Garip Çoban Divanı...37... Engin Demirci

Engin Demirci
937

ŞİİR


61

TAKİPÇİ

Garip Çoban Divanı...37... Engin Demirci

Değeceklerine inandıkların...

Acı çekerek yaşıyanlar ve acıyı yaşadığını sananlar,en çok kendine ait hırsızlık yaptığı anlarda hissediyor sevgiyi. Ve bir gün,her iki duyguların da kopuş noktası birbirlerini izliyorlar. Ve kendilerini kimseyi sevemeyeceklerine inandıranlar,neler hissediyorlar. Gizliliği zarurı hissedenleri,hissedenler fark ettirmeden neler neler yapıyorlar. Fark ettiğinı diğer tarafa aşikar etmeyenleri, sonradan öğreniyoruz ki aslında hikayemiz çok önceden başlamış. En çok kimsesizliklerini benzetir arzularının yalnızlıkları. Bunun farkında değil gibi görünmek, sevgiye açlıklarından. Sen diye seslen ardından, gerçeklerini onun yüzüne vurarak anlat sevgiyi. Bu tür bir hali sürdürmek hiç kolay değildir. Ama sonuna kadar tutarlılığını bu tonu başarıyla devam ettiren kış mevsimi var. Uzaktan bakma sana, halini en iyi sen'in anlatıyor. Sanki dışardan bakıp gözetleyen sen, sen'ininle ilişkilerinin sırlarını açığa çıkarmak için, hükmeden ve yargılayan bir sen hissini veren nedir? Sorguladığın şeylerden biri nedir diye bir soru nasıl sorulur insan bildikleri kadarsa? Sözünü birkaç kez tekrarla, yaşamadan bilinebilir mi? Hep taptaze sevgi. Aslında neden hep oraya buraya koşuyorsun, dalgaları aşmak için başka bir gözün gördüğüdür sen. Kendi gerçekliklerin dışında gerçeklikte yücelmek için, gönül koy gönlüne. Son bölümün üzerindeki gizem perdelerini kaldıran kabir değil,varlığın gözü sevgidir


Şimdi elinizde...

Konuşma bozukluğuyla yaşıyor aile ilişkilerinde geçimsiz duygular. Kalp aynasına nakş olan ten aynasına yansıyor gökteki yıldızlar gibi şems vakti. Herkesin gittiği onun kaldığını anlayan yanındır aşk. Dinleyen söyleyenden arif değilse kendindeki duyguların hitabından avucunu yalayacak. Duyguları davranışlarına söz geçirenler, dokunuşlarıyla samimi oluyor hep yenıden. Ne çektik insanlardan diyen dudak büken yanında portreniz pek fark edilmemiş yalnızlıktan. Eşsiz sanatkarca gecenin çobanları sevgi aşılıyor. Alabildiğine engin bir dille, ceht ediyor tanışmamış yanına. Öylesine güzel anlatırlar ki istismar ettiğin yanlarını. Her özlemle dokunuşlarına bir an önce oraya yerleştirmek ister duyguların şuurlaştıkça. Geceler sıcak iklim yine hayallere alıp götürür, sizi yükseltir. Perdelerin kalktıkça sahiplenmek demektir. Tenindeki harflerle cümleler kurduran bütün hallerıni yazar, her gece tenindekı ter sevgili değilse başka ne olabilir? Yeni yeni isimler verdikçe büyür ve şu yazdıklarımda var ya eklemlenirsin. Öyle de oldu, çölünde gezindikçe bu manayı çıkardım. Kaç hecesin! En zor mesele, okuman. Sadece sineğin, mevsimlerin yaratılışı değil, en çokta insanın yaratılış hikmeti ile tanışmak icin ilım. Su gibi her zaman ihtiyacın nedir? Seyr-ü sülüğün her zerrede aşkın yansımasını bulman tercümanınla gülistanına girmen için aramalısın karışıp söze sohbete aşkla.

