Garip Çoban Divanı- 36 - Engin Demirci

Engin Demirci
937

ŞİİR


61

TAKİPÇİ

Garip Çoban Divanı- 36 - Engin Demirci

Kör nakkaş...

Beni ne sanırsın bensizsen, siz benim nemsiniz. Hangimiz arıyoruz,hangimiz duyuyoruz ateşe attığımız kalbimizle. Bır dokunuştur vücuduna tarifsiz, ateşde y/andığı anda hangimiz kalıyoruz. Gitmeye değer sana ilan-ı aşk ediyorum, bilmeden ne olduğumu. Bir şeyi paylaşmak çabası olmalı hep hiç. Hasretlerimin tek eksiği sensin bu virane halim baş koydu gelde nağmelerini dinle gönlümün. Dünya uzun zamandır bir trajedi yaşıyor. Gün geçtikçe yalnızlık artıyor, tek başına bir hastalığa dönüşüyor. Bulaşıcı hastalıklardan daha tehlikeli normal olmayan ilişkilerle. Duygu birikimiyle kalan, beden diliyle çalışmayan beslenemeyen kalbin rolü sorun mu? Düşkün olma gönül, eksik olsun dünya sevginden. Gecenın çobanları için cennette hoş, cehennemde hoş. Gönülleriyle terleyenlere şems vakti vesile makamını arıyor. Nice borcun var bedenine hiç düşündün mü? Şükrünle mahsulünü al teninden. Duygularınla, telaşa, endişeye, korkuya kapılan yanın ne kadar da zararsız anlarsın. İmrenilen, özenilen, beğenilen muhteşem bir kitapsın, çevir sayfalarını mahsur kalma. Gelmen için sebep mi gerek, gel..! Sevgili seninle demlendim, gel..! Çay demledim, gel..! Çok özledim, gel..! diye seslenenleri gece duyar. Kalbindeki kanaatin rızasını g/özlüyor sevgilinin vuslatına erişmek için geldim. Maşukun gönlüyle aşk düşünce,tüm seslerin diliyle çağırırım yatağıma. Bizim gibiler hep kendi kendine üryan olur sevgiliye

Güzel İnsanlar...

İstedik ki, suretlere bakınca, insanın sevgiye öfkesi bu kadar mı büyük anlasın! Belki daha sakin ve sabırlı olabilirdim diyen yanında gizli sırlarınla. İstedik ki, kıskançlıkların hazan yaprağıyla örttüğü duygularda sana ait unsurlarda. Güngörmüş yanın kimbilir var mı? Sevgin, bilge bir idrakın eşiğine gelmeyeli çok zamanlar olmuş. Biraz kendini toparlayıp karamsarlıktan kurtulman için, sana ait anlayışla yorumlamalısın yüreğinin sukunetini. İstedik ki, karşı çık barbar zihniyetine, bu hastalığın tek tedavisi sevgi. Sabrını çok zorluyorsun duygularının, sevgi ve saygıya davet et dünyaperest yanını şems vakti. İstedik ki, bir eli değil, engin bir gönlünün sesini işittiğinle aşk ile deyip. sevgin yüreğinden dem dem aşka taşıp, durmayan bir lisana h/ar olsun yaşamın. İstedik ki, sizlerle oldukların bizimlemi der dua, hakir bir haldesin halasla himmet arıyor ruhun gizli gizli. Vaktiyle perçinlediklerin ne acayip ki, şimdi azap veriyor. Davetimiz yüreğinin sesini işitmen. İstedik ki, alevli bir ateşe girmen. Görünmeyeni görenlerin zatının hazinesinde halini tasvir etmen. Aynen kabul ve tasdik etmen bağlandığından sıçrayıp çıkman içindir, şakiki belhi gibi. İstedik ki, sırdaşını bul meydana koy kendini, açlıktan üryan olup, üşüyen yanına rüzgarların ateşiyle kendine ahdine ulaşman için hırsızlığı bırakmandır. İstedik ki, feryadı figanla kıyametini kopar, yırt elbiseni artık kendin olabilmen için çok fazla sevgiyle prova yapman gerek.

Ayraç..

