OLSUN DEDİM...Görkemli bir yoksulluk son da olmadı şimdiki bu aşk. Dur, durak bilmiyor kalbimdeki dualar. Mühürlenince dünyaya gözler, gönül yarım kalan mükemmeli aramakla mesgul oluyor şems vakti. Binbir suretlerin arasında, içindeki saklanmış o muhteşem duygularla bir araya gelenlerin, bu aşktan başka dostu yoktur. Bir his, bir yerde olacak ve bizde, suretperest yaşam, yok artık! . Ve biraz daha yankı verir bir bardak çay bu meşke. Daha fazla söze gerek var mı? Bir hayli farklıdır, ödünç verir kokusu akıla. Varır varmaz başka dilde ipucu edinme fırsatı ufku açılıyor gecede. Çayla demlendikçe belki diyorum yazmayıda öğrenirim. Çok önemsiyor saygı duyuyorum gecenın çobanlarına. Size hoş bir anı aktarayım der gibi boynunuza atlarlar. Bazen bir güzel azar işitirdim. İkide bir okumayı keser gibi konaklayan cümleler, siz o musunuz yoksa diyerek altını çiziyordu bu aşk. Aç tırtılla yarışır gibi yol alıyorum bellek defterinde. Onlardan biri açıksözlüdür, saklı mirasından gelen seslerde. Beni aşka inandır diyenlere bir yolculuktur çok şükür, elbette sabah olacaktır o gün. Biz ne yapıyoruz? Sonbahar elveda derken, o muhteşem hayatınızdan hayır, yok. En büyük tehlike yangın kuşkusuz. Ki, neresidir büyük bir yalnızlığın, bir yüzü olacak. Kendinin verdiği cevapta saklıdır belki, hayatınızda her şey normal mi? Ve gün doğar, kurumaya bırakır geceyi. Böyle zamanlarda yusuf gözlerde bu aşk sahneye devam eder. O muhteşem hayatınızda gönül aşkın kıvılcım köklerine dönüyor mevsimi hazanda, ruhları yoğurma isteği zahitçe. Tamamen özgün bir ses bulmak hiç kolay değildır kalabalık suretperest yaşamda. En güzel şey ise beklenmediği anda gecenin çobanlarıyla karşılaşmaktır miskince. Aşk tam da bir çocuğun hatırlayacağı gibi anlatanlara karşı içi sempati dolu olanlar sıradandır yoksulca. Bedeninizden çıkarın aşkı, birden çırılçıplak kalır, anlamsızlaşır susuz nehre dönüşür ruh. İşte ben şimdi, kıvrımlarına bakıyorum ve dipte çok dipte derin ve anlaşılabilir bir uğultuyla, uykudan uyananlar içten içe terliyor, bunalıyor miskince. Yola çıkarak O'na varma arzunuz taşarsa, kulak verin engin dualarınıza, fakat mutlak bir inana da kapılmayın derim garip çobanca. İçten kurumuş bir dalın gergin çatırtısını duyuyor gibi çevreler bir ruh iklimini işaret eden yaşam şüphesiz Hırkasız Dervişçe.
KiMSECİK... Ey yolcu bu sabah aşk bizim mi? . Dersimizi aşktan aldık, serdarımızdır Hu u. Reçetesiz gerçek hayat, kalpten geçiyor yıllarca sizlerle yolculuk yapan yanınızda. İmanı kalblerine yerleştirememiş olanlar neyi biliyor. Ey yolcu, nasıl gelir, nasıl gider aşk? Nidayı ezel bu arayış. O'nu geçtim diyemiyor hiç kimse sabah okunacak salalar için. Hayatınızda en çok neye şükrettin? Ey yolcu, meğer çok benziyormuşuz, çocuklarından şikayet eden ebeveynler olarak, ebeveynlerimize. Ey yolcu, c/anıma gel ki, sıkı sıkı sarılsın gözyaşların gözyaşlarıma, nefesinde mefkuresı okunsun besmelenin. Ey yolcu, o aşk'ki gönül sohbetlerine kulak verir, en güzele tecelli etmek için hep arar hakiki sevenleri. Ey yolcu, mekanının dışına çıkta, sırrının vazifesinde, bilmeyi bul sende satırları olan cümlelerinde. Asıl kimliğinle neyi hedefliyorsun seyri cemalinle, ey yolcu. Perdelerin açılırdı aldıkça geceleri koynuna, sorularına cevap bulurdun her şeyin berraklaşırdı tattıkça meşki boşalmalarını üzerine çekerdin toprağı sona eren savaşında. Ey yolcu, O kadar çok ki yok olan, herkes dışarı diyen sessizlikte. Ama yine de hoş geldin! diyor alnını bekleyen seccaden. Ey yolcu, Kim bilir? Rastgele olan dün akşam gibi birlikte ıslanmayacağız ki, kendimizi seyrediyoruz zamanıdır karışmış her gidişime sabır gerek. Ey yolcu,sonunda hangisi ey kalbim, gerisini sen anla diyen sonbaharda hak olur aşk. Hep davetkar isimler, kime hoş geldin diyorsunuz? buyurdu Pirim. Hoş geldine bir de hoş bulduk denmesi gerek değil mi? dedi Mirim. Herkes bu aşkın hem sahibi hem misafi dedi Meczup. Hasbihal ettik selama selamla gönül kapılarını nasıl açabiliriz diye bir buluşma arayışımız var dedi İhtiyar Bilge. Sevgi diliyle şakalaşsa gönül, merhaba demeyi ya da daha fazla birkaç cümle biliriz, daha güzel olmaz mı? dedi Zahit. Belki konuşamam ama aşinalığım arttı bu aşka, bizim hoş geldiniz, birine bahşettiğimiz bir misafirperverlik dedi Miskin. Boş ver, bugün cuma bir yaşam biçimi olarak ortak bir nokta, hangi bulutta toplu halde gecenin çobanları, o bulutan hangi damlaları alacağınız şems vakti size kalmış bu aşkın, o aşk olduğunu anlamak dedi Garip Çoban.
PERDEYİ ÖRTMEKLE AÇILAN PERDELER... Aşina olduklarını hatırlamakta fayda var. Değecek o büyülü hikayeyi mi anlatıyor? Gönül hanende büyük bir duygunun dünyaya yakınlığıysa, sus ve b/aşka birşey deme. Büyük sorunlarına doğru dürüst bir cevap değilse dua, dolanıp durma bir şey demeden itiraflarının etrafında. Gece engin gönüllülerin ruhlarını eline alırken, mesafeli yaklaştım tatlı hatıralara. En iyi bildiği işi yaptığından emin gecenin çobanları. Merak edıyorum, eski zamanlardaki en yakın dostunu aşkın kabristanda. Benini bizle son yolculuğuna uğurlamak üzere kendine dönüşlerde olanlarda tasvir ediliyor aşk. Yola çıkanlar soyunmak istedikçe, çok hatırat olarak kendi yaşadıkları doğuyor. Bekleyen ruh için hayalkırıklığı yaratabilir şems vakti uyuyanlarda. Kıyaslayamadıkları görkemli, mütevazi olanlar aşkın sureti gökyüzünün etrafına serpiştirilmiş gibi. Orada kalmayı seçenler, bunun hakkını vererek yapıyor teheccüt vakti. Mevzu her ne kadar eski günler ve dostlar ve hatıralar olsa da, dualar ruhların üzerinden silindır gibi geçen yeniden şekillendirdiği kimlikler var. Kölelerin kölesi olanlar aynı kirlenmeyi yaşıyor. Duaların yasaları, yerçekimi yasasına benzemez. Kimsinız? Haklı olan benim, hatalı olan hikayelerin mi? Bilmediğiniz ne yazık ki, o değil. Sana şeytana uyup şöyle bir göz ucuyla bakan yanın. Ne kadar kışkırtıcı, değil mi? Alt alta sıralanmış hikayelerindeki rollerin baştan çıkartıyor bir gıdım kalbini.
Adettendir,seven vurulur
Sevilenindir gurur
Sevgi dolu dizgin
Sevgi içten
Sevgi savunmasız
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta