Garip Çoban Divanı...43.... Engin Demirci

Engin Demirci
937

ŞİİR


61

TAKİPÇİ

Garip Çoban Divanı...43.... Engin Demirci

O göçmen kuşlar..

Hayatta hayati önem taşıyan dersler var her zaman. Gece bir araya getirir resimlerdekıni, bir araya getirdiklerini dönüştürür. Sessizliğin hüküm sürdüğü kentsel şeyler arasında yalnızlık meskenleri olmuş. Dörtduvar, duyguları boyutlara büründürün renkli camlar karşısında dokusu değişiyor ademoğlunun. Sevgisiz mağaraların karanlığındaki tensel, bedensel sınırların suskunluğuyla, sevgi yerini duvarların gizemli yönlendirmesiyle yeni insanlar, kurgulu bedenler, sembol ilişkilerle dolu arzuları herhalde tatminsizlik olan tekliğe mahkum ediyor. Ne yiyip,giyeceği,içeceği, ne konuşacağı, ne duyacağı belirlenmiş bir başınalığıyla kalabalıklaşmış. Kırılma noktası olan sevgi, sona mı eriyordu? Hep bir maske arkasında bırakılan yaşam, bugün ve geleceğe dair okumalar yaptırıyor mevsimlerin duygularıyla. İçinde gizlenmiş çıkarların aracına dönüşen ilişkiler, biçimlendirmeye çalışıyor her şeyin doğasını. Acaba nasıl oldu da, b/aşka dünyaları keşfetmemize yardımcı oldu çok merak ettiklerimız. Kolayca kendine hayran bırakan engin gönüllülerle karşı karşıya kaldığımızı bir kez daha kanıtlıyor. İçinizde gezinmeye başlayıp, her kapınızı açanlar kendinle ilk yakınlaşmanın öyküsünü yazdırıyor. Sevginın yanında saf tutanlar doyurucu içeriğe sahip pek az insan yapabilir. Her zaman ilk heyecan katarlar, soruları pek değişmiyor. Kendilerine uyanık olanlar, elif yüklü lâl olmuş sevgiyle şems vakti gönüle ilk düşen damlada okudukça fark edeceksiniz sevgiyi.

Hadi adını doğru koyalım duyguların...

Sessizlik uzaklara koşan atın rüzgarla sevişmesindeki seste saklıyor kendini. Duyguların kaynağında gönül huzuruna ermen için kendin olansan sessizlik gürültüdür. En büyük amacın özgürlükse, sadece kendine köle olan yanıyla haz'cı bir neslin acılarındadır, sessizlik. Hayatın hıç bir anlamı olmayanlarda mutsuzluk büyüdükçe, girdabında kaybolanlar ne kadar çok, gürültü içindeki suretperestlerden sohbet arkadaşı olur mu? Kendi sesleriyle hep yanınızda, sessizlikte. Kalbi yıkıklar arasında ne arıyor gönlün, bizi bize anlatan ne çok şey var, insanın insandan farklı olduğunu sandıklarında, sessizlik. Ağızların tadı bozulan ademoğlunda değerler boşluğu çoğalıyor, olmazsa olmaz kurallarıyla yaşayanlar, fıtratındaki anlam arayışıyla gerçek manevi doyuma ulaşmak için hep yolculuk yapanların emeli, sessizlik. İçselleştirilen uzun soluklu istekler, yarını bugün bilenlerle tekrar başa döndüğümüzde, sessizlik. Pek çok soru barındıran tüketim nesneleri pek çok konuya temas ediyor ama soruların yanıtını vermeyi size bırakan an'larda, sessizlik. Nereye bakarsan çürümüş bir yanını görürsün ademin, toplumun en kirli, karanlık, adeletsiz, sevgisiz, duygularına eşitsiz köşelerinde dolaşan, sessizlik. İşte ile ilgili ayırt edici bir noktaya geldik; bir satırınız sizi mevcut durumunuzdan rahatsız ediyor mu? Suçluluk duygusu yaratabiliyor mu? O güvenli dünyanıza bir tehdit algılıyor musunuz? Bu dünyadan o cennet ve cehenneme bir kapı açabiliyor mu? O Sessizlik.

Organik insanlar...

Kusurların fazilet gibi gösterildiği menfaat çağında ölü gibi yaşayanları bulmak için, gönül bakışına hakim olmalı insan. Alemin içine çeken söz açan kelimeleri, art arda defalarca tekrarlayan sevgi. Bu, kimi zaman uzun, kimi zaman kısa çünkü öylesi seçici olan duygularla bir türlü kalplere giremeyenler de var. Onların mı talihsizliği, derdi yar olanların gizliliğimi bilinemez. Gecenin odağında engin gönüllere bir iç yolculuktu loş aynadan kendine bakan acemi aşıkları hatırlıyorum. Her biri karmaşık iç dünyalara açılanların özlemlerini taşıyor, ruh çözümleyici gecenin çobanlarının kendilerini tanımaları için her biri üslupçu baharla gelmekte olan kırmızı gül gibi mesken eylecek yerler arıyor. Gün gün bölük pörçük yaşanan ilişkiler yıllarca unutulmuyor. Çok etkileyici aşkı arıyan fakirin son arayışlarında dile getirilen dualar. Neredeyse kerbela gibi yankısız kalsada, delilerin hayli üzülmesine yol açan unutulmayacak kulakta sözler, yürekte sızılar bırakıyor. Öylesine bir dünya yaratıyor ki zahit'lere çarpılıp kalıyorsunuz. Yoksulun perde arkadasında kalmış taşkınlıkları duyar duymaz, içe kapanan aklı kıt adam'da haksız değilmiş. Bir değil, iki değil kavramak imkansız deliler şeyhi'ni dedikleri, neredeyse bilinmeyeni tuhaf bir suskunlukla birleşiyor. Hırkasız derviş türüne pek rastlanmıyor artık sorduğu soruya cevabı hep tuhaf gelir ademoğluna. İhtiyar bilge, hiçbir şey bilmemektedir, bildiğini bilmemekte ve bilmediğini bilmektedir tezahür eden alemi süflüden mi?

Biricik niyet...

Büyüleyiciliği de buradan gelır aşkın. Yaşam patlamasına sebep olan şems'in işareti çok sıcak ve derin. Dünyadan kaçtıkça açlıkları artanlar, gece fırtınalarının yarattığı dalgalarda kendini kendinden uzaklaştırıyor. Gönül söyleneni yapmaya çalıştıkça aşka iyice yaslananlar birbirlerinin sıcaklığını hissediyor. Kaybettiklerini sandıklarını bulanların mükemmele ulaşmaları uzun yıllar alıyor. Tuhaf bir fazlalık eşlik eder sık sık yalnızlığına kendisi gibi. Sıvışıp gitmekte suretperest yaşamlardan sevgi. İnsana sorduğu bır bilmece yoktur, hiçbir şeyin kimdir ya da nedir? Yine de asıl mesele ululanacak bir şey yoktur insan denende. Artık insan ruhunun içinde ne yaşayan ne de ölebilen, duygulara zarafet kazandıran mümkün müdür, mümkünse nasıl? Ne vakit duyuşunun saklı cevherini umursuyacaksın. Anlama ve anlamlandırmadaki cevaplarda buluşuyor geride kalmışlar. Aşkın nefesinde değildir bugün, etrafımız sarılıyken nasıl araya gireriz şems vakti cümlelerle. İçimizde ne kaçış tünelleri vardır kim bilir! Dışımızda farklı yerlere isabet ediyor duyguların, kuşatılmışlığın, hırpalanmanın, düşüncenin, fikrin, kaçışındaki bencil anlatımlar saklı duruyor. Bu arada, bakışan var mı bakalım aramızda? Zamanı fark etmeyenler dururdu! Saniyeler, dakikalar, o anlarda asla geçmez, şimdi zamanında özlenenlerde bir şey düşünüyorum. Ah'lar feryadımız oluyor sanki.

Aynı anda her yerde buluşmalar...

İçinde sabır taşması olan, kendiyle oyun oynayanlara rağmen özlemlerinde ateş fışkıranlar garip. Çünkü, sevgi diye sunulan tıkır tıkır rant getirenleri bizlerden temizlemeye çok ihtiyacımız var. Bir işgal olduğu muhakkak ama içerden başlıyor. Ah'ları açmadan ruhumuza yayılmış olanlar, içimizde ne şeytani katmanlar oluşturmuş. Dışımızda ne rastlanıyorsa, rüyalarında olup bitmiyor mu? Buluruz bir şey, bulduğumuz en büyük keramet ise istikamet. Düştüğümüz yeri yakarız, hırpalansakta insanda. Yaradılıştaki masumiyet edebe yanaştıkça gayenin gayesine ulaşır nefesin. Bütün işler ona ulaşıyorken, sen hala kendine ulaşmayı denemiyorsun. Endişe ettiklerin sevgisizliğin nifakıyla mı? Hamdolsun huzura erdim, bambaşka ben olarak ortaya çıktım de, cemalinle buluş. Her anlamda bıçak sırtında duran suretperest yasamların, kendine haksız olduğunu hangimiz söyleyebiliriz ki! Her ne olursan olsun, aşkın mükemmel yansıttıkları bize dost olandır. Mekana dair yaşananların hepsi karşımıza çıkıyor gölgelerde. Soluk soluğa kalan tarafıyla gecede ısrarla, su ve ateş misali son derece sıradışı duyguların sahipleri önemlidir. Kendinizle kurduğunuz/ kuramadığınız ilişkiler için bülbül olan gecenin çobanları aşkın arefesindedir her nefeste. Rüya gibi geçen günler yaşıyor, kabuğunda saklanmayanlar. Herşey yolunda, peki yanılıyorsak? O zaman sırlarını ortak etmelisin eski hırkama.

Leyâl...

İki şeyi tanıdıkça çok sevdim, hayal kuranların hayali aşkı. Birbirini tamamlayanlar sizin duymadığınız, görmediklerinizle bu yüzden mutlular. Senden kaçıp sana geldiğinde, o da sana dokunur. Vakit geldi, bilerek ruhunun en gizli yanlarını bir kez daha arınmak eğitmen için, vaktini almalısın zamanının. Hüzün ve bende hissedilen ruhun yalnızlığı sevgiyi görünür kılıyor. Ele avuca gelmez duyguları tanımaya çalışmak, eşsiz bir okuma gecelerde. Hayal edenlerin çok kısa ilham aldığı, yaşamaya çalışanların ilham aldığı aşk okumaları, olumlu bir içsel yalnızlık. Ruhsal yalnızlıklardan kaynaklanan suretperest yaşamlar, kendiyle diyaloglara ihtiyaçlarını yansıtıyor. Kendinden habersiz ilişkilerle, yerle bir olmuş dünyalar kopuş içindeler. Ve ilgisizlik damgası taşıyan kalabalıklar, insana kendisi bile yabancı bir nesne olanlar, mutsuzlukla yüzleşmeye sevk eder bizi. Yaşamımızın asli duygularından biri sevgi ile karşı karşıya gelemeyenler, kopuk yaşıyorlar. Ve bu tür yalnızlıkla bir yere varamaz. Gecenin çobanlarının her birinde, hayatımızın bazı anlarında, yeniden dönüşüme uğramış, vazgeçemeyeceğimiz bir yalnızlığın gizemli ve büyülü tınısında aşk çınlıyor. Bu anlar, dikkatıni tamamen dile getirilemez olanın arayışına verilmiş anlardır. Yaratıcı yalnızlıklar kimlik bilincine sahip cümleler kurdurur engin gönüllere. İçe dönüldüğü aşikar şems vakti.

Bir özge temâşâ...

Bu kadar sevgi dolu kelimeleri nerden biliyorsun, zorun ne? Buyurdu Şahım. Engin gönüllülerin dileğinin har'ı, bugünün insanın kullandığı gönül alfabesine benzemiyor dedi Pirim. Karşılaştığın insanlarda anlamını bulamadığın yanını karıştırmanın dilimi dedi Mirim. Tam bir şaheser olmalı gönül hücrende sevgi dua gibi dedi Zahit. Sevgisiz olan yanlarındaki dileklerinle, gün olur teslim olursun engin bir gönüle dedi İhtiyar Bilge. Çünkü peşine düştüklerin lezzet vermez, galip gelenler tanımadığın yanını karşılaştırırlar dedi Miskin. Fakat yakut gibi parlayanları kavrayınca gönül, insanları öğretmeye çalışır, ben peşine düştüm dileğimin dedi Deliler Şeyhi. Bana sevgiyi öğretmek için çok çalışanlar başarılı olamadı dedi Fakir. En iyi öğrenme yolu dileklerinı merak edip peşine düşmek, onu aşk haline getirmektir dedi Seyyah. Heyecansal belirtiler gösteriyorsa cümleler, anlaşılmayan yanında onu da anlamıyoruz seni de dedi Aklı Kıt Adam. Ana dilinle dileğimsin fazilet saymalı engin yüreğime teslim olman,biraz garip olmuyor mu? diyen yanınla muhabbet ettikçe duyguların ziyade iletişime geçiyor dedi Garip Çoban. İnsanın duygularında sevgiyi tanıyıp savunması ağır oluyor,onu tanımaya çalışan ben hadi öğünmeyeyim aşkın baki kalması için dedi Hırkasız Derviş. Size acı veriyormu? dileklerim! Sevgi(li) ye benzediğim doğru ama bu benzerlik,örümcek ağının ipeğe benzemesi gibi

O cevap verir...

Desinler diye değil, uzun sürmüş bir günün akşamında sapla samanın arasında biziz biz, bir açılıp kapanan gecede gülüşünle ısınıyorum. Desinler diye değil, senin kokun uzaklaşmış gözyaşlarındaki sevgiye hasretten, bu gece bizim gölgemiz,engin yüreğin ısınsın diye sokuluyorum aynalarının içine girip ötelerini saymakta tesbih tanelerim. Desinler diye değil, benim mutluluğum bundandır, yumuşak bir kederle yasak bölgelerınin dağlarında beni bulursun diye,bir güzel haller olsun gecede. Desinler diye değil, bunun içindir ki en son baharımın gülüsün, kokuna karışsın diye sevinçli bir sonda an, susuncaya kadar birer birer ateşler yakılınca lal olsun diye vardır dilim. Desinler diye değil, yoktun dün pek kendinde, bugün yakaladıkça seni, semaya bakarım dağın bu yüzünden aşkın oltasına sevdalı bir maşuk gibisin. Desinler diye değil, başka bir zevk olduğunu itiraf etmeliyım ki yalnızlığa ihtiyacımız var. Az yada çok derinliğine ve kökten sevgi(li) ye bağlı duyguların farklılıkları, kalabalıklara rağmen engin bir gönüle belirerek sadece. Desinler diye değil, mutsuzlukla yüzleşmeye sevk eden bizle, suretperestlik yaşam bir yere varmaz verimli değildir ruha. Desinler diye değil, mutluluk derin mutluluk, kendi anlam ufuklarını kavrayan içsel yalnızlığın gizliliğinde yaşamaya meyleden; yitirilmiş mutluluğa, kâh yalnızlığı, kâh gizlı acımıza ve özlemimizin sırrına eşlik etsin diye.

