AŞKIN SIRRININ O'KUL'LARI...Dönme vakti gelmedi mi kendine ay dolunay? Bu bir demdir onbiray bekleyip göz açıp kapayana kadar geçen buyurdu Pirim Alışkanlıklarımız dünyalık bir arzu, a/ş(k) ın O'kul'una kendinizden sıkılarak gitmeyin, ardınızdaki kapıların sahiplerinin hayır dualarını alarak geçin teheccüt vakti dedi Mirim. Dost kalmak gerekir ertelenen her acıdaki aşk şarkısıyla. Boyundan büyük işlerle anı yakalamak hiç aklına gelmesede, zaman ve mekandan taşınıyor gönül dedi Meczup. Dost bu eli sıkı tut şems vaktine saklandığımda dedi Zahit. Yolların başlangıcında o kadar çok ki unutmak istediklerin. Unutma ki, ikinci kadir gecen olsun, biraz biraz alış kendine diyedir mağfiret vakti dedi İhtiyar Bilge. Neyin kuluysan ona hürmet eder kalbin. Hadi bağışla kendini, sonsuzluk sevinciyle yaşayan ne yapamaz aşkla dedi Miskin. Rabbiyle konuşanlar aşk o'kul'unda kutsal yolculukta her iftar, sahur saatinde rahmanın sofrasındadır dedi Garip Çoban. Beni s/akla kımselerin gidemediği israf ettiği avuçlarımda inşirah tadında. Belki bir anlam sızar sessizce dervişin s/özlerinden dedi Aklı Kıt Adam. Yabancıların yabancılarla tanışık çıktığı zamanlarda bitmemiş bir şiirin ipuçlarında savrulup gitmek için adım soyadım kısacıktır dedi Sufi. Çocuk gözüyle susacak ne çok şey var. Alev alan ateş söner mi hiç, yarına kaç var? şems vakti dedi Deliler Şeyhi. Birileri olmalı hayatımızda bizden, biçare gel gör ki, ama dedim ya işte burada sözümüz yalnızdır konuşmaya dedi Fakir. Şimdi günde battı, içimizdeki çıkmazda dilimiz de, gözümüz de, iniltimiz kaplıyor bir köşede köşelerimizin seher yelinin savurduklarıyla dedi Fakir. Yerlere dökülmüş olan damlalarla bir garip oldum. Bende ki b/aşka bir şey l/azım, seni anlatacak bir şeyler gönder bana ağır aksak vakitlerde, seni sana anlatmak en zoru da heybemde dedi Aşk.
RENGİ B/AŞKA, TADI B/AŞKA VAKİTLER... Davet edilenler yolunu mutlaka bulur buluşmak için, herkes yolunu bulmakla bahşedilenlerle yolculuktadır buyurdu Pirim. Derviş kime denir? Dedi çocuk. Ruhunla temizle yüce aşkının kapısının önünü, o zaman olursun onun aşığı dedi Meczup. Gecenin çobanları bizimle buluşmaya gel şems vakti, orda bir saray bulabilirsin engin gönlüne dedi Mırim. Mananın manasına ermek, aşkın vatanın temiz sütü dualarla ruhumu arındırmak için gözyaşlarıyla hepsi gidecek ben ve o kalacak dedi Garip Çoban. Duyguların bekçiliğini yapacak anda susacak karanlıklar içinde karanlıklar var kıvılcımlarında aşkın dedi Zahit. Ruhları öldüren yaygın günahlara bürünmüş bedenler özüne vefasını arıyor dedi İhtiyar Bilge. Dinledi ve mahsunlaştı gönül geceyi, içindeki çocuk güldü dışındakine sorduğu ne güç bir soruydu, ayakta alkışladı daha çok seven taraf teheccüt vakti dualarının sahibini dedi Miskin. Ve şems vaktide kaderle dost oluyor derin göçlerle, yaklaşıyorum aşka bir sen varsın dedi Deliler Şeyhi. Şu saat geldiğinde o çocuk benimle barışıp büyür artık kapıya koşmam için, sana sırdaş oldum kalbimın yükünü duymak gerekmez mi? dedi İhtiyar Bilge S/özü kalbinızde büyütemezseniz, yalnızlıkta kaybolursunuz, uzak temmuz gecelerinde ama kimseye teslim olma görmeye çalış baharı dedi Fakir. Senin adının yazıldığı melekler gibi sabırsızlığın. Belki bu da bilinmez ilk rastlayış, diğer zamanlarda yüreğime dek firardadır aşkın yokluğu şimdi dualar dem dem semahta dedi Sufi
MAKAM-I HAYRET.. Dua eden ellerimle şems vaktini huu'larla kaçıncı soruşum bu? Gel artık, nerdeysen! Halbuki, bizden başka kıskanılacak kimse yoktur bizde. Bir ölüm vefalı hüzünden geçerken. İçi kıpır kıpırdı gecelerin. Besmele çekenler kendi içinde arıyor uyuyan güzeli. Yalnızlıkta her ses bir renge yakışır. Beklenti gecenin yarısı yarım yamalak hayal. Ve bir de birbirinden görünüşleri farklı hayat hikayeleri bir yüksekliğin en ucunda. Ve içinde saklı tutulan bembeyaz ışıklar, aramızdaki unutulmaz beceriksiz dillerin dili, bu yüzden şems vakti eğik boynum gecenın manzarasına. Bir yere kilitlenmiş aşk anlaşılan mektebli. Seni sevsem bana birşey olur mu? Bu azapla, bırakıp gitse miydim? Kanadının ucuna tutunduğumu O'nu yazıyorum. Susturulmuş bir kuyu gibi tarif edemiyor başlamış ama bitmiyecek olan cümleler. Anlatamadıklarımı anlar mı o zaman? Birer çay içilebilir belki. Coşkular nehrinde devşiriyor bir için yaralanmış kalbimize kurtarıcı olan vakitlerde dualar çekip çıkarmak için. Bu vakitlerdeki teslimeyetteki yürekler bestenlenmeyi bekliyor aşka meleklerce. Dünyadakinin daha fazlası için olan açlığındaki açlığın aşk. Sonsuzun sahibinden iste sonsuzluğu yansıtanlar herşey O derken. Biri yanmış biri yakmış olanların sırrıdır bir varmış bir yokmuşta, aşk. Unutulmuş tatların anlamlı bütüne dönüştüğü davete, buyurdum efendim dediği besmelenin izniyle özlenenlerin özlendiği andaki özdeşleştiği iftar vaktidir, aşk.
SAMAN ÇÖPÜ...Terk ettim duygusunu terk edenlerin işidir suret. Neydi evvel, evvelin ya-hu'sunda hakikatin kerameti zaman ak(ar) ken. Vaktin sahipleri her durumda düşünüyor hayretle. Hiç söylenmedim, vakit sarhoş olmak için az ötedeydi. Biraz kıpırdanmak gerek düşünürken size vuruldum. Gizini veren kadar uzakta ol ki, dinmesin üşümelerim. Kendini duyman rüyalar hatrınadır aklımın içinde. Bir yerlerdeyim işte Allahü a'lem o hep güzel. Zaman şimdi dursun beni bil. Ne füsun ettin kalbime böyle. Seslerin içinde özge bir ses ha doğdu, ha doğacak. Engin bir gönüle açmış nazar-ı duyguların. Yasemin çiçeği gibi yüzünü dönmüş dualarını hissettim bunu ıssız garip viranemde, kimi yusufi kimi züleyha makamında cümlelerin beni düşünüyorsun aşkın gülistanında. Sende iste sende bul avuçlarımdaki terde aşk kokusu yanlarımıza inen her c/anı nasıl anlatırsın? Başarılı bir imtihanın tadında dünyaya geçidi yok hüznün. Bu vakit gönlümün avlusunda diyor ki; sen de gelsen içini açmak için. Bir yasemin çiçeğine bağlanıyorum şems vakti, bahçemdeki dostlar, ah bamb/aşka kiraz kırmızısında. Aşk diye bir düşümü sevdim ben, binlerce çiçeğin üstündeki seni seviyorumları demetleyip uyanabilme gücüm olsa, herşey ama herşey müthiş. Sevdim uykudan yorgun düşmüş uçuşan ruhlar havada, penceremden aşklar görünüyor. Ve orada sessizlikte kışkırtıcı cem ediyor dem dem dualar. Işığını unutamam gitme kal, ateşimi getir aklına ey aşk.
MAŞİDE YÜREKLİLER...Buruk lezzet kalıyor gönülde şems vakti, bir kez daha çarpılıp kalsamda aşka. Bilmediğim çok şey öğrendim bad-ı sabada, bu sessizliği suskunluğu anlamak zor. O sağır,dilsiz haller adeta dirim kazanmıştı. Bir başka özelliği de, olup bitenlerin en yakın tanığıdır. Herkesin kapısına dayanabileceği bilinci serinkanlılıkla dile getirmesi, tek bir kez s/öz açmayışından maşukun. İnceden inceye irdelenir uykuda, tümü iç içe geçtiğinde kılı kırk yaranda ne kadar az insan. Neler olur bu gönülde neler, kulun s/özde kusuru çok olur seher vakti? Affeder efendisi dualarla keşfedince kendisini, düşünmeksizin mest eder gönül yaşlarını. Şems vaktinin ışığıyla arar yanmaya canımın içindeki candaki kanda. Mektup yazıyorum aşka, bir yolculuk fikri başladı. Duygularımıza fikirlerimize karşı vefasızlığımızdan dolayı haber alamıyoruz sevgiden. Ben istedim bekleyen bilir teheccüd vaktini, o ki rüyana gireceğim diye söz verdi. Beklenenin kıymetini en çok, secdede bekleyen bilir. Bu hal şimdi uyanma hali soru işaretlerinin ritmiyle. Yenik bir öykü olmasın yaşamım, artık uzat elini aşk. Şimdi ne yapsam diyemem, madem öyle dikkatli bak halime kurban etme beni nefsimin ateşine. Üşüyorum beni s/akla okumayı sökene kadar. Öyle çok sustum ki, öyle sessizdi ki dünyaya kalbim. Ben iyiyim peki ne yapacak yarın, aklım ermiyor durum bundan ibaret. Hiç oldu mu? Tanıdık geldi mi? Gerçeğe vedalar az değildir.
SÖZCÜKLER KALIR Ç/AY DEMLENİNCE...Fiyakası nedir hayatın? Her zaman ki gibi bu konuşma hep yarıda kalır. Bildiğim her şey eskidi, kader gibi ödünç, hiç kimseye hoşçakal diyen hayat hep eksilen yanlarım. İçimde güneşi yakar gider seher uyanırken elimi kalbimin üstüne koydum, huu'ları gel gör senden bin parça. Şu kapı açılırsa bütün saadetler mucize, maskenin altındakini zaten aklım almaz. Eğer bir şey görmüyorsanız acılarda, kimsesiz kim benimle birliktedir, daha fazlası var ben'dir o yüz. Uyanıyorum uykusuzluktan, dışarıda güneş söz yok aramızda belki susuşlarım uyanık kalır. Bir şey ve aşk çiçek açar sessizlikte usulca ve içten içe ağlayınca yağmurun sesi. Öl kalbim seher vakti kapıları açmak için gülü terkteki hikmetten ayrıldık, hiç kimse yok. Yalnızlıkta su gibiyim sonsuza doğru zaman akarken. Can sızısı değdiği yerleri od olup yakıyor. Gahiler söyleşirken saldım garip başımı, lamelif dökülürken şems vakti. Çok uzak iklimlerden sonbaharı aradım zaman zaman. Hafıza kaybında olan kar yağacak akşamüstü saat beşte aşk ısıtırken kendini biz üşüyeceğiz. Her şeyi ben anlayınca anlayacaksın, duysan severdin beni. Ne tuhaf sonunda bir soru gibi kaldım yine yarın geceye yolculukta. Sonrası içe kapanış sen gel geceyi dinle yesin kamçısını hazzın sefil duygularda. Ömründen arta kalanları hayalet ki, son/ra'sı aşk olsun kelam aynasında. Kendisiyle yer değiştirir gecenin çobanları azab-ı mukaddeste.
GECENİN GİZLİ ALANLARI...Gecenin çobanlarına karışıp gitmek ne güzeldir sızıp dualardan buyurdu Pirim. Taze demlenmiş hasretler her şeyi yanlarına alır y/arasından ayrı düşen kabuk ne olacak dedi Mirim. Ne onsuz kaldım sayende ne onunla olur her anıma aniden karşıma çıkarsan, oysa ne kadar masumdun önceleri dedi Mirim. Ve sırf laf olsun diye değil, tek şeyi ağlatmak çok zor değildir şems vakti, bitmemiş cümleler canını çok acıtsada bir kaç damla derstir duygularına dedi İhtiyar Bilge. Kendilerine sarılarak yaşayanlar sevgi(sizlik) den kaynaklanan diplerden oluşurlar öykülerinde, birgün küser de insan organik bir isyana çevrilir susarak yada resimlerde suçu hep başkasına yükler dedi Zahit. Aşka feda eyleyenler canı, tohumun toprağa gizlenmesinin sırrıyla dem dem yeşerir, aşka dair ahlak yasasıyla isteki kudreti sonsuz razı olduklarını versin dedi Garip Çoban. Diyorum hepimizin bir gizli bahçesi olsa, duygularına çiçekler eken gül koklayan, erik, elma, ayva toplayan dut sallayarak daha da güzelleşse garip dilleri dedi Aklı Kıt Adam. Bilemedin hala sevgiyi, düş mü gerçek mi? La havle çekip susmaktır marifet dedi Fakir. Hepsi bu, kabulümsün suya değse de tenin buradayım, az ötende ben de ne isem o oldum, içim yeşerdi derin bir iç çekişle usulca seslenişim dedi Deliler Şeyhi. Kimbilir susarak büyürüz seslenıp hayale, kalabalıklardan bir boşluğa, gölgesinde soluklanamayacak seni sen yapan kendini bırakmanla kainatı bile fethedebilirsin bir varoluşla kendini tekrar ve tekrar sığındığına atarsan, her şey bir b/aşka şey artık sonsuzlukta.
DAVETKÂR.. Uzaklardan sessiz bir kelime fısıldar dönüp dönüp yüzüme, duyarım. Neredeyse yok gibiyken kusuruma bakmayın dostlar. Hayat küçük bir gölet, suyun sesine O bir şey söyler. Ruhuma efsun olan seherin çığlığıyla ben bir şey söylerim. Yanarak derinleşir kavganın ardından sessizliği mezarların. Doldurur yağmurun sesi ve karanlığın sonu aramızdaki boşluğu. Harfler yığılıyor her cümlenin arasına h/iç bitmez savaşım. Dereleri geçip dağları aşalım iyi uyudum rüyamda, tutunuyor dönene b/aşka bir şey susarsam eğer kaybolacağım. Aşk niyetimin aziz düşmanı, kim ki o? kim di O? Hatırlayarak,acıyarak soğuk dokunuşların yakınlığı sessiz aşk. Saklamıyor yüzünü ölüm,yaramız kan(a) sın ne olacağım Yarab! Belleğimde uğultusu gecelerin, bilmeni istediğim şeyleri bir bilsen, nasıl yarım bırakır, ayırır parçalara dem dem. Bir daha inansın diye, içimde sadece eski zamanlar her gece telaşlı çocuk yanımla bir gül düşer ömrüme. Hiç tükenmeyecek akşamlarda hep kaybedilen kelimelerin izinde geçen hayatım/ ız eskici. Noksandır neylersin aradığım aşkta, divaneliğim sen değilmisin? Sadece susarak özlüyorum şimdi adı yok olan binlerce kelimelerdeki bütün uykuları. Ne garip yarıda kalmış ardında devam edecek bağışlamayan sığınak kelimelerdeki sayıklamalar. Son durağım kimsesizler mezarlığını gezdiğimde, unutulan aşıklar olduğunu gördüm. Gerçeği söylemış olur acıyı emziren toprak.
