Hakikat gibi...
Vakit tamamdı; benimle çıktık yola. Kim ne diyebilir? Ben aşktan daima kaçsamda, şems vakti kuşatır çevremizi. Ansızın karşımızda ve baktılar, gördüler; biz, hepimiz aşkın oğlunun soyundanız. Ve felekler, yükseklerden, bizi seyreden gözler gün doğmadan. Yokta yok muydum? Akşamının grisinde ve sadece gün batarken an gelır rayihasıyla coşardı şükürün kalbinde. Gönül gönülde olmayanı yakar varolmak anı geldiyse. Tek tek yıkılınca gökyüzü, damla damlayla buluşunca gölgeleri yavaş yavaş fırlattım sonsuzluğu. Güneşi rehber ettiğimde gece tüm yüreğime çökerken, beni son anda kaçırdım benimden. Ve sonra savruluyordu hasretlik gece yarısı. Işıktı her yer, kimse bilemez dürülen gökyüzünün halindeki mesafeyi. Yol yoktu değdim yıldızlarda, benimle tüm bulutlar dağıldıkça görevimi bitirmek için arıyorum garipler mezarlığındakilerinin miracını. Hem derin ve korkunç bir uçurum, hem de sağanağı andıran bir yağmuru çağrıştırır dualar burada. Akşam karanlığında serbest bırakılan ruhlar yükselir. Kendi kendimizi tanıyamaz olduk, varlığın hakikati neydi? Sadece akşamları rüyalarımıza girenler ilham vermiyor. Ansızın gelen sarsıcı keşif halleri,ruhların asıl yurduna duyduğum hasretti. Ellerimiz bile bize aıt değildi, sağduyu ve yücelik demekti kavuşanlar. İnsan bedenini temsil etmeyen tutkunun hali, ruh özüne kavuşana kadar felekte güneş,ay ve yıldızlar arasındaki tabutumuz mu?
Geride kalan, asıl dile getirilmeyenlerdir...
Sebat ve kararlılıkla elde ettiğiniz şey sizden önceki kendinizi sevmektir. Bir zevk bir ömür gönlün saadeti, ihata edilen aşk anahtarının esrarı neyi ifade eder? İnsan varlığı üzerindeki aşkın ruhunu tanımak için ülfet etmelisin. Her duygunun kadim bir dostu vardır. Kurgulanana mahkum ve mecbur değilsin. Gerçeği anlamak için, sevgiye müracat etmelisin. Şöyle bir soru gelir, ortaya çıkan, misli kimlik değil mi? Mukayeseyle bilgi sahibi olanlar, haz duyar çatışanların halinden. Yenileyin, sizden kopup gitmesine izin vermeyin özden kopanlarınıza. Manevi bir haz veren nasiptir hüzün. Acımak lazım hem başka, hem kendine dalıp dalıp. Doyurucu çıkışlar vazgeçilmez, dışgörünüşlerden kaçıp sığınacak yerler arıyor ruh. Bir yol arkadaşı vardır, bir gönül yoldaşı vardır. Çoğu değerler yerinden oynamış ilişkilerde, kendimden tiksindim kar taneleri arasında gariplerin hallerini anımsadıkca. Bozguna uğramış insanın yardımsever duyguları. Sanki hiçbir şey değişmemiş ve asla değişmeyecekmiş gibi kendilerini maske arkasında saklamayı tercih ederler ama umutsuzlukları hissedilir şems vakti. Yüzeysel duygularıyla oldukları gibi, bir kavganın ortasında olduklarını fark edemezler. Kendilerine direnç gösterecek güce sahip olamayan karakterleri yorgun betimler sunar. Köleliği kapalı ve gericidir sevgiye. En sonu görmekten acizdirler. Duyguların sıçraması için kalpleri yoksullar için eşitsizdir oyunlarında. Neşe yoktur gülüşlerinde ama hayatın acımasız saçmalarının farkına varanlar, hayatlarını karşılıksız severek ve vererek geçirirler. Hüznü rahatlatıcıdır belki de bu yüzden düşünceleri ışık tutar.
Harâbât..
