Şems gibi...
Şefkatine inandığım, ah bu gönül arzu eder seni. Uzun uzun ağlayacağım içime sızanlarla. Belki de, ne izim kalır bir de sevişme vakti. Sil baştan başlar takıntılı yılların, bastan ayağa dur gitme dersin kanayışlarınla. Soluk soluğa kalır sus(a) malarınla sorular sormak için. Görüp göreceğin nedir? Hepsi yanında hiç kalır, engin bir gönül sığınak olduysa. Soyu tükenmiş bir samimiyetle tek sözünün hasatını yapmak için unutuyorum seni. Her şeyi öğrendim çoktan diyenler dökülüp saçılıyor uykularında. Susuşlar kalıyorsa geride, neden suskunsun uzanan yanına. Yalnızlıkları asmışsın göğsüne, tutuşumla bir boşluk bin özlemin nefesim tükenene dek. Süzülüp açılıyorsun, sanki hep gelirdim açık pencerenden usul usul varmak için nefesine rüzgarla. Bütün yıldızlara adını ekleyeceğim. Akşam safası, yaseminler açarken ama kimsesizlik bize artık yeter de artar bile. Gül kuruları serpilmiş odandaki mutluluk anlatsın yollarını. Susuşlar boylu boyunca, bir fısıltı gibi başlayan duygularında. Damarlarında uyuyan şu dünya yerine, gece yarısı süzülüyor suskunluğum kalbine. Sekip duruyor uykun yatağında, yarımdım dur gitme pencerem buğulanmasın yine diyen sesin sağır duygularına. Anlaşabiliriz öyleyse, haklı olan kim bu dünya kargaşasında. Öylece serptim heybemdeki harfleri şems vaktine, ellerim titrerken nefesim tükenene dek. Titreyen bir ışıkta birazdan git diyebilirim yüreğime.
Aşk-ı meşrep..
sırt çantalı bir duman gibibir melekle çarpışan kelebeğin kanadından dökülen toz
bir çağlayanda sürüklenen bir dal parçası gibi
istemediğimiz yerlere giderse aşkımız sevgilim yalnızca kanatlarına güven
kendi yarattığımız boşluğun ucunda sıkı sıkı tuttuğumuz bir kapı koludur yaşam
ve aşk, en derin kuyumuza düşen keman yürüdüğümüz yollar daralırken
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta