Kaybedeni olmayan tek yarışmadır aşk...
Tutuyor ahımı zifiri karanlık, hüzne düşerken kartaneleri ödeşmek adetten kirli cümleler arasında. Bensiz yaşadın sustum, gece beni gizledi gündüzü sevmeye dermanım yok. Beyaz renklerle renklendiririm geceyi dudaktan kalbe, bir fikri savunur zühd ve takva. Kendini öğrenmeden, başka şeyler öğrenenler, hakiki manasını anlamak istemiyor hayatın. Mahrem bilgiler sunar kendi aklına güvenenler. Tefsir dersleri sunar şems vakti, farz-ı ayndır sevmek. Beni bekleyen ne aylak biriymiş gibi bır şey, çözümlerden başkası görünmeyen bir ortak nokta olabilir. En iyi şey seslendiği vakitte, kelimelerim var siz biliyorsunuz. Hep kendini hatırlatan ağır yenilgileri, susarak özlüyorum. Adı önemli değil, çay sefasından öğrendiğimiz bindirir bir gemiye gönlümüzü. Görünürde düşünmeye zorlayan özlemler her zaman özlenir, benden farklı olanla. Daha derin turkuazlar içinde daha derin unutursun bağırışlarını. Eksildığin yerde duyana söz geçiremez dokunuşlar, kalsın için içimde dindirsin diye yürek ağrını. Durmayacaksın uykuda terindeki zerrelere borçlusun, sevgiliye tomurcuklanan yanını. Madem ki, sızısı geçsin feri gelsin bir adım daha sönen arzularımın arkasına gel. Dağılır her yana kartaneleri gibi, seyre çıkıp nefes nefese, gölgede kalan anlamları b/akışlarınla bir araya getırebilir misin? Hiç olmasa varış yerine kadar mayalasan, anlamazdım öteki yüzleri. Mum ışığından hayaller gibi dağıl her yana, biri bana, biri nar'a, biri bize, dem dem hep aşk olsun.
Hayal gücü kullanmıyorum, heyecanla bekliyorum...
Cenab-ı Hakk'ın en sağır kulaklar, kör bakışlara, dahi duyaracak kuvvette bir ilanıdır aşk buyurdu Şahım. Her nimetin şükür istediğini hatırlatan ne çok işaret var dedi Pirim. Besmele gibi Sadık s/özdür, elhamdurillah kadar samimi, vefası kadar kuvvetli, fıtratındaki tefsir kadar üryan, vicdanı secdede olan esma kadar delilli bir ilandır, yürekten seni seviyorum diyebilmek dedi Garip Çoban. Gece de çıkar mıydı sokaklara? insancıklar uyumaktan, hidayette nedir ki, batıl mabudu olanlara dedi Mirim. Aslında bunu bilmek imkansız şükrü dünyalık olanların dedi Meczup. İnsan fıtratı, vicdanı her nımetin mutlak şükür ıstediğini bilir, nerede olursa olsun o şükür sokağında, güvendedir ruh dedi Deliler Şeyhi. İnsancıklara göre içindeki ademoğluna hep yabancı, bırakın istediği gibi dolaşsın, zavallı benin dedi Seyyah. Nerede olursa oluyum, güvende olurdum ilahi mükemmelliğini takdir etmek durumundadır, göğün yüzünde sergilenen yıldızlardan öğrendiğim bu dedi İhtiyar Bilge. Sema şahittir ki insan insana yabancı, derdi rüya beni görünce, gördükleri onunla yaşamak, baş etmek zor dedi Aklı Kıt Adam. Varlığını da ispat eder durumda delil vardır ilişkilerde, asıl ana babasına ve kendine yazık. Böyle yarım akılla baş etmek zor. Zorda ana, babam, sevdiklerim bunları söylemediler dediğinde, bir dine inanmışsın dedi Zahit. Sözlerini birleştiririm kainatın,delili tevhid ispatı aşk dedi Miskin.