Hiç tanık olmadığınız...

Elin boş gitme muhtaç halinle buyurdu Şahım. Bize nereden seslendiği meçhul sese şaşkın şaşkın bakıyor, mağdur ettiğin yüreğin dedi Pirim. Kalbi kırık kalpler, çok kötülük gördüğü halde, içinde kin ve nefret barındırmaz dedi Mirim. Kimileride sevgiyi özünden saptırıp suretlere çekmek ister dedi Zahit. Ser verip sır vermeyenler, yalnızlığın ruhlarda ne tür derin izler bıraktığına dikkat çeker şems vakti dedi Miskin. Nasıl algılıyorsun sorununu, çözemeyeceğin satır arası eleştirilere tarafsızmısın dedi Meczup. Bir kişiliğe bürünen gecenin çobanları, kendi özbenliğini kaybedenlere rağmen yine de bizden biri olur, aşkta yaşadıklarıyla dedi Garip Çoban. Ne, nereye gitti, sonu ne olacak? Hep soru işaretleri olarak kalanlar, sıradan sempati beslediğin yakınlık duygun kendini özgür mü kılmak istiyor dedi Aklı Kıt Adam. İlgi duyup duygularınızı anlamanız, benim için sevindiricidir kuşkusuz, ama kimbilir, belki de çok kötü aynı duyguyu muhafaza etmek dedi Fakir. Sevginin hepsini severek, hissederek yaşayanların gönüldili bambaşka dedi İhtiyar Bilge. Her gönül ilişkisinde kendi diliyle birlikte gelir, aslolan sevgiyi anlamak, anlatmak, yaşamak dedi Deliler Şeyhi. Daha olgun katılımcı, açıkcası o kadar içine girerek aleminde kaybolanlar aşkın ötesine bir sembol dedi Hırkasız Derviş. Hiç yaşamamış gibi yad edilenler, çırak iken kalfa oluyor, seni özgür kıldığında, görmek için biraz mesafe lazım dedi Şakird..

Bu aşk...

Birden çok bir anlatıcılıdır,bu aşk. Takip edilmesi hiç zor olmayan, akıcı bir anlatımı vardır gecenin. Maşuğun gönlünde ele aldığını bulabilmek ne yazık ki mümkün değil, tam da bu tanıma uyan, bu aşk. Aşkın ardındaki o gizemli yaratıcı hep o tarafa dönüyor. Alımlayıcı tarafından büyük ilgi gören, iştahla bir parça huzur, bin parça hüzün için merak edilen, bu aşk. İzinin sürülmesi hep merakın sonucu, illaki kendi yaşantılarının izdüşümünün yakalanabileceği, önemli hale gelen, bu aşk. Okumaların anahtarı her bir duygu kırıntısı, hiçe sayıldığı durumlar da ortaya çıkan, bu aşk. Biz oraya hiç girmeyelim diyenlerin kalbi neyin hali, unutuşun dipsiz kuyusuna düşenler için önem arz eden, bu aşk. Söz ediyorsak ondan, mahrumiyeti sabrı öğreten, yaşamının birer yapboz parçasına dönüşmesine rağmen, şems vakti kalpleri dirilten, bu meydan savaşında iki taraf arasındaki tek köprüdür,bu aşk. Neredeyse hiç anlayamayız parçalara ayrılmış aynadaki yanımızı, ki bu dünyaya çıkar sonuçta yaşananlar, gerçekten ebedi ikamet etmek isteyen için tek mekan, bu aşk. Sonsuz parçalara ayrılanlar düş yeteneğimizi sürekli yeniler, üslubuyla dönup dolanılacak varlığa her zaman zor olan, bu aşk. Gecenin çobanlarının sezdirdikler cümleler sıkı ve çetindir, insan istese de, istemese de seherin tek ikametçisidir, bu aşk. Küçüğün içinde bulunan büyüğü yaşamak için tek yol, bu aşk