Misafir üstüne misafir pek iyi olmaz, zor olan mesele mi var? Senin neye hayal kurduğunu bilir gece. Buram buram aşk kokuyor ken her taraf, birleştirelım sevdayı. Yoktur burada akşamüstü kimseler dediğin yanında, sevmek zamanında yokluğun. Ve gecelerinde gezindiğin o büyük umman içinde. Ki bu yüzsüzlüğün yarenlik edemez yüreğine. Sen kendine gurbet olma, şems vakti çıkıp karşına ben geliyorsam. Ne çok güzel olur s/onsuzluk teninde. İnsafsız bir cendere içinde ezip un ufak ettıklerinde, ihtiyacımız artıyor açlığımıza o yüzden. Bizi mutsuz ve hayatımızı tatsız kılmaz geçmiş zaman. Başın neyle hoş dem dem acınacak dünyada. Kuşatmalar altında zemheri yanın,dokunsam bitmeyecek alevler. Kör etmiş dünya çığlık çığlığa dolanan duygular. Neyleyim sen olmasan gönüldeki yangını. Şu benim çektiklerim bağbozumu gibi sinmiş yokluğunu yaşıyorum şarap tadında. Didik didik ediyor kanımıza sızan alevlerin gecesinde. Bir yanda yaşanacak günlerin yangını, bir yanımda tütüyor özlemlerin. Ne zaman değil her zaman gönülde başköşede gönlün. Yirmidört saatimin her anında, bizi yoklayan alevlere küçüktüm, çok küçüktüm. Şefkatle saran merhametli bir telaşta saklı özlemlerin bahçesine girme vakti geldikce, her akşam o bahçeden koşar gibi geçıyor ya. Ve her akşam bır şey olmalıydı, her gün büyüyünce alevler. O üryan manzaran resmi geçit yapar. Sız yanına mahrum olan halime ne kadar acınsa yeridir
Sevgilimin kapısındayım...
Varlığından soyunanlar bir emek için buluşunların heyecanı bir tattan, bir tada ulaşıyor. Gönüller ateş üstündeki yerini alıyor. Kıvamını alıyor demlenen yürekler. Gecede aşıklar azalmış olsada, aşk ve mutluluğun simgesi şems vaktinde hazırlık telaşında gecenin çobanları. Tatlanan gönüllerin şirasına ulaşması için huu'ların ateşiyle kaynıyor şirahanede meşkle ruhlar. Hep bereketli olur, sır dolu sürüklenişlerimiz. Yaşamı yaşamamışlar arasında yaşamın ne denli çekilmez bir hal alacağına dair tespitlerle dolu. Cezbeli aba giymiş olanlar şehirlerin içine serpilmiş, etraflarında yaşayıp duruyoruz. Can şehrinin kulağını benim de beslendiğim köklerden duy ki, gerçek hayatta sevgi olarak karşılığı nedir? Aslında o dörtduvar içinde kalan yalnızlar, yalnızlıkla bile uyum içinde değil. Bunalımı arayışıyla ortada, için dışındaki sureti biraz gizli. Pek tembel duygularımız insanları genel klişeler ve şablonlar üzerinden okumaya meyilliyiz. Ya da gözünü kapamasını çok iyi biliyoruz kendimize. Dünyada biricik olmasını öğrenen için ışığın seni mahkum eden toplum aklıyla osun. Konuver bir dala ansızın, ordan görürsün ki her suret gerçek olan birinin kendi başına biri olduğunu kanıtlar. Gün gelip de saklanmamız gerektiğinde izlerimizi, yolumuzu öyle hemen bulamasınlar diye devamlı herbirimiz, kendimiz olmaktan çok, başkasıyız tekrarlayan hallerle ötekinin gözünde.
Aynada gizli bir cihan...