Yavaş, yavaş biraz daha yavaş tanıdık mahalle, vakti leyl buyurdu Pirim. Ruhlarımızın bizden uzakta kaldığı çağdayız. Kapısını çekip çıktığımız sevgi evini açtığımızda, her duygu çekmecesinde bir iz çıkıyor dedi Mirim. Hüzün basar öteki yanına, vefanın insanda uzun ömürlü olmasında sade ama derin bir hikmetin samimiyeti var dedi Meczup. Sizede verecek bir şeyleri vardır şems vaktinin. Ne kadar zahmeti çoksa hayatının, aşk ile mayalanır gönül sohbetleri dedi Seyyah. Artık o tuzağa düşmüyorum keşfedilen kimdi peki? Hayranlığım başladı hala da sürüyor dedi Zahit. Gece'yi yanımdan hiç ayırmam. Sizden çıkıyor, kaybolup kendimi buluyorum zaman içinde, garıplik başıma geldi; seçerek olmadım dedi Garip Çoban. Derken insan zamanla değişiyor. Kendini anlamak için bir yaşı geçmek gerekiyor dedi Hırkasız Derviş. Bir yaştan sonra daha sabırsız oluyorsun,kaybetmek istemiyorsun onu değiştirmek istiyorsun, o ayrı dedi Fakir. Şuradan gelen ışığı görüyorsun ve ona dair bir cümle kur, onun engin dünyasını anlamak için dedi İhtiyar Bilge. Ben kendimce bir şey başardım devran aynı devran dedi Deliler Şeyhi. Kalbi ihtiyaçlar vesilesiyle aşkı hissetmek için, ben sensiz, sen bensiz olamazsın teheccüt vakti dedi Aklı Kıt Adam. Ne var ki, kendisini ortaya koyanlar kalbinin de olduğunu unutturacak kadar yakıp çerağını,hissetmen için duygusuz yanına gözünü açmayan mı var! dedi Miskin.

Hiçbir şey sormadan..

Ruhları ferahlatanların hangi kapıda doğup,hangi eşikte öldüğü önemlidir. Onlar yoksulluğu iyi biliyorlar,çünkü yoksuldula.Tutunamayanların kalplerine girip çıkarlar şems vakti dualarla dem dem. Çok kez küçümsenen, görmezden gelinen sıradan insanlarla içli dışlı gecenin çobanları. Ne tuhaf, her şeyin yasak edildiği o vakitlerde, ruhlar ister istemez çocukluğuna götürüyor insanı. İstisnasız her çocuğun iki ayrı yaşamı var. Bize benziyordu dünde yaşayan bir figür. Düşüncelerinizi destekleyen heyecanla bekleten bir isim onlar. Kayıplar bize neleri anlatır? Sadece kişileri, arkadaşları,dostları kardeşleri, sevgilileri değil,noktalarını kaybetmiş bir cümle mesela? Geride neler bırakmaz travmalar, yüzleşmek için kaynağa inmek, kaybın kendine dair bir düşünüşün tarzında merkezine hep sevgiyi oturtur insan. Bilmek, nedenleri bilmek için tam tersine sevginin gücü. Birşeyi anlamak için sebepte gezinenlerin belleğine nakşedilen,çok kirliyim demekle kendine çekingen gibi görünenler,yalnızlığı kutsallaştırarak neyi bertaraf ederler. Mahcup bir edayla kendini göz ardı edenler, gecede güvende hissetmezler. Güvende hissetmeni engelliyor bir konumda ilişkiler. Onun en büyük acısını kalpler yaşıyor, suretperest yanın bu anlamda üzücü, içinden doğru yolda olduğuna dair sesler duyuyormusun? Bu daha doğru bir tercih bence. Aşık olmasını bilirim, ama bugün için tek düşüncem, sormadan hz insanı yazmak duyguları israf etmeden. Dünyalık olmak yasağım da sürüyor!

İster istemez aşk..

Kalbinize nasıl hükmediyorsunuz? Hah, dedim şems vakti, işte yüreğim aradığım şenliğin ilacı! . Bende yalan yok durumum özetle böyle. Dem dem acayip nefesten. Bir kez daha haz alabilirim, öğrenilebilir bir şey midir, aşk? Bazı ipuçlarını paylaşan gecede, tam da bu ısrarla altını çizdiği iki nokta, sadece aşka niyetli olanlar için değil, bir yaratıma soyunan herkes için önemli aslında. İlki, ezbercı, dikteci,asık suratlı ve sevgisiz yaşamanın hepimizde yol açtığı tahribatların farkına varmak ve sadece kendimizi mutlu, tatmin edecek, sadece kendi fikrinizi ortaya koyacağınız duyguları kaleme almak gerekır. İkincisi, yine bizimle birlikte bugüne gelmiş dünler, öğrenilmiş duygulardan sıyrılmaya çalışıp, her şeye ilk kez karşılaşıyormuş gibi önyargısızca, merakla ve sorgulayarak engin bir gönüle yaklaşarak sıfır noktasından bakabilmeli sevgiye. Elbette ki bunları başarmak kolay değil, imkansız da değil. Arayıpta bulamamışlar, bulup da yitirmişlere rağmen cesaretini hiç yakalayamamışlar, sevgi dilini nasıl dokuyacağını bilememişler. Duyularını kalbinin ve tenini emrine sunmayı unutmuşlar, kendini suretlere teşhir ederler. Sevginin varlığını kabullenip yüzleşenler o ayıp duygusundan sonsuza dek kurtuluyor. Şimdi amacımız kendimize yeni bir sayfa açmaktan haz alıyorsanız. Aşk! Tadı nasıl? diye sorar. En çok zevk aldığınız sevgiyse, bol bol aşkla kesişir nefesler