Peki, Efendim...

ve ne kadar az biliniyor, O ara nokta şems vakti senin için önemli mi? Sevgi göremediklerimizi görünür kılmak ister, dualarla karanlık gönüllerdeki noktalara ışık tutarak, eksik parçalarımızı tasvir eder gece. Sevgiyi, duygularınıza sığdırmakta zorlandınız mı? Hakikaten zordur, kırptığınız ve oynamakta olduğunuz anılara rağmen, sevgi su gibi akmak ister. Yaşadıklarınızın derinlerine beklenmedik bir yolculuk yapmayı hiç arzu ettiniz mi? Ama suretlerin içi bugüne yönelik göndermelerle dolu, hem de pek çok çelişkinin izdüşümlerıyle. Tanık olmadıklarınız sorun olarak karşınızdayken, neyden besleniyor ruhun. Hiç tanık olmadığım bir kalbide hissetmek önemli. Yeter ki art niyetli olmasın ilişkiler,hakiki ve samimi niyetlerle yapılmış her türlü eleştiriye açıktır gece. Bugünün ilişkilerini anlatacak çok şey var. Zaman ve mesafe arasındaki an'da anlatılması gerekenler çabuk tüketir duyguları. Ve haklı olan yanın sessiz kalmıyor. Bir adım daha diyen dert etmiyor. Çok geç mi? Tekrar katedebileceklerin için, neler yaşandı, neler olacaklarda cevabını arıyor musun? Ve her şeyden her şeye, kendinden kendine uzanana benden selam söyle. Anlatacak kimse kalmadı sevgiyi, sarhoşum nefesimle, dem dem geceye damga vuranlarla. Saplantı içinde olanlarla içeri girmez miydiniz? Matem elbisesi giyme, hakkın takdiri kader, şükret kaza'ya. O nasıl isterse öyle olur, s/özün gıdan olsun, engin yüreğine.

Büyüyünce ne olsam? ..

Gece çok besliyor ruhları, sorum yok ama bir kapı açıyorum kapılara. Mutluluk işte bu, okudum ki artık hepsi birbirine karışıyor. Tek bir tabu bile ikinci el olmuş ödünç alınmış mutluluklarda. Sevgi sözcüğü hangi anlamı taşır? Hepiniz iyi bilirsiniz, herhangi bir ilişki kurmak zorlaşmış insanın kendisiyle. Elbette ki aşkın tiryakileri için bu muhabbetler boş değil. Keşke ile arasında fazla bir fark yoktur dokunamayanların. Bütün okların işaret ettiği yalnızlık basit bir matematik. Şems vakti açan heyecan verici yasemin çiçeğinden bi nefes çekebilir miyim? İçi boşalmış kelimeleri hatırlamak neden önemli? İnanmanın görmeye götürdüğü temaşaların barındırdığı bilgelik içimizde yatıyor. Öğrendim ki, herkesin gücü var mahmur uykudan dudaklar uyandırılsa. Senin meşk etmen gerekir diyen ses temas ediyor paylaşıyor. Bir detay ve bütün arasında gizli sırlar külleri aşkın. Yalnızlıkla ödüllendirilen ruhlar için değişim her şeyi değişmeye zorluyor. Bütün bu delilikten, bilinmeyenden ve öfkeden, bir şey öğrenerek çıktım. O kısacık zaman diliminde duygu karmaşasından, dua mutluluğuyla teheccüd vakti kesin bir berraklığa geçtim. O anda ve orada birileri geldi içimden. Olması gerektiği yerdeymiş gibi halihazırda beyaz ama gün henüz gençti ve aşka bahar yakındı. Olağan şüpheli halde olan hayatta insanı sorgulamak gerekir. Her yanı kirlenmiş lezzeti dünya, karmaşık ve sofistike kalpler güven tazelemeli.

Yamalık...