Ne saltanatlıdır şems vakti değil mi? Mahrum olana ne kadar acınsa yeridir buyurdu Pirim. Pencereden sızan loş ışıkta mahzun bir sesle kalbinizin kıymetini bilin dedi Pirim. Memnuniyet ve sevinçle karşılanır, siz uykudayken yalnız hatırınızı sormak için, dualarla arayan dostlarınızın çok olduklarını sanmıyorum kıymetini bilin sevginizin dedi Mirim. Çocukken teravih namazlarında gülüştüğümüz için pek içeri alınmazdık ve pabuçlukta kılardık çocukça namazlarımızı, yaşımız büyüdükçe eşikten içeri girebilir olduk dedi Meczup. Fuzuliden dem vurur garipler dergahı, utan, insafın yok mu, mevcut günahın sana kafi değil mi? dedi Hırkasız Derviş. İnsanın başka bir şey olduğunu öğrenmem biraz sonraya rastlar dedi Seyyah. Yıllar geçti daha ileri saflara geçtik namazlarda, şöyle bir baktım; ön tarafımdaki pencere caminin avlusundaki kabristanı gösterince, eee bundan sonra eşiğin sonu görünüyor dedi Garip Çoban. Sözcükler soluk alırdı bir akşamüstü b/akışınca uzandığım bir yüreğin ömrüne yüreğim dedi Miskin. Varoluş, aşktandır amacımız biri bulmaktı hangi zamanda olursak olalım dedi Zahit. Birleşme var gecelerin doğasında, her şeyi görüp, tadıp, fasıl fasıl yaşamak için dedi İhtiyar Bilge. Vuslat sevdirildi gecenin çobanlarına, aşkı tercüme etmeleri için dedi Aklı Kıt Adam. Aşkın yeterince farkındamıyız çürüyen zamanda, bizler aşkın neresindeyiz dedi Deliler Şeyhi.
Tecaül-ü arif yapan âdemoğlu...
Neşeyle karamsarlığın bir arada olduğu kıymeti pek bilinmeyen anda, bir çay daha lütfen. Hakettiğin şeyi istemek, kendi fikrini ikna etmek için yaşam şartlarını zorlama. Soruların içindeki cevabı anlamak o sese kulak vermenle, sana ulaşıyor bir ses. İçinden hep şiirler geçen bulutlarda harf dizinlerı sağanak sağanak. Ama sonra, tabii ki tekrar güneş doğar, tam aradığını bulmuş belki bedeniyle birlikte sevgi kimliği büyümüş olanlar. Ama bir şeyler yine eksik, bocalamalar yaşıyor, olmuyor. Geç olabilir ama güç olmayan tek şeydi, zamanda, hah, tamam buldum dediğin an, kendini ifade edebildiğin bilgili gönülden bağlı insanlardan dersler aldığın, onlar sana hep yol gösterir. Kendimi o zaman tanıdım şems vakti, vefanın ne olduğunu anladım. Bana çok heyecan verdi, yok hiç tanışmadıklarım, deyince sanıyorum ki tanışıyor ve bir cümlede, bir aşk bekliyorum. Müjdelenen muhteşem bir şeydi aşk, bazı şeylere uyanmaya başladığımda daha iyi anladım, beni keşfettim. Tuhaf bir yerdir kalp, her şeyden daha kapalı, her şeyden daha saf açık bu duyguyu o zamanlar hayal bile edememiş olsamda, aklımla karşı karşıya kalabiliyor, zamandaki renkler karardığında. Her şey çok uzaktı, bu kadar yokta. Şimdilerde, gidip beni bir yerde bulabilir, sohbet edebilirim. Kırılmış bir nokta da etrafına üç noksan yanımla yanaşır.
Aşk insanın adının sahibidir, o kişiyi korur sevgili aşkla...
Kendini bilmezler sırlar aleminden gelir. Dur yolcu? Yolculuk nereye? Eee hatırlasana der, gecenin çobanları merakla; korkunun kıyısında, kaygının tutsağı olmuş bir halde suretle yaşayanların hayatlarını duman gibi sessizlik sarar dört bir yanı geceleri. Kalp bir şey diyemez. Neden sonra toparlanır akıl. Kalp olsun der. Kendi kendine konuşur gibidir hatıralar. Belli belirsiz bir şeyler mırıldanır. Ardından bir sağa bakar, bir sola; pencereyi açar bir göğe bakar, bir odanın manasına. Gözler gönüle, ağlarsa ağlasın der. Yarın nerededir? Gelen gün ne getirecektir acaba? .. İnsanı, bulaşıcı hastalık misali saran zamana dayanmak, direnmek ister, tükendiğini kabul etmesede, gönüller razı olmaz yaşananlardan. Sabah akşam demez, akın akın yollara düşer insanlar. Dört duvarlar yalnızlığıyla baş başa kalır. Terk edilir bazı bazı kentler. Sessiz, sedasız; nefessiz soluksuz anlar geçmek bilmez; zaman donmuş gibidir sarmaş dolaş olduğunda, gece gündüze döner, yaz kışa. Daha ilk bakışta fark edilen, ilk anda görülen,aşklar,sevdalar, kavgalar, yaşansada aşktandır. Günler günleri kovalar, o gün. Bir de var ki, dikkatle bakan gözlerde, güneş batar, yeniden doğar defalarca. Nice olaylara tanık olur sayısız. Bu başlangıcıdır,sağa bakar,sola bakar,kuzeye,güneye gider. Kim bilir kaç yıl geçer,neden sonra doğuya yönelir. Bir ademoğlu yollara düşer, gider de gider, sevdalanır bu iklime şems gibi...