Uzak'tan uzak'lara dalanlar...

En küstah kelimelerle yaşıyan yanın oturdu dizimin dibine üryanca, vücudunun hatlarını kovuyordu dokunuşlarım yalnızlığını. Bildiğin gibi değil içimde sakladıklarım görünürde benim diyor ken bakışların. Saçlarımdan başla sende bulduklarımı, dudaklarındaki özlemle hissettir ki kaybettiğim cümleler dönmek istemesin yalnızlığıma diyordun. Huzura kavuşuyor bedenin, isteği var isteklerinin,kendisini bekleyen yanında aklına gelir lâl oluşların. Cancağızım, geceleri en çok ellerın dikkatımi çekerdi seni düşünüp sen gibi dokunuşlarımla,buz tutmuş, üşüyen yanlarım nasıl ısınıyor çözüldükçe, tenim ter ter sana akıyorumdu gecemde güneştin sanki bende akşamsafası diyordun. Dokunuşlarım kovardı odandaki yalnızlığı, hep yeniden. Kimse bilememiş seninle yaşamayı nasıl çekerdi sımsıkı nefesin sımsıkı sardıkça nefesini. Kıvrım kıvrım sinmiş olsada teninin sokaklarına pişmanlık, kimin eli bir defa dokunuyorsa aradığın o oluyordun. Avuntusuz yanlarından vazgeçtikçe, zerreleri dökülüyor arzularının yatağına, sırılsıklam oluyorsun. Ama ben ağlamadım ki, diyor gözlerin. Kırılmış ve tedirgin olmuş kalbin, şimdi hissettiklerinle bir tanesin kendine. Sırdaş olan sıradışı dokunuşlar kucaklaştırıyordu duygularını. Kendini sevmekten olmaktan korkmuyorsun artık. Hep yeniden kabaran,isteyen,şımarık oluyor gövden gövdene sığmadığında. Boğazına dizılen kelimeler dem dem açığa vuruyor cem eden yanında, içinden geçenleri yaşatıyor sen sustukça benin. Aynı duyguları hissetiğin dokunuşlar nasıl anlatıyor temas ettikçe dilsizliğine, kendini unuttuğun özlediğine sarılıyorsun doya doya.Yabancısı olduğun kendini dokuna dokuna okuyorsun işte bu utancın ötesinde nefes almaktasın hâlâ.

Bundan sonrası için...

Biz hakikati kaybettik, onun hikmetini kavramakta cesaret ister. O kısa anda, gerçekle tanışmak güç ister. Yalnızlığına o ilk sebep bir özne, ben'i gerçekleştirme anıdır çoğu zaman bu arayış. Bizim hüzün dediğimiz şey, onu aramakmış. İnsan önceli ve sonralı bir aynanın sureti, kendi ikiliğine hapsedilmiş. Çünkü benimle aynı gerçeği paylaşmıyorsunuz dah,a bunu bilir, buna katlanırız. Öncelenmiş, bir an'a hapsedilmiş duygular rahatsızdır sevgiye. Suretlerde istemdışı yaşayanlar kendini tam olarak göremezler, insan olmanın sınırlılığında. Gerçeğın yok oluşuna bir mersiyedir çoğu kez ilişkiler. Aşka, inanca, nefes almaya, kabirlere ve hatta garıplerin terinin kokusuna aşık olanlar, bize alışılmış gelen dünya hallerine yeni baştan yavaş yavaş yeniden bağlanırlar. İnsan aklının acizliği, yaratan ve yaratılan arasında nefes alamama hali suretce, yokoluşa ve nihayet erer sonunda bulmak. Dile kolay, nasıl mesudum, nasıl gerçeğim! Peki öyleyse, asıl meselemiz nedir? Mutsuzluk şiddetinde yankılanan hangi benin sesidir. En ulaşılmaz olanda düğümlenen gerçekten ders almak önemli. Ve bana dönüp, biliyormusun acıyan, ağrıyan, sızlayan bir yanım yok diye seslenen, hangisinin sesidir. Bir gün derin uykulardan uyanınca gördük ki, o zaten aslında hep kayıpmış. Onu tanıyanlar iç yolculukta sık sık bir araya geliyor şems vakti. Arayıp da bulumamışlara, bulup da yitirmişlere aşk.