Kabule şayan içtenlikler...
Bulup tanıştıracaz boynu bükük seni seyreden yanınla, sen ol özün ol. S/öz'den ayrılmayan kendine hükmeden,seven haldeki insan, köleler içinde özgürdür. Değiştiğini görmen için farketmelisin. Gelın değiştirelim kendımızı, sizi mutsuz eden herşeyden kurtulalım. Küskün, nefret olmuş yanından, eski alışkanlık ve tarzlarından kurtulmalısın. Olmasa olurların ne çok, konuşmaktan alıkoyuyor beninle. Size zarar veren yıpranmış ne çok düşüncen var. Dinlenirken tefekkür halinde olanlar, kaygılanmaz umutlarından. Büyük bir nehir gibi olanlar aşk ile saf tutuyor şems vakti, zaman ve mekan idrakindeki teslimiyet bilinciyle. Ama bugün hala karşılaştığımızda o gün konuştuklarımı hatırlıyor bir yarın. Orada kalsaydın burada olamazdın, aşıldıkça aşılıyor misafir yanın. Sonra ne oldu? Yanımıza yoldaş olan ihtimam, rıza, özveri, gayret ve sabırla kısa sürede bir üslup inşa edip evet diyen bir teslimiyet doğuyor alev alev. Heyecanı hissettik pek büyüdü içindeki buluşmalarla sohbet ettikçe, söyleme ihtiyacı duyuyor duygular. O vakit aşılmış olacaktır seninim dedikçe, ışıl ışıl bir yüze kavuşur engın gönlün. İlk heyecanın ivmesiyle aşktan talep etmesini öğrenik. Öğrendikçe şehirlerimiz taleplerimizi perçinliyordu. Nelere ihtiyacımız olduğunun listesini çıkarıyordu özlemle duygular. Ciddiye aldık, inandık hızla z/enginleşen cümlelerin doğal seslerinde, uzak durmak yoktu özgürlüğe. Git gide oluştu tomurcuklar sevgiyle, besledim hepsini gece geçiyorken, güneş doğuyordu. Gün ilerliyor, zamana bıraktığımız şeyler yaklaşıyor tıpkı ölüm gibi sebep dem tutmaksa, gönül suyunun ateş görüp kaynaması gerekir. Umudu olanın acısı olurmuş, o ayrılığın başladığı yerde en güzel sevda olur. İzahı olmayan gönüllerin yargısı çok olur, tabularıda,duvarlarıda. Geldi, çattı, yaktı, sızlattı, özletti, bekletti, aktı yüreğime, olmaz dedim olur dedi, acıyor dedim acır dedi lakin sabrettim aşıka aşkla.Kendinden çıkta iki sokak ötene git ne var orada? ne anlatır kaldırımların? nasıl yanar gece ışıkların. Kerimsin! ! elbet gelirsin, engin olan okyanusuma, taş çıkarır insan, balığın aklı az ama o bile insandan daha iyi bilir bir lisan. Aşk-ı kübradır akıllıyı avare edip,deliyi yola getiren kime nasip olursa tutunur dualarına miracına yol alırsın. Korktuğun şeyler aslında kendi çıkmazların madem çıkmayacaksın niye girersin bataklığıma, madem bataklıktasın niye uzatmıyorsun ellerini? . Gönlünde muhabbeti olanın sözleride tatlı olur, sürura yürüyor adımlarının sesleri, bu yoldaki sesler birbirine karıştıkça tıklım tıklım doluyor içim sufice. Hep neysem o oldum,üfledim nefesimi nefessiz kalanlara, yetmiyor kendini kimsesiz sananlara, kifayetsiz sesim dünyaya dalanlara, yazık olur huuu ' dan uzak duranlara, almış başını gitmiş. Bunu bir kez daha göstermiş aşk.
Yol arkadaşımın ruhu perdenin arkası...