Allahı seven, mümin olur, mümin olan teslim olur, teslim olanın derdi aşk olur, aşık olanında dostu O olur. Güneş, doğudan yükselir yine, yollara düşen bu ademoğlu sevdalanır hep yeniden gelir şems vaktine. Her kabirtaşı onu çok etkiler. Öyle ki, gördüklerini gerçekte var olmuş olarak yorumlar maşuklar. Yüzyıllarca uykuda uyuyan aşk uykusundan uyanacak gibidir teheccüt vakti toplanan gecenin çobanları çoğaldıkça. O kalbleri biri daha ziyaret eder. Öyle ki, aşk, gerçek kimliğini bu ademoğluyla bulmuştur denebilir. Aşk, coşkuyla gezer dolaşır bu gönül coğrafyasını. Nefes alır, nefes verir bu topraklarda. Düşünür taşınır, gün gelir kendi kendisiyle konuşur. Nice sonra, böyle söyler aşk ama uyuyan güzel uyumaya devam eder. Uyuyan güzel kendisini uyandıracak b/aşka bir el, b/aşka bır gönül beklemektedir sanki. Gün gelir hasret biter, vuslat gerçekleşir. Bir ademoğlu bakar, bir pir b/akar. Merhaba der gönül toprağına, dağla, taşla, kelebekle, dağ çesmesi,kuşlarla konuşur. Uykusundan uyandırır uyuyanları, azimlidir kararlıdır rüyasını gerçekleştirecektir hesaplar yapar. Gün be gün ortaya çıkar, gün yüzü görür, kendini önemli bulan aşka adayan ademoğlu. Ey yolcu! Gizemli yolların gezgini! Adsız seyyahların yüreğinizdeki acılara nefesi bir ömürlük yoldaş!
Büyüdü de büyüdü..
Uzak olan her şey, yakınından geçerken b/aşka zaman var mıydı, insanın konuşmaya dair heveslerini susarak özlersin ne garip. Bulundukça aramalı kuşlar toplanmış göçerken, sanki yüreğimin provasını yapıyor ne garip. Sevgili perişan, heyhat! Bir usanç içinde bulduğumda yalnızca çoraktı sevginin mayasında ne garip. Bir yaz yağmurunun ortasında çekebileceği kadar acı içinde kelimeler parçalanmış duygularının notlarında ne garip. Tekrar tekrar, her tekrar hakikate yaklaştırdıkça heyecanlanıyordu, ulaşamıyordu yorgunluğuna gönlüm kısa değil mim haline, ne garip. Sevgili olmaya uyumlu birbirimize bizimiz, mana verirken var deriz, dilin doğası elverişli, seni seviyorum demek zorlama değil, yaşayıp durursunuz takıntılarla, ne garip. Gecenin içinde bekleyeceğiz kafamızı kaldırıp bakmasakta, aşkı mucize kılanı bilir hayret zamanın ruhunda, ne garip. Bir harfe tutunmak, sessizce ve gece bu onun resmi, damla damla özlemlerle uyansa göğsüme çöken her yerimde rüzgar, ne garip. Aynalar mıydı? Gerçek dost suretperestlere. Sevmek demek ve şu saat geldiği anda, her yol sana gözlerimden dokunuyor. Huzura ve mutluluğa hıçkırıklar, ne garip. Sorma artık sevgili, belki de kuyusundasın kendinin zamanlarında soluğun beklerken, günışığı giyinir gövdem, ne garip. O yangın yerindeyim hala, dilindeki dinleti sevda gibi, gönül derdimi d/okuyor kimin umrundasın, hadi buluşalım kim var y/anındasın?
Dünya mı Ahiret mi? ..
Bir şiir yazmak için dilimde tüy bitti harflerle konuşup, yüreğimi nadasa bırakmaktan. Aşk iklimine seyahatın başvuru kaynağı şems vaktinde. Meşakkati olduğunu kabul ediyoruz biz de. Onunla imtihan olacağız hepimiz, Rabbim ömür verirse anı hoş tutarız anda. Göçtüler hep o hayal alemine, başlarında kavak yelleri esenler bile. Suretlere kalbin misafir ifadeleri, feryatı merhametimize terk edilmişler gibi bir hal içinde. Sevginin anahtarı elimize verilmişken reddediyoruz huzuru. Suretperestlerin görüntüleri buz dağının görünen kısmıymış ne yazık ki. Hem onlar gibi olmaktan korkuyor hem de acıdır ama duygudaşlık kuramıyoruz. Gönlüne sıcaklığını verenin refakatinin dem dem dualarla hürmeti sevgiye ilham verecek cinsten. Başka bir beklentisi de yok, sınırsız merhametle muamele ederken hiçbir çıkarı yoktur hakikaten. Haksızlık görse de, ona isyan edemez. Vakti geldiğinde hizmet etmeyi farz bilir gecenin çobanları. Mutlaka hizmet ederler, onların mutluluğuyla mutlu, mutsuzluğuyla da mutsuz olacaktır. İnsan her zaman kendini dinleyecek birini bulamıyor. İnsanın en sevdiğim yanı, bişey yok hali mi? Ne yaptın sen bana, seni yalnız bırakaran nefesinle. Sırrımda kahrın fi tarıhinden kalma her hangi bir gecede,elif lam uykusuzluğum. Bağdaş kurmuş yalnızlığına göçmen hüzne dönüşen özlemler. Laf olsun diye demiyorum, divane aşık gibi aşkla çırılçıplak mahremine karışmayı bekliyorum
En önemlisi....
Benle sohbet edin, Aşk çeşmesinden bir yudum su içmeye var mısınız? der gibi mirim. Gönülde bir çeşme, bu çeşmeye komşu sevgi, duyguların dalları göğe uzanan, kökü derinlerde, geçmişte yada gelecekte kabul olunmayı bekleyen dualarla hep yeniden yarınlara yolcuyuz, der gibi miskin. Böyle bilinir gecenin çobanları. Kim bilir, nice olayların tanığı, neler görmüş neler kimbilir? der gibi hırkasız derviş. Vakur mu vakur, gönüllerini yitirmiş bedenlerin bekçisi adeta, bu iklim benden sorulur, der gibi deliler şeyhi. Onu görenler şaşkınlıkla, hayranlığı bir arada yaşıyor. Bir evsahibi ikramı gibi, koşup ona sarılanlar, hayranlıkla seyredenler, ona bakıp ağlayanlar, kalbi duaları bütün insanların iyiliğini isteyenlerin gölgesinde oturup maziye dalmak ne güzel, der gibi ihtiyar bilge. Dünle yarının arasında bir köprü gibi duran, gönüllerin arkadaşı, sırdaşı, dostuyum, der gibi şahım. Alçak gönüllüymüş, yardımsevermiş, insanları çok severmiş, der gibi pirim. Görkemiyle yıllara meydan okur dem dem derin sevdalara daldıran, bir de makamdan gönüle can veren pervanelerin kıskandığıyım iç huzurda, der gibi sufi. Bu hünerli aşk bazen de mırıl mırıl konuştuğu insanlardanmışım, der gibi seyyah. Geçmişini, öğrenmek isterseniz yanıma gelin, bülbül gibi daldan dala konarak, engin gönüle oturun ve sevginin çıkardığı sesleri, fısıltılarla kendinden geçenleri dinleyin,der gibi garip çoban.
y.ed.
Kayıt Tarihi : 18.3.2014 17:04:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yüzsüzdür insanoğlu, kimse bilmez fendini. Kime iyilik yaptınsa, ondan koru kendini. M. Akif ERSOY

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!