Aşkın kokusu c/an sevgilisinden...

Annenin çocuğunu emzirmesi gibi bir sevginin sevgisi farkında olmasanızda etkilenirsiniz. Aynada ki bir çocuk o kadar yorulmuş ki, engin de kendinden uzağı özlermiş, kendini dışardan seyredenler bambaşka bir doğallık. Aşk garip acıları ya gömerek, ya unutarak yada simgelerini öldürerek sürekli yaşananlar oyun gibi. Sizi ilk gördüğünüzde ne yaşamaya, ne ölmeye aceleniz olur, vücudunuzla temas ettikçe. O duygu dünyayı yok ediyor. Peki, kabul ettiklerinizi duyunca, anlayamadıklarınız anlaşılmazlık duygusunda neyi paylaşıyor. Sadece an'lık o enerji kendinden kurguluyor aşkı, yetmiyor dedikçe. Yetmezlik büyük bir armağan özel geçirilen zamanda, susmanın telvin'inden öğrendikleriniz birbirinizle yaklaşmanızı bekliyor. O an'da başrol oyuncusu tüm doğallığınız. Karanlığın yüreğine yazıldıkça arzular can atıyor. Onların karanlığı bir seyahat. Güzel dipnotlarla kendi ruhunu değiştirenler aşkın bakış açısından çıkıyor. İnsan vatanında çok hassas bir yok oluşta, sıcak gündemimiz aşkın coğrafyasında yeni bir bakış açısı sunuyor gece, seyyah ve sufiler kapıları geçerek kalplerin okumasını yapıyor dualarda. Aşk sizi bekliyor tüm meşguluyitenize rağmen, yepyeni pencereler acıyor gecenin çobanları. Kalamazsın bu alemde, an geldi damla damla, onlar yalnızca kalbin suyunda kapıları açarlar. Ümmi olanların aldığı manevi terbiyelerin irşad ettiği ruhlara herşey bendedir der aşk

Teslim olan...

Sevgili'nin sevgilileri, peki kaçırdığımız şey ne? Her şeyle olsanda, benimle değilsen, şeysin. Benimleysen seninle değilsen, bir şeysin. Ağlayarak seni bana hediye ettiysen, çok şeysin. İkra deyip lal-ı safaya büründüysen, erbainimsin. İtikaf gibi a-yardan olup, kışını giyindiysen, hatırladığımsın. Kamil olan gibi yerleşip oturduysan engin gönlüme, muhabbet şarabımsın. Neyime aşık oldun, neyi mi merak ettiysen, oyumsun. Kanadını açıp kendine uçuyorsan, dualarımın rahmetisin. Akıbetini önceden görüyorsan, kendini sağır eden hikayeni tamamlıyorsam, imtihanımsın. Bana gelen doğadandır doğaya gider, onlar yer işgal etmez, her şeyden biraz varsan, yarsın bu sayede. Bize şems vakti ilham verecek bir güçse duaların, aşkın bileşik gözünde hayata kavuşmamız mümkün olacaksa, tasarlanansın. Hayata bağlayan yolun başlangıcıdır sevgi. İçinizden geçen duygular, sevginin değerleridir. Kadim dostlar bir üsluptur, damla damla ilmek ilmek yaşanmaya değerli kılınanlarla dem dem can verir. Ardından anılana benzemekten çok onlardan nasıl farklı olduğuna dikkat çeker gecenin çobanları. Kendi suretlerinde kaybolanların çöküşü, umutsuzlukla farklı bir dünya görüşü egemendir. En önemlisi ınançları kalmayan duygular. Boş inanışlara şüpheci zihin yapısı, akıllı bilmece. Gerçek, bunaldığı anları görme fırsatı verir malayani yaşamlara. Oysa benim kesinlikle bir şey bildiğim yok, yüreğimdeki uykuyu unuttum. y.ed.

Engin Demirci
Kayıt Tarihi : 6.2.2014 18:17:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Ne olurdu, seninle tatlılaşsaydım; yaşayış zaten acı. Pir Hz.Mevlana k.s.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Engin Demirci