Garip Çoban Divanı....35.... Engin Demirci

Engin Demirci
937

ŞİİR


61

TAKİPÇİ

Garip Çoban Divanı....35.... Engin Demirci

Geriye adım atan kazanıyor...

Ne zamandır O'nu arıyoruz? buyurdu Şahım. Sen neye ulaşmaya gayret ediyorsun, ezber ettiklerin yanlış hedeflerinde dedi Pirim. Bizim mahalleye kimler gelmiş, hadi söyle o kapıyı kapatta dedi Mirim. Sende bu cemaline aldanma, ne vakit O olacan dedi Zahit. Alabildiğıne küçuk iki dünyada, nasılda büyük dile gelmeyen sessızlik ve bizim akıl edemediğimiz aşk, bir üzüntüyle utana utana çağırıyor kendi varlığına dedi Miskin. Sanki günah işlemişler gibi göçüyorlar, çıkıp gittikçe aradan can ve kimsenin bir kederi yok kendileriyle başbaşa kalmakla dedi Meczup. Ve bu hırgür, nefretle kendilerinden olmayanların şaşılığıyla habire geveleyenlere rağmen insanlardan biriyim dedi Aklı Kıt Adam. Kendini boşa harcama tek tek gidiyor herşey, şimdilerde gördüğüm en büyük kabus suretperest yaşamlar dedi Garip Çoban. Seni seninle başbaşa bırakacak terk edip, sen kime aşıksın, yüzlerce değişik karakterin, kabusun şudur ki anlatacak hiçbir şeyin yok dinin dünyalık senin dedi Deliler Şeyhi. Ben hayatını kaybetmiş insanlardan biriyim bu mahalleler arasında kafeste gibiyim dedi Seyyah. Senin dönüşümün o, ay bile kıskanmada, sen nerde olursam benimlesin, oradan konuşuyorum hallacın toprağından sevdamız uzar gider dedi Hırkasız Derviş. Şu an'da hiç kımıldaman duran dünyada hızlı olmanız lazım, kendine gel sus kelimeler elsiz ayaksız koşuyorsa dedi Fakir. Bedenin içinde ruha nasıl geliyorsa gayret öyle gel

Yüreğimin en güzel süsü....

Duygularla fethedebilenler hayatın içinde her şey. Sözünü sakınmayanlar ile içtiğiniz su arasındaki lezzet farkını anlayabiliyor musunuz? Onların minneti yoktur kimseye, kaybetmekten korkmuyordur mahşer günü gibi seni arıyordur. Her şeyi saymazlar, o yüzden susarlar. Aynanın övgüsüne bakmazlar, onları sadece bir kez bile görsen, kelimeleri rüzgar savurur anlatamazsın. Aşkın alameti farikasıdır gecenin çobanları, mümkün olanın sınırında sıradışı yaşarlar. Olağanüstü bir durum, titreyip ısınmak için kalpleri başdöndürücü renklere dönüşür. Gönül bahçeleri terkedilmiş gibi görünsede, bol miktarda sevgiyle beslenir teheccüd vakti. Çok farklı habitatlara yerleşirler, yeni yaşam alanları oluştururlar duygularla daha yakın ilişkiler geliştirir. Daha da gizemli olan gerçeklik duygusu var, ve sen söyleneceksin ateşinle uykularında, beklediğim sadakat her seherde. Kulağına fısıldadım sezilenlerinle belki bana gelirsin gönül tavaftayken, iki parça can birleşirken. Evet o sensin diyenleri hissedebiliyorum. Can paremizi, h/ar paremizi aşka sor, su boğar aşk yakar. Yolcuya bakıp yolunu tanımaya çalışma menzil ah, sevgili. Bir şey varsa vefadır, olabılecek başka şeyide düşünme kaderdir. Hayranlık duydukların uyanıkken rüya gören çocuk kalblilerdir. Övülmekten anlamayan zayıf, çokbilmiş veya her şeye itiraz edenlerdir. Ta ki gerçek bir şeyi düşünülenden daha çok önemseyen bu insanlar uyandırır.

Her güne bir masal...

