıyor gece, bambaşka hikayeleri anlatan ruhlar ve aşk isteyenler! Engin gönüllülerin beldesi, bu denklemi bizim çözmemizi istiyor. Susadıkça susuyor yeryüzünde uykudan uyanınca, işgal yanı ademin. Elden ele gezen desenler öyle bir kaçıyor ki hicret edemeyenlerden. Galubelada teslim olan ruhlar hala direnişte, birkaç farklı açıdan anlatıyor üstelik. Bulanlarda gerçek ibrahimi ateşin küllerinden bir ahde vefa. Bu yollarda mizan-ül kübra haşr ediyor. Aşkın manasını okumakla anlaşılmaz. Ne sen beni, ne ben seni anladım ey hayat, demin aşk kokuyor yudumlarken seni, geceye sevlanır güneş.
Hikmet-i İlahi..
Beni sev güle batmış güneş gibi şems vakti kalktım sana rastladım. Çay lekesi var çiçek soluyan nefesinde. Geceye inat çiği kavuran tenine sığmayan özlemde yeniden biz takalım yıldızlara gülleri. Kucaklayacaksın kendini ben seni özledikçe, resmimden düşer gölgem terine. Ve gözlerine bakacaksın, ah mevsimim ah b/aşkasın, mutluluğun kıyısı gibi. Beni bu hallere koyanı getir, biz hep bu kadar yalnız mıydık? diyen sessizlik var gönül meyhanesindeki sarhoş yanımızda. Ahmaklığın çaresi var mıdır? Kibirlenir nefsine iyi niyetle, tebessüm halinde ol hiç karşılık verme. Hep ararlar hizmet etmek için gönüllerin yollarını adım adım, duanın huzurunda gecenin çobanları. Bir kış günü akşamı, utanarak elini uzatanlar şems vakti teslimiyetini bir kere daha anlatır bülbül gibi şakıyan gönül secdedeyken. Seyran bu seyran beş vakit özlenenler kaldırır perdeyi, gönül mülküne oturunca. Gir usul usul hazzınla tam bir uyuşum içinde hissetiğin kendine. Hayata tavırlarından endişeye kapılıyordu cümle alemimdeki vuslatım. Bir anlam taşıyordu gözünden. En iyi çare olacağını keşfediyordu terin. Ve şimdi sana kaldı, sırrımı saklamak perdelerin açıldıkça seni sergiliyor, derlenişin sadık kılıyor. Zihninde yeni ufuklar açıyor daima şükrün. İnsanların çektiği acıyı, yalnızlığı, sevgisizliği, sonsuz bir ıstıraplar yığının arasında sevginin mesajına inandım. Dua ediyordun ve saf arayışlarının ihtiyaç duyduğu aşk şarabındı. Notlarını derliyorum çok geçmeden. Yıllar boyunca ağır bir sessizliğinin mektuplarının, sık sık seslendiği duydum.
Kaside-i Garip...
Sayıkla tebessümün tek kelimeye sığsın bizde buyurdu Pirim. İnsanın kar'a yağmura ihtiyacının vakti ve zamanı vardır. Kar'a yağmura olan ihtiyaçlarından daha çoktur sevgiye ihtiyacı. Sevginin gölgesine bile muhtaç olmanın vakit ve zamanı yoktur dedi Garip Çoban. Hava çok güzel salın içinizdeki çocuğu kartaneleriyle yarışsın dedi Mirim. Demlensin biriken cümleler, teslim edin ve rahatlayın sahibine içten içe dedi Meczup. İşgal etmiş dünya yanlarını, hep yeniden ısınsın sözcüklerin sevgiyle dedi Zahit. Engin, iyi ve güzel yürekleri siz bulun aşkta iyileşmek için dedi Fakir. Rayihan var uçuşan kartanelerinde aşka tutuşmuş acıkmış yanında. O b/aşka bir şeydir, sürükleyendir teri tenden teslimiyete dedi Miskin. Boşluk olan yerlerini açıp gir içeri, burda yatıyor seni bekleyen halim, daha da büyüt dedi Hırkasız Derviş. Herşeye razıyım, yeterki hep çocuksu b/akan gözlerinde susmak için dökül hallerime aklıma bişey gelmesin dedi Aklı Kıt Adam. Ve tarifsiz garıp tanıdık bır sıcaklıkla geldin bana, yürümeye başladım sana dedi Deliler Şeyhi. Bu defa aynı şeyler olmayacak ama sevmeyıde öyle çok istiyorum herşeyin için için aksın, senden bir parçada iz kalsın dedi Seyyah. Ne sevgili, ne de arkadaş, bize ait olalım. Böylesi ikimizede çok iyı gelecek, pencereme kar geliyor, razıyım ve hazırım bu defa açmak için dedi İhtiyar Bilge. Sana ulaşmak istiyorum artık üşümüyorum güneşimsin ey aşk.
Doğru bilınen, yanlışlar...