Sen nereye ben oraya, yaşamama yardımcı olan arkadaşım aşk. Uzun gecelerde sabaha eksik cümleler duyguları terbiye ediyor. Düşünüp dirilmek için kavramak gerekiyor. İtina göstermeli hafife alınanların hikayeleri. Anlamakta zorlandıklarında ayrıştırılıyor özünden parçalar. Ne anlatmak istiyorsa onu doğrudan anlatan gece, dolaylı anlamlara ya da çağrışımlara dayalı bir sevgiyi düşünmek bile yersiz olur. Seslenmeyi becerebilmelidir duygu. Arayış içinde sorularla kendini değiştiren ve yenileyenlerin yaşamlarının içinde olmuştur vefa. Geçmişten, bizim içinde yaşamak bir yana, herhangi bir tanıklığa bile ulaşmamız olanaksız olduğu zamanlardan söz ediyorsak, kalbleri sorgulamaktan başka çaresi yoktur şems vaktinin. Hep çok şey beklemiştir, mutluluğa emek vermeyenler. Başucumuza yazalım eskiyen anlayışları ve sık sık dönüp bakıp ders almalı elbette sadakatten. Anlamı daha iyi anlaşılır, doruktan aşağıya çekilmesine yol açar yalnızlığın. Yaşanan bütün zamanlara sağlam bağlarla eklenen, kesintisiz bir süreçtir bu aşk. Geçmişten gelen sevgıler şimdiki zamanları nasıl etkilediği ne denli önemliyse, şimdi yaşananların gelecekteki etkilerini öngörmek de gecenin çobanlarının alanının içine girer. Bugünü anlamak içinse aynayı yalnızca suretperestlere tutmak yetmez. Geçmişin karanlığını aydınlatmak, belki bazen geleceğe ilişkin sağlam sevgilerın izlerıni taşır.

Sevgi(li) nin dili..

El-iyâzü Billah! ..Aşk sadece okumakla olmuyor, o seni görüyor! Dedim ya, h/ar'dandır şemş vakti buyurdu Pirim. İhsan meselesi ihmal ediliyor, iletişimsizlikten mi, yoksa dünyaperest fedakarlıktan mı? dedi Meçhul Misafir. Yalan ve hilebazlığın psikolojisi yansıyor ilişkilere, onlar nereye gidiyor dedi Mirim. Aşkın dile ihtiyacı yoktur, yufka yürekli engin bir gönüle girdiysen dedi Meczup. Bir ses gelir çoğalırsın, bismillah hu kabrini bulup derdine derman olmak içindir gecenin çobanlarının yolculuğu dedi Garip Çoban. Biliyormusun ki, geceyi uykuyla geçirirsen, gündüzleri yolunu bulamazsın ki kalbin sevgiyle dolsun dedi Hırkasız Derviş. Senin değişmenle değişenler gönül dostu değildir, tamahetme seni suretinle kıyaslıyanın sözüne dedi Miskin. Gece ve hastalık hep zor olanı yapman için vardır, dualarla demlemek için gönülleri, b/seni bekleyen var mı? diye sorma dedi Deliler Şeyhi. Ateşin yanarken söylemeye çekindiğini söyler sözcükleri kısık maşuklar dedi Zahit. Maneviyat erleri ocağın başında yemeği pişirirler teheccüd vakti, yaşamın nimet olması için, kulluğunu hatırlamak gerek dedi Aklı Kıt Adam. Tevazun neye zillet neye kibir, bir sonraki anını bile bilmiyorsun hala yükseklerden bakıyorsun, toz ve tüyden daha mı hızlı ve yükseğe çıkacaksın dedi Hırkasız Derviş. İyi ki de beklemişim şems vaktini. Bir selam verdi, elde tespihi ve çayı geçti gitti. İnsanın birazı kalsada! Daha önce neredeydin ah aşk!

Görünmek istemiyorum..