Bir an gelir, bu halini manaya getirmek için bu kadar beklediniz mı? diye soranlar olur içinden. Sorulara cevap verirken günahlar, güleryüzle bakma hissi olmalı insanın. Her şeye dair düşünürken olabildiğince, kendi tavrını bulmalı engin gönülde. Hiçbir zaman kendime ait bir hayatım ve şiirlerim olacağını düşünmedim. Kendini ortaya koymadan, hayata meydan okuyamıyoruz. Hep söylemek ve süslenip püslenen tasvirler soyulmak ister. Çok çıplak dünyada, bak neye takılıyor insan. Kendimi büyük karanlıklarda hayal ederek yaşıyorum içli birilerıyle. Sonra ben ne yapmışım dediğim vakitler gibi geçmişe bakmakta gördüm, yarınında emin olduğum sevginin akrabalığını. Ne güzel kanat çırpıyor kuşlar, şaşırarak baktığım deliler gibıler. Her şeyin içinde yazacak birşeyler aramayıda sevdım. Ama sonuç yine nostalji doğduğunda kucağa alırlar, ölünce omuza ve dert edinecek hiçbir şey yok. Size konuşturmak kalır, en nihayetinde her gecenin sabahında gözükür, ekşi ekşi duygular içinde kendi halimize dolanıyoruz. Yaşadıklarımız sadece hikayelerde kaldıkça, geçmişi anlatan öykülerı eleştiren bir fotoğraf karesinden beslenen gönül sofraları hayran bırakır. Ne gerek var buna kelimesi yüzünden kar yağarken yürümek güzel bir çıplaklıktır ruhta. Hep yeniden üşüdükçe, aslında kış mevsimin en içli mevsim olduğunu görür insan. Kendimden cevap almak istediğim o kadar çok soruyu temsil eder kar taneleri

Bu gece gel, yalnızlıkla ne halt edeceğim! ...

Eşsiz güzellikleri barındıran şems vakti buluştuğumuzda, bir dem gelir hikmetlerin latifeleriyle noktanın sırrında varlığın incisiyse hayretine duyulmadık hikayeler sunar. Ne var ki, insanın kendiyle bağlantısı çok zayıf. Zayıflığı açıklayacak bir açıklama suretperest iki kişilik bir dünya kurma arzusu. Olmakla birlikte, her şeyin ruh hallerinde olup bitmesi sevgi adına bir eksiklik. Adım adım sergiliyor diyaloglar yarım yamalak varlığı. İnancının yok edici eyleme dönüştüğü sahnelerin temposu cümlesiz. Duygularıyla gerilimi tırmandıran geçmişin karanlık yanları, boşluklar, gerçeğinde katlanılamaz acılarından kaçılarak sığınılan yalanlar. Çaresizlik ve büyük sevgisizlik boşluklarından söz ediyor. Engin bir gönüle teslim olanlar açısından o boşlukları doldurmak pek de zor olmayacak. İnkar eden ve savunmaya geçen geçmişler, bir geçmişi canlandırmaktan ibaret sevgisizlik tablosunun arkasına sığınılmış yaşıyor. Oysa samimiyetle sevgiliye gönül verenler için iyi zamanları da olmuştu. Her şeyi bir yalan üzerine kurmayanlarda gerçek hep açıktır bütün hepsini silip süpürmüştür. Hayal eder gibi teslimiyetle her saat neler olduğunu anlatamazlar. Dikkat dağıtmak icin yaşamazlar. Zaten bunların hepsi yaşanır en derın haliyle. Nerede zamanın öğüttükleri, kınanmaktan korkma ki, aşka itaatiniz s/özünüz olsun. Her hareketin eşsiz eserinse, sevgiyi harfiyen yerine getirmelisin.

Hacetler kıblesi..