Dünyayı keşfetmeye meraklı, Rabbinden korkmayan yanında, içten içe büyüyen yaşam öyküsü var. Haşyetullah varsa, ağzından çıkan ilk sözcüğün neden olduğu bu birikimi düşün. Düşüncelerin gerçekten ne olduğunu bilmek, rüyaların ötesine geçmek, başkalarının düşüncelerine erişip hicranını dile getir ki uykunun kastını boz. Teslimiyetin bu çağa rağmen nasıl işlediğini, toprağa çiçek, fidan dikerek öğrendik. Damarlarımızda dolaşan kanla, yağmur damlası, kar taneleriyle, nefesin yükünü aldık yarıştık. Ve sizin de bağımlı olduğunuz hüznünüzün olduğu bir zeka sistemine nakledersiniz. Modellemek eskiden bilimkurguydu, bugünse gündelik gerçeklik haline geldi. Oysa, aşk ehline sıkışıp sıkışıp, hayattan dışarıda tutmak için konmuş bir bariyeri aşmak istersiniz. İnsanların özgürlüğünü sınırlamak veya gerçeğe erenler arasındaki gerçek üzerine bariyerler konmuştur. Sadece dünyanın küçük parçacıklarının ve hep birlikte deneyimimizin çok büyük parçası arif mürşitler. Nasıl işlediğini gözle görünmeyen ricail kalp olmakla kalmaz. Aynı zamanda düşünmenin makamına gıpta etmekte bir yöntemdir. Adamakıllı öğrenirseniz, sizi net bir şekılde düşünmek için eğit gecenin çobanları. Her bir şeçeneği sormayı öğretir görmek. Duyan yanında susmayı farklı kılar. Sevgiyi bilmeye karşı sorumluluğumuz var. Başka dillerin musikisiyle sevmenin zamanında yok olmak için komşu kapınım
Yaralarımı sar...
O son buluşma anı, kutsallığı içindir her şeyin. Şems vakti buluştuğunda başlar, bir sonraki buluşmanın heyecanı. Hangi kelimeyi resmedeceğini bilmez dokunuşların. Anlam katmakta zorlanır artık bakışların. Hep yeniden odaklanır terin o an için. Gizli kalmış duygularında barındırdıklarında ç/ağlamayan manan mı var? . Oysa daha fazla tercüman olmuştur artık sevmelerin. Her nefeste o yar'in geldiğini anlamaktasın. Demek ki çirkin diye birşey yoktur, tanıdıkça donup kaldığın duygularda doğarsın yeniden. Ne kadar yanarsa yansın canın, sık sık hep orda kalır saklarsın sevgiyi. Bir masal kuşu takılı kanatlarla sınır tanımayan gizemle beslenirsin. Hasret kaldığın kokuların dem tutar, heybetine sığınırsın sadakatin. Konuşmak, teslim olmak istiyor içindekı sen şimdilerde. Aşkının en doğal hali yaşandıkca, her çocuk gibi milliyetsizdir halin. Sesinden ve sessizliğinden tanırsın çığlık çığlığa yüreğinin rengini. Gece çoğalırken bir şiir geçer içimden kemanıyla, yokluğun çıkar karşıma. Baş kaldırır artık nankör suskunluğun, ateşimi söndür diyen uğultun bağrına vurur vurur. Kırbacı kopar dokunuşlarına dalga dalga alev alev sarar. Coşkunlaştıkça tanıştırdık ılık ılık akan çınlatıyor, özlenen engin yürekliyi. Hemen adı geldi aklına, ama kimse adlarını bilmiyor bilmeyecek sırlandıkça zamanı geldi rüyalarının tefsinin. Ne aradığımı sordular. Bilemedim senden b/aşka.
Kim dedi...
Gönül perdesini kımıldat şerha şerha şems vakti. Neyi şikayet ediyorsa engin hoşgörün ordadır. Dinleyen görüyor ve üflüyor ruhlara duaları. Sevgi hissettiğinde onunla uğraşır yürekten, çok yalın sızar dokunuşlarının peşi sıra. Farkında olmadan yüksek sesle dile getirir arzuların. Ne olduğu anlamaya çalışırsın, özlemlerin hareket ettirdiğinde tenini. O sırada fark etmişsindir, başını çevirdiğinde lütfunda bulunur sevgi. Sakinleştiricı hisler gezinirken kendi kendıne konuşur duyduğun sesin. O anı sadece saniye kadar da olsa yakalamıştır, göz kırpan sol yanına oturmuş her yanını saran bir alevdir. Gözlerin şimdi seni es geçmiyor, farkettiriyor hep yeniden hareketlendikçe yangın. Kaynıyor hafifçe dürten sevgi, yalnızlığın niye beni beklemedin dedikçe, arkanı dönüyorsun uyuşmuş düne. Hakkımızla geldik buralara, güzel yakışan bir duyguyla kendine sesleniyorsun, mutluluk gülüşmelerin devam ederken. Yerleştikçe yerleşen yanına, ne kadar da şanslıyım diyorsun. Aklının ucundan geçmeyen duyguların merdivenlerini çıktıkça. Bu güne kadar neden sevgiye inanmadığına lanet eder gibi samimiyetin. Kalbin ve bedenin senden izin almadan harekete geçiyor hipnoz olmus gibi ilk görüşte aşka gülümsüyor yangına dönüşmen. Kapısına doğru yürüdüğünde, işaret parmağın kendini gösteriyor. Dünle vedalaşmanın özel olduğu, bugüne teslimiyetin kader olduğunda birleşiyordun. Belki de şanslıydım. y.ed
Engin DemirciKayıt Tarihi : 17.1.2015 00:49:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Şems-i Mevlana Divan-ı Müşrikler istemese de, İslam dinini diğer bütün dinlerden üstün kılmak için resulü Muhammed aleyhisselamı, [sebeb-i hidayet olan] Kur'an ve İslam dini ile birlikte gönderen Allahü teâlâdır. [Saf 9]
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!