Garip Çoban Divanı....30.... Engin Demirci

Engin Demirci
937

ŞİİR


61

TAKİPÇİ

Garip Çoban Divanı....30.... Engin Demirci

Şems gibi...

Şefkatine inandığım, ah bu gönül arzu eder seni. Uzun uzun ağlayacağım içime sızanlarla. Belki de, ne izim kalır bir de sevişme vakti. Sil baştan başlar takıntılı yılların, bastan ayağa dur gitme dersin kanayışlarınla. Soluk soluğa kalır sus(a) malarınla sorular sormak için. Görüp göreceğin nedir? Hepsi yanında hiç kalır, engin bir gönül sığınak olduysa. Soyu tükenmiş bir samimiyetle tek sözünün hasatını yapmak için unutuyorum seni. Her şeyi öğrendim çoktan diyenler dökülüp saçılıyor uykularında. Susuşlar kalıyorsa geride, neden suskunsun uzanan yanına. Yalnızlıkları asmışsın göğsüne, tutuşumla bir boşluk bin özlemin nefesim tükenene dek. Süzülüp açılıyorsun, sanki hep gelirdim açık pencerenden usul usul varmak için nefesine rüzgarla. Bütün yıldızlara adını ekleyeceğim. Akşam safası, yaseminler açarken ama kimsesizlik bize artık yeter de artar bile. Gül kuruları serpilmiş odandaki mutluluk anlatsın yollarını. Susuşlar boylu boyunca, bir fısıltı gibi başlayan duygularında. Damarlarında uyuyan şu dünya yerine, gece yarısı süzülüyor suskunluğum kalbine. Sekip duruyor uykun yatağında, yarımdım dur gitme pencerem buğulanmasın yine diyen sesin sağır duygularına. Anlaşabiliriz öyleyse, haklı olan kim bu dünya kargaşasında. Öylece serptim heybemdeki harfleri şems vaktine, ellerim titrerken nefesim tükenene dek. Titreyen bir ışıkta birazdan git diyebilirim yüreğime.

Aşk-ı meşrep..

Neredeysen orada hazırım diyen Pirler gibimisin. Bana bir dakika verin dedim kısık bir sesle gecenin çobanlarına. Heyecanlanmadın mı? Hırkasız dervişler gibi. Sislerin içindeki seyyah, başkası varsa çok üşür gönül ey hafız, gelir gider şems vakti aşık çeşıtleri. Dedi ki arafında susanlar, aşkın gece feneri. Ne yaparsınız? Ne hissedersiniz? Çok ağır yaralanmış yanınızda kimse yokken meczuplar gibi. Ezbere biliniyor du, her şeyı unuttu o derin gözlerin. Bir insan bunu niye yapar! İhtiyar bilge gibi. Çok daha b/aşka bir şeydir hep acı. Seslerinden anlamlar çıkarmaya çalışır dokunuşlar zahitler gibi. Nedir o? O boşluk nasıl yerleşir bir insanın içine? Her dokunuş adını sevdiğini söylerken siz kendinizi nasıl bu kadar yalnız hissedebilirsiniz? Garip çoban gibi. Sizi böylesine kendinize aç bırakan eksiklik nedir? Miskin gibi. Garip bir ikilikte dünyaperestler, engin bir ruhla doğuyor oysa kendi olmak isteyenler teheccüd vakti deliler şeyhi gibi. Aşk beğenisini kazanmak için çırpınıyor dokunuşlar, kıskandırdıklarını. Ve her şeyi yaparlar sevilme hastalığında olanlar çekicidirler cümle mana'da sufiler gibi. Uykusuz seni beklerken ama gene de hiç bir soru soramadın, niye diyemedin mirim gibi. Kapat kapıları ve hiçbir zaman soramadıklarına derya olmuşuz diyen sesi ara aklı kıt adam gibi. Ve çırpınan kalbini dinledim, adı konulmamış sırların buluştuğu fakirlerin hali gibi.

İç tehdit algısı..

Beni çağırdı, O solgun gülün kokusunda, sırf neleri unutmaya cesaret etti şakıyan gönül. Sinemde durup da nereye çağrıldığıma bir bakmak lazım oysa. Hakkım var mı böyle bir şeye bilmiyorum ama birden aradığımın O olduğuna inandım. Görmeye, duymaya öyle ihtiyacı var ki gönlün, onu arasın istedim bütün kalbimle. Aşkın verdiği üzerine fazladan ekleyecek sözüm yok şems vakti. El verdi gece acılarıma, medet eyle aşk. Ve kararlar yakıyordu cümleleri, sürüleşenleri biz görebiliyor muyuz? Hiç sanmıyorum. Beni sev ruhumu sar yitirdiklerimde ben varım u/yansın aşk. Korusun bizi sevgi, kimin umurunda o yufka yürekliler. Dünya masalına aldanmışcasına vuruyor gecenin beyaz boşluklarına dualar. Sen nasıl görmek istiyorsan öyle görüyorsun zahiri. Ruhlara gönüllere nihan olanlar daima aranıyor. İdeal insanı yetiştirmek için adeta hassas bir kuyumcu titizliği ve ustalığıyla amacı ise manada şerhten kaynaklanan bir ses, görüntü ve anlam değeri olduğunu ortaya koymaya çalışmaktadır sırların sırrı gelmiş geçmiş anlamlarıyla maşukların kalbinde gizlenmiş dualar. Dünyaya hıç yüz vermiyor yüzleri, tüm ihtiyaçlarına cevap veren dertleri vardır. Kendisinin ne olduğu, nerelerde bulunduğu hususunda derler ki, şevkiz aşkın iki kanadında. Anın hali şu denilebilir, seven ve sevilende gizli bir hazine aşk. Gizli ve ustaca söylenmiş mana, mutlak aşıkların incileri,saklı ve gizli mümtaz zaman aşkta.

Renklerini yitiren beyazrenkler...

Sevdiğin kadarsın büyük kentlerde küçücük hayatlar yaşıyor. Aylardan eylül, yüreğim epeyce uzaklaştırıyor. Olmalı diyesim geliyor bir daha sarsın diye gece güneşi. Ama neden diye sorarsınız, ardıma bakmadan cevap veremeyeceğimden korkuyorum. Kendi adıma meraklıyım zevk duyuyor yasemin çiçeklerinin nasıl açtığını öğrendikçe zevk duyuyorum. Zorla değil, arada bir kapanıp dağ başında, benim hayal gücümü fazlasıyla cezbeden bir şey var, belki de o yüreklerin açtıkları patikalarda ben yürüyorum. Doğa doğa yüzyıllar geçirmiş ruhlarla temas etmek, bu akış baş döndürücü bir şey duyuyormusun? Özlemlere aylar yetmiyor, konuştuğumuz noktaya getiriyor gönüller. Yürekten inandığım bir şey, kışın ve ilkbahar. Büyük hamleyi yapmak için uykuya, en zor soruları orada cevaplıyorum. Hayal bile edemediğin yürekle temaşa etmek bana mı düştü. Zevk bahçesidir eğer aylardan eylülse güzellikteki hasatlarda varolan bir şeydir. Pusudaki tenin ev sahipliğinde tutkulu aşk tanıklık eder yanmaya. Böyle garip gezenler aşkın acısı temsil ederler, el değmemiş güzelliklerdeki sitemde. Her şey ıç içe geçtiğınde, en naif ve ışıklı hali bambaşka. Görünmez bağlarla her seferinde birbirine bağlanan gönülle geri dönüyorsun kendine. Bu sese kulak vermeye muazzam bir ihtiyaç da var. İtiraf edince dışına taşan arasındaki bağlar eksikliğin, anlaşılmazlık kalkanı altında gizlendiği alan aylardan eylülse.

Ve İkna...

İçi boşaltılmış, bıktırıcı kelimelerle doluyor hayatlar. Sessizliğe karşı kendiyle baş başa kalanlar, anlarını mektuplara dökmüş buyurdu Pirim. Neyse ki, tekrar tekrar gördük ki, şu tüketim toplumundan yola çıkıp, sevgi adına kadim dostla aklın gözüyle sevgiliyi bulmak mümkün mü? dedi Mirim. Sabrı sebat gösterip Allah'la sevenler hüznü zanla gitgide daha çok şey öğrendiğinde ferasetle görür dedi İhtiyar Bilge. Yaşamları dikenli duyguları tellerin o tarafında da, suretperestlik bu tarafında yalnızlıkla burun buruna dedi Zahit. Tam da böyle bir kuşatma çok şey görmüş ama unutmuş gözlerle şems vakti nefes almaya çalıştın açık pencerenin önünde dedi Aklı Kıt Adam. Hareketli zamanın monoton bireyleriyiz, birbirimizle buluşma saatimiz adına hassasiyetimiz gereğince vakti 3'e ayırıyoruz dedi Miskin. Şehrin ışıkları bir bir yanarken, hayatın içindeki sahici olanına ulaşmak için, kilidi olmayan tek hazinedir okudukça sevgi, sen de böyle ol dedi Garip Çoban. Süzülürken gönülden gönüle aşkın anlamı, sevginin şehirleri taşınır senden habersiz yüklenen anlamlarla tam saatinde iyiyiz dedi Hırkasız Derviş. Başlangıç içın elif olmak tarif edemeyeceğim hal, böyle bir günü bir daha yaşamam herhalde, başlangıç olan muhteşem günde şimdi nasıl olduğunu hatırlamıyorum bir günü dedi Delıler Şeyhi. Üşüyen aşk gibi bir zerre sır dolu tecellide hal böyleyken, bil ki bizarım aşıktan dedi Fakir

Ya başlamalı, ya bitirmeli y/ar’ının sabahını…

Ah dostum, derdim b/aşka üşüyorum şems vakti bir çiçek nasıl açıyorsa, biraz daha aşığım hayrette kalışıma, herşeyı boşladım senin uğruna kandıklarımla. Öyle sever insan, boşverdimi. Ben ki, düşüp duruyorum hüzün kanatlarımla, korkar mıyım? Ölümden! Sana geldim, sana verdim gönül gülşenimiz açınca benliğimi gece yarısı. Seni bekleyen yasemin çiçekleri gıbı bir zorlu yeli bekliyor soluksuz tutkunluğumuzda. Feda etmekle bulduğu mutluluğu b/aşka hiç bir şeyde bulamaz o anda can. Aklım almıyor gecenın çobanlarının yamandıkları kapıdan ayrılmamalarının hallerini, nabzını tutuyor arşı bürüyenler. Saadet kadar biricik kuvvet olan aşktır, doğmaları düş ile neysen o olda yükselmeleridir uyuyup uyanmalarda. Geldin mi, konaklar sesinde, sonrası hiç olan iniltisi geldikçe anıların. Oysa ben, hayal meyal nasıl yakışıyorum düştüğüm yoldaki kabirlere. Gözyaşları kurur acı olsun, tatlı olsun. Anlamsızlık olsada içinize bakar, tek bir şeye her bir damla kendilerini değerden düşürenlere. Beklemekle söyleşip duran suretler ahlaksız kılar aklı, birdenbire usul usul, görmelisin teheccüt vakti uykuda olanlara nasılda yakışıyor. Sağır ve kör olmak üzere olanların gürültüsü çarpıp duruyor hüdaya. Sanki hıç ölmeyecekmiş gibi çalışan cahil kimse gibi sessiz ve hayran olma dünyaya, yine dilsız iki kişidir onlar. Bizım harflerimizin amacı, bizi cümle haline sokmasıdır. Oysa hayatla olan meseleniz bir özre sığınarak gizlenmekse, çok yalnız olansınızdır. S/öz vermek, beraber ölmektir aşk meclisinde.

Alevden düşün(c) e ateşine koşanlar..

Ötelere ulaşmak için aşağı iniyor, yukarı çıkıyor çıkıyor o hal. Bambaşka bir çağda öyle gelişigüzel kendine ait yaşamlar. Ama tuhaf durgunluklar derin nun izleri taşır. Engin yüreğin çıplak iken seni sevgili gördüm, şaşırtıyor(du) duyguların. Sözlerimi sevgiye sağır olanlara bile duyurdum şems vakti, beni(m) yle şeref buldu. Yaşadığı çağı ve insanları kınayanları kötülüyorum. Bırakın beni rehbersiz diyor dünyaperestler. Ağlamaklı sese konukluk çöl sıcağında şimşeğin buluta gülümsemesine verdiği karşılık gibi. Seninde bir beşer olduğunu bildiğinde, rıza yeter sana. Sahip olduklarının kusuru yaralı gönlünde. İçmeden sarhoşum, dua bineğim götürüyor doğru yola çıkmak için. Hasetçilerim çok, çünkü çok seyahet ediyorum gönülden gönüle. Sanki utanıyor gelme vakti, utandı geceler iki gözü iki çeşme ağlıyor ulaşabilir miyim yarin göğsündeki ateşe. Kendinden sıyrılıver, süzül tenden veda etmeksizin, ayrıl uzunca rahatından. Senin derdin beni içtiğinde seferdedir aşka dair bir şey. Hastaysamda ister uykusuzluktan isterse uykudan, kurtulur b/aşka ölüme düşerim. Bu iki halin üçüncüsü sözün üstünde. Gözleri gözlerim olana konukluk ve ikametle yorulurum. Yorgun düşen sesi cimri olana misafir olamam. Bir azık olmasa da sevgiyi himayesine verir kusursuz biri. Bir yanım bir defa onunla, insanların sevgisi aldatmaca olunca,gülümsemeyle karşılık verdim. Erdemli fazilet yetmez bana

S/onun başlangıcının denklemi…..

Aşkın kadrine ermek için sende her şeyi yapmaya hazırmısın? Su sızdığında yaşamına, dışına çıkmamış olanların sunduğu acı ilaçtır her damlası, sadece adını içine sayıklarken. Dönüyorum hayata, bilmiyorum aşklar içinde bildiğim bir şey varsa sevgim acır en başta. Ve o kadar, kimi sevsem yavaş yavaş ölürler. Yok(ol) uşlarda bir tutam hasret bunun neresinde. Bu yüzden, göreceksin ki dayanıklısın şimdilerde. Bu bir karşılaşma daha derinleşecek gözyaşlarıyla şeyi hisse/dersin. Gözü kör olana acırız, okuyalım birbirimizi sıkıştırarak yaşadıklarımız sadece bir elbisedir. Ayağa kalk içindeki boşluğun içine bırakma seni, de ki; gece kucaklar aşkın kanatları açılınca geceyi. Ve aynalar herşeyin, tahammül edeceksin yan yana getirilmiş iki nesne değiliz biz. Onca melodi ne olacak şems vakti, hiçbir sessizlik kapını çalıyor aşk da öyledır. Ama hala bir şey söylemedik birbirimize, kimbilir kimsesiz acılarının, ellerinden tutsam. Siz ondan korkarsınız, oysa külden bir aşktı kalbim. Belki de beklediğim için en ucundayım inemiyorum surete kalpten, o zaman sen de beni sev, ah deli yanım. Hadi anlat deseler aşk gibi anlatamam. Yavaşca dokun şefkatle, gül yapraklarını kendine yatak belleyen gecenin çobanlarının yükü ağır. İstedim ki, dedim ki göğsümdeki cemalini süzsem, asude yüreğim de ötesi yok işte. Sensiz bir şey kolaydı ama o günler geçip gitti, unutmak istiyorum beni. Gönül hala çıktığı yolun başında, yol azığım hazır durur şems vaktı teheccüd vaktinin bereketi üzerimde olsun diye. Yaratan bilir,mürşidimi soranlara, hep seni tarif ettim gönül dilimsin diye. Dostlarımızdan şüphelenmek olur mu? Hayatla meselesi olanların girdiği yolun faydası ne? Uğuldayan ne ki içimizdeki mağaralar da, hiç esirgemem gönülden s/özümü. Uslanınca anlaşılıyor, kalbinizi yanlış anlaşılmasın gönülden gelsin. Ahdini tutanlar mutlu oluyor ayna halleriyle, o evveldir, ahirdir, zahirdir, batındır şimdi ne görüyorsun.

Seyrüsefer...

Seviyorsun ama kimi? Bencil olma herkese şems vakti buyurdu Pirim. Bu kadar zıtlık arasında nasıl olacak? Geçmiş zaman olur ki, seni dünyaya vermeyeceğim dedi Mirim. Ruhunun yalnızlığı sevdiğin için mi? Uzun uzun düşünmeli laf laf açarken dedi Meczup. Sarhoşluğun ne olduğunu anlamıştım, daha engin olan o yerde gerçekler bir bir dökülüyorken ağzından dedi İhtiyar Bilgi. Yalnızlığın gizleri o gönlün kutup mahremiyetiyle yol alır, kim ki o başka biri? dedi Zahit. Karşı koyamıyorum kendime, ama hepsi de kimi mi? Başka kimse yok ki hayatımda, seviyorum derken teslim olmak için dedi Hırkasız Derviş. Hüznü sevince çevirenlerle her şeye hazırız ruhunu, sade bir dille işlemiş mükafat nasıl olacak ki! dedi Deliler Şeyhi. Üryanlaştırıp duygu ve düşünceleri kanatlanan bedenlerde saflaşıp öze ermekle ulaşıyor arzuluyorsun içindekini, sonra nasıl olacak ki! dedi Garip Çoban. Ümit deyip kavuşmaların bağrında inlemekte, üst üste yığılmış yanın, ruhani gönüle teslim olup gömülüp gitmeyi arzuluyorsun dedi Miskin. Neden cimri davranıyorsun? Tevafuk ucunda geceye başvuruyor içinde yüzlerce teslimiyetine tanıklık ediyor dokunuşların, tenine sığmıyor bedenin dedi Deliler Şeyhi. Durursak, ne zaman başlayacağımızı bilemeyiz nefes kesilirken dedi Şakird. Bedene giyilen elbise insanı arındırır mı? Malesef ki, konu benim de ilgimi çekti, suyun ortaya çıkarttığı her şey bir eser dedi Fakir.

Dertsiz gönül dua'ya soğuktur...

Boşluğa b/akarken bu çağın adında her şey kum saati gibi akıp gidıyor, aşk gelmiyordu kışkırtıcı hiç değildi gönüller. Bilmem yanılıyor muyum? Öyle ya, ne olursa olsun, onun için kuruyorum cümleleri. Şems vaktinin için de geleceğinden hiç şüphe etmiyorum. Kendisi için cümleler kurmuş sorular halinden anlar mı demliyorken vakitleri. Anladı mı da demiyor, aşk anlar mıydı diyor. Lakin gecenin çobanları açık bir parantez bulmuş bu kez, günü birlikti beklemeye vakti yok olanların varlığı. Sanmıyorum, elbette bu kadar değildir insan. Kim bilir daha nereden neler çıkacaktır, bu haliyle mumkün ademoğlunun yalnızlığına, insan ihtiyacı. Sevmeleri yeter, beni tanıtsın, bana hizmet etsin demedim diyen aşk gereğince anlayışlı. Peki tam olarak ne çıkar bütün bu hallerden düşünmek mümkün. Çokça akıl verici kabirleri anlamaya çalıştım. Karşı olmanın ötesinde karar verici beklediğimiz, güzel midir? Kalpler menzilinde teheccüd vakti kurduğu cümleye bakalım. Anlamak için elimizde heyecandan başka ölçü yok. Ben sevg(il) iye hizmet etmeye çalışıyorum. Kaçıncı okuyuşum bitirilmeyen kavgaları, bir gidiş bir dönüşle gecede tutulan köşe başlarının arasında ki çıkmaz sokaklarda ibadet hak. Bir kıvılcım içine çekiyor çok uzaklardan. Ve hiç kimse bilmiyordu, bir uyku için uykusuzluğuma s/özümü. Ömrümün gün dönümü ve günah vakti kimseler farkına varmadan. Bir imanın sancısı bildim gecenin düştüğü demhaneyi.

Olabilir ama yalnızca geceleri d/eğil!

Anlatılan aşkın anlaşılmazlığıdır aslında aşk, sizi dinlerkemd. Dünyanın vaatleri ruhları nasıl ele geçirildiği sorusunun cevabını arar ya hayy, sen her kuytularıma girdiğinde aşk ertesi gün ölmüş olur. Farklı yaşamak isteyenlere, göz alıcı mekanlar o kadar zor mu, bu pazarda? . Gecenin yaşam çizgileri birleşerek ruhunuza ve kalbinize hitab ediyor. Eğer farklıysan bir kez daha yepyeni çocuk gibi bilmeceler yok içimde hakk ile kaim yerde bitiyorsun son bir defa. Meğer uzaklaşmak gerek yarının bugün olduğunu görmek için kendinden, yeri yoktur sığınacaklarımın akşam sefaları gibi dönüp dönüp geliyorsun. Zamanın kıvrımlı yollarının hırkasının altında yüzüne bakılmayan yetim duygularında bir mevsim oluyor uyku hali. Hadi devam edelim susarak seçelim bir iki cümle, silinir yalnızlığın ayak sesleri görür can gözüm belki özge edasının sırrına ortak olmam için. Pencerem açık ve yakın tehlike içinde kendiyle iletişim kuramayanlara ilerliyor ruha gıda dualar dem dem muhatap olur. Kimseye verilmiş sözüm yok, artık şeytanda derleşmeyecek. İnsan yalnız kalır, başkaları ne düşünür aldırma. Güneşli günlerle karlı günleri karıştırma, kelimelerimden anla, geçmişe gül gönder.. Gerçek olamayacak kadar gerçek olanı yani gerçeküstüleşeni, her şey doğasının sınırlarına takılır. Tamamen suretten sıyrılmamış olanlar, toplumun açlık ve yoksullukla birlikte zedelenen değerlerinin yerine yeni bir değer koyma arayışında kontrolden çıkan insan. Erkek ve kadın diye değil, surete büyülenmenin ürününde ancak bu kadar olur ilişkiler. Aşkı saymazsak aşka h/içbir yer yoktur, biz yalnızlığa yürüyen insanda. İnsanın bu yersiz vaatlere nasıl kandığını anlayamaz halde,o nedenle aşk-sız/sınız

Her suskunluk çoğaltır...

Sen aramadan, ben gelirim diyen sevgili ne demek istediğini anlar gece yarısında. Aynı ay bu gece, yalın alfabedir. Tekrar etmek için senin adını, dönüp bakıyorum geriye ansızın ay doğmasın mı! Yağmur bulutlarıyla çevreli bir akşamüstü, biri var bekliyor beni. Her dem kafam meşgul oluyor bazen yangın devam ediyordu. Aşkı öğrenmek için sır arayanın ateşiyle tanıştığında, vakit dar öğren onu hakim vücudunda. Konuş sor anlamaya çalış. Aşkı öğretmek için geldim sana, kimler karşılar seni ama umursa sakla külünde. İstediğin her şey olsun diye hatırla son kez gövdemin içinde. Bu kimsesizler yurdu dünün gölgesinden menziline koşan. Kapıları araladım sen neredesin diye sordum ona. Bivefa, bu gece de sardın yine dört yanımı sabaha kadar yanma vakti. Kimsenin yanında ağırlayamadığı sözcükler dolu hastane köşelerinde. Ve hep yeniden geriye çekilip mırıldanan yürekler. Böylesi daha iyi diyen duyguların kaplandığı kalpler. Kendini bırakan ve yaşama tutunma çabalarında olan paslanmış özlemler. Biraz tebessüm zehir tadında yer değiştirir ağrıların apansız tetiğiyle. Bütün bunlar sözler değil hancı. Epeyce ihmal edilmiş insandan öteye gitmez. Kala kala tek ve uzun mu uzun zaman güçlü olanı kurtarır. Nedense biliyordum işin buraya varacağını şifacı dualarla tepeden tırnağa boyananlarla karşılaştığımda. Bir süre, ertesi gün daha ertesi gün deyip geçiyor oturmuş ağlayan yürekler.

Şefkatine inandığım, ah bu gönül arzu eder seni. Uzun uzun ağlayacağım içime sızanlarla. Belki de, ne izim kalır bir de sevişme vakti. Sil baştan başlar takıntılı yılların, bastan ayağa dur gitme dersin kanayışlarınla. Soluk soluğa kalır sus(a) malarınla sorular sormak için. Görüp göreceğin nedir? Hepsi yanında hiç kalır, engin bir gönül sığınak olduysa. Soyu tükenmiş bir samimiyetle tek sözünün hasatını yapmak için unutuyorum seni. Her şeyi öğrendim çoktan diyenler dökülüp saçılıyor uykularında. Susuşlar kalıyorsa geride, neden suskunsun uzanan yanına. Yalnızlıkları asmışsın göğsüne, tutuşumla bir boşluk bin özlemin nefesim tükenene dek. Süzülüp açılıyorsun, sanki hep gelirdim açık pencerenden usul usul varmak için nefesine rüzgarla. Bütün yıldızlara adını ekleyeceğim. Akşam safası, yaseminler açarken ama kimsesizlik bize artık yeter de artar bile. Gül kuruları serpilmiş odandaki mutluluk anlatsın yollarını. Susuşlar boylu boyunca, bir fısıltı gibi başlayan duygularında. Damarlarında uyuyan şu dünya yerine, gece yarısı süzülüyor suskunluğum kalbine. Sekip duruyor uykun yatağında, yarımdım dur gitme pencerem buğulanmasın yine diyen sesin sağır duygularına. Anlaşabiliriz öyleyse, haklı olan kim bu dünya kargaşasında. Öylece serptim heybemdeki harfleri şems vaktine, ellerim titrerken nefesim tükenene dek. Titreyen bir ışıkta birazdan git diyebilirim yüreğime.

Her şey aslında sen nerdesin?

Aç kapıyı haber ver ey yar, nihal-i işveyle. Selam ey yolcu, bu sarhoşlukta ne varsa üç harfte koşan bir sır gelir kalbe. Bu saf dili besteleyenin derin mahremi yoktur. Dost böyle dedi, aşk derdim uslanmış bir çocuk gibi. Sözün bittiği yerde duada vadeler tamam. Gururun gafletini anlamam, anlatamam anlaşılmaz devrik cümleler kurup rahatsız ediyorum üç noktamı. Bırakın tüm cümlelerim anlamsız kalsın şimdi. Mükemmel olmasını bekleyecek değilsiniz ya, sırasını bekler, durur harfler gizli konuşmak için şems vakti. Seni sayıklıyor kalbin, yıldır çocuksu özlemlerini, bir el uzanışıyla seni çağırıyorum. Yapıştır dudaklarıma aç kalbimi ben geldim, aramak körlüğümün kurtuluş bestesi olsun aminler, aşk ile. Gizlesem de aşikar etsem de yüzler, sesler sevgili. Aşkın gizli ve açık yardımlarını alan gecenin çobanları rahmeti bol olan padişahının huzurundadır her halleriyle ya vedüd makamında buluşurlar. Laf edip ah-u'mu gizlesem, ölme var ayrılma yokdur, katıksız neşeye dönüşür en derini aşk ile. Anlarız ki, suretler aklımızı daha beceriksiz yapar. Bir özüre sığınarak gizlemeye çalışmaktadır çoğu kez sözcükleri de bir tesellidir. Bir şey mümkünse surette, onu anlamış olduğunuzu kavradığınız anda, birkaç hayat daha sürüyor olmasaydınız, duyguları yanlış anladığınızı fark edersiniz. Gözyaşı akıtmaktan anlayan, hep seni yüreğine yazar gizlice ödüllendirilirler aşk ile.

Mektuplaşma..

Öyle olsun üstadım, bu gönül sohbetimizin hatırına bana söyler misiniz, en önemli işlevi nedir güçlü olanların? Garipçe bir soru, neden ağlıyorsun peki? diye sordu fakire. Huşu ıçinde boğulan hiç evine getirildi şems vakti. Açılır açılmaz evinin kapısı seni efsunlar. Burada ben kaldım, hiç vakit kaybetmeden soyundum rahatlamaya. Bunu anlamamış olanlar, o kesinlikle benim işim değil. Halime bakın milim milim kaplandım, kelimelerle anlatmaktan acizim. Bu gerçekten şaşırtıcı, durmadan yolculuklarından söz eden suretperestleri bir yere gittiğini görmedim. İşte o zaman bana gel ve boyamdan haber ver yüz yüze geldiğinde, uzak tutsada benin seni. Bulanmış görmekten artık bahanen yok yüreğini. Görülmemiş bir istekle hayatın baharından özlemlerini itiraf ettin. Sebebini hiç düşündünüz mü? Böyle bir şey aşk. Olmak istiyordum ancak o/kul'u yoktu. Rastlantılar yolumu çizdi, beni oraya götürdü. Hayatıma yön veriyor, bahane ederek buluştuk. Pek çok konuya değindik, mekan kavramından b/aşka. Tek tek seçiyor gecenin çobanları. İnsan gerçek duyguları arıyor, beklentileri ayarlama zamanı teheccüd vakti ikramlardan. Şu sıralar elimde gönül mektupları var, uzun zamandır okurken bu kadar dinlendiğimi hatırlamıyorum. Böylesi samimi bir dünyaya girmeyeli uzun zaman olduğunu şaşırtarak fark ediyorum. Ara verıp günlük hayata karıştığımda özlüyor yazdıklarım, kaçıp satır aralarında saklanmak istiyorum.

Gece gezmesinde düğümler çözülür…

Herkes bilgiyi aktarır eğitir, ne var ki aşk o bilgiyi öğretir yaşatır buyurdu Pirim. Gözde sağnak sağnak tutkuların, bir sarraf atölyesinden geri kalan tozlar gibi hala ışıldıyor ve değerini yaşatıyor teheccüd vakti dedi Mirim. En şanslı çırak aşka, bir kere daha ıspatlanıyor, şems vakti sönmüş yıldızlar gibi değil üstelik dedi Meczup. Sürekli yolculuklar içinde bulunanlar,bulmaktan özel bir haz duyuyor, dağınık lakin yaratıcı hamlelerle yol aldığını gözlemliyoruz gecenin çobanlarını dedi İhtiyar Bilge. Bir maşuk olmaktan çok bir öğrenci gibi merakları ve soruları yanında çok güçlü enerjisi ile zaman alemine dalan bu insan belli ki O dedi Zahit. Gide gide kendi sınırını keşfeden bir kaşif ruhuyla ilerliyenler sohbet iklimine daha bir yaklaşmış gözüküyorlar dedi Miskin. Yakın ve içerden bir kuşanmışlık havası içinde dinlemeniz gereken binbir albümdür aşk bir yerlerde dedi Garip Çoban. Büyük bir yalnızlıkla bekleyenleri, bu yalnızlıktan kurtaracak bir tek şey vardır, belki çok derinlerde,o da sevgi dedi Aklı Kıt Adam. Büyük seyahatler öncesinde mini gezilerin lezzetleri aperatif olmalarında değil asıl büyük lezzete götürecek, ham ve turfanda hallerindeki heyecanda olmalarında saklı aşk dedi Deliler Şeyhi. Arayışın saflığı her şeyi kaplar, zamanın ışığında parlayan notları dağınık, zihni dünyayla meşgul edenler duyuşlarıyla ile çarpıştıkça oradadm ne çıkar?

y.ed

Engin Demirci
Kayıt Tarihi : 12.9.2013 16:20:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Senin canında bir can vardır. Sen o canı ara! Senin teninin dağında çok kıymetli bir inci bulunmaktadır. Sen o incinin madenini ara! Ey Hak yolunda yürüyüp giden sufi! Eğer arayabiliyorsan, onu sen kendinde ara, Kendinden dışarda arama! Pir Hz.Mevlana k.s.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Engin Demirci