DOST KAPISININ BİRİ, HİÇBİRİ ÖTESİ, BİNLERCESİ... Sönen alevden öyle bir göç ki deli aşka, dünyayı dualarla gezerken ruhlarla örülür alemler düğüm çözülür buyurdu Pirim. Güneş ve gölgenin dili filozofça, menzil sende beş vakit aşk dedi Mirim. Ben sana geldim, aç kapılarını yol uzun aklım geride kaldı. Oysa yüküm ağırdı, her kabir ziyaretinde devasa duvarların önünde çakılıp kaldım, sağım çığlık solum feryad dünya zevk yeri değilmiş dedi Garip Çoban. Ben ki, gecenin bir yürüyüşe yetmeyecek kadar kısaldığını avuç içlerime dökülüp kanayan g/özyaşlarımdan öğrendim dedi İhtiyar Bilge. S/on'dan öteye iki kelıme söylemektedir, o seste bir yürekgürültüsü duyanlar, o da olmasaydı her halde boğulurdum dedi Miskin. Kuşkusuz devirler değişmiş, hiç bilmediğim kelimeler dökülecek ağzımdan şems vakti dedi Aklı Kıt Adam. Bir mahşerden başka mahşere çıktığımda, anlamak duyumsamak çabası içindedir dualar dedi Zahit. Benim kelimem sende mutlaka, çok mükemmel bulurum, yok etmek uzak duruşundaki sevgiyle arınmak için bir rüyadaymışım gibi geldim sana teheccüd vakti, ey sevgili dedi Deliler Şeyhi. Vakit dar dünyanın oyunu bitmez. Büyük bir sevgiyle anıyorsun bulamadığım kokuyu, sana geldim sende aşkın şehri, girmek her şeyin olduğu yere girmek gecenin çobanlarıyla dayanışmayı işaret ediyor dedi Meczup. Diyorlar ki, yaranı okşayarak kıvama kavuşmamışsın. Ey dünya seni görünce anladım güzelliğinin bela çağırdığını dedi Fakir.
İBNÜ'L VAKT...Ne senindir, ne benim bu gönül. İzzetini artır affet yüreğindekileri ki, her şeyden ve tüm zamanlardan bağımsız tasarla kalbini. Mıknatısın demiri çekmesindeki bitmez tükenmez kuvvetteki aşkta hayat bulsun yüreğin. Gelip geçici değil, şems vakti hayretle baktıklarını yeniden keşfedecek, keşfettikçe yeniden aşık olacaksın seyri hayatta aşka. Kalıcı zarafetıyle zamansız güzellikler arasında ayrıcalıklı yerini aldı gecenin çobanları. Ona sahip olmak isteyen aşıklar hep sırada, b/aşka adım yok benim der. Örtüsü sevgilinin sevgisi. Simetrik karmaşalarla dolu insan nereye kadar yolcu. Hadi git ne tuhaf, etrafımın beni bedensiz bu aşktan. Karanlıktan aydınlığa ya da n/ar'dan yeni ayrılmış gibi iksir. İçimizde bir rüyadan ne geçerse gönül gözüyle benden öte o olursun. Ne tuhaf en uzak, o noktada baktığın yer neresi? Çok uzak! Önemli değil, kapınızı çalanla, kapıyı açanın aynı olduğu yerdeyseniz, sevgi devam edecek. Bir birlikte olsak aslında neler yaparız dediğimiz şems vaktidir dünyayı öğüten. Söz konusu böylesi samimi ve belki de kalıcı bir şeyler yapmak için çabalayan, kendinde kendini yaratmak isteyen ve bu konuda dayanışan sevgi birlikteliği gerçekleşince insan heyecanlanıyor tabii. Bu teslimiyet bağını kuvvetlendirmek isteyenlerin parçaları dikkat çekiyor. Uzun süredir beklenen sıçramayı yaratacak yolculuklar yapıp biri olduğunun altını çiziyor her şey aslında
BÎTARAFÂNE BİR MÜTALÂA .. İçinde sırlar ve ibretler barındıran her davranış onunla kaynaşmadan, sevgi ondan müteessir olmadan insan olunmuyor. Ruh yapımız ile birlikte düşünülmeden ve sevgi tipleri bakımından ahlak, yetersiz ve soyut kalmış yurdunu terk edenler arasında bugünkü durumu inancın. Öyleyse dünyayı baki sanan insan nasıl bır yapıdır sorusu üzerinde önemle durmamız icabediyor. Kendini terketmiş kişinin delıliğe yakın olan sapıtmış yaşamları ile kalbi ve ruhu dini duygu ve düşüncenin fethedilişi yüksek, şuurlaşmış şekillerini karma karışık bir halde yaşayanlar sevgide aksak tutumlular. Işığı cihana yansımış mistik yaşayışla, insan ruhunun yarattığı en eski bir eserdır aşk. Aynı ruh savaşını, aynı iç oluşunu temsıl ediyor hz ebubekir ruhlular yeryüzünde. Bu iç oluşunun hangi merhalesidir? Bunları bilmeğe imkan yoktur! Bu duruma geçenin iç muhasebesi tamamen şuurludur candan içerı daha çok aydınlığa kavuşturacak heyecanlar gönül dilini sadeleştirerek dünyaperest yaşam ve kelimelerden uzaklaşarak mertebesine ulaşıyor ruh, şems vakti aşkın kapısında. Münakaşaları sala verilir gibi bir keyif gösterir dünya çıkmazından. Daha belirli fıtratına yaklaşarak, oturmuş bir keyfiyet gösterir sevgi. Boşlukları dua ile dolduranlar bir birlerine kaynaştırılmış tesbih gibi doğrudan doğruya tesir eden deruni gecenin çobanları misali, bu uyku hali normal uyku halinden b/aşka'dır ısrar eden, bir sevgi duyulabiliyor. Bir gül gibi benim aklımı bulandıran aşk.
GÖNÜL DÜNYAMIZDA DAHA KONUŞULACAK ÇOK ŞEY VAR...Kol kola girmiş harfler, burda kelimeler hayattan kurtulan gönülleri şereflendiren aşıkların aşkındandır. Seni alıkoymasın dünya, gel kendine gel ümit kesme. Sadık talepleri olan aradığını bulur. En ziyade olan noksanımızla yaşamak, kendimize uzak durup sevgiye tenezzül etmeden, bu durumu saklamaya çalışanlar, boş kendine güvenleridir yalnızların. Kalbin yandığı demde gördüm haykıran yanımı. Aşktan icazeti almış olanlar gönlüne önce sevginin mabedini yapar. Gözüne takılan hakikatin nefesini hissedenler suyun çorak topraklara hayat vermesi gibi. Bir nakkaşın ellerinin kokusu sindimi şems vakti manolya ağaçlarının kokusunun altında hüzün yeşeriyor. Bir çocuğun ilk adımları gibi merakla yürüyen gecenin çobanları aşkı fısıldar iyice dinlersen kalbini duyarsın küçük hayatlardan. Dünyada bir yerdeyim benime hoşçakal diyen sürgün başlayınca. Anılar düştü peşime, ayrılık şarkısı söyleyen divane aşık bülbülün sesinden taşınca aşk. Ve veya aşık ben hırkasıyla ölürsem, ağustos melali çünkü elem, sonbaharın gözleriyle. Bir şey olurdu yarın diye birşey yoksa dem'liktir vakit. Sabah yine erken kalkmakla öğreniyoruz ki, nihavend bir gececiktir vuslat. Savrulan otlar arasında eski zamanları bilmemek bilmekten iyidir. Sema ve O arasında kendime düşen, yine hayret aynalarında kaybolmak örse değince tek başına. Dirilmek yeniden dokunduklarımız için çekiyordu bizi ve herkesi coşku içinde toprak. Kaybolan güneş gibi yaslan dostuna aşk.
Engin DemirciKayıt Tarihi : 23.8.2013 15:43:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!