Ben bu hayatı çok önceden biliyordum. Batı egemenliği bize ait bir yorum mu? Ne kadar ferahlatıyor,nihayete ermiş kültürümüzü! Kendinden mahrum yaşayanlara sevgiyi söylemek zor. Oysa,yeni bir kimlık şekillendirerek ileriyı görenler,çoktan farkına vardıkları açığa vurulmamış hakikati karşılıksız severler. Gecenin divanında gördüğünüzde,kalıcı bir gerçeklikte nefes kesiyor, kendi sınırları dışında eşsiz bir başvuru kaynağı olmaları neler sunuyor. Peki ama buradan nereye ilerliyoruz? Tasvir edilen çarpıcı örnekler dışımızdaki masumun öyküsüne konu olabiliyor. Ve herkesten sarhoştum şems vakti. Buna da gecenin çobanlarının anlam vermesini istemiyorum,bir şeyler yazıyorum. Belki insanın hikayesini anlatma dediğimiz şeydir bu. Onlar uyurken uyanık kalmak,onlar dünyaperest bakıp göremez ken,sağır,kör ve dilsiz kalmak. Belki iyi vakit geçirir ruhum. Kimseyi aldatmak için çıkmıyor kelimeler ve hiçbiri gerçeklik taşımıyor. Haybeden cümleler bunlar,bir ruh haline girmişim gibi his yaratabılir. Yaşadığım zamanların hissini baska ruhlarda kurgulamak mı bilmiyorum. Ve hiçbir gerçeklik taşımayan hayatta,şapkadan tavşadan çıkaran adamın sihıri gibi en çok benim inandığım. Hayallerini surete yükleyenlerde,gerçekçi bir atmosfer de var gerçek olmayan.Tam hayatı anlamaya başladığımda yalnız cümleler bunlar. Ve herkes de öyle nasıl büyük sessizlik ve bizim akıl edemediğimiz sevgi

Bilmediğim diyarlar...

Yasak mı? Ama istiyorum! Ne için istediğim değil, ne yaptığım önemli, kabul edin bu ateşi buyurdu Pirim. Daha neler neler masum görünür dediğiniz haylaz yanına hilemi yaptın, kural tanımaz oyun oynarken hayatta dedi Mirim. Maşuklar kurallar karşısında sizin kadar deneyimli değildirler dedi Meczup. Kurallarla kendi istekleri arasın kalmazlar, kendisi farkında olmasa da gecenin çobanlarının etkisi çok önemlidir teslimiyetin feyzi dedi Molla. Aşıklar mantığı ile neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilemeyebilir, ahlaklı bir birey olabilmesi için iyi bir modele ihtiyacı vardır şems vakti dedi Miskin. Niyetten cok sonuç önemlidir dedi Zahit.Unutmamalısınız ki doğruları ve yanlışları sizden öğrenir bedeniniz, onun için dokunuşların tanımı sonuçta dokunanda saklıdır dedi İhtiyar Bilge. Hasret arsızlaşınca bedenin diline akın akın dokunuşlar kavusuyor oldukça değerli kılınıyor o anlar, öyle güzel ki sesler yağmur yağar gibi yağıyor özlemleri teselli ediyor dedi Deliler Şeyhi. Tüm hızıyla sürüyor gece, gelsen diyen seslerle yankılanırken, niyet ne olursa olsun, sonuçta ortada bir ateş var dedi Aklı Kıt Adam. Kendini her türlü şeye inandıranlar yeter ki istesin, özlemleri olanlar kurallarıda yıkmasını bilir, ona kendinı hissettirmek ve hissetmek için dedi Garip Çoban. Onun sizden farklı olduğunu parça parça kuralsız hale getirip,ben senin canınım diyen gözlerinle gör bekleyen seni

Hem de hiç...

Ahdinden dönenlerin lakabıdır dünyaperestlik. Kimin lisanının hükmüne teslim oldunda kalbini sevemedin. Şikayette değil, hamd içinde olanlar nerde. Dünyalık hırsından rüsva olanlar,seni şaşırtır ve deli eder mi? Başını öne eğerek karşına gel,tebessümle engin yüreğini ziyaret et. Gizlemeye çalıştıkların suretine meydana okuyor. Hadi huzuruna çıkta, sevgi hidayetinin kandilini yak! Büyük bir siper olsun şems vakti aşka. Aldırış ettiklerin sana aldırış etmiyor, neden sana galip geliyor bir düşün. Kendi gölgenden dünya gölgesini ayırt etmen için kabrini gezmekten korkma. Pencereni açta bak, haline nispetle nice rüya görenleri görmüştür arş. Bedenin noksanlığı nedir hiç düşündün mü huzurunda? Göz kapattığında ne kadar uyudun da, yaşın kadar uyanık kaldığını sanırsın. Fakirleri gör, hakiki salihler değilmi onlar. Mehtaplar bile kıskanır onları, rüya içinde rüya görenlerin halleri ne kadar yoksuldur. Oysa, başka bir körlüktesin körle kıyasla kendini, hem geceni hem de gündüzünü, o görmeden düşünerek adım atar. Sen göz kafesinle kucaklayarak yürüdüğün halde ten kafesinin çukurlarına niye düşersin. Ne çok şikayetin var arkadaşlarından, sebebini nasıl bulurum diye düşünme, gecenin çobanlarının hediyelerini kabul ette karşılık ver. Kelimelere yetişemezsin, cümle kuramadıysan sevgiye. Onlar benim için benden farklı insanlar değil ki! Çünkü, çoğunluktan bakanla görmeye çalışmıyorsun.