Verdikçe artan şeydir aşk buyurdu Şahım. Bilmediğini aramalısın ki, içindeki ateş sönmesin dedi Pirim. Arayana imkanını veren, bir hisse kazanır cennetten dedi Abid. Görünmeyeni göremiyorsan, gönül torbanı dünyayla doldurmuşsundur dedi Mirim. Suyun hakikatindeki sesteki kapılar, üzerınde yazılı yüceliğiyle manevi doğumuna ebelik ediyor aşıkların dedi Hırkasız Derviş. Oyun oynandı diye sesleniyor uykun. Her gördüğünü görebıliyor musun? dedi Miskin. Gecenin yaşındayım, kimler görmeyi istıyorsa onların inandığı gibi inanıyorum ve kış gecesi hep yalnız bırakıyor dedi Meczup. Ama aramızda kenara geçip dinlenen ve oyunu uzaktan seyreden azdır, lazım olan gölgeler de çoğalıyor dedi Zahit. Varoluş ırmağının kıyılarını mesken tutanlarda suretperest ilişkiler, arama sürecinde değil sevgiliyi dedi Deliler Şeyhi. Bizi var eden şey, aramaktır gecelerde gündüzlerde, aşk ırmağının en delice aktığı yerlerde dedi Garip Çoban. Aslında asla tanımlanabilir, tamamlanabilir bir tarafı yoktur, hayatta herhangi bir şeye takılmayıp yolculuğa devam edenlerin aşkı bulacağını söyler aşk dedi İhtiyar Bilge. Başka diye nitelendirilenleri öteleyenler hep uykudadır. Oysa nisyanda olanlar duada bir köşeye atarlar dünyayı dedi Deliler Şeyhi. Gölgeler vardır can özüne kavuşturacak, engim gönlünü meşgul eden için kenara çekilmek gerekir kendinden dedi Seyyah. İşaretler ve uyarılara kulak asan aşıktır

Hiç kırılmamış gibi önceden..

Hüzün seçkin bir duygudur. Kısıtlanan renkli özgürlükler tam anlamıyla zıt sevgiye. Tatmin olmaya muhtaç olanda, bir şey eksiktir mutlaka. Bu eksikliğin adı hâlâ konulamıyor suretperestlerce. Çok yönlü olanları belki de bugün hala bu denli güncel kılan şey,muhabbete aç ruhların umutla doluşu. Fakat dostluğumuz hep sürdü, o içten dualarını çok sevmişti kalbim. Kaptırıp gittim, duygularımı tamamlayan cümlelere, nerede ne zaman tanıştık hatırlamıyorum. Güzel akşamlar ruhuma bir şifaydı, beni onurlandıran kar taneleri huzur sağlıyordu. Gelgelelim içimize sıkışan duygulara, art arda her biri kendi ağıtını söylüyor. Çocukken olmak istediğim dünyanın bir yerinde beni arıyor, ama o yerin neresi olduğunu kavradığımda, dolup taşıyor işte oldum diyen bildikte. O gün bugün merak ettiğimin hep ihtiyacını duymuş içimdeki yabancı. Nihayet geçen gün karşıma çıktı, yolumun düştüğü yaralıyı okuyorum sanki, uzaktan uzağa. Okudukça sisler arasında hatırlıyorum, daha ilk cümle tuhaf, aşk yurdunun basamağı sevgi gönlümü çeldiğinde ateş düştü. Peşinen hayran olduğum terk edilmiş kapı dışarıdan kilitli, bu kadar yürek yakıcı dünya. Oysa ben tek bir cümle gibi okuyormuşum esir alanları. Beni unuttular diye seslenen bende, siz varsınız. Şimdi dönüp gitmek zamanı, ne de olsa daha farklı seveceğimi duyumsuyorum. Tuhaf bir şifa yurdu, insanlarca terk edilmiş gece, ama aslında güllere karsı yalnız değilim. Hayat güzeldi hafiflemiştim birdenbire bir yanım y/oktu, kendimle buluşacakken.