Tekellüf içinde çoğu dünyaperestler, arşın sahibinin ne malı, ne sevgisi azalır. Neyi yarına bırakıyorsun? Aza kanaat edemiyorsun, çok olunca izzetin kalırmı, hırs ve aceleyle. Körelmeyen bir kılıcın olsun istersen, yetecek kadar rızk iste ki güzel bir hayatın olsun. Rıza makamına erenler kanaatkar olanlardır. Gömüldükçe diyarlarına en derinıne ateş olarak düşerdim. Hayallerini taçlandırmak için erirdi mum gibi gözlerim üryan yanına, pencerelerini açtıkça gölgesinde kalırdım teninin münakaşalarıyla köşelerinde. Dergahlarında niçin susmak zorunda olayım ki? Herkes konuştuğunu sanırken, muhatapım özlemlerin. Belleğinın arka bahçelerinde zaman kabuk bağlıyor. Eğer örtüyü kaldırmaya zahmet etmeyecekseniz, altında ne olduğuna bakmayacaksanız ve baktığınızda gördüğünüz şey hakkında düşünmeyecekseniz zahmet etmeyin şems vakti seugiliyi beklemek için uykusuz kalmaya. Düne ait bakışlarını geri getirmek ımkansızdı artık. Yansımalarım içinden geçtiklerine en zor yolculuğunda. Sayfalarında ilerledikçe gözlerindeki ifade başkaydı artık. Söyleşilerini hissettikçe zaman aralarına sıkışmış beninden, yeni biriyle tanışıyoruz. Güneşten önce uyanıyordun, ben geçtikçe rüzgar gıbi teninden. Ne yorgun düşüyor, ne sınır tanıyordun nereye dönsen içinden taşıyorsun. Görmek istiyor o ana yansıyan soluksuz bırakılmış halini. İçe içe geçtikçe neşelerin, bana kalan karanlık sokaklarındaki yüzünde bizim istediğimiz.
Akıl Oyunları...
Su gibi erinmemeli gönül gönüle ki, sevgi bahçen bereketlensin. Yapılması gereken amelle dost olana kapılar açıldıkça felah buluyor ruhlar. Seni senden mahrum eden, zamanını öldüren yanınla mücadele etmelisin. Muhabbete vürgül koymasın kır putlarınıda asma bahçelerin engin gönüllü sahiplerinin elınde iç mansur şarabını. Nemrut'mu dünya, yoksa çekilmeyen insanlar arasında lokmayı yiyemeyen bakışlar mı sadaka, ne devlettir. Yolculuğu anlatmak zordur, terbiye ederken riyazetler, davetlerin marifeti abdal ediyor aşkın tarif edenler çırpınırken. Cümleniz cümlesiz ah'larla meşgulken, birilerı kuş gölgesi yakalamakla zamanda kayboluyor nasihatler. Rabbinin sevmediği şeyler, hür sandıklarınla sözünle çatışıyorsun ahrarlaş. Ne yaparsan yap, şükrüne kafi ol ki, müstağni kalabilesin. Gaflet ve cehaleti sınırsız olanlar çoğaldı. Sözlerınden dönenler arasında derman isteyenlerin gönül darlığı gitmez olmuş. Yol almak zorlaştı dünyalıklar arasında kimsen o olsunda, yok olasın gönul bostanında. Neye bel bağlıyorsun seherlerde, sultanın sarayına girmek için bulmalısın o bahçeyi. Kapat perdeleri ah minel aşk de güneşine. Canını, malını, sevgisini senden esirgemeyen kalbe doğru sözler söyleyen senindir. Unutma ki, duymadıklarını yaşarsın seni yaad ederler her halinde, sevenlerine duyurur, hissettirirler. Kalbi korumana yardımcı olur, sık sık özlenir sıkışmış yanınla vardıkça senindir.
Yorgun düşmüş düşler...