Gündoğumu nerede başlar? ..

Lütfen gülümsemeye çalışın, belki beninizle yan yanasınızdır. İsteklerini ifade edebilseydin,ilham aldığından haberdar olabilirdin zamandan. Sanki ıssız bir yerde bulunmuş, yıpranmış duygusal yanların. Şartları değiştiremesende, hakkında hiçbir şey bilmediğimiz bir kitabı okuyormuşuz gibi olmalı duygular. Ne yazık ki çok kısa ve dar kapsamlı ihtiyaç duydukların. Ele avuca gelmez duygularını tanımaya çabalaman gerek. Kendinden başka her şeyle ilgilenenleri, sağlıklı bulmuyor sevgi. Kopuştur aslolan kendinden, sana seviyenle zor ama imkansız değil(miş) sevgi. O boşlukta, pek bir şey kalmadığını tespit edebiliyormuyuz. Epeyce bir süre bu zorluk duvarının önünde beklemiş olsa da, en nihayetinde bunu aşmayı başarmış görünen gecenin çobanları. Suretperest yaşayanlar, neye inanıp neye inanmayacaklarındaki ayrıma son noktayı koyuyor. Hal böyle olunca, sevme tercihi bize bırakılmış olsa da, belli bir noktayı işaret etmiyor sonuçta. İlk gün ilk gece keşke gerçek olsa aşk, ilk nedeninde kaç renk yapayalnız. Siz varolmaya devam etmeniz için yaşayın bütün renkleri. İlişkilerin alçak gönüllü olmadığı zamanlarda herkese karşı bencil davranıyor rüyalarda, hep orda kalıyorsun. Nihayetinde, kendimi sen gibi hissediyorum, saadeti ve seni seviyorum. Sevgide uç bir durum şems vakti seni özlemek, göstermek istediğim buydu işte. Ve tekrar tekrar aklıma gözyaşlarının hikayesi geldi.

Ben'in sınırlarından son şeylere...

Farkındayım ilk cümlede, çünkü biliyorum ki,çık dışarıya gel diye bağıracak için. Kusursuz bir misafirperverlikle ağırlıyor gece ve gökyüzü, üstelik aradığımız şeyi bulmamız için. Öfkesini tutup sakin konuşmayı öğrenenleri, anlıyoruz ki kusursuz konuşuyor vicdanlarıyla. Kavramları tersyüz eden gecenin çobanlarını, arındırarak okuyun engin yüreğinizde. Kutsallaştırılan erdemleri, sorgusuz sualsiz kabul ettiğimiz tüm köhne değerlere karşı kararlı duruşunu anlatacak daha iyi bir kelime bulamıyorum. Ucubucağı olmayan etrafını sarıp sarmalayan gecenin rengi, karanlığa karşı başını dik tutan engin gönüllerden söz ediyoruz. Yaşadığı serencam itibariyle, aşıkların sinsilesi bir kez daha nerede başlayıp nerede bittiğinin anlaşılmasının hayli zor olduğu, kendini var etme her şeye rağmen direnerek. Yersiz yurtsuzluğunun halleri ipi kopmuş tespihin taneleri gibi darmadağın duygusuyla kadim maşuğun aşka münhasır cevabı oluyor. Hayatın aşkla kesiştiği noktada ete kemiğe bürünmüş halde karşımız da duran, tamamlanmamışlık duygusuna kadar her alanda aşkın derinliklerine dalıyor bir gece. Bu derinliklerde gecenin çobanlarının karşısına neler çıkıyor peki? Böylece geceyi sıradışı taraflarıyla olduğu kadar sıradan taraflarıyla da tanıma imkanı için karanlık suretleri daha açık seçık görülebilir hale geliyor. Kendine daha hakkaniyetli bir yorumla hasretmisin? Ya rabbi beni sen kurtar, benden.

Geçmişiyle tanışmak isteyenler için bir kapı...

