Garip Çoban Divanı... 32.... Engin Demirci

Engin Demirci
942

ŞİİR


61

TAKİPÇİ

Garip Çoban Divanı... 32.... Engin Demirci

Hissemize paylaşmak düştü...

Saygıyı peşinen hak ettiği için mi? Söz etmiyoruz sevgiden. Benim de sorular sorduğum dönem oldu kabir ehline. O dönem, kendime benime ihtiyacımdan doğdu aslında. Meselayı keşfetmeye başladığımda, gördüklerime yansımalarını anlamak için okudum yalnızlığı. Sonra bir gün, bedenime saygı duymayı öğrendim hasta ziyaretlerinde. Belki, buradan çıktı yurtlarda kimsesizlik içinde bir ilgiye mahkum olan engüzel kitap çocukların şeyi olduğumda. Bence, eninde sonunda bir sebepten esarette olup, sarılacağı birini bekleyen mahkumun çaresizliğinde. Ama, bazen de elinde baston bedenleri çökmüş evliyanın bile ayağına gittiği huzurevlerinde, bilmediğinize değilde kendinizin yabancısı olduğunuza yaklaşma çabasından ne çok kaçtığınızı anlamanın sırrı hala ince bir çizgi. Ben de haller kitaplığının sayfalarını karıştırdıkça, kendime yaklaşmaya çalıştım. Beni bulmak için biraz dolambaçlı, zor, garipçe yollarda çalıştım. Fakat, biraz da olmak için eyleme geçirmem gereken o kadar çok kelime birikmiş ki heybeme. Bunu biliyorken, ne savunmaya ne de giyinmeye gerek vardı. Bir tavır öyle böyle değil üryan kalmak için, çok katı sınırları var suretperestlerde. Her yara alışım iyileştirirdi kendi içinden çıkarmaya çalıştığım koşullarda olduğumuzda, aslında ne olduğumuzu merak ettim. Belkı, sizi mesafelendirir oysa ben mesafelenmek değil, yaklaşmak, sokulmak,hissetmek istedim kendime.

Rabbim kabul buyursun sevgimizi...

Beklenmedik ziyaretçi o seslere gönül, nefese ihtiyacım var. Ey sevgili sevdiğim sevgine ihtiyacım var. Ve o an gelinceye dek, sanki isimsiz, tarifsiz aşk. Hayretsiz ve duygusuz bir akıl, ancak ölü bir kalbe delalet eder herhalde. İnsana yakışan, tam bir duygusuzluk, sevgisizlik veya heyecansızlık mıdır? Peki, herşeyden önce, deruni duygu, heyecan, korku ve coşkuların çilesini aslında çekmek var gerçeğe sıçramak için. Kısaca, kendini bilen nerede?

Çok az yerde! ... Kendini bilmezlerse, her yerde! ..

İçten doğruluyorum leyl çöktüğünde vakte bismillah. Vaktidir, ve sen ey aşk varlığıma yamanan bır sus ardına mıydı? Gel ey yar, sensizim. Nasibimize düşen güzel bir söz olmak, o halde artık. Ruh ve nefs arasında büyümeyen, büyütemeyen, toparlanamayan çocuk hayat tecrübesi dediğimiz şey. Çağına göre, cahilden alim veya alimden cahil gibi davranmasını beklemişizdir birçok kez. Böyle bir aşkın idealde toparlanışta gecenin çobanlarının ayna olabilmesi. Bazı insanların kendi içinden kendini toparlayamadıklarını duyarız sık sık suretpest halleriyle. Hedefimiz rıza kazanmak teslimiyetle, hiç endişelenmeden mutluluk ondan sonra başlıyor. Karanlık ve kışkırtıcı mistik bir acıyla, dehşetengiz yakıcı herhangi başka bir gün. Bu sabahta yüzleri görünmeyen sevgililer bir şey silip süpürüyor yüreğimden. Tut ki, bir an için o dakikalarda yankı bir b/aşka. Yavaş yavaş nerede olduğu hatırlayacaksın.

C/an'a değen sesler...

Seni bana kim gönderdi hatırlasana? buyurdu Pirim. çiçeğin kokusunu tutamadığı gibi tutamayacağım kendimi sana dedi Mirim. Nakış nakış hüs-nü cemalini gösterip sessiz ol, beni deli etmeye dedi Meczup. Ne söylese şems vakti eğilip kulağıma fısıldarsa, rüzgar bedenimi orada oluşuyor yeniden dedi Zahit. H/iç'liğin tadına bakmak bir yüzdür ayın parıltısında ab-ı hayatında en zifiri anında dedi Zahit. Ne diye ikıde bir öyle özlüyorum seni, sesim çıkarsa aklıma aklını düşür acımasın bir aşk dedi İhtiyar Bilge. Yarım kalan bu aşkta mahrem cümleler,tarifsiz kaldı muhannet çığlığın sabah ezanlarında dedi Miskin. Nerde görse tanır aşk bizi, sana aşk olsun demem, aşk olmuş zaten sana, feda ettim beni sana, çünkü sen yüreğimdeki aşkın edebisin dedi Garip Çoban. Belki nefes kadar yakıcı, belki çocuk kadar deli dokunmadığın yangınım dedi Hırkasız Derviş. Sen sır saklamayı bilirmisin, tenhalarında yalnız seni ararken, hiç gel demeyeceğim sana, seni arıyorum binlerce cümlede dedi Aklı Kıt Adam. Ah! şu geceler boran olsa ve saatlerce ağlasam hece hece, içimde hissettiğim de çıkmazlara giren bedenimden çıkartsa bir nefeslik dokunuşların dedi Deliler Şeyhi. Özgür olmalı ki ruhun, düşlerin ötesinde süslesin aşk tek hecede dedi Fakir. Hakikati bulmanın yolunda her harf bir kalp taşır, s/öz akşamında dedi Sufi. Bana öyle dokun öyle birık ki aldığım nefes ol gönül mabedimde yağmur sonrasında dedi Aşk.

Lâl gibi sessiz söz...

Kaybolur insan ayışığında kaybolan yıllar içinde gönlünce bir gönül hikayesinde. Kayboldum kaybolan tekrar tekrar benimde, bakanların derdini unuttuğu şems vakti. Ruhumu sar hayal gibi hicaz saz semaisi eşliğinde masum ayışığı gibi dem dem ey yar. Bazen ud taksimi gibi baksın gözlerin. Ney olup ağlamaktır en güzel duamızı paylaşırken teheccüd vakti. Bütün sazendeler eşlik eder saçların uçuşurken. Dudaklarındaki arzunun hüznü fırtanaya dönüştüğünde yeniden doğar gönül ağlamaklı, ne o bensiz edebilir, ne temelli gider benim her halim. Dil şad olduğunda gönül mihrabında sarhoş kara sevdamla sana hayranım. Zehretme hayatı sevda çıçeğim yüreğine, ilk bestesi ben olayım bir beyaz gül gibi dolayım. Bir gönül hikayesinin kul defterinin harfleriyle yazıyorum. Kırk yıllık dost gibiyiz engin gönlündeki halimle tanırsın. Sonbahar aşkımı desen, bir demet yasemenden gelen kokuları kime şikayet edeyim. Yalan değil pek kolay olmayacak, akşam sefasının renklerine kapıldım gidiyorum. Yaşamak zevki verir seni sevmek sevda çiçeğim. Neye yeltenıyorsam orda büyüttüm sen gülsün. Aşk mektuplarımın harfisin, cümle kurmaya gerek yok ey sevgili. Çünkü bizden dökülenleri
 iyi sakla, bir şey yap aynı yerden yalnız aşka yenilen. Hazırız büyüdükçe aşka, anlat sonbaharı coşturan rüzgar gibi susar susarım sana. İyi sakla yüreğinden kalktığım her sahurda, hiç bir dilden olmayan sesin içime saklansın aşkla

Yoksun yine..

Sen benim ne istediğimi biliyorsun, çünkü ben seni yaşamak istiyorum diyor içindeki ses.. Gönül kokusunun izini sürüyor uçurumdan attıklarımda mutluluğun sırrını. Kendimi merak ettiğimde geliyor huu'lar. Hasta aileler çoğaldıkça yalnızlıklar artıyor. Bedeli göçle ödenen bir fırsattır geceler. Geceye gidince gündüzü, gündüze gidince geceyi özler hırkasız dervişler. İnanıp direnirseniz kendinize, yarım kalmış bir şiır gibi kalırsınız bir an olsun. Hangi dilde hissediyorlar gecenin çobanları, belki onlar olmayı isteyip olamadıklarımız. Siyah bir gül gibi gece, gönüllerde ateşler yandıkça. Bekle biraz ellerini duaya kaldır, karanlıktan korkulmazmış, gördün mü? Gitmekle gidilmiyor. Bu kadar yeter bana, bekliyorum aşkın en acımasız yanından. İki secde arası çırpınıyor içimde gürültüsüz sözcüklerin taşıyamadığı sendin çatkapı. Hüzne benzeyen yeni sevinçler üfledi acı soluğunu vaktime suzidilara rahmetle. Aşktan b/aşka bütün tanıdığım kelimeler, acı içinde hiçbir dile ait değilim. Üzülme, kim o deme, sen hiç gitmeyecek gibisin öleceksem eğer iki secde arası aç ve üryanım. Zamanı durdurdum yüreğimde, hep sana selam dursun diyerek. Derdimden anlayan yanım hep sende dursun, iç çekerken yeni bir başlangıç olsun diye bekliyorum. Kendi olabilmeye sırtını dönen kör kalp sureti süslemiyi görür. Seni seviyorum dan daha özel bir cümle de var. Sana güveniyorum. Çünkü herkes sevebiliyor ama herkese güvenmiyor.

Yoldaki ışıklar...

Adsız yerlerden geldim, yurdum yok seni düşündüğüm zaman buyurdu Pirim. Güneşin doğuşunu izleyecek kadar zaman ayır ki, gecenin nefesi kesilecek kadar özledim belki dedi Mirim. Güvenmekten korkanlara rağmen yüreğimde hissediyorum aşk suskunuyum ya dedi Meczup. Aşk beni unutma, sevmeyi dokunmak zannedenler arasında, aşk bu değil dedi Zahit. Hoşgeldin efendim, eksik bir şeydin yangınımda bana böyle lezzeti ilk tattıran yüreğimin gamı dedi İhtiyar Bilge. Özlüyorum seni gül kokusu sevgili bekletme, sensizim kime ne, dört kapı sessizliğine hasretim şems vakti hepsi bu dedi Miskin. Kolay kolay, zor bize yakışır, gönül olmak için sus hasret var içinde dedi Fakir. Yatağın soğuk tarafında aşk nereden nereye, nasıl öğrendin unutmayı, sen de gidersen gece olunca son nefesim avuçlarımda kalır yokluğunda dedi Hırkasız Derviş. Artık iyileşiyorsun damla damla her nefesine adımı yazdıkça, soğuk odalarına gül kokusu doldukça lüzumsuz bir savaş olduğunu anlıyorsun yalnızlığın dedi Aklı Kıt Adam. İnsan sevmez mi? Kendine söz ver, sevinç ve sürurunu yaşamak için şimdi yüreğin ne yapacak dedi Üstad. Keşke benimle olsaydın özlemek ne hanemde sevgimin bereketinı görürdün, ateş düştüğü yeri yakıyor kalkanım aşk dedi Sufi. Soğuk kış günlerini bahara dönüştürmek için s/özün emanet engin gönlüme, bir şeyler vereceksin geri istemeyeceksin muhatabın gönül dedi Garip Çoban. Çok oldu görmeyeli seni sende gel.

Bir göçün uğultusu...

Ne diye bunca zahmet? Bir yığın ihtiyaç dünyada insanlar eksiliyor. Gecelerin tek coğrafyasında aynı havayı solumaktan vazgeçmeyenlerle yaşamayı sevdim. Kimse giremiyor yüreğine, bir bakıp tekrar uykuya dalıyorlar. Gecenin çobanları gibi iğne deliğinden geçenler sevgiye doyamıyor. Hüzünle bazı günlerde birilerini beklediniz. Bunun tersi de var, günlük maskelerle unutmayı öğrenenler, gidenlere teşekkür eder. Kendiyle habersiz kalanlar, görmeyi sadece görmeyi öğrenememişler. Hep yeni çıkarlar kavgadan yorgun ve kızgınsınızdır. Kafalarını kaldırır sersem sersem bir ses uykunuzdan fırlatır. Çok kısa duygular, bedenleri erginleşen için ölçüsü yaşam gibi. İnsanların yaşamları düşünmeden verdikleri tepkilerin zinciri halini alıyor. Ya... ile başlayan mesela, çünkü ile devam eden öyleyse ile biten kurmaca dolu dümdüz benliklere. Sevgiden bir iz bile taşımayan, suçlama biçimli uzun süreye yayılmış anlar kalır. Bilmem neden böyle soldun. Sevilenin sevene karşı sessiz halleri içimde hem neyim var. Sevgilinin yüzü mü gece bakışı, sessizdi kalp göze değince perişan eder yegane şey. Ben neyim bu dünyada,sorsam ilk güneşinden önce bir sabah. Belki de tutunsam kaybolurdum. Dokunmamıştım çiy düşmemiş bir çiçeğe. Sokak ortasında anlamdım, inandım ve çocuğun gözyaşlarını öptüm. Ne çoktu o vakit kaybolmak dünyadan. Kime zararı dokunur, içine bakınca anlamsız bir dünyada kendine yetişmek.

Müsaitmiydin ey aşk! ..

Engin bir gönülde ben varım demeye karar verdiğinde, onu kim gerçekten yok sayabilir buyurdu Pirim. Halimden memnundum diyerek az önce kader diye tanımladığı durumu seçtiğini itiraf ederken ki gibi kendine biçtiği paydır aşk dedi Mirim. Ey suskunum! aşkın hak, hakk'ın aşk olsun, aşk için teslim olmak ise halimiz, gönüllü kölelikten daha farklı bir şey olsa gerek teslimiyet dedi Hırkasız Derviş. Aşkı aşk yapan, kendini yok etmek pahasına sevgiliyle bir olmak mıdır, kendini var ederek bir olmak mıdır dedi Deliler Şeyhi. Onun sevgisi uğruna acı çekiyorsun. Sonunda sana ne kalıyor? diye soran geceye cevap. Bensiz yapamayacağını bilmenin verdiği duyguyla, bir b/aşka sefere dedi Garip Çorban. Kendimin üstüne gittiğini kim benden daha iyi bilebilirdi? şems vakti hiçbir şeyin değişmediğini gösteriyor dedi İhtiyar Bilge. Aldırma geçmişin değil bugünün kalbiyle gel yanıma, bu hal sıla-i rahim sevdadandır dedi Molla. Acılar utanıp kuytulara saklandığında üşür, nerdesin ey yar dedi Meczup. Sıkı sıkıya sarıl gözağrına, ilk ve son kalp ağrısıyla kendine ait şeyleri gerçekleştir rastladığın duygularınla dedi Fakir. Yasananları görmezden gelenler öte yanıyla ben varım demeye karar verdiğinde, onu kim gerçekten yok sayabilir? dedi Zahit. En başından itibaren aşk vardı da, onun varlığını biz mi farkına vardık sonradan? Yoksa o kendini, sanki yaşadıklarımızla mı var etti? Aşkın adına Beklenen ve gelmeyen tek sevgilisin dedi Üstad...

Sonraki sayfa aşıkın meşki, kapalı gözlerinle mektubumu okursun. Ve o kadar işte bak yıne gece, hiçbir şey yok. Sensizliğin yine seni arıyor. Yalnızlıktan üşüyor gece, beni savurmak sana düştü. Üşürsen beni unutma,sona ulaşmak mümkün mü? Canlan, ne tarzda yörüngen, kaç tur attın gecenin esrarında. Güzelin kaynağında çok ince bir hesap var. Evrende ne varsa yansır aşığa. Topraktan neler çıkıyor, laleler, sümbül, menekşe, gül, akşam safası, yaseminler, gecenin çobanlarıda onlardan bazılarıdır. Harflerin bir bütünü var, bütününde harfleri var cümlelerde. Gel inat etme, sakla derininde her gece semalarda uçalım dem dem engininde. Bu anda bana gelirsen fazlası olmayacağım. Herşey öncesi gibi olacak, seni hatırlayacaksın. Bırak gece ve harfler varlığını yıkasın. Önemli olan, ne önemlidir harflerde. Eğer şimdi yüzün bana dönerse, kim olduğumu öğrenir gözlerin gözlerimdeyken kökü çıkar rüyalarının. Ve tadı geride sonsuz yolculuğuna sıçraması. Şimdi yüzdüğünü hatırlıyorum, açmadığım kapılar, kapatmadığım kapılar sabr. Bütün sır seni başkalarının bilmediği gibi beklemeyi bilen, bak gitmemiş. Unutta gel, hiçbir yere koyamadığım bu aşka. Oysa sen hiç gelmemiştin ben aşkı seçmiştim. Karıştım ben sana sevgili, bir yanım ateş. Başlangıcın sesi sabaha çıkınca ve bir gece fersizleşti gönlüm. Hangi yalnızlık bu, düş müydü? Nerdeydim savrulmuş harfler arasında birçok duvar

Kesişen hayatlar....

Meşguliyetler ve korkular yeri dünyada sana lazım gelen gönül halvetidir. Sana yüreğinden seslenebilmek için, bir de garipçe düşünmeden edemiyor. Sanki ilk kez duygularım eline kalemi almış. Uzuktan uzağa seher vakti dualar saba makamında sızar yürekten yüreğe. Daha sonra gelenler giderler gönül sofrana oturmadan. Uzun bir süre sokakların eski sükunetinde kalır. Yüreğinde başlayan nidalar şaşılası şeydir. Sevgiyle kim hizmet ederse haz alır, sen kendini ne ölçüde seversen, insanlarda seni öyle sever. Ama anlaşılamadım der anlatamayanlar masalcı yanlarıyla. Zamanı şimdi kocaman bir ayıp olan yanından akmak için engin bir gönle çığlıklarınla süzülüp. Bütün bildiklerin dalıp dalıp gittiğin tanıdıkların. Dayanmak zordur ne sana inandığın, ne özlediğin zaman herşey susar. Konuşamazsın artık bir bilsen yaralarımı diye başlayan yalansız yakınlıklardaki dualar yeni bir şafak. Ateşte açan üşüyen yanına karışıp gitmenle taşacak yüreğin. Paramparça yanınla beklediğine alev alev karışmıştır gözlerinden bir ışık. Bin kapı açık mutluluk senin, bir kapıyı anlamak zordur. Gizemini düşünmeye dayanmaz yürek, en aklı başında halinle bile birşey söyle delirmek için aşk kimin dersin can kuşum. Anlaşılmaz kimsenin huyu, umuda bırakmadıkça, için yanmadıkça seni aramadıkça, sonbaharda savrulan yağmur damlaları gibi çoğalmadıkça, kendinle konuşursan gece karanlığında seninim. ...

İçimizdeki hakiki duyguları gerçekten de çok erken yaşlarda keşfediyoruz. Bir gün birini gördüm, pirime onunla ilgili bir şeyler sordum. Gidip kendisiyle konuşmamı önerdi. O anda insanın kendisine karışmasının ne olduğunu düşünüyordum. Ne konuştum, o ne cevap verdi hatırlamıyorum sadece gözlerimiz gözlerimize aktı. Sadece beni çok şaşırtan bir şey yaptı. Acayip sıcak gülümsedi, o an yüreğim yersiz yurtsuz olduğunu anladı. Bunu yaşadığımda, dünyada ne savunmaya ne de saldırıya gerek vardı bence, kendime ve galiba bazı cevapları buldum ama bazılarını da bulamadım. Bir çarpışma yaşıyor ruh, maşuku tekrar tekrar kendiyle yüzleşirken, umutlu ve özgür dokunuşlarıyla çarpışmadan kaçmaz şems vakti. Deliler şeyhini çok benimsedim, s/öz döndü dolaştı, çok etkilenmesede insan kendinden. Dün'den ne okuduklarını sordum. Hayat kılavuzundan, hemen ardından öylece geldi dinmez bir sızısı var. Keşfettiklerimi öyle sanıyorum ki, o sızı hep yarının kişilerini etkile(di) yecek. Bir gün olur bir sevgilinin penceresinden eşsiz huzur dolu seyredersin hak ettiğin üryan duygularla dedi Meczup. Gecenin çobanlarıyla çok sevdiğimi andık hep birlikte. Hiç okumamışlar arasında aklı kıt adam önemsiz eserdir. Acaba o derin yalınlığa erişebilmek için teslimiyeti o gün düşünenler hep fakir. Ne var ki bende hep yaşayagelmiş süslemeyi ikinci plana atan, bir seninim, seni seviyorum kaç yürekte yaygın.

Engin Demirci
Kayıt Tarihi : 6.12.2013 17:21:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Engin Demirci