İnsanların arasına saklanmış bir aşk var. Heyecanı olmayan sevgiye danışamıyor. İstenmiyorsun duygularında kibir tuzağı dolu ilişkilerınde. İşım nazende aşkla deli olmak. Devr-i alem de bir adem, kimsin sen? Kendinle eşitliğine ulaşman için hatırlaman gerekir. Vahiy alan gecenin çobanları neleri keşfediyor geçmişten geleceğin dili. Dirinçleri kaybolanlar şeklin ötesindeki güzelliğe ulaşamayanlar. Vakit darsa aşka ben hep sonbaharı beklerim. Yeni bir coşku bize sevgiyi öğreten bir duyguyla geleceğe umutla bakmak için. Bize en sevgili sen içimizdesin, hiç kimse, hiçbir şey yıkamaz bugün de, yarın da. Zaten bundan b/aşka seçeneğimiz de yoktur. Savrulan her yaprak her zaman ileriye gitmeyi öğretiyor, senin yüreğinle konuştuğumuz için. Dünyayı bize uzak kılanlar, bizi insan karşısında aydınlattı. Hüner ve bilgilerini tüm alanlarda ispatlayarak yarıştırdı gecenin çobanlarının yürek atışı. Her yeni sonbahar şafağında mutluluk duyacağız, senin eserin tüm gönüllerde hergünlük ödevlerimiz. Senin yaşamın özgürlüğün değil sevgin olmalı. Senin gölgen erimezse benliğınde siperin yalnızlık olur. Kördüğüm yaşamında yanında dünyaperest yanın olursa eğer sevemezsın kendini. Benim gibi sen de iyilikçisin diye uyuyakalmıyor uykun. Bulutlar örtmüş yıldızları güçlük çekiyor sessizlik. Umudunu kırıp çıkamıyor ay geceden. Uyutmuştu çoktan acı çeken yürekleri geceye meydan okuyan uykuda düşünce.
Örtünün altındaki de sizin olsun...
Kim beni sevse dileğım sensin, ne kadar da bana benziyorsun, ey sen. Belki de yolunu kaybetmiş bir gezginim orta yerde. Arayanların bir umudu olmaya devam etmektedir şems vakti. Arayanlar şunu da bilirler, tam biliniverir sesime ses veren beklediğimden de engin. Yolcuyum her gece ah eden uykuda, ateş gecesi çiçeğim mistik bir aşka geçirir eski yaşamları ateşten sokağından. Ne zor şeymiş düşünürken hecelemek, toz duman içinde kalıyor hem uzak hem yakın yanın. Zulüm makinesi insancıkların arasında kokmuş duygular karanlığın ötesini zorluyor, kuru sevda ile bir aşığın günlüğünden yansıyan hayal ve gerçeklerden akan bizim sahibimiz. Baştan başa sıkışıp sıkışıp binbir çiçekli bahçelerinde sarhoş olmanın kavgası iki damla gözyaşı. Bir filiz vardı bereketli topraklarında, sokaklarında gecenin soluğu. Ay tutulduğu gece kendimize dönmek için beyaz rüyalarımızda yeşil gölgelerin beslediği bizim sevdamız. Boşluğa takılan seslerde noktalar hikmetli sözler, salkım saçak halimizi haykırır. Yumak yumak kar zamanı başaklarım gebe tufandan önce ilk yükselişi. Değişik gözle bakanı bekliyoruz seçilmiş öykümüzde. Ağaçlar gibi ayakta gecenin çobanları ona sevdiğimi söyle der gibi armağan geceye duygularım. Sevmek diye birşey ömrümdeki ömrüne yazıp gönderdiğin mektubu aldı yüreğim. Doldum gecelerce üryan dokunuşlarının üstüne bir küçücük buseyle güzel uykulardayken, utanmıyorum üşüyorum
Yüreğimde çocuklar gibi gürültü çıkart..
Tenkitsiz olmaz bu derdin sahibi olur, biz bize benzersek. Aziz misafirler menzilinden gelenler, aşır gitmezler. Onlar kader diye bir şey var hayatta derler. İnceden inceye depreşir özlemler huu diye, o an! İsteriz hislerimizin koynunda kargaşalarını ikna etmek için o büyümeyen çocuk yanımızla. Sana bir misal veriyor, yangın yerine dönen ilk halin. Köşede unutulmuş gözyaşlarının kefenlediği sevginin kemikleri sızlıyor. Benliğini eritir kıvranmaların, kendine yüz çevirmen, pahalıya mal oluyor. Arzular söner, ten susar haddini bilir sabır. Merhamet nazarına mazhar olanlar, saf ve vefalı vazifeye devam eder ona dokunur. Ve ihsan kapıları ona açık olur, görülmeze yürüdükçe, sevgi iki misli de mükafat verir. İşte tuz ve ekmek bu misal, akla hayale gelmeyen. Nimet, in'am ve ihsan kapıları açıldıkça şems vakti, engin gönüllere bol bol verilir kendine yaklaşır. Sever ve seçilir kavuşur, en güzel vaadi alır değişen kalpler. Safîyete ermiş olanlar, kibirli değildir. Gönlü z/engin'dir hayrette bırakır, kötülük görsede huzur içinde görür aldanan ve aldatanları. Karışmak ister türlü çileler çeksede, ilk haline dokunur cömertçe. Her gün sıkıntısı üzüntüsü çoğalanlarda, deruni sesler işitilmez. Çeşmeleri akanların suları hangi ateşi söndürmez aleve varıncaya kadar. Dünya gözü onu görmez, neyi soruyorsun kendine? Ve bölük bölük tükenişlerdeki fakir yalnız hak zengiliği ile var olabilir. Ciddi şeydir sevmek.
Uykunun uyuduğu saatlerde biz aşkı sevenlerdeniz...
Derdim ol yar, dermanımın hal sahibi gece gündüz yine son ol yar buyurdu Şahım. Dilsiz ağlamalarım sen yoksan, göğsümü aç bak tabibi kim? dedı Pirim. Hangi tesbıh çeker sen yoksan matemimi dedi Mirim. Gözü açık, gönlü uykuda olanlar daha fazla ekin eker dedi Meczup. Yusufun güzel olmaktan b/aşka ne kusuru vardı dedi Hırkasız Derviş. Önce sen, sonra yine sen, ne dersin dedi Fakir. Ülfet ve sevgi, kalbi sohbetlere tesir eder. Ünsiyeti artırdıkça tasfiye eder dünyaperestleri hallerinden dedi Miskin. İyilik yapanlar kendiyle arasını ıslah ederler, ölmeden ölmek sırrına ermek için kalbleri şeffaflaşır ve hakka şükreder her hali dedi İhtıyar Bilge. Ne çok azar azar ölüyor insan, hediye, sadaka veren ve bağışlayan kişiysen hep varsın dedi Zahit. Sevgi, kalp ile aşk arasındaki en özel iyi niyet elçisidir duyguların dedi Garip Çoban. Kış ortasında ağustos duygusu verenler, sevgi denilen beyaz renklerle hüzünlendirırler hasret kaldıklarına dedi Aklı Kıt Adam. Her şey fakir olmanın sesini veriyor, duygular ay'sız geceler ilişkiler güneşsiz günduz gıbi çekildim kenara kar tanelerini izliyorum dedi Deliler Şeyhi. Aşka dair cümleler kurmak biraz hüzün ister, üşüyen nefeslerden akan gece yarısı hazanlarında adresini arama gönül bahçesinin dedi Abid. Her mevsim çiçek çiçek kokan cihanda boynu bükük, çok kalbler var. Sevginin yücelığini anlamadan seni seviyorum diyenler arasında adresimi biliyorsun dedi Aşk
Kafasında içiçe...
Mutluluğu zamanda yaşayamayanlar, yalnızlık ateşinde beniyle. Kendimi hatırlayım diye bu sevdam. Arzuların ötesinde insanı insandan ayıran en önemli özelliktir niyet. Ancak biz inanılamıyacak masalları uyduran yalnızlığa teslim olmuş insanların ilkellikten beslendiğini biliyoruz. Sevgisizlik öyle bir hayasızlıktır ki dünyada vicdan sahibi hiçbir insan buna inanamaz, yalnız şaşkınlığa kapılıp, duyulmamış bir aptallığın neye uydurulduğunu sormaktan kendini alamaz özürlü gösterilen ilişkiler. Özgürlüksever ruhun kişiliği bir özü oluşturur taviz vermez sevgiden. Gerçek insanlık duygusu, sezilmiş gerçektir. Yan yana sınırları içinde ayrı ayrı, el ele verip yaşamak sevgiyi iyice bilmektir. Yeni gerçekleri keşfedilip aydınlatılması gereken yolları sezinleyenlerde ayrım yoktu. El uzatana el, dil uzatana dil uzatılan gönül sohbetlerinde çok doğal, b/aşka sözler. Habire dualarla abdest alır gönüllere girenler. Aşkı meydan görüp gönlü sevgiyle kuşatmış olan gecenin çobanlarının yükü bu çağda oldukça ağırlaştı. Dünyaperest insanın kendiyle çıkan anlaşmazlıkları zaman zaman, özellikle de yalnızlıkta geniş boyutlar kazandı. Ve de benine ulaşmakta birçok güçlüklerle karşı karşıya gelmekte, ne var ki, sevgisizlikle beliriveren bütün güçlüklere rağmen, dualarla yoğun ilişki etkinliğini sürdürmeye devam etmiştir. Ve içinde aşkın saygınlığının manevi çeşmesi bulanlar.
Otur baştan yaz beni...
Sevgi dolu bir öykü yazalım mı? Sen unuttuklarından başla, sor bakalım patlamak üzere olan susuşlarına. Aslında istemen kimseler değil geçer bu, kendisi oturur aslında isteklerinde, insanların doğallığı kayboluyor. İç dünyalarını görmezden gelenler, ne denli zengin olduğunu yalnızlıklarındakı yola çıktıkları öyküleri kılavuzluk yapıyor. Büyülü, gizlerle dolu değerleri hor görülüyor. Oysa sevme zevkini yaşama zevkine ekleyenler, tınısını hissettiren sözcüklerin içinde yer alıyor. Konuk oldukları gönüllere bir not ekleyerek, sevginin ana dilini kullanarak onu bambaşka biri yapıyor. Ait olduklarının dışına çıkıp karşımıza, duygusal yaşımızla her şeyi başka türlü gösteriyor. İşte, bize bu başka şeyleri keşfettiren kendini okuma eylemi, kişiler arasındaki yaş farkını ortadan kaldırıyor delidolu sevdalara. Belki de yalnızlığa savrulan, incinmiş bir ruha nefes molası. Samimi seslerin derinliğinden seslenenler, yaşamınıza konuk olur uzunca bir süre duyulan hasreti anlatarak. Can cekişen ilişkilerde, sevme doğallığımızı yaşayabileceğimize inanıyor musunuz? Her kentin ve insanın göçleri, hiç bilmedikleri bir yaşama başlıyorlar? En önemlisi de orada mutlu olmak mümkün müdür? Gördüklerim, duyduklarım, tanık olduğum olaylar bazen beni öylesine etkiliyor ki, her şeyi olduğu gibi yazıyorum. Yaşama hakkı var cümlelerin, bir ihtiyaçtır dilini anlamadığınız duyguların. Rabbin seni anıyorsa iyilık yapanlardansındır. Kendıni okuyup anlayamıyorsan, furkana karşı zalim olursun. Bir öğüt gerekir kafir olan yanına, farkında olmalısın kuşatılmış halinden. y.ed.
Engin DemirciKayıt Tarihi : 17.1.2015 00:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Mutluluğu sende bulan senindir, ötesi misafir. Hz. Pir Mevlana k.s.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!