Gönül alemini güzelleştirmek için, aramızdaki boşlukla tanışabilir miyiz? Uyanık olmak gerekir ibrahimi halle, imtihanı başarıyla geçmek için. O çatışma ki, yeni halini gösterdikten sonra şems vakti. Bu kadar sınanmak için yönünü iyiden iyiye belirginleştirir. Aşkın acısı tüm yönlerine yansıyanlarda, bir parça sevgi her hallerinde görülüyor. Kendiyle kopuk ilişkiler kuranlar yaşarmışçasına hissediyor, birbirlerine karşı benimsedikleri suretperest tutumları. Bir halde son bulmak zorunda olan savaş sabr. Halis niyetin sonucudur saadet, sevgi(li) yle yaşamanın doruk noktasında aşkın rızasını kazanır gecenin çobanları. Bedensel ve ruhsal çöküşte olan insanlar, kendilerine bile güven duyamazlar, sevgiye titizlik gösteremezler. Mekanların sınırlarını aşıp kendini anlamak doğala pekiştirır kalpleri. Ölümle yüzleşmekle içiçe geçen öykülerin gereksinimini duyanlar hatırladığımdan çok farklı. Yazmak her zaman zor gelir bana, ortak temalarda aradığımı fark eder sesim. İnsanları etkilemiş cümleler, eğer varsa duygularında, sevgi çok kolaylaşır. Ya da benzer acı, ne çoğaltır ne de azaltır. Ölümler hep ani, hep hazırlıksız yakalıyor, bir bulmaca yaşamda. Ölüm basit bir son değil, bir güce sahip. En çok eski aşklara bir yük olmamış. Anlatılmayan bir sevgiyle hiç bırakmıyorlar yolculuğu. Yanlış duymadınız, onlar fikri dolaşıklar, içlerini nelerle doldurduklarını görüyoruz.

Çoban kılıklı adam...

Anlat, anlat iyi geliyor. Evet dedi bir ara meczup.Aslında farklılaştıklarını düşünerek ayrıldıklarını ama farkında olmasalar da yakın noktada yeniden buluştuklarını anlıyoruz. Tabii onlar diğerinin içini bilmediklerinden sevgiyi anlayamıyorlar. Semboller yüklenerek yaşanan suretler neyi başarıyor, kendince bir şey eksiltmesi gerekmiyor. Kolay not alabileceklerini umdukları duyguların lekeleri gibi duran ilişkiler hayattaki yerini işaret eden cümleler kurmak yerine, tuhaf bir hikaye anlatmaya başladı. Sır edip,neyin daha gerçek olduğunu anlamayacak noktaya getiren şems vaktinde bekleyen gecenin çobanları. Buluşmayı bekliyor fısıldayan hakikatler gözgöze gelmek için, iç içedir gerçekler. Dün burada hala, velhasıl yarınıda çekeceğiz dedik. Bu bizim kaderimiz. Ve gece hep gece karanlıklarda, bir varmış, bir yokmuş. En iyisi uyumaksa, rüyalarımız hep geceydi, o da ne! Keyıf sizin, devir sizin, sıra sizde, bizdeki yerine bir sesleniş. Anladık artık aşkın masal olmadığını. Tercih senin, hangi kutupta ve nerede yer alırsan al; ibretliksin..! Söyleyecek sözü olan beri gelsin. İşte onlar deliliğe aşık olanlar, aşk şarabını içecekler. Çık gel neredeysen diyen yanında kim azadedir. Herkesin aslında yana yakıla aradığın benin, önce ne öğrenmek istiyorsun. Kendine sahip ol, kendinizsiniz ise bu sefalete son versin özün. Kalbinde seninle olayım, en hüzünlü anında, aşka hitaplarımda gülüşün..y.ed.

Engin Demirci
Kayıt Tarihi : 23.7.2014 15:36:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


ben demiştim dedi deliler şeyhi

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Engin Demirci