İşte bu sessiz sessiz...

Biz bu aklın düzenleyici olan halinden sıkılırız. Çünkü sınırlamak, bir yerde özgür ruhun, kaynağına ulaşmasının önündeki en büyük perdelerdendir buyurmuştur Pirim Kavl-i Şems-i Tebrizi'm. Aşıkın nesi var ise maşuka fedadır der Pirim Hz. Mevlana'm. Gecenin çobanlarının derslerine girmeden hemen önce, gecenin uyumaya yakın bir başına olduğu saatlerde aklından geçenler tuhaf bir hüzün, endişe,merak ve imrenme katar ruhlara dedi Meczup. İmkansızlıklar içinde, güçbela bulduğu gönüllere dökülen duaların hissettirdikleri bunlar dedi Garip Çoban. Güneşin altında kat kat giyinerek oturanlar, şu kısacık yolun uzun misafirleridir dedi Zahit. Kimi endişelerin giderek derınleştiği,kimi seslerin giderek ürkünçleştiği sessiz gölgelere dönüşmüş suretler dedi Hırkasız Derviş. Umudunu hepten yitirmemiş olanlar, bazen birkaç hafta bazen birkaç ay, yıl dostluk kurarak konuşanlar imreniyor aşka dedi İhtiyar Bilge. Elleriyle kendini hissedemeyenler kendiyle ve karşısındakiyle gönülden bir bağ kuramıyor dedi Aklı Kıt Adam. Nasıl ayakta kalır kırılgan çocukluğun acımasızlığıyla muhtemelen hiç okunmadan yaşayanlar dedi Miskin. Sevgileri paylaşmak giderek lükse dönüşüyor, aynaya yansıyan gülümseyişini görünce ne dediğimi anlarsın dedi Deliler Şeyhi. Bizim yazmamamızın nedeni yüreklerdeki kelimeleri mektuplaştırmak,sessiz sessiz tekrar etmeden dedi İhtiyar Bilge Sen de yaz,herkes sırlarıyla ölür dedi Fakir

Bir b/aşka zamanın kucağında...

Ağzından çıkamayan kelimeleri yüreğine yük yapanların yüreğinin sesini seslendirenler alınyazısı, hayat bu ya. Bir gününü anlatmanı isteyenleri, vakti şerif muhabbetine mana olanlar gönüle deryadır, hayat bu ya. En köklü dilin halden hale gelişini anlatıyor terkler, ihtiyaçlarına varıncaya kadar hep belli ilişkilere yoğunlaşan insan, bütün gayemiz hz insan olmak, hayat bu ya? Suretleri hayal gücüyle faka bastıran düzenin korkulu rüyasıdır sevgi, kimi zaman riya ve inkar üzerine kurulu ilişkiler hayli genç,ya çok az bir önemi var, veya hiç yoktu sevginin, hayat bu ya. Gizlenenler arasında kadim dosta ait ne varsa, küçük alanına hapsedenler hal içre, o acıtıcı mesafeyi ortadan kaldırmaya talip olanları sevmezler, hayat bu ya. Ülfette olanların emek verdiği devasa gece, yerinden yurdundan dualarla dem dem dünyanın dört bir köşesine savruldukça, aşkın dayattığı haliyle ayrı ayrı ele alandıkça gönülden gönüle sürgün edilişleri, sadece yokluğunu muhafaza edenlerin uyanış hali, hayat bu ya. Bir görüşü benimseyenlerin göremedikleriyle şeytanına ilgisi artıyor, gel dersin yağan bir kar tanesine gelmezler, sığmaz olanı göremeselerde hakikat sırrına talip olanların, gecesi siyah gül çobanları bülbül,hayat bu ya. Sonsuz sessizliğe gömülmemiş olsaydı sevgili, sanmayın insanın etrafında pervaneyiz, devşirenin öncesine götüren nefese bunu söylemek zor, ileriyi görenlerin teslim olamadığı, hayat bu ya. y.ed.

Engin Demirci
Kayıt Tarihi : 23.1.2014 19:18:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Engin Demirci