Kalplerdeki ayazlar...

Saklamak önemli sufi diliyle dilsizliğini surette. Hep yolu şaşıranlarız, güneş yıldızları yakarken üşüyüp uykuya sarılanlarız. O gönüle tutulanların işi dostların ahvalini sormaktır şems vakti felekten. Birer birer say tuz ekmek yediklerini, nabzın hangi vakit hızlı hızlı artıyorsa, yağmur çimenlere ne yaptıysa bende sana onu yapacam diyen ses hekimindendir. Marifette kamil kişiler neler bahşederler bilirmisin? Zahiri güzelliklerin peşinden gidenler için dünya bir ayıptır. Kalbine eğilen ağlayan kelimeler iyi şeyler de derler. Sesleniyorum aklıma şirk koşulanlarla, ne ölüdür, ne diri bir an. Şimdi vakit bir kıvılcımı andıran ateş. Neyi unuturuz? Ya da neyi unutabiliriz? Oluş ve iradeyle sabahlayan gecenin çobanları, sonsuz çatlak ve girintilerle dolu bir yamaçtan geniş bir vadiye boşalan suya benzer. Benliğimizde katılaşan dünyada huzur bulacağımızı sanarak kuytu köşelerdeki yaşananlarda hiçbiri bizim değil bunların. Beden bir alettir rağbet ettiklerine, buradaki bekleyişlerin iç duyuşunla neyi müşahede eder kabirleri görünce. Vecdi terennüm eden kelimelerle, gerçek aranacaksa yer varsa gökte vardır. Bu veya o yol, hayalle gercek, anlamla anlamsızlık, uyku ile uyanıklık, düzenle düzensizlik arasındaki tek merci sevginiz. Sadece ona çoban ve koruyucu olanlardansan seni tanıyacağım. Varlığını unutarak kendi gölge benliğinde kaybolanların, en çok şaşırtan varlığı hatırlamama

Son yaprak...

Arz-ı halim bir ah'ın besmelesindeki tercüme. Sırrım oldun, duymadın mı sevgilim? İçindeki o noksanlığı tamamlamak, ayaklarındaki bağları çözmek kaybolmak için. Sen gelene kadar çözülmesin bu düğum. Sahibi nerede, kimseye açılmayan kapı soluğuma bitişikken. Çiğ tanelerine baktıkça yakalarım sözcükleri. Gecenin gölgesinde açarken akşam safaları göremezsin. Bir tebessümün zamansız gelişini. Gitgide çoğalarak, derinden işleyen özlemlerin dayanılmaz olduğu anlarda, her şey harf. Bölük bölük göç eden turnalar gibi göçebeyim eksilip zamana, sende çoğalan. Her halim sensizliğimi aşikar kılıyor. Bir ses ve sessizlik kelepçe şeyh galipin bir gazeli dokununca yüreğe. Yüzün yoktu, yoku ben saydığında. Su kanarken terine birinci kapın mola vermişti. Benim ruhumdan yangınlar, aklımdan sorular, sesimden sesler geçiyordu. Bir mezarlıktan başka bir mezarlığa geçerken sözümden sözler geçti, yüzümü kabir taşlarında unuttum bir seyyah gibi. Hangi aynaya baksam, hiçbir yerden geliyorum ve hiçbir yere gidiyorum. B/aşka hiç kimsenin bilmediği mektuplar hangi kabirde birşeyin. Onlar dokunabilir engin gecelerde rüzgara karışıp,üşüyen tenlerde çiçeklerin açması için su. Öğrendim ki, farkımız yok aşkın karşısında, hadi gel yolculuk vakti bizi çok seviyor. Kuşların senfonisini kendi isteğimizle bulmalıyız. İşte o zaman boşverirsin, her şey birşeyde dem dem yüreği çocuk gülüşü çocuk olur
y.ed

Engin Demirci
Kayıt Tarihi : 27.2.2014 17:09:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